• BIST 9237.96
  • Altın 2947.706
  • Dolar 34.3538
  • Euro 36.7108
  • İzmir 21 °C
  • İstanbul 19 °C
  • Antalya 25 °C
  • Ankara 18 °C
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ekim 2024 68'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ağustos 2024 66'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ekim 2024 68'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ağustos 2024 66'nci Sayısı Yayında 

Bir Dünya Cenneti FETHİYE

DURSUN ÖZDEN

Ege Denizi kararmadan ve dağlar uykuya dalmadan önce, yolumuz Muğla’nın şirin ilçesi Fethiye’ye düştü. Düşmedi, “Modern Seyyah” kimliğimle bu kez, Fethiye Belediyesi Kültür İşleri Müdürü Halime Ok katkısıyla; hayatı keşfetme serüvenimde, bu kez Fethiye’nin kapısını aralaladım… Özer Olgun Kültür Merkezi Kütüphane Müdürü sayın Muammer Şahin ile planladığımız, bir iç gezi kapsamında; çılgın bir Fethiye sevdalısı olan rehber arkadaşım Reyhan Şendil, Fethiye ve Anadolu Yörük Kültürünü dünyaya tanıtan dost Ramazan Kıvrak, Kayaköy’de hediyelik eşya ve sanatsal etkinlikler yapan ressam Çetin Bilgin ile gezi haritamızda; Yörük otağı Fethiye’yi işaretledik ve antik çağdan günümüze uzanan, bir dünya cenneti olan Fethiye’de, Ege’nin yeşili öpen mavi sularına kulaç attık, yeniden… 

Antik çağlarda Fethiye’nin ismi, Telmessos’muş. Likya dilinde bu isim, “Işık Ülkesi” anlamına geliyor. Daha sonra Roma’ya uzaklığı düşünülerek, Latincedeki anlamı Makri “Uzak Diyar” olarak değiştirilmiş. Antik Kent tespitlere göre, M.Ö: 3 binli yıllara kadar uzandığı söyleniyor. Yavaş yavaş artan Türk nüfusu hiç Makri ismini söyleyememiş, şivelerine uydurup Meğri demişler. Rodos’a ürettiklerini ve askerlerini iskele yoluyla gönderdikleri için, sonradan “İskele” ismini de kullanmışlar ve halen köylüler bu ismi kullanabiliyor. 

Ayrıca çok geniş olan çevresinin 5 kadıyla yönetilmesinden dolayı, “Beşkaza” ismini de kullanmışlar. İskele ve Beşkaza isimleri kayıtlarda bulunmasa da, “beş medrese-beş kadı” eğitimin hayranlığı ile “Işığın Beşiği” olarak düşünülmüş ve bu isimler halen söyleniyor. Cumhuriyetin kurulması ardından, 1934 yılında alınan kararla; Türk hava şehidi olan Yüzbaşı pilot Fethi Bey’in anısına, Fethiye olarak değiştirilmiştir.

Fethiye Hakkında

Rengarenk kelebeklerin uçuştuğu, köpüren dalgaların ve yemyeşil doğanın cazibesini sunulduğu en özel ilçelerden biridir Fethiye. Rum dilinde ''Uzak Diyar'' mânâsına gelen eski adıyla ''Meğri'' olarak bilinen Muğla'nın 2. büyük ilçesi olan Fethiye, turizmin ana damarlarından birisidir. M.Ö kültürü ve tarihi ile efsaneler ilçesidir. Mitolojik tarihe göre; Tanrıların, Tanrıçaların ve en büyük aşkların yaşandığı özel bir bölgedir. Fethiye, Dünya'nın her yerinden turist alan, eşsiz kumu, masmavi denizi ve dillere destan Ölü Deniz'i ile uluslararası üne sahiptir. Fethiye için, antik kentleriyle de kültür turizmine hizmet eden bir ilçe olduğundan, bahsetmemiz lazım. Fethiye yüzlerce plajı, otelleri, pansiyon, otel, tatil köyleri ile turistlerini ağırlarken, Dünya'nın en büyük Cruise gemileri ve yatlarına da, muhteşem güzellikteki koylarıyla ev sahipliği yapıyor.

