Aşkın doruğu, anadolu burcu. Turoya'nın gelini, sarı kız tacı. O mavi öten beyaz kanarya-acı. Gül bülbülü arardı, özler baharı. Kuşkonmaz sandım dikenli dağı. Başıma ve omzuma konardı eller. O yanık bedenimi sarmakta güller. Ellerim ellerine hasret, şaman falı. Tavşan sarmalı ellerimde-yangın alı. Sukutu bozan sessiz kurbağa çığlığı. Ve şar dağı'nın öte yüzü, vardar içti...
Ertelenen her seviden, kaç güz geçti. Öptükçe oynardı gönlüm, harman dalı. Zeybek, çiftetelli, rembetiko, leylim ley. Ay sallanır-yıldız yağar, kanar zeytin dalı. Kanım kaynar-gelinlik şiiri al basar-kınalı. Bu şiir, başlık parası üstü, kına gecesi şalı. Ben şiir yazdım parşömene, o ceylana küstü. Ey ceylan gözlü melek, sevgin başım üstüne. Oysa değmez hayat, para-pul, şan-şöhret, üne. Kaç kurşun döktü zaman? kurşun kalem sırdaş. Ben hiçim dedim ya, yırtık papürüse-kara güne. Bize biçilen bir nefeslik ömür dilimine-erteleme. Ve sevgi çoğalırken, atlar ve ağaçlar ayakta ölür. Çocuklar sokakta, kadınlar yatakta, erler kötekte. Kuru, taşkın ırmaklar denizi arar, deniz çarmıhta. Soy ağacını kesen balta, nemrut'a acımayan kahta.
Güneşi ilk öpen avcı, ceylanı kapan şahin pençesi. Seher sukutunu bozan çığlıkta, kanardı salı ertesi. Tan çiçeği ufku sarı tabutluk, av kimdi-avcı kim? Yangın yeri, siperm sirki, savaş kürkü madımak. Dostun gülü, zeytin dalı, güvercin alı, kırık saz. Ey parşömen şeri efendiler, isyandayız bu yaz. Kırıldı kalem, görüldü, gereği düşünüldü: Yaz... Bir ölüp-bin dirilen sevgi, paylaşıldıkça büyür. Mazlumlar şaha kalktıkça, ısıtır o kırağlı ayaz. Ve düğün-bayram-aşk hali, ilk çığlık-son avaz. Ey aşk, çorak yarda yeşeren gül, özlenen naz. Bu şiiristan'da yaşamı yaşamak, en güzel haz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.