Hepimizin bildiği gibi; Sağlık turizmi, internetin yaygınlaşması, turizmin giderek popülerleşmesi ve sağlık hizmetlerinin gelişmekte olan ülkelerde de iyi seviyelere gelmesi ile birlikte yılda 100 milyar doları aşan bir sektör haline gelmiştir. Her geçen yıl yeni ülkeler, yeni sağlık kuruluşlar ve yeni aracı kuruluşlar bu büyük rekabete dahil olmaktadır. Sağlık turistlerinin ise alternatifleri sürekli artmaktadır.. Rekabet zorlu olsa da, bazı ülkeler sektördeki yerlerini her geçen sene sağlamlaştırmaktadır. Sağlık turistleri arasında yaşanan ağızdan ağıza tecrübe aktarımı sayesinde bazı ülkeler popülaritesini her geçen gün daha da arttırmaktadır.
Uzun süren bir pandemi döneminin sonuna doğru geldiğimiz şu günlerde; atasözümüz ‘’HERŞEYİN BAŞI SAĞLIK ‘’ tüm dünyada da yaşam tarzı sloganı olarak benimsendi. Diğer yandan neredeyse 2,5 seneden fazla bir zaman zarfında sağlık problemleri maksimum süre için ertelendi. Ertelenen sağlık problemlerinin çoğu ilerlediği için hizmet almak isteyen popülasyon artışı ile sağlık çalışanlarının iş yükü şimdi pandemi öncesinden daha çok artmış bulunmaktadır. Bu durum sağlık turizmi hizmeti almaya gelen yutydışı misafirler ile daha da artmaktadır. Bu durumda sağlık çalışanlarımızın maddi manevi anlamda motive edilmeli ve hukuksal alandaki hakları ile desteklenmelidirler diye düşünüyorum.
Türkiye iklimi, denizi, kumsalları, termal kaynakları, talassoterapi olanakları, ormanları, yaylaları yanında THY gibi dünya da en çok noktaya uçuş yapan bir ulusal havayolu markası ile sunduğu ulaşım kolaylığı sayesinde medikal turizm ve alternatif sağlık turizme için en ideal bölgedir.
Türkiye'de de JCI akreditasyonuna uygun birçok hastane, kurum ve kuruluş sağlık turizmi alanında hizmet vermektedir. Özellikle İstanbul'da sağlık turizmi başta olmak üzere İzmir, Antalya, Ankara Aydın, Afyon, Bursa, Çanakkale, Kütahya, Manisa ve Denizli şehirlerinde sağlık turizmi yapılmaktadır. Türkiye genelinde 600 tane özel hastane bulunmaktadır. Sağlık turizmi hizmeti verebilme kriterine uygunluk durumu incelemeleri sonucunda 2021 verilerine göre belirlenen bu toplam sayı içinde yaklaşık 100 tanesi sağlık turizmi yapabilmektedir diye açıklanmıştır. Ayrıca pazarı elimizde tutabilmek adına; kamunun da sağlık turizmine uygun kriterleri sağlayacak yeni yatırımlara da önem vermesi gerekebilecektir. Ayrıca ülkemizde sağlık turizmi; sadece hasta turizmi ile değil, birçok ülkenin sağlık çalışanlarına, hem özel hem kamu sektöründe, üniversite hastanelerinde; dahiliye alanında özellikle kalp, karaciğer, böbrek nakli, kanser ameliyatları, radyoterapi gibi niş alanlarda ve hemşirelik ve yoğun bakım hizmetlerinde de eğitimler ile gerçekleşmektedir.
Bu yazımda; Aslında üzerinde önem ile durmak istediğim önemli bir konu da turistin sağlığı konusudur.
Sağlık turizminde, dünyanın en iyi üç destinasyonu arasında olmayı hedefleyen ülkemiz için; Turistin sağlığı da başlı başına belli kriterler kapsamında süreç ve uygulama bakımından belli prosedüre bağlanması gereken önemli bir durumdur. Ve bu konuda önemli bir açık olduğunu düşünmekteyim. Diğer yandan Sağlık turizmini / turistin sağlığını tehdit eden risklerden biri de hukuksal ve sosyal problemlerdir. Sağlık Turizmi endüstrisinin küresel bazda standart prosedür ve kurallara bağlı olmaması sağlık turistleri için büyük bir karmaşaya yol açar ki bir de turistin sağlığı durumu ile karşı karşıya gelen misafirler için de aynı durum söz konusudur.
Turistin sağlığı ne demektir? Ülkeye seyahat amaçlı giden turistlerin seyahat halindeyken sağlık hizmeti almak zorunda kalmasına “Turistin Sağlığı” denir. Ülkemize turistik amaçlı gelen ve seyahatini geçirdiği süre zarfında da beklenmedik bir anda bir sağlık sorunu ile karşılaşan misafirin; örneğin trafik kazası, düşme, zehirlenme, darp, vs gibi – bu sürecin iyileşme ile sonuçlanması için sağlık kuruluşundan alacağı hizmetlerin toplamının mutlaka uluslararası hukuka dayalı kriterlerde; turistin sağlığı kapsamında hizmet alım sürecinin başlangıcından-taburcu olamaya, hizmet alım sürecinin tahsilatından hastanın ülkesine döndükten sonraki geçen süre içindeki hasta iyileşme sonrası takip sürecine kadar devamlı olarak güncellenme bir prosedüre bağlanarak hem turistin sağlığı durumunu yaşamak zorunda kalan misafir ve yakını ile hastanın hakları korunmalı ve hem de turistik hizmeti veren seyahat acentası ve turistik işletmenin hakları korunmalıdır.