Fethiye'de Gezilecek Yerler

Fethiye Eskişehir ve Yenişehir, iki ayrı zamanı yansıtan, şehrin sosyal yapısının sunan alanlardır. Teos Antik Kenti görülmeye değer ve ihtişamını koruyan tarihi yapılardandır. Fethiye'de önerebileceğimiz diğer alanlar arasında; Saklıkent Milli Parkı, Kelebekler Vadisi, Kayaköy Çalış Plajı, Ölüdeniz, Pınara Antik Kenti, Fethiye Kral Mezarları, Letoon, Likya Yolu, Gizlikent Şelalesi, Yaka Parkı, Dalış ve su sporları merkezi, Fethiye Müzesi, Kabak Koyu, Gemiler Adası, Şövalye Adası, Türk hamamları, Mavi Mağara, Kadyanda, Kbyra, Afkule Manastırı, Telmessos Antik Kenti, Yeşil Vadi, Katrancı Koyu, Fethiye Kalesi, Girdev Kamp Alanı, Sidyma Antik Kenti, Erasta, Araxa Antik Kenti

Fethiye'de Ne Yapılır?

Fethiye'de önerebileceğimiz; gece ve gündüz aktiviteleriyle, altın sarısı kumların, masmavi denizin tadını çıkararak, Fethiye turuna başlayabilirsiniz. Su sporları açısından oldukça zengin bir kültür sunan Fethiye'de, sörf, tüplü dalış, rüzgar sörfü olduğu gibi yamaç paraşütü, paraşütle atlama oldukça popülerdir. Oyun ve eğlence merkezleri, tekne turları, kano gezintileri, rafting turları oldukça yaygın aktivitelerdir. Sanat kültür alanları, müzeleri, atölyeleri, galerileriyle güzellik sunarken, dinamik gece hayatı, dans kulüpleri, diskolara ile her zamanınızı dolduracak bambaşka aktiviteler sunuyor. Bowling salonları, karaoke barlarıyla eğlenebilirsiniz. Saklıkent'te rafting yapmanın keyfini doyasıya yaşayabilirsiniz.

Fethiye’nin merkez nüfusu 77.237 olup, köyler ve civarı ile toplam nüfus 140.000’dir. Belediyeye kayıtlı 3.500 yabancı da Fethiye’de yaşıyor. Dalaman Havaalanı’dan Fethiye otogarına sıkça kalkan servisler (Havaş ve Mutaş) ile dünyanın her yerinden ulaşabilirsiniz. Eğer karayolu ile seyahat etmek isterseniz de otobüs firmaları yeterli düzeydedir. 

Ayrıca feribotla da gelmek mümkündür. Mendos Dağı ve Batı Toros Dağlarının denizle öpüştüğü yerde, dudak izine benzeyen Fethiye; tarih ve doğa harikası görsellikte oldukça iddialı, huzur veren ve yaşanılabilir kenttir. Ziyaretçilerinin ekonomik koşullarının farklılığını düşünmüş, çok geniş yelpazede konaklama olanağı sunmaktadır. 

Fethiye gerçekten de Akdeniz ve Ege’nin incisi, zengin turizm potansiyeli yanı sıra; her türlü alternatif turistik olanakları ile tam bir turizm cennetidir. Kapasiteli Yat Limanı da bu cennete ayrı bir görsellik ve olanak katıyor. Trafik sorununu aşmış, bisiklet yolları ile de keyifli yolculuk yapılan Muğla’nın bu şirin ilçesi Fethiye; tarihin sırdaş izlerini takip ederek; “güneş-kum-deniz” üçgeni büyüsüne kapılırken, 6 bin yıllık zengin tarihi miras kalıntıları içinden ilerlerken, geçmişe yolculuğun antik düşleri arasında, tarihi yeniden keşfetmenin büyüsüne kapılabilirsiniz…

