• BIST 9237.96
  • Altın 2947.706
  • Dolar 34.3538
  • Euro 36.7108
  • İzmir 21 °C
  • İstanbul 19 °C
  • Antalya 25 °C
  • Ankara 18 °C
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ekim 2024 68'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ağustos 2024 66'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ekim 2024 68'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ağustos 2024 66'nci Sayısı Yayında 

Kozak Yöresi Alevileri

DURSUN ÖZDEN

Bergama’yı en az Bergamalılar kadar seviyorum. 9 yıldır Bergama Kozak yöresinde araştırma yapıyorum ve bununla ilgili 4 kitap çıkarttım. Bu da 5. çalışmamdır. Çalışma konum, “Bergama Kozak Yöresi Geleneksel Halk Hekimliği”. Bergama Kozak yaylası, İzmir ili, Bergama ilçesinde bir yerleşim yeridir. Burası Bergama’ya 15 km. kuzey batıdan başlayarak, Madran Dağı yamaçlarından Ayvalık’ın 20 km. berisine kadar uzanır. Etrafı Madran Dağı, Yayla Dağı, Esirlik Deresi, Esirlik, Sakar Dağı ile çevrili bir alandır. 17 Kozak köyünün bulunduğu Bergama yaylası, genellikle ortalama 55-750 metre rakım yüksekliğine sahiptir. 1344 metre yüksekliğindeki Maya Tepesi de buranın bitki örtüsünü oluşturur. 

1900’lerde Bergama Kozak yöresinde yaşayan nüfus 4580’dir. Bu Osmanlı Salnamelerine göre ve 1927 nüfus sayımına göre ise 6 bin kişi, 1950’de 6400, 1970’de 7600, 1990’da 9 bin, günümüzde ise 10 bin civarında insan bulunmaktadır... Kozak halkının yaşam temeli fıstık çamıdır. Bu fıstık çamları, MS:133 yılında Bergama Krallığı zamanında dikilmiştir. Kozak yöresini oluşturan 17 köy, Çetni Alevi köyüdür. Bir kısmı Alevi inancını devam ettiriyor olsa da, Osmanlının son zamanlarından bu yana, asimile edilmeye çalışıp, Sunnileştirilmektedir. Ancak gelenek ve görenek bakımından, Aleviliklerini gizle de olsa yaşatmaktadırlar. 

Kozak halkının tamamı Türkmen Karakeçili-Çetni kökenlidir. Kozaklılar, Ahmet Vefik Paşanın vezirliği zamanında, bu topraklara yerleştirilinceye kadar, yazları Kozakta ve kışları ise Kemer ve Edremit’te yaşamışlardır. Kemer-Edremit şimdiki Burhaniye’nin olduğu bölgedir. Burhaniye ismi ise, 1902’de 2. Abdülhamit’in oğlu Şeyhzade Burhan’dan dolayı bu ismi almıştır. Kozaklının yaşamında at ve keçinin önemi büyüktür. Kozaklılar sığır ve koyun üreticiliğine yeni başladılar. Keçinin sütü, yoğurdu, peyniri ve etini hem beslenmek için, hem de hastalıklardan korunmak için kullanmışlar. Kozaklıların ataları, 109 yaşında hala yaşayan Prof. Dr. Cahit Tanyol’a göre; Cahit Hocanın 1950’deki doktora tezine göre, Kozaklılar Ferit Bey zamanında 15. Yy’da, bir gelenek arızası olarak, Gaziantep’den buraya sürgün geldiler. Bu gün bile Çetni-Alevi Dedeleri ölüne yerine, Milesli köyünde dede yollanmaktadır. Osman Bayatlı da; “Kozak’da Ali Naci Dede öldü, yerine Gaziantep Milesli köyünden yeni dede geldi” diye, 1926’da yazdığı kitabında söz etmektedir. Kozaklı yöresinde yaşayanların dilleri de Gaziantep yöresi sözcükleriyle çakışmaktadır. 

Kozak’ı uzaklık olarak düşünürsek, Osmanlı Salnamelerine göre; Bergama’ya Demircidere köyü 8,5 saat, Yukarıbey 3,5 saat, Çamavlu 6,5 saat, Ayvazlar ve Kaplanlı Hisar köyleri de 8 saat uzaklıktadır. Buna göre İzmir bir gün bir gecedir. Elbette bu uzaklıklar yürüyüş mesafesidir. Bergama Kozak Yaylası geleneksel halk eğitimi çalışmamız genellikle, Alevi ve Aleviliğini gizli ve açık yaşayan ve asimile edilmeye çalışılan tören bayraklı 17 köyde bir araştırma çalışması yaptık. Kozak yaylası, Bergama yöresinin ilk çağdan beri iskan edilmiş bölgesidir. Kozak yaylasında yapılan araştırma çalışmalarında, Halk Eğitim uygulama teknikleri temelinde, yüzyıllardır yaylalarda uygulanan sağlık yöntemleri etkili olarak rol oynamaktadır. Örneğin; Askleplion gibi, tedavi merkezlerinde ve şifahanelerde tedavi görenler, bir para ödememektedirler. 

Günümüzde de burada olduğu gibi Kozak’ta şifacılara, ebelere herhangi bir para verilmemektedir. Daha sonra isterlerse hediyeler verilmektedir. Kozak yöresi tarih boyunca pek çok savaşa ve göçe maruz kalmıştır. Bu süreçte birçok salgın hastalıklar geçirmiştir. Bu hastalıkların en belirli olanı ise Kozaklıların “Ölek” dedikleri veba hastalığıdır. Ege bölgesel ve Bergama yöresi Büyük İskender’in buraları işgal ettiği zamanlarda, ilk kez veba salgınına uğradı. Son veba salgını ise, 1834 yılından sonra birer yıl ara ile 3 kez tekrarlanan büyük bir veba salgını yaşandı. Bu salgında Kozak köylüleri etkilenmiştir. Kayıtlara göre ölüleri gömecek insan kalmadığı için, 6 köy tamamen yok olmuş ve Osman Bayatlı bu köyler için; Yalnız Köy demektedir. 

Kozak köylerinde halk hekimleri, aynı çiçek hastalığında olduğu gibi, vebalı hastadan alınan irinli suyu, sağlıklı kişinin kollarını çizerek, aşı yapıyordu. Aksine iyileştirme yerini daha çok bulaştırmışlardır. Veba salgını sırasında bunlar hep denenmiştir. Veba için örnek verecek olursak, Çamavlu köylülerinin ataları da kırılmıştır. 

Kozak yaylasında geleneksel halk hekimliğinin, halkın hastalıktan kurtulmak için, kendisini kötü göz etkisini kafasında takıntı yaptığı için, kendisini hastalıklı saymaktaydı. Bunu da tedavi edene halk hekimi denmektedir. Halkın hekimliğini yapan Dede, erkek torununa, nine ise kız torununa çırak, usta-çırak töreni ile devreder. Bergama Kozak yaylası tüm hastalıkları kendi geleneksel uygulamayla, halk hekimleri derman bulurdu. Ama her derde derman olmak için uzmanlaşmak gerekirdi. Açık yaranın, iç hastalıkların kırık, çıkığın, gözün ve kulağın halk hekimi ayrıdır. Kötü hastalık denen kanserin hekimi, eğer çözüm bulamaz ise “bakamam1 der. Kozak yaylasında halk hekimleri, ruh sağlığı içinden de ayrı halk hekimlerine giderler. Burada bulunan şifalı suları içerler, kaplıca ve ılıcaya giderler. Beslenme bozuklukları ve başka hastalıklar için, sağlıklı besinler ve doğal yiyeceklere yönlendirirler. Hastanın yapısına uygun doğada çokça bulunan bitkiler kullanılır. Kozak halk hekimlerinin uygulamalarına dikkat edildiği zaman basit hastalıklar hariç, hiçbir zaman kesici alet kullanılmamıştır. 

Kozak’da birkaç hasta ile konuştum, rüyalarında gördüklerini ve hastayla kalan şifacıların hasta uyuduktan sonra delikten çıktıklarını, orada hasta ile şifacı uzun süre kalıp sohbet ediyor. Bu uygulama Askleplion’daki su ve musiki sesinden tedavi gören hastaların şifa bulma yöntemiyle aynıdır. Halk hekimi, delikteki kadın ya da erkek hastaya söyledikleri şiirsel melodilerle, hastayı rahatlatıyor, elini hastanın başına koyuyor, sırtını sıvazlıyor, konuşmalarıyla onu sakinleştiriyor. Tedavi görgükleri bu delikte bazı hastalar kurt ulumaları duyuyor, hatta yanlarına kurt geldiğini söylüyorlar. Hasta olup iyileşen Mahmut beyin dedesi, dedikten çıkarken yakılan ateşin üzerinde atladığında tedavi gördüğünü de söylüyor. Mahmut beyin torunu ise, biz şimdi ateş yakmıyoruz, ateşi alazlamıyoruz, ateşi delikten geçerken, hayvanları uzaklaştırmak için yakıyoruz demektedir. Şifacı Mahmut bey, ben “Parpatiyim” demektedir. Halk hekimi olarak da “ben şifacıyım” diyor. Delikte hasta uyurken yılan gömleği yakılıp, hastaya soluklatıyorlar. Yılan gömleği her hastaya değil, sakinleşemeyen ve çırpınan hastaya, deli denen hastalara uygulanıyor. Yılan gömleği bazen de çok asabi kişilerin başına bir bez örtülüp, dumanı koklattırıp, sakinleşmesi sağlanıyor. Yılan eskiden olduğu gibi günümüzde de şifa etkisi halk hekimlerince de kabul edilmektedir. Bazı halk hekimlerinin çıkınında da yılan kemiği ve derisi bulunmaktadır. 

Bergama Kozak yaylasında kırık ve çıkık hekimliği ayrı bir şifa konusudur. Çamhavlu köyündeki Hasan amca bölgenin kırık çıkık şifacılarını anlattı. Buradaki kırık çıkıkçı şifacıların çoğunun, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşındaki sıhhıye erlerden oluştuğunu. Hasan amca; “Gözümüzü bağlayıp, mezardan çıkarılan 206 kemikleri yerli yerinde koyarak, öğrenmemizi askerde komutanlar gösterirdi” dedi. Hasan amca bu öğrendikleriyle, savaş sonrası bu bölgedeki kırık çıkıkları tedavi etmiştir. Elbette o zaman doktor az olduğu ve olmadığı için, iş Hasan amcaya kalıyor. Ayrıca Demircidere köyünde, bir kadın doğum sonrası felç oluyor. Ayvazlardan atlı gezgin sağlıkçı çağırıyorlar. Bu atlı sağlıkçı Esirli deresinden topladığı zehirli otları ve dağ kekiğini suyun içinde atıyor ve hasta kadının kafasına da 24 saat bu sudan döktürüyor. Sonra kadın bu doğal şifalı ot sularından arınıyor ve iyileşiyor. Tüm bu anlattıklarım aslında, pratik halk hekimliği için ve doğal bitkilerin ve seslerin şifa kaynağı özellikleri için, çözüm ve araştırma konusu olabileceği kanısındayım. Artık ben de Kozaklı oldum. Bundan da çok mutlu ve huzurluyum... 

Elbette bu araştırma ve ileri sürülen tezler, yazarın kendi bulgu, belge ve iddialarıdır. Bu çalışmalar, geleneksel tıp biliminin karşısına dikilen tezler değildir. Ama halk bilimi ve halk hekimliği adına değerli bir araştırmadır. Emeğine ve yüreğine sağlık değerli Uğurol Barlas... Kozak’da cem sonrası, çam fıstığı helvası yemenin ve şifalı sıcak şarap içmenin dayanılmaz hafifliği, alternatif turizm huzurunun ve Kozak Alevi konukseverliğinin güven veren, bir başka gezi detayı olarak belleklerimize kazındı... Şairin dediği gibi; “Uzak Asya’dan Akdeniz’e, bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket”in zengin tarihi ve kültürel mirasları, Bir Anadolu Medeniyeti olan tüm bu bulgu, bilgi ve belgelerin var olduğu, yaşatıldığı güzelliklerin beşiğidir. 

İçimizi aydınlatan ve ısıtan ateşin alevine, kar ile kora, sivri kayaya, ulu ağaca ve şifacı kutsal şamanın pozitif enerjisi ile sevdada odaklanıp, sevgimizi sebil eylediğimiz; farklı dil, din, cins, meshep, renk ve kültürel zenginliğimizle, birlikte yağama kültürü ve mutlu olmanın huzurunu, bir yaşam biçimi olarak algılamak, bize sunulan bir nefeslik ömür diliminde “keşke” demeden, tok karnına barış içinde ve özgür bir dünyada su gibi aziz olmanın özlemiyle... Döne döne, yan yana, yana yana... Cam cama değil, can cana... Bergama Kozak yöresi tam anlamıyla, bir alternatif turizm cennetidir. Kozak halkı, tüm konukseverliği ile yeni konuklarını bekliyor, yeniden... 

 

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları
    Tüm Hakları Saklıdır © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : +90 216 481 51 21