Ülkemize gelen misafirler aynı yurtdışına çıkan Türk vatandaşları gibi SEYAHAT SİGORTASI yaptırma zorunluluğuna uyarak, ülkelerinden çıkış öncesinde seyahat sigortası kapsamında sigortalanmış olarak seyahate güvenli bir şekilde çıktıklarını düşünmektedirler. Normal şartlarda bu sigorta; ülkemizde kaza geçiren veya hastalananların tedavisi 30.000 Euro limitli seyahat sağlık sigortası kapsamında karşılamayı taahhüt eder. İşte tam da bu kapsamda büyük bir açık söz konusudur; ve bu konuda ivedi olarak önemli bir düzenleme yapılması ve prosedürlerin uygulanması konusunda güncel geliştirilmelerin gerekmektedir diye düşünmekteyim. Ve bu konu ile ilgili olarak ilgili makamların belirleyeceği bir birim kurulmalıdır. Örneğin; bir incoming seyahat acentası düşünün, bu acentanın yurtdışından getirdiği misafirleri bir noktadan bir noktaya doğru karayolu ile taşınırken, bir trafik kazası geçirdiklerinde; süreci yönetebilecek bir prosedür olmadığı gibi seyahat acentasının danışacağı ve yol gösterici bir mercide bulunmamaktadır, bu gibi durumlarda eğer bir de seyahat acentaları sağlık kuruluşu ile ilk kez karşı karşıya kalıyorlarsa … acenta ve hastalanan misafirler sağlık kuruluşlarının insafına bırakılmaktadır diye düşünmekteyim.
Sağlık Turisti / turistin sağlığı potansiyeli olan misafirler gideceği ülkeye karar vermeye çalışırken yaşadığı endişelerden biri de ülkenin insan ve hasta haklarına bakışı ve ayrıca bu ülkede geçireceği süre içerisinde kültürel farklılıklardan dolayı yaşayabileceği problemlerdir. Bu problemlerin çözümü için bütün Sağlık Turizmi destinasyonlarının mevzuatlarını ve sosyal durumunu araştıracak zamanı ve imkanı da olmaz. Bu noktada, sağlık tesislerine ve aracı kuruluşlara düşen görev hastayı hakları hakkında detaylı bir şekilde bilgilendirmek ve destinasyonun sosyal durumunu değerlendirerek sağlık turistinin ve/veya turistin sağlığı potansiyeli olan misafirler ziyareti sırasında en rahat hissedeceği şekilde bir organizasyon planlayabilmek önemli bir unsurdur.
Sağlık Turizmini tehdit eden risklerden biri de bu sektörün gelişmekte olan ülkelerde yüksek kar marjlı bir iş olarak ilgi çekmesidir. Ülkenin itibarına ve hasta deneyimine önem vermeden yalnızca maksimum sayıda sağlık turistine hizmet vermeye çalışıp sektöre para kazanma amacıyla bakan kurumlar, uzun vadede sektörün bahsi geçen ülkede dibe vurmasına sebep olmaktadır. Bu noktada en büyük görev ise gelişmekte olan ülkelerin resmi kurumlarına düşmektedir. Sektör bilincinin artırılması, denetlemelerin sıklaştırılması ve kurumlar arası rekabetin daha adil ve belirli kurallar üzerine konulabilmesi, uzun vadede bahsi geçen Sağlık Turizmi destinasyonunun rakiplerini geride bırakmasını sağlayacaktır. Eğer ilgili resmi ve özel kurumlar bu görevlerini aksatırsa, büyüyen Sağlık Turizmi sektöründen payını alamayacak ve sağlık sektörüne yapılan altyapı yatırımları büyük ihtimalle boşa gidecektir.
Döviz açığı problemimizin en hızlı çözümü sağlık turizmidir. Sağlık turizmini turistin sağlığı ile doğru orantılı olarak düşünerek turizm sektöründe her an olabilecek turstin sağlık sorunu potansiyeli gibi bir duruma karşı, yapılacak yukarıda belirtmeye çalıştığım, çözüm odaklı güncel eylemler ve düzenlemeler ile turizm sektöründe sunulan hizmetlere katma değer katabilmeyi başardığımızda ülkemizin uluslararası platformlarda ki tanıtım çabalarının, ses getirecek başarılar ile katlanarak geri döneceği kesindir. Sektör genelinde sağlıklı turizm hizmeti sunabilme konusunda önemli bir bilinç oluşacaktır ki bu sayede 4 mevsim 12 ay 7 bölge çok daha fazla döviz geliri elde etmemizi söz konusu olabilecektir.
SEVG İLE KALIN, ÇİĞDEM DİNÇ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.