Küba Gezi Rehberi Dursun Özden (Modern Gezgin)
“Kendinize başka önder aramayın. Bizim ve dünyadaki mazlum halkların esin kaynağıdır devrimci Mustafa Kemal Atatürk…” diyen; 90 yaşında aramızdan ayrılan Fidel Castro’nun vatanı; ’Karayiplerin yoksul ve mutlu prensesi Küba’ya, ilk kez 12 Aralık 1996’da “Latin Amerika Edebiyat Ödülü” almak üzere gittim. Küba’nın efsanevi lideri olan ve ülkenin hiç bir yerinde heykeli ve büstü olmayan Kumandan Fidel Castro’nun konuğu oldum. Onunla aynı sofrada olmanın; “Türkiye ve Atatürk” üzerine özel röportaj yapmanın heyecanını, mutluluğunu ve dayanılmaz hafifliğini yaşadım. “Güle Güle” filmine konu olan ve dudak izine yazılan sevdalı mektupların ardına düşüp, dört kez gittim, bir turizm ve kültür cenneti olan Küba’ya… Fidel Castro’nun cenaze törenine katılmak üzere, son kez gittiğim Küba’nın kültür ve turim kentlerinden Havana, Trinidat, Varadero, Santa Clara, Santiago de Cuba başta olmak üzere, adanın hemen her tarafını gezdim ve Küba hakkında üç kitabım yayınlandı. Santa Clara Tepesindeki dev Che Guevara Heykeli ve Müzesi ile Başkent Havana’daki Jose Marti Kulesi, Küba’nın adeta simgesi durumundadır. Havana 23. Caddede bulunan Don Kişot Heykeli ve Linea Caddesindeki 1. Atatürk Büstünün yıkılması ardından yaptırılan, Havana Antik Tiyatro Parkında yer alan 2. Atatürk Büstünü ziyaret eden Kübalılar; Atatürk büstünde yazılı olan “Patrio y Morte” (Vatan ya da Ölüm, Kemal Atatürk) anıtı önünde resim çektirmek için sıra bekliyor. Eski Havana Mahallesinde bulunan Abdulvahap Camisi cemaatı ile yaptığım röportaj sonrası izlenimlerim çok anlamlıydı. Kübalı Şair Jose Marti’nin vatanı ve Üç “D” (Devrim-Dans-Deniz) Ülkesi Küba’da samba ve salsa zamanı, dört mevsim sürüyor…
Neden Küba?
Başkan Raul Castro Ruz, Küba’nın efsanevi lideri olan abisi Kumandan Fidel Castro’nun yakın arkadaşı Ekvatorlu ünlü ressam Oswaldo Guyasamin ve Küba Devrimi’nin ünlü fotoğrafçısı Alberto Corda ile 1996’da Havana’da tanıştım ve dost oldum. Ernest Hemingvay Bar duvarına imza attım, Linea Caddesi’nde ve İstanbul Boğaziçi’ni anımsatan koyda bulunan Old Habana Meydanı’ndaki ikinci Atatürk Büstünü selamladım. “Güle Güle” filmine konu olan mektup arkadaşım sevgili Dory Fernandez ile Çin Mahallesi’nde Salsa dansı yapmanın dayanılmaz hafifliğini yaşadım. Havana Devrim Meydanı’nda Jose Marti Plaza’da şiir yazdım ve Emek Kahramanı ödül törenine katıldım. Santa Clara Tepesi’nde ve Devrim Treni’nde, Ernesto Che Guevara’nın Bolivya Lapez orman evinde öldürüldüğünde, sırt çantasından çıkan “Kemal Atatürk Gran Discurso” Büyük Nutuk kitabını belgeledim. Havana’nın yanı sıra Trinidat, Varedero, Guantanamo Limanı, Santiago de Cuba, Santa Clara, Granma Gemisi, Sierra Maesra Dağları, tütün ve şeker kamışı tarlaları-fabrikaları, dans, müzik ve eğlence dolu gece meydanları, altın kumsalları, ron ve puro keyfi, 54 model Şavrole kırmızı taksilerle ve deveye benzeyen Camelbus denen otobüslerle şehir