SANTORİNİ’DE AŞK MAVİ BEYAZ YAŞANIR
Yunan Adaları’nın olağanüstü manzaralı restaurantları ve taştan sokakları,begonvillerle süslü mavi pencereli, bembeyaz evleri ile en ilgi çekici ve en romantik adası olan Santorini bu ilgi çekici mimarisini ve doğasını volkanik bir ada olmasına borçlu.Tarihte bilinen en büyük volkan etkinliği olan ve Santorini Adası‘nda MÖ 1650 – 1450 yılları arasında püskürmeye başlayan volkan, kısa sürede çökerek adanın 73 kilometrekarelik bir alanının deniz altında kalmasına yol açtı. Doğu Akdeniz’de büyük tahribat yaratan doğa olaylarına neden olmuştur. Merkezi Girit olan Minos uygarlığı üzerinde de büyük tahribat yaptı.
Bu çöküşün sonucunda oluşan tsunami nedeniyle,Girit‘in kuzey ve kuzey batı kıyıları boyunca yer alan balıkçı köyleri, denizden fazla yüksek olmayan yerleşimlerin ve denizlerde ya da limanlarda bulunan ticaret ve balıkçı tekneleri yok oldu.Ayrıca rüzgarın sürüklediği toz bulutlarından serpilen volkanik küller nedeniyle Girit adasının neredeyse tamamının, on santimetre kalınlığında bir volkanik kül tabakasıyla örtüldü.
Minos uygarlığının tarih sahnesinden silinişinin bu olayın sonucu olduğu konusunda bugün için net bir görüş yoktur. Minos uygarlığının, bu felaketin yol açtığı tahribatın ardından Miken savaşçılarınca yağmalandığı ve yakıldığı görüşü, genel kabul görmektedir. Bugün Santorini, Akdeniz’in en çok rağbet gören turistik bölgelerinden biridir.
Santorini adasının bilinen tarihi Minoan’ların adaya yerleşmesiyle başlamaktadır. Santorini‘deki Minoan yerleşkesi Akrotiri olarak adlandırılmaktadır. M.Ö. 2. milenyum’da gerçekleşen volkanik patlama, medeniyetin yok olmasına neden olmakla birlikte aynı zamanda dönemden kalan bir çok kalıntı ve sanat eserinin de günümüze kadar korunarak ulaşmasına yol açmıştır.
Bronz çağı döneminden herhangi bir kalıntıya rastlanılmayan Santorini Adası‘nda bu dönemde yerleşimin olmadığı düşünülmektedir. Bronz çağı sonrası Fenikeliler Santorini Adası‘na yerleşmiş ve M.Ö. 9. yüzyılda daDorlar (Dorianlar) adaya yerleşmiştirler. Helenistik dönemde ise Santorini Adası, Helenik Mısır krallığının önemli bir deniz üstü olmuştur. Sonrasında ise diğer Yunan adalarında olduğu gibi önce Romalılar ve Bizanslılar sonrasında da Latinler Santorini Adası‘nı işgal etmiştir. 1579 yılında Santorini Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Londra konferansı neticesinde 1830 yılında ada Yunanistan‘a katılmıştır. Ada aynı zamanda deprem kuşağında yer almaktadır. Son büyük deprem 1956 yılında gerçekleşmiş ve bir çok köyün boşalmasına yol açmıştır.
Yaklaşık 300 m yüksekliğindeki dik uçurumların üzerine yapılmış evleriyle ilgi toplayan ada kiklades adalarıyla benzerlik göstermektedir.Ada’ya uçakla ya da Pire Limanı’ndan gemi ile gidilebilir.Tabii feribot ya da deniz otobüsü de tercih edilebilir.Ada iki bölümden oluşmakta.Fira ve Oia…Adanın batısında yer alan ve merkez kabul edilen Fira ‘da yamaç boyunca yürürseniz adanın mavi beyaz evlerinden örülmüş masalımsı bir tabloya şahitlik edersiniz. Yamaç boyunca, manzarayı takip ederek yapılacak yorucu bir yürüyüş Santorini’nin egzotik atmosferini solumanıza yardımcı olsa da ,ayakkabılarınızı yürüyüş ayakkabısı olarak tercih etmeniz gerekir.Ağrıdan ölmek istemiyorsanız tabii.Pek çok kafe ve restaurant bulunan yamaç yolunda yol boyu küçük dinlenmeler verilebilir.Hediyelik eşyalar da satın alabilirsiniz.Ancak fiyatlar oldukça yüksek.Önceden uyarayım.Santorini’nin en gözde figürü eşek olduğundan alacağınız eşyaların çoğunda bu figürü göreceksiniz.