Muğla’nın diğer ilçelerine göre, ekonomik tatilde fark yaratan Fethiye; 8 ören yeri, koyları, eğlence yerleri ve sevdiklerinize hediyelik eşya alabileceğiniz çok alternatifli, tatil potansiyeli yüksek olan ilçedir. Altın kumsallarda turkuvaz mavisi suların çam ağaçlarıyla öpüştüğü sırdaş çizgide, yaşama her dokunuşun ardından başlayan bu görsel şölende, doğaya hayranlığınız aşka dönüşecek ve sevginiz sebil olup, doruğa erişecektir yeniden…

Keşfetme, macera, merak ve adrenal özelliklerinizin tatmini için, her türlü alternatif turizm potansiyeline de sahip olan Fethiye; dört mevsim sizi bekliyor… 

Sportif aktivitelere önem veren; yamaç paraşütü, tekne paraşütü, triking, dalış ve rafting gibi faaliyetleri, eğitimli eğitmen kadrosu ile güvenli bir macera yolculuğuna çıkartmaktadır. Ayrıca bireysel ve grup olarak katılacağınız dağcılık, yürüyüş, bisiklet, safari, tekne turları ile de tatilinize farklı macera katabilirsiz. Fethiye şehir merkezden Çalış sahiline uzanan kıyıda konuklara, doğanın dokunuşlarını hissederken çay, kahve, deniz ürünleri başta olmak üzere, organik yemeklerin bulunduğu mekanlara sahip, canlı müzik eşliğinde akşam daha da coşkun eğlenceler sunmaktadır. 

Yeşillendirilmiş alanların da ise; denizin kokusunu içinize çekerek, deniz sesi tınısı ile çimler üzerinde piknik yaparak, özgürce eğlenebilirsiniz. 2. Etap sahil bandında Özgecan Anıtı bulunmaktadır. Burada Özge Can için küçük bir parantez açalım; (11 Şubat 2015'te, Tarsus’ta üniversite öğrencisi Özge Can tecavüze uğrayıp, ardından da vahşice öldürülmüştü. Bir papatyanın vahşice hayattan kopartılan öyküsü, yüreğimize kazınmıştı. Fethiye buna duyarsız kalmamış, hatta Özgecan Anıtı açılısına ailesi de katılmıştı. Tüm genç kızlarımızı bir papatya gibi algılayan ve evladımızı kucaklama duyarlılığını çağrıştıran bu anıt; tüm genç kızlarımızın iç huzuru ile özgürce soluklandıkları umut veren güzelliklerin simgesidir.) Fethiye’ye hizmet vermiş Diplomasi Şehitliği, vefa ve değer bilirliğini ortaya koyan anlayışın da simgesidir. Aynı sahil bandında notaların yeşillendirildiği ve önünden yürüdüğünüzde memleket aşkını, memleketim şarkısı ile Fethiye’nin ritmine herkesi davet etmektedir. Memleketim Şarkısı Anıtı; özgürlüğün, barışın ve aşkın melodisinin büyülü ritminde soluklanmanızı sağlıyor…  2015 yılında tamamlanan Uğur Mumcu Parkı; gündüz ve gece ışıklandırılmış hali ile de ziyaretçilerini sihir gibi baştan çıkartan güzellikte düzenlenmiştir. Fethiye’te Buhur Zamanı… 

Fethiye Kültür Merkezi (FKM) başta olmak üzere pek çok yerin önünde, her Perşembe sadece Muğla ili ve çevre illerinde yetişen Günlük ağacının yapraklarının yakılması ile çıkan hoş kokuyu içinize çekebilirsiniz. Orta Asya’dan göçebe Yörükler sayesinde Anadolu’ya uzanan ve bir Şaman-Yörük kültürü geleneği olan, Buhur Günü’nün; Fethiye halkına başarı, barış, sevgi, kardeşlik, dayanışma, paylaşma, güzellik, bereket, iyilik, huzur ve koruyucu şifa olacağına inanılıp; ziyaretçilerinin beden ve ruhlarına da, tatilleri boyunca buhurun şifa olması arzulanmaktadır.