turu, sinema, tiyatro, sahaflar, eski alış veriş tezgahları, Havana 23. Caddeyi süsleyen Don Kişot heykeli ve adres taşı, Karl Marks Tiyatrosu, Küba Yazarlar ve Sanatçılar Birliği (UNEAC) Lokali, UNESCO korumasındaki Trinidat antik evlerini, saymakla bitmeyecek ve her an yeni sürprizlerle karşılaşacağınız özgün ve vahşi doğal zenginlikler, siz maceraperest gezginleri ve ABD ambargosuna ve Kapitalist üretim ilişkisine direnen Sosyalizmin son kalesi Küba’da başlayan liberal ekonomik düzen ve özgün turizm zenginlikleri sizleri bekliyor…
Küba –Türkiye arasında 8 saat zaman farkı var. Uçakla 14 saat sürüyor. Ama hiç sorun değil… Karayiplerin yoksul ve mutlu prensesi, candan ve dost insanları, dans ederken devrim şarkıları söyleyen melez güzelleri, turizmin en cazip çekici zenginliği sizi çağırıyor… Küba’ya tek gidin, kalıcı dostluklarla dönün… Sonsuz ve zamansız evrende, yitik zaman ışığında ve ateşli al atlat yelesinde özgürlüğün tadını çıkarın, yeniden… Sevginizi sebil eylemenin tam zamanı… Çünkü;
KÜBA UZAK DEĞİL!
Eğer Küba’ya gidecekseniz ilk iş şunları yapmadan dönmeyin:
--Devrim şarkıları eşliğinde, Trinidat’a mutlaka gidin ve meydanlarda Ron ve Daquiri için.
– Havana’da “Casa De La Musica”da canlı müzik eşliğinde Salsa yapın.
– Pinar Del Rio ve Vineales’e gidin, çünkü Havana’ya yakın ve görülmesi gereken yerler.
– Otelde değil Casa Particularelerde kalın ve ya oralarda ya da Paladar denen ev lokantalarında yemek yiyin özellikle de ıstakoz isteyin.
– Eğer meraklıysanız bol bol puro için ve mutlaka yanınızda getirin, çok güzel hediye oluyor sevdikleriniz için.
– Gitmeden Küba tarihi, Che, Castro ve “Jose Marti” hakkında kitap okuyun…
– Havana’da devrim müzesini gezin.
– Mutlaka güncel bir gezi kitabıyla gidin. Umarım bu kısa notlarla, Küba gezisi planlayanlara bir parça olsun bir fikir vermişimdir.
Not: Küba’ya gidecekler için “Lonely Planet” kitaplarından Küba kitabını ve Dursun Özden’in Belge Yayınları’ndan çıkan “Küba Uzak Değil” ve Kategori Yayınlarından çıkan “Fidel’in Öyküsü” kitabını öneririm.
Neden Küba?
Cana yakın Küba halkı,
Dört mevsim sıcak tropikal iklim,
Dünyaca ünlü Habanos puroları, şeker kamışı, tropikal meyveler, ron ve eğlence yerleri sizi bekliyor,
Tarih, devrim, vatanseverlik ile dolu, emperyalist dünyaya yarım asırdır başkaldıran asil bir halk ve herkesin merak ettiği bir ülke,
Küba’nın her köşesinde hala canlı kalan ve Küba’ya gelenlerde de derin izler bırakan Che efsanesi,
Doğal güzellikleri; sahiller, vadiler, nehirler, dağlar, mağaralar, hayvanlar ve Biosfer Rezervi koruma altındaki ormanlık alanlar,
UNESCO tarafından koruma altına alınmış 10 şehir ve muhakkak görülmesi gereken Eski Havana ve Trinidat de Cuba,
Samba, Salsa müziği ve diğer yerel danslar,
Küba kültürüne, müziğine ve İspanyolcaya olan ilginin Küba’da tam olarak yaşanabilmesi için, Küba’ya gidilir.
Küba Seyahatine çıkmadan önce bilinmesi gerekenler
Küba, Türkiye saatine göre 8 saat geridir.
Resmi ve konuşulan dil İspanyolcadır. İngilizce konuşanda çoktur.
Yıllık ortalama sıcaklık 28 derecedir.
Küba gün boyunca sıcak olduğu için, yazlık kıyafetler kullanılır, fakat bazı restoran ve mekanlara gece giderken, erkeklerin kot pantolon veya şort dışında kumaş pantolon ve gömlek, bayanların da şık kıyafetler giymeleri beklenir.
Küba’da CADECA adı verilen devlet tarafından işletin döviz bürolarında Dolar ve EURO bozdurmak, otel resepsiyonundan daha avantajlıdır.
Amerikan Doları getirmeniz tavsiye edilmez, komisyonu çok yüksektir.
Euro’dan Peso Convertible (veya CUC )’e para bozdurmanız gereklidir. 1 € = 1.20/30 CUC.
Turkcell veya AVEA hattınızla Türkiye ile konuşabilirsiniz ama çok pahalıdır. (1dk = 7 TL civarıdır)
Alışveriş merkezlerinde, restoranlarda ve otellerde VISA/Master Kart geçerlidir.
Kredi kartı kullanımlarında yüksek komisyon bedellerinden dolayı kullanmanızı tavsiye etmemekteyiz. (% 12)
Küba’dan Türkiye’yi sabit hatlardan aramak için 0090 alan kodu kullanılmalı, Türkiye’den Havana’yı aramak için ise yerel aramalarda 00 537 alan kodu kullanılmalıdır.
Havana’daki havalimanı çıkış vergisi olan 25 CUC bireysel olarak nakit ödenmelidir. Çıkışta göstermeniz için boarding kartınıza pul olarak yapıştırılır.
Elektrik, 110 Volt olup, genelde otellerde 220 Volt mevcuttur.
Faturasız puro almanızı tavsiye etmiyoruz. Ancak 2 kutu faturasız puro gümrükten geçer, fazlasına gümrükte el koyabilirler.
Faturalı purolarda ise, Casa del Habano’dan veya fabrika satış dükkanlarından kişi başı 2000 €’ya kadar alışveriş yapabilirsiniz. Yüklü miktarda puro almanız durumunda Havaalanından çıkarken, FATURAYI yanınızda bulundurmalısınız, muhakkak kontrol edilecektir.
Yanınızda dizüstü bilgisayar getirmenize gerek yoktur, çünkü kalacağınız otellerde bilgisayar ortamı ve internet mevcuttur. Yanınızda bulundurmanız durumunda seyahatiniz süresince bekleme ve aktarmalarda size gereksiz yük olacaktır.
Küba turizm yapmak için güvenli bir ülkedir, suç oranı çok düşüktür. Yine de hırsızlık olaylarına karşı dikkatli olunmalıdır. Bulaşıcı hastalıklar çok ender görülür veya yoktur. Çünkü Küba, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, koruyucu hekimlikte birinci, HIV ve Kanser aşısı başta olmak üzere, pek çok tıp dalında da ön sıralardadır. Küba vatandaşları için sağlık hizmetleri, eğitim de olduğu gibi ücretsizdir. Türkiye’nin pek çok sağlık alanında kullanılan bebek ve sedef aşıları, Küba’dan temin edilmektedir.
İklim, ılımlı tropikal bir iklimi vardır. Kısa kış dönemlerinde Kuzeyden gelen soğuk rüzgarla serinler, fakat bu rüzgarlar uzun süreli değildirler ve sıcaklık 20 derecenin altına düşmemektedir. Gece ve gündüz sıcaklıkları sahillerde iç kısımlara oranla daha az değişiklik gösterirler. Ülkenin doğusu, batısına kıyaslandığında, daha sıcak bir iklim sergilemektedir.
Endemik bitki ve hayvanlar vatanı olan Küba’da, bulunan bitki örtüsü çok zengin ve çeşitlidir. Yaklaşık sekiz bin tür bitki bulunmaktadır. Milli ağaç sayılan palmiye ağacını, Küba’nın genelinde görmek mümkündür. Küba’nın özelliklerinden bir tanesi de zehirli veya insan sağlığına zarar verebilecek hayvan türlerinin olmamasıdır. Adayı çevreleyen sularda çoğu yenilebilir yaklaşık 900 balık türü ve deniz ürünleri yaşar.
