ERSİZLER; İnebolu Küre arasında ilginç bir köy ismi: Kim bilir ne oldu ne olaylar yaşandı da, bu köy bu ismi aldı diye sorup soruşturduğumuzda ilginç bir öykü çıktı karşımıza: Ersizler köyü Osmanlı imparatorluğu zamanında “Dereköy” olarak biliniyor. Bunun sebebi köyün ortasından dere geçiyor olması. Köyün ortasında geçen derenin ismi de oldukça ilginç: Karacehennem Boğazı.
Dağlık engebeli bir alan üzerinde kurulan bu tarihi köyün eski adı çoktan unutulmuş bile, hala ortasından dere geçiyor ama, Dereköyün adı pek öyle geçmiyor. Nerdensin diye soran olursa; “Ersizler’den” diyorlar. Ersizler: Erkeği olmayan kadınlar köyü…
Erkekleri neden yok bu köyün diye sormaya kalkmadan cevap yetişiyor: Dereköy bütün erkeklerini birinci dünya savaşında Çanakkale’de ve Kurtuluş savaşında şehit vermişler. Geride kalan Küreli Dereköylü kadınlar, erkeklerin sorumluluklarının da omuzlarına almış çalışmışlar. Tarlaydı, bahçeydi, ne gerekiyorsa fazlasıyla yapmışlar. 50’li yıllara kadar hala işlevini yitirmeyen “yekpare meşeden tekerlekli öküz arabaları” ile İstiklal Savaşı’nın mermilerini taşımışlar. O gün bugündür Dereköy’ün adı, Ersizler Köyüdür.
Erlik ve Yiğitliğin cinsiyet ötesi bir durum olduğunu Ersizler Köyünden daha güzel ne anlatabilir ki? (Kaynak: Hüseyin Akın)
Kastamonu’ya bağlı İnebolu-Küre Ersizler köyü erkekleri ve 15’lik çocuk askerleri, 1915’de Çanakkale Savaşı’nda şehit olup, hiç geri dönen olmamıştı.
Ve Ersizler Köyü kadınları, Vatan ve İnebolu Savunmasında yiğitçe direnmişlerdir.
“Heyyamo!” diyerek; Ersizler Deresi zirvesinden Kara Cehennem Vadisi’ne doğru, kağnılara koşuldular.
Kağnıların tekerlekleri meşedendi. Yükü vatandı.
Ve kağnılar gidiyordu, İnebolu’dan İzmir’e doğru…
Ve o erkeksiz köyün kahraman anaları, bir yandan düşmanla savaşırken, bir yandan da asker kaçakları ve eşkiyalarla savaşıyordu. Onlar, erkeklerin yokluğunu asla aratmadılar.
O dul-yetim gelinler, bebeğinin kundağında top mermisi taşıdılar.
Zor koşullarda bile yiğitçe savaştılar.
Kara Fatma, Şerife Bacı, Yörük Hatice, Nezehat Onbaşı gibi öncü Anadolu kadınları, Milli Mücadelede “Tam Bağımsız Türkiye” yolunda, hep en önde oldular.
Zaferle taçlanan bu haklı-meşru savaş ve önderi Kemal Atatürk, dünyada özgürlük ve bağımsızlık savaşı veren tüm mazlum halkların umudu ve esin kaynağı oldu.
Dost-komşu ülkeler ve halklar arasında, dayanışma örneğidir bu zafer.
Şerife Bacı kimdir? Türk Kurtuluş Savaşı'nın Türk kadın kahramanı.
İnebolu Limanı’na Sovyetler Birliği’nden gelen silahların cepheye ulaştırılmasını sağlayan Şerife Bacı; öteki kadınlarla birlikte, İnebolu ve Kastamonu'daki cephanelerin Ankara'ya ve öteki cephelere götürülmesinde verdiği mücadele sonucunda; 1921 yılının Aralık ayında, ağır kış şartları nedeniyle, henüz 21 yaşındayken, donarak hayatını kaybetti. Şerife Bacı, taşıdığı cephaneler ıslanmasın diye kazağını ve giysilerini, taşıdığı cephanelerin üstüne örtmüş, küçük yavrusu ölmesin diye de üzerine abanmış ve bunun sonucunda kendisi soğuktan donarak vefat etmeden öncede, kağnı üzerindeki silah ve malzemeleri cepheye ulaştırmıştır. Ve ardından da soğuktan donarak ölmüş ve şehit olmuştur…
İşte güzel bir örnek: Mustafa Kemal Paşa ile Sovyet Lideri Lenin arasındaki mektuplaşmalar ardından, komşu ve dost ülke Sovyetler Birliği’nden gelen yardımlar; silah, top, mermi, askeri teçhizat, 3500 altın ruble ve askeri giysileri teslim alan Ersizler Köyü kadınları; Anadolu’da savaşan Kuvayı Milliye Müfrezelerine ulaşmasını sağladılar.
Ve Gazi Mustafa Kemal Paşa, İnebolu Ersizler Köyü halkının bu özverili kahramanlığı için hakettiği, 1924 yılında; TBMM kararı ile Beyaz Kurdeleli İstiklal Madalyası verilmiştir.
Ersizler Köyü halkının Milli Mücadele öncü kahramanı Şerife Bacı, hep anılmaktadır. Selam olsun Şerif Bacıya! Selam olsun, Ersizler Köyü’nün yiğit kadınlarına!..
“İstiklalsiz din-iman olmaz, İstiklalsiz bin çiçekli bu bereketli-kutsal topraklarda ot bile bitmez, evlerin bacasında duman tütmez” diyen, vatansever Anadolu kadınlarına bin selam olsun!..
Atatürk, 23 Ağustos 1925'te Kastamonu ve İnebolu'ya yaptığı seyahatlerde şapkayı halka göstererek kıyafet devriminin ilk işaretini verdi.
"Biz her nokta-i nazardan medeni insan olmalıyız. Fikrimiz, zihniyetimiz, tepeden tırnağa kadar medeni olacaktır. Medeni ve beynelmilel kıyafet milletimiz için layık bir kıyafettir onu giyeceğiz." diyen Büyük Atatürk, 27 Ağustos 1925'te de İnebolu’da: "Turan kıyafetini araştırıp ihya eylemeye mahal yoktur. Medeni ve beynelmilel kıyafet bizim için, çok cevherli milletimiz için layık bir kıyafettir." diyerek, medeni yaşayışa uyan kıyafetin kabulü gerekliliğini belirtmiştir… Ve Atatürk; Cumhuriyet Devrimlerinden biri olan; Şapka-Kılık-Kıyafet Devrimi’ni, İnebolu’da başlatmıştır… Bu çok anlamlıdır. Çünkü Kemal Atatürk; İnebolu Cephesinde ve Milli Mücadelede; büyük fedakarlıklar ve kahramanlıklar gösteren Şerife Bacı ve öteki Ersiz şehit ve gazi Türk kadınlarını unutmamıştı… Ve Ersiz-yetim-dul Anadolu kadınlarına çağdaş ve medeniyet ışığını göstermekle, çok mutlu olmuştur… Kurtuluştan kuruluşa giden Cumhuriyet ve medeniyetin ilk kıvılcımı, buralarda atılmıştı…
Kurtuluştan kuruluşa giden bu kutsal yolda, Mustafa Kemal Atatürk; Cumhuriyeti ilan ettikten sonra, Şapka Devrimi’ni neden Kastamonu’dan başlattığını anladınız mı?
Milli Mücadelede, Anadolu’nun Şaman Evliya Kadınlarını ve Anadolu’nun bilinmeyen saklı tarihini yeniden keşfetmeye, belgelemeye, aydınlatmaya ve anlatmaya devam….
Kaynak: Dursun Özden, “Bolkar Çığlığı” ve “İstiklalsiz Din Olmaz” kitabı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.