Buradan eski limana doğru yönlenip eşeklerle ya da teleferikle aşağı inebilirsiniz. Teleferik, kuşkusuz en hızlı çözüm. Çıkarken eşeklerle dönebilirsiniz.Ancak yükseklik fobisi olanlar ne yapar bilemem. Zira
eşekler uçurumun kenarından zigzaglar çizerek tırmanıyor. Burada asıl eşeğin yaşadıkları sorun bence.Onca yolu in çık..Üstelik durmadan dinlenmeden.Siz teleferiğe binin iyisimi.Fira merkezinde yürüyüşten ayakları patlayan ve kendini şımartmak isteyen herkes “balıkla pedikür dükkanlarına” uğrayabilir.Özel bir akvaryumda bulunan balık dolu suya ayaklarınızı sokabilir ve balıkların ayaklarınızı öpe öpe ölü deriden arındırmasını izleyebilirsiniz. Ayaklarınız eski ‘’pamuk pati’’ kıvamına geldikten sonra gece için hazırsınız demektir.Fira’da pek çok bar ve pub bulunuyor.Oldukça da hareketli.Kısacası akşam balıklara minnet edebilirsiniz.
Gelelim Santorini Thira Görülecek Yerlere
Agiou Mina Kilisesi
M.Nomikou Caddesi
Eritrou Stavrou Caddesi
Megaro Gyzi Museum
Thira Archaeological Museum
Museum of Prehistoric Thira
Oia ve Fira arasında dik tepelerin yamacında yer alan Imerovigli ve Firostefani köyleri ve de Fira’nın güneyinde tepede yer alan Megalochori çok daha sessiz, sakin birer inziva noktaları. Kafalarını dinlemek isteyenler burada da kalabilir.
Benim favorim tabii ki Oia yani ‘’iya’’. Santorini’yi Santorini yapan Caldera manzaralı muhteşem bir köy.Hayran kaldığım bu köyde her şey mavi beyaz. Burada herkes gün batımını izlemeye geliyor.Gün batımını özel kılan güneşin her gün denizden yükselip, denizden batması. Dolayısıyla gökkuşağı gibi inanılmaz renkler eşliğinde ve caldera manzarasında, her gün meydana gelen bu eşsiz olayı nefes nefese izliyor ve derin düşüncelere dalıyorsunuz.
Denize girmek için Amoudi Bay denilen yeri tercih edebilirsiniz. Lacivert ve turkuazın birleşimi olan bu muhteşem denize girmenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Oteli nasıl, neye göre seçelim derseniz kesinlikle Oia’ya yakın bir yerden olsun. Oia adanın en pahalı yeri ama ‘’ Ada bir yana Oia bir yana’’..Kalmak için Oia Mansion ya da La Maltese yi tercih edebilirsiniz.Ciddi rakamları gözden çıkardıktan sonra tabii ki.
Oia Fira’ya göre daha sessiz, seçkin ve zarif. Oia belediyesi tarafından mimariyi ve lokal yaşamı korumaya özen gösterilerek, bar sayısını mimimumda tutulmuş ve yüksek sesli müzik yasaklamış. Dünyanın en muhteşem manzaralı, en romantik ve şık otelleri Oia’da yer alıyor. Rafine restaurantları, muhteşem şarapları, beyaz mermer taşları ,butik ve kitapçılarıyla Oia bir başka. Burada soluduğunuz hava da başka,hissettiğiniz coşku da…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.