Şehir turunda rahat ve eğlenceli Cocotaxileri ya da Bisitaxileri kullanabilirsiniz.
Küba’da Yiyecek, İçecek ve Alışveriş
Yiyecekler
Bir ada ülkesi olan Küba’da, denizde yaşayan ve çoğu yenebilir 900 çeşit canlı vardır. Küba’ya gelen turistler için çok çekicidir. Özellikle istakoz, karides ve Pargo balığı, turistler tarafından en çok talep gören deniz ürünleridir. Deniz ürünlerinin bol olmasına rağmen, Kübalılar bunlara pek ilgi göstermemektedirler. Kübalıların, deniz ürünlerine nazaran daha yoğun üretilen ve daha ekonomik olması nedeniyle tavuk, adada en yaygın tüketilen yiyeceklerin başında gelir. Küba yemeklerinde genelde acı kullanılmamaktadır, yöresel yemeklerde baharat olarak soğan, sarımsak ve kimyon yoğun olarak kullanılmaktadır. Temel gıda maddeleri arasında pirinç ve fasülye bulunur, köylerde mısır unu yoğunlukla kullanılmaktadır. İspanyol mutfağı etkisi ile domuz etini yoğun olarak tüketmektedirler. Özel, tarihi ve ulusal kutlamalarda, fırında domuz yemeği yanında, garnitür olarak Congri, Tamal, Avokado salatası ve kızartılmış muz tercih etmektedirler.
İçecekler
Meşrubat olarak Najita, Cachito ve Tucola adı verilen gazlı içecekler yaygındır. Küba’da bunlara Refrescos (Serinleticiler) adı verilir. Tropikal Meyve suyu olarak başta Mango olmak üzere, Guayaba, Ananas, Papaya, Guanabana ve Guarapo (Şeker Kamışı Suyu) en çok tercih edilen tatlardır. Türkler tarafından eczanelerden “kan yapan” şurup olarak alınan Malta, Küba’da soğuk içecek olarak tüketilmektedir. Hatta süt ile (Leche Condesada) karıştırıldığında, Kübalılar arasında en popüler içecek olarak gösterilmektedir. Denemek için Plaza de Armas’da bulunan bira fabrikasına gidiniz. Sıcak içecek olarak, sıcak çikolatanın yanı sıra, kahveler arasında yer alan Cafe Cubita ve Cafe Serano en lezzetli olanlarıdır. Siyah çay tüketimi Küba’da çok nadir görülmektedir. Genelde Küba’da soğuk algınlığı veya boğaz rahatsızlıklarını dindirmek için tedavi amacı ile kullanılmak üzere, siyah çay bal ve limon ile birlikte tüketilir. Adada her yerde kokteyller bulmanız mümkündür. Özellikle beyaz şeker kamışı, ezilmiş nane, limon, 3 yıllık Havana Club romu, soda ve buzun karışımından oluşan ve Küba’dan dünyaya yayılan Mojito, en ünlü kokteylidir. Bunun yanısıra Pina Colada, Cuba Libre, Daiquiri, Saoco kokteyleri Havana Club ile yapılmaktadır. Bira olarak Havana’da, Cristal adında hafif ve Bucanero adında sert olan biralar tüketilmektedir. Lagarto, Hatuey ve Mayabe biraları ülkenin doğusunda en popüler biralardır.
Alışveriş
Küba’ya gittiğinizde hayal kırıklığına uğramamak için, alışveriş alışkanlığınız değişmeli, çünkü dünya markaları Küba’da fazla yer almıyor. Sosyalist Devlet, halkını tüketime teşvik etmemektedir, ön planda tutulan asıl kavram üretimdir. Puro almayı düşünüyorsanız, puro fabrikası olan La Casa del Habano’nun resmi satış dükkanlarını tercih etmenizi öneririz. Diğer tavsiye edebileceğimiz puro markalarıysa Cohiba, Montecristo, Partagas ve Vegas Robaina’dır. Rom meraklıları için tavsiye ettiğimiz markalar, Havana Club, Varadero, Legendario, Caney ve Rom Santiago’dur. Yıllanmış romlar sek içilir ve kokteyllerde pek kullanılmaz. Adadan eşe dosta, hatta kendinize hediye etmek isteyeceğiniz şeylerin başında, akla ilk gelenler rom ve purodur. Küba’ya özgü marketler olan Tiendas’larda, bazı ihtiyaçlarınızı karşılayacak yerli imalatı olan ürünler bulabilmeniz mümkündür. Özellikle mayo, güneş kremi, havlu, güneş gözlüğü, terlik, şort ve kısıtlı miktarda erkek ve bayan kıyafetleri bulunabilir. Yine yerli üretim olan parfümler; Mariposa, Coral Negro, Alicia Alonso gibi ve Küba’da üretilen çok değerli yaşlanmaya karşı Alicia Alonso kremleri en çok rağbet gören ürünlerdir. Müzik aletleri, el yapımı hediyelik eşyalar, Che ve Fidel resimli giysiler ve eşyalar, müzik ve film DVD-CD’leri, turistik Küba tişörtleri almanız için Artex veya Longina dükkanlarından alınabilir, tavsiye ederiz. Küba’ya özgü eşyalar arasında tahta oymalar, yağlı boya tabloları, seramikler, nakışlar, mercan takılar ve müzik aletleri, çok çeşit ve sayıda bulunuyor. Özellikle Havana’da, 23. Cadde ve Obispo Caddesi adı verilen bulvardan ve Almacenes San Jose tavsiye ettiğimiz alışveriş yerleridir.
Küba Tarihi
Küba yerlileri; Küba’nın ilk sakinleri Güney Amerika’dan adaya gelen Guanahatabey ve Siboney Yerlileriydi. Adaya daha sonra yerleşen Taino’lar (Antil Aravakları) çömlek ve alet yapımında belirli bir düzeye ulaşmış, tarımcı ve barışçıl bir halktı. İspanyolların adada ilk koloniyi kurduğu sırada çoğunluğunu Taino’ların oluşturduğu yerlilerin sayısı 80-100 bin dolayındaydı. Kristof Kolomb’un birinci yolculuğunda keşfederek (Ekim 1492) İspanyol toprağı ilan ettiği Küba’da, ilk kalıcı yerleşim 1511′de kuruldu. Kolonicilerin baskı ve sömürüsü, salgın hastalıklar, açlık ve göçler yerli nüfusun 5 bine kadar düşmesine neden olmuştu. 18. yy’ a girilirken bölgede sağlanan barış ve düzenle birlikte koloninin nüfusu 50 bin’ e ulaştı. İspanya’dan düzenli gemi seferlerinin başlaması, Havana’nın ticari ve stratejik önemini artırdı. Bu arada hayvancılığın, tütün ve şekerkamışı üretiminin artırılması ve işgücü ihtiyacından dolayı, Afrika’dan özellikle Mozambik’ten çok sayıda zenci köle getirilmesi, adada köklü bir değişim yarattı. Küba’da 1868 tarihinde, köle ticaretinin sona ermesiyle ortaya çıkan işgücü açığını kapatmak için, adaya sözleşmeli işçi olarak Çinliler getirilmeye başlandı. 19. yy’ın sonlarından itibaren, İspanya’nın şeker üretimi ve ihracatı için gerekli işgücü, sermaye, makine, teknik beceri ve pazarları sağlamada yetersiz kalması, Küba’yla olan siyasi ve iktisadi bağlarının giderek zayıflamasına yol açtı.
Bu ortamda ABD’li işadamları, şeker üretiminde ve ticaretinde güç kazanmaya başladı. İspanyolların adada gelişen özerklik talebine ödün vermemesi ve vergileri daha da artırması, On Yıl Savaşı’nın (1868 – 1878) başlamasına neden oldu. Sonunda İspanya Zanjon Sözleşmesi’yle (1878) siyasal ve ekonomik reformlar yapmaya söz verdi. Adada sağlanan barış ortamı, ekonomik bunalımın derinleşmesi yüzünden uzun süreli olamadı. 1895′te sürgündeki Kübalı şair ve gazeteci Jose Marti’nin sürgündeki siyasi örgütleri bir araya getirmesiyle, gerilla taktiklerine dayanan yeni bir Bağımsızlık Savaşı başladı. Buna karşı İspanya adaya 200 bin asker çıkardı. Savaş ortamının adadaki şeker üretimini durma noktasına getirmesi üzerine, ada ekonomisinde etkin durumda olan ABD’nin, Havana limanında demirli “Maine” isimli Askeri Gemisi’nin batırılmasını bahane ederek, İspanya’ya savaş açmasına neden oldu. Amerika’nın kendini Küba’ya müttefik gibi gösterip, Küba’nın İspanya’ya karşı Bağımsızlık Savaşı (1898) sonunda, İspanyolları yenmesinin ardından, İspanya ve Amerika arasında Paris’te bir toplantı gerçekleştirildi. Maximo Gomez ve diğer Küba Generallerinin bilgisi dışında imzalanan Paris Antlaşması çerçevesinde, öngörülen Küba’nın İspanya ile yaptığı bağımsızlık savaşı sonrasında, ilan ettiği bağımsızlığı, 1 Ocak 1899′da ABD işgali altında yürürlüğe girdi. Küba Devleti’nin siyasal ve ekonomik çerçevesini belirleyici önlemler alan ABD, Küba’nın iç ve dış ilişkilerinde söz sahibi olma ve Guantanamo Koyu’nda bir deniz üssü kurma hakkını aldıktan sonra, birliklerini adadan çekti(1901). İkinci ABD müdahalesinden (1909) sonra, seçimleri kazanan liberallerin adayı Jose Miguel Gomez döneminde rüşvet, yolsuzluk ve sosyal adaletsizlik üzerine kurulu bir yönetim biçiminin yolunu açtı. Özellikle Afrika kökenli Kübalıların, siyasal haklar ve daha iyi iş olanakları için giriştiği eylemler, sert biçimde bastırıldı. Gomez’le birlikte örtülü bir diktatörlüğe dönüşen Cumhurbaşkanlığı, çoğu kez hileli seçimler ve askeri baskı yoluyla ele geçirilen bir makam durumuna geldi.
1933′te ABD’nin desteğiyle Gerardo Machado’yu deviren Fulgencio Batista, en ünlü diktatör olarak uzun yıllar Küba yönetimine damgasını vurdu. Batista zamanında tarım ve hayvancılığın yanı sıra; fuhuş, turizm ve kumarhane işletmeciliği de önemli bir gelir kaynağı haline geldi. Buna karşı işsizlik oranın yükselmesi, nüfusun büyük çoğunluğunun yoksulluk içinde kalması ve ekonominin giderek daha da dışa bağlanması, Batista yönetimine karşı etkin bir muhalefetin doğmasına yol açtı.
Halk Devrimi ve Sonrası Küba
1950′lerde diktatörlüğü hedef alan gruplardan birine liderlik eden Fidel Castro, Moncada Kışlası’na düzenlediği başarısız bir baskından (1953) dolayı, bir süre hapis yattı. Daha sonra Meksika’ya giden Fidel Castro, 1955′te 26 Temmuz Hareketi’ni başlattı. Arjantinli devrimci Ernesto Che Guevara de la Serna’nın da yer aldığı örgütün, Aralık 1956′da Küba’da başlattığı Gerilla Hareketi, zamanla öteki gruplardan da destek alarak, Batista’ya bağlı birliklere önemli darbeler indirdi.
1 Ocak 1959′da diktatör Fulgencio Batista’nın Küba’dan ABD’ye kaçmasının ardından, Fidel’e bağlı bin kişilik bir kuvvetin Havana’ya girmesiyle, yeni bir yönetim başladı. Küba Devrimi ile sosyalistler, Küba’da iktidara geldikten sonra, köklü toprak reformu gibi adımlarla geniş bir kesimin desteğini kazanan Fidel Castro, ittifak kurduğu Küba Sosyalist Halk Partisi ile birlikte yönetime ağırlığını koydu. Toprak kamulaştırmalarından zarar gören ABD şirketlerinin baskısıyla, ABD yönetiminin uygulamaya başladığı iktisadi ambargo ve bunu izleyen Domuzlar Körfezi Çıkartması, Fidel’in SSCB ile yakın bir ilişkiye girerek sosyalist bir çizgiye yönelmesini hızlandırdı. Ertesi yıl Küba’ya yerleştirilen Sovyet füzeleri yüzünden patlak veren Ekim Füzeleri Krizi’nde, Sovyet lideri Nikita Kruşçev’in geri adım atması, Küba’nın SSCB ile olan ilişkilerini bir ölçüde bozdu. 1960′larda ABD baskısı yüzünden artan askeri harcamalar, ekonomide sarsıntıya yol açtı. Aynı dönemde Küba, Latin Amerika’daki devrimci hareketlere verdiği destekten dolayı, diplomatik yalnızlığa itildi. 1970′lerde ekonomide başlayan düzelme ile birlikte, parti ve devlet istikrarlı bir yapıya kavuşturuldu.
Bu arada Fidel’in yönetimdeki etkinliği de pekiştirildi. 1979 – 1982 arasında Bağlantısızlar Hareketi’nin dönem başkanlığını yürüten Küba’nın, SSCB ile olan ilişkileri doğrultusunda, Angola ve Etiyopya’ya asker göndermesi, bağlantısız bir ülke olan Afganistan’ın, SSCB tarafından işgal edilmesine tepkisiz kalması, Üçüncü Dünya’da bazı tepkilerle karşılaşmasına yol açtı. 1980′de Küba Devrimi muhaliflerine ABD’ye gitme izninin verilmesinden sonra, göç eden 120 bin Kübalı arasında adi suçluların ve akıl hastalarının bulunması ve ABD’nin Grenada’ya müdahalesi, iki ülke arasındaki ilişkileri daha da gerginleştirdi. 1990′da Doğu Blogu’nu saran değişim dalgası, siyasi olarak Küba’yı etkilemedi demek yalan olur. Küba Sosyalizmi, hız kesmeden yoluna devam etse de, 60 yılı aşkın zamandır devam eden ambargo ve Sovyet Sisteminin dağılması ardından, Küba’da başlatılan Yeni Liberal Ekonomik Sistem, çözüm olacak mı?
Soğuk Savaş Sonrası Küba
Soğuk Savaş sonrasında kesilen Sovyet yardımı yüzünden, iktisadi bir açmaza sürüklenen Küba, tek çözüm olarak görülen turizm yatırımlarına yöneldi ve kısıtlı özel yabancı yatırımlara izin verildi. Gene bu dönemde ABD ile olan ilişkilerde kısıtlı bir iyileşme görüldü. 1990′ların sonlarından itibaren Kanada, Çin Halk Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği’ne yakınlaşan Küba, Latin Amerika’da da (özellikle Venezuela ve Bolivya) yeni müttefikler buldu. 31 Temmuz 2006′da Fidel Castro, başkanlık görevlerini sağlık problemleri sebebi ile 31 Temmuz 2006 tarihinde geçici olarak kardeşi Raul Castro’ya devretti ve 24 Şubat 2008 halk oylaması sonucunda Raul Castro Başbakanlığa geçti. 26 Kasım 2017’de Fidel Castro, 90 yaşında yaşamını yitirdi. 4 Aralık 2017’de, Castro’nun Santiago de Cuba’da yapılan büyük cenaze törenine, elinde Türk bayrağı ile katılan tek Türk vatandaşı olmanın da ayrıcalığı, beni mutlu etti. Türkiye-Küba ilişkileri de her geçen gün artıyor. Türkiye’den Küba’ya çok sayıda turist gidiyor. Son yıllarda ise, Küba’da artan TIP alanındaki gelişmeler sonucu, sağlık turizminde de ciddi gelişmeler olmaktadır…
Fidel Castro da, Atatürk hayranı
Fidel Castro, 1961 yılında Havana’da, Dünya Barış Konseyi dönem başkanı olan Nazım Hikmet ile görüştükten sonra, (1967’de Bolivya’da öldürülen Che Guevara’nın sırt çantasından çıkan) Atatürk’ün “Büyük Nutuk” kitabını, 1961’de İspanyolcaya çevirten Kumandan Fidel Castro, (Milliyet Gazetesi’nde yayınlanan) Dursun Özden ile Havana’daki evinde yaptığı röportajda (12. 12. 1996) şöyle demişti:
“… Türk gençleri kendisine başka önder aramasın. Bizim ve dünyadaki öteki mazlum halkların, doğal önderi ve esin kaynağı olan Devrimci Mustafa Kemal Atatürk’tür. O’nun yaptığı devrimleri biz o kadar kısa zamanda asla yapamazdık. Atatürk, 1919 yılında Bandırma Gemisiyle Samsun’a çıktı. O Anti-emperyalist bir bağımsızlık savaşıyla, Anadolu’dan düşmanları temizledi. Ve zafere ulaştı. Bize örnek oldu. Biz ondan ezinlendik ve tam 40 yıl sonra, 1959 yılında Granma Gemisiyle Adaya çıktık. Batista Rejimini yıktık ve biz de zafere eriştik. Atatürk, özellikle sağdan sola doğru yazılan Arap Alfabesini, soldan sağa doğru yazılan Latin Abecesine dönüştüren Harf Devrimi, bu kadar kısa zamanda yapılması başlı başına bir mucizedir… Havana’daki Atatürk büstünün üzerinde şu söz yazılı: ‘Ya İstiklal, Ya Ölüm’ bu çok anlamlıdır… Tarihin her döneminde asla unutulmayacak büyük liderlerden biridir Atatürk, kıymetini biliniz ve kendinize başka önder aramayınız. Sizin Atatürk’ünüz var. O Türk milletine Tanrı tarafında verilen en büyük armağandır. Ve ben Atatürk’ün kenti olan İstanbul’u çok özlüyorum…”
Sonuç:
“Aziz Nesin beni gıdıklıyor” diyen Havanalı taksi sürücüsü Carlos, “Nazım Hikmet şiirleriyle büyüdük” diyen Havanalı Dory Fernandez, “Ara Güler olmak isterdim” diyen Che fotoğrafçısı Alberto Korda, “Kanayan Türkü” adlı şiir kitabımın kapağını yapan, Fidel’in yakın dostu ünlü ressam Oswaldo Guayasamin, “İstanbul’u çok özledim” diyen ünlü yazar Ernest Hemingway ve Cezayir’de 1965’de Che Guevara ile röportaj yapan gazeteci Leyla Vekilli’yi tanımış olmak ayrıcalıktı benim için… Yaşayan örnek tek sosyalist ülke olan Küba; nostaljik ve turizm potansiyeli bakımından ve gezi kültürü açısından da en çok tercih edilen ülkelerin başında geliyor. Ambargoya ve tüm olanaksızlıklara karşı, onurluca direnen Küba halkı, yoksul ve mutlu olmanın sırlarını da koruyan tek ülkedir. Kültür, sanat, emek onuru ve sağlık politikası açısından da önde gelen, başarılı uygulamanın odağındadır Küba. Nazım Hükmet ve Atatürk sevgisiyle başlayan Küba-Türkiye dostluğu devam ediyor. Farklı dünya görüşlerine sahip Türkiye vatandaşı ve adı Fidel olan 354 genç (yarıdan fazlası kız), adaşları olan Fidel Castro’nun 90 yaşında ölümüne çok üzüldüklerini basında okuduk. Türk gençleri de Fidel’i ve ülkesi Küba’yı çok seviyor… Küba-Türkiye arasında 8 saatlik zaman farkı var. Uçakla 14 saat süren uzunca bir yol olmasına karşın; Küba uzak değil…
Cuba is not far!..
(Fidel’in Öyküsü / Dursun Özden, Kategori Yayınları, Mart 2018)
Fotoğraflar; Dursun Özden arşivi.
DURSUN ÖZDEN
Documentary Drector-Travel Writer-Poet
Adres: P. O. Box: 10 (34431)
Beyoglu-Istanbul-TURKEY
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.