Türkiye’de belediye kavramı tam olarak bilinmiyor. Belediye bir şehrin gerçek sahibidir. Şehir sakinlerine her türlü hizmeti belediye vermesi gerekir.İstanbul yağmalanmış, el konulmuş bir şehir. Şehrin tarihi ve turistik yerlerine mafya el koyarken, belediye hastane kantini işletmekle meşgul olmuştur.
Sosyal belediyeciliğin ne olduğunu bilmiyorlar. Park bahçe yaparak belediyecilik yaptıklarını sanıyorlar. AKP’nin belediyecilik anlayışı geçmiş yüzyılda kaldı. 100 yıl önce yapılması gereken metro gibi projeleri davul zurnayla duyuruyorlar. “2019’da bilmem nereden, bilmem nereye 20 dakika” diyor. Bu adamlar 1994 yılında İstanbul’da yönetime geldiler. Yıl 2013 lâkin 2019’u gösteriyorlar metro için. Bu zihniyet miadını doldurmuştur. 21. yüzyıl belediyeciliğinden çok uzaktalar.
E-5’te süratle seyrederken otomobilin önüne biri atlıyor. Trafiğin içinde Su satıyor sonrada bu şehre marka şehir diyeceksiniz oldu mu şimdi bu
İstanbul’da ne kadar evsiz var, Ne kadar ihtiyaç sahibi var, Belediyenin bundan haberi var mı? Kar yağınca evsizleri, tıpkı hayvanlar gibi bir spor salonuna tıkıyorlar. Kar kalkınca bırakıyorlar. Sosyal belediye; evsizlere ev verir. İhtiyaç sahiplerine maaş bağlar, batıdaki örnekler böyle.
Belediye kantin işletmeciliğinden, restoran işletmeciliğine, otoparktan, ekmek üretimine kadar her alanda ticari faaliyet yürütüyor. İstanbul Belediyesi ticari faaliyetlerden el çekmeli. Bunların denetlenmesi görevini üstlenmelidir. Esnafıyla ticari rekabet içinde olan bir belediyecilik anlayışı nasıl mümkün olur?
Sosyal belediyecilik Haksızlığa uğrayan halkın yanında olur . Bunların takipçisi olur, gerekirse kanuni hakkı olmasa bile, caydırıcı bir otorite olarak halkın hakkını gözetmesi gerekir. Sosyal yönetim her yerde kendini hissettirir. Halka huzur ve adaleti sağlar.
Bugünkü belediyeler kanuni haklarını bile, tam olarak kullanmıyorlar şehir üzerinde. Şehir yönetimi seçilmiş belediyenin görevidir. Vali şehri yönetemez. Vali atanmıştır. Vali devleti temsil eder, kamu kurumlarının işleyişini takip eder. Şehir yönetimine atanmış bir bürokrat asla müdahale etmez.
Belediye kasasına giren milyonlarca liradan, fakir halk için toplu konutlar yapılmalı. Huzurevi yapılmalı. Belediye, özel hastanelere mahkûm bırakılan halka hastane yapmalı. İşletecekse halka sağlık hizmeti veren hastane işletmeli. Fakat hastane sahiplerinin büyük bir kısmı da siyasallaştığı için siyasi iktidarı temsil eden İstanbul Büyükşehir Belediyesi böyle bir şeye asla kalkışamaz. Boyunu aşar.
Bizim belediyelerimiz siyasi parti gibi davranıyor. Particilik prim yapıyor belediyelerde, belediye kadrosu parti içinden temin ediliyor. İhaleler partililere veriliyor. Hizmeti bile, hangi semtten daha çok oy almışlarsa en büyük yatırımı oraya yapıyor.
2014 seçimlerine kadar bazı belediyeler kasalarını boşaltmak için harekete geçti bile. İstanbul’da bazı ilçe belediyeleri, ilçedeki tüm ilkokullara ve buradaki tüm öğrencilere-ihtiyaç sahibi olsun olmasın- defter, çanta ve kırtasiye yardımı yapmıştır. Paraları babalarının parası gibi kullanmaktadırlar. Öğrencilere yardım yapılması takdire şayandır, ancak ihtiyaç sahiplerine yapılarak, yardımın doğru mecraya yönlendirilmesi gerekir. Bu yardımları kontrol edecek hiçbir mekanizma yok mudur? “Halka hizmet” adı altında belediye kasaları boşaltılmaktadır. Yapılan yardımlar ne kadar ihtiyaç sahiplerini buluyor bunu da halkımızın takdirine bırakıyorum.
Harçlar ve vergilerle esnaf adeta sömürülüyor. Esnaf odalarının işlevsellik kazandırılması gerekiyor. Birçok alanda esnaf, esnaf odalarına bağlanmalı.
Zabıtanın yeniden tanımlanarak, aktif duruma getirilmesi gerekiyor. Bugünkü durumda zabıta trafikle uğraşıp, seyyar satıcı kovalıyor.
Yiyecekle ilgili denetimlerin yetkisi tarım bakanlığından alınmalı yeniden belediyelere verilmeli. Tarım bakanlığı bu konuda yetersizdir. Bakanlık yetkilileri kendi açıklamalarında bunu dile getirmektedir. “Denetim için kadrolarımız yetersiz” diyorlar. Bakanlığa ait denetim birimlerinin gıda mühendislerinden oluşmaması da ayrı bir skandaldır. Denetim yetkisi yeniden belediyelere verilerek, belediyelerin bu konuda kadro açması ve gıda mühendislerini istihdam etmesi gerekiyor.
Kısaca şehri belediye tek elden yönetmelidir. Çok başlılık yönetim zafiyeti getirir. Halka hizmet için şehrin yönetimi belediyelerde toplanmalıdır.
Kadir Topbaş acaba en son ne zaman bir semt pazarına gitti. Semt pazarlarını denetlemekle görevli zabıta, pazarın çıkışında bir noktaya aracını park ederek orada mesai bitirmektedir. Pazardaki fiyat dengesizliklerini, etiket oyunlarını, bazı kötü niyetli pazarcı esnafının hileli mal satmasını görmemekte, farkında olmamaktadır. Pazarcı esnafının sadece terazisini kontrol ederek, vatandaşın mağduriyetini önleyemezsiniz.
Kadir Topbaş belediye başkanlığı boyunca acaba bir umumi tuvalete girip, ihtiyaç giderdi mi; İETT otobüslerinin rengini popülizm adına-hizmet adına değil- halka soran bir belediye başkanının, vatandaşın mağdur olduğu, umumi tuvaletleri bir görsün isterim. Ayrıca İstanbul’a yılda 10 milyondan fazla turist geliyor. Bunlar da bu tuvaletleri kullanıyor. Kültür başkenti olan şehrin, tuvaletlerinin hâli perişân. Hangi kültürden bahsediyorsunuz, daha tuvalet kültürümüz yok.
Her fırsatta denir ya “Avrupa’da tuvalet yok iken, ecdadımız kanalizasyon sistemi kurmuştu” diye. Bırakın metrolar yapmayı, köprüler inşaa etmeyi bu kadar yüksekten uçmadan; şehrin tuvaletlerine girilmiyor, bunları bir insanın kullanabileceği normlara getirin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.