Sanata, kültüre ve turizme önem veren, konuksever Fethiye Belediyesi ve FKM,13 ayrı sanat dalında çalışmalar yapmaktadır. Sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte yapılan bu çalışmaları kentin ker yerinde görmeniz olanaklıdır. Belediye binasında ziyaretçilerinin katılabileceği; resim sergileri ve konferans salonunda; söyleşi, seminer, tiyatro, açık hava sineması gibi kültürel etkinlikler de yapmaktadır. Bununla yetinmeyen belediye şair, yazar ve sanatsal etkinlikler yanı sıra; turne ile gelen tiyatro gösterileri ve ses sanatçılarına da ev sahipliği yapıyor. 

Fethiye Belediyesi estetik anlayışınıza, kulağınıza, gözlerinize ve yüreğinize dokunması için özen göstermektedir. FKM karşısındaki Beşkaza Alanı’nda, tatilinize denk gelen zaman ise; kutlamalara, festivallere ve konserlere katılacağınız, coşkun kalabalık ile coşabilirsiniz. Fethiye sahilden bakıldığında, Fethiye Kalesi ve kaya mezarları görülmektedir. Şehrin güneyinde yükselen Kale, Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan Efesli Aziz Yohanna’nın şövalyeleri için yapıldığı sanılıyor. Fethiye Kalesine çıktığınızda ilçenin güzelliği, ziyaretçilerini hoş geldiniz selamı ile selamladığını göreceksiniz. Bu manzaraya denk düşen görsellikte yorgunluğunuzu atıp, biraz soluklanmak isterseniz, muhteşem manzara eşliğinde bir şeyler yiyip, çayınızı yudumlayabilirsiniz.

Büyük İskender, kahin Aristo ve pek çok ünlünün yaşadığı yer olan Fethiye, mitolojilerin ve medeniyetlerin de beşiği olmuştur. Tatilinizde şehre yakın ören yerlerini gezmek isterseniz, yürüyerek yorulmadan gidebileceğiniz uzaklıkta Amynthas Kaya Mezarları’ndan başlayabilirsiniz. Bunlar Likya döneminden kalma M.Ö: 4.yy. eserleridir. Doğal kayaya oyulmuş, görülmeye değer tarihi eserlerdir. Müzeye girip gezdiğinizde, bu mezarların ne kadar büyük ve görkemli olduklarını fark edeceksiniz. Yine şehir merkezindeki diğer ören yeri Telmessos Antik Tiyatrosu ile gezinize devam edebilirsiniz. İlçede pek çok Lahit Mezar bulunmaktadır. İki Likya Lahiti, Fethiye merkez postanenin yanında ve Kayaköy yolunun ortasında bulunmaktadır. Buluntular; Tunç, Arkaik, Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine aittir. Fethiye merkezdeki Paspatur Çarşısı, tarih ve eğlencenin buluştuğu çok hoş yerdir. 

Alışveriş ve hediyelik eşya almak için ideal büyük bir yerdir. Alışveriş yerlerinin arasında, Tarihi Eski Cami bulunmaktadır. Caminin kitabeden, Cezayir Valisi Mustafa Paşa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Yine bu çarşı içinde, Tarihi Fethiye Hamamı bulunmaktadır. Şehrin merkezinde bir başka balık keyfi yaşamak isterseniz Balık Pazarı tam yeridir. Eğer doğal beslenmeye önem veriyorsanız, sadece Cuma günü, köylülerin yetiştirmiş olduğu ürünler ve doğal otlarla yapılan gözlemelerini tatmanızı tavsiye ederim, memnun kalacaksınız.

Deniz keyfi ile tatilinize devam etmek isterseniz, Fethiye merkeze yakın, çam ormanları ile örtülü Oyuktepe Yarımadası’nın eteklerindeki koylar ile başlayabilirsiniz. Aksazlar, Samanlık, Büyük Samanlık ve Kuleli koylarında güneşin ve denizin tadını çıkartabilirsiniz. Bu koylar tesisi olan ve merkezden ulaşımı olan koylardır. İki senedir Kuleli Koyu çıtayı yükseltmiş beach tadındadır. Yarım adayı dönmeye devam ettiğinizde ise, Küçük Boncuklu ve Büyük Boncuklu koyları; tesisi olmayan özel araba ile gidilen piknik ve deniz keyfi yapacağınız koylardır. Tesisi olmayan iki koyda; deniz doğa muhteşem, çöp sorunu hoşunuza gitmeyebilir. Diğer ulaşımı olan gideceğiniz koylardan, Katrancı koyu; Fethiye’ye 17 km uzaklıkta tesisi olan koydur. Ayrıca; bu koy çadırla konaklamak isteyenler için kamp yeridir. Bir diğer koy da Günlüklü Koyu, Fethiye’ye 19 km uzaklıkta tesisi olan, anayoldan sahile kadar da 1 km günlük ağaçlarının içinde, mis kokusuyla seyahat edeceğiniz koydur. Bahsettiğim koyların hepsinde; denize vuran güneşin, teninize yansıyan pırıltısı ve suyun berraklığı tatilinize kesinlikle keyif katacaktır.

Ayrıca limandan alınan izin ile günübirlik Rodos Adası’na tekne turlarına da katılabilirsiniz. Fethiye dendiğinde ziyaretçisinin aklında kalacak Çalış Plajı; Fethiye merkezine 5 km. uzaklıkta, Koca Çalış’a kadar uzanan, uçsuz bucaksız kumsalı olan plajdır. Merkezden kalkan minibüsler ve deniz taksi tekneleri ile ulaşabilirsiniz. Çalışa geldiğinizde; konaklama yapabileceğiniz otel, motel, pansiyon kapasitesi ve denizi seyrederek eğlenebilecek,  yemek yiyebileceğiniz turistik tesisler ile donatılmış olduğunu göreceksiniz. Çalış’ta gün batımı, kızıllığın romantizminde hayran kalacağınız doğa harikasını izlemelisiniz.

Fethiye Yörük-Türkmen Derneği Başkanı da olan, araştırmacı yazar ve Tv yapımcısı olan Ramazan Kıvrak’ın kendi olanaklarıyla yaptığı ve yaşattığı “Yörük Obalarımız Yörük Müzesi”  Fethiye’nin Karaçulha Mahallesi’nde mutlaka görülmelidir. Ayrıca, Çalış sahilde bulunan “Fethiye Kerimoğlu İsmail Yörük-Köy Müzesi”ni de gezmenizi öneririz. Ziyaretçilerini Yörük anlayışında, sevgiyle ve ücretsiz konuk etmektedir. Çevresinde de Yörük çadırları olup; herkesin ailecek eğleneceği, türküler eşliğinde halaylar da buluşturan, Yörük tadında eğlendirmektedir.

Tarihi dokuyu gezip, doğa ile bütünleşeceğiniz Antalya yönünde; Tlos, Yakapark, Gizlikent Şelalesi ve Saklıkent’i aynı gün içinde, erken başlayacağınız bir program ile tatil maceranıza heyecan katabilirsiniz. Hepsini aynı gün gezen bazı tur firmalarıyla da yolculuğunuzu kolaylaştırabilirsiniz. Fethiye ve çevresinin tek doğal şelaledir. 300 m lik kısa kanyonun içerisinde tam bir yayla havası vardır. Kanyon içinde sona yürümek heyecan verici ve şelaleye ulaştığınızda su çağıltısı ruhunuzu okşayacak. Bu arada Karaçay çevresini de mutlaka görünüz…

Yurdumuzun cennet köşesi olarak tescillenmiş Ölü Deniz, Fethiye’den 15 km uzaklıkta, Belcekız Plajı ve Tabiat Parkı ile 13 km’lik muhteşem sahildir. Tabiat Parkı, girişi ücretli ve tesisi olan, Kumburnu sayesinde sahilinden daha zengin yararlanacağınız konumdadır. Belcekız sahil tarafından yükselen Babadağ, yamaç paraşütüne ev sahipliği yapmaktadır. Denizin mavisi ile doğanın yeşilinin renk armonisini ve gökyüzündeki paraşütleri seyrederken kendinizi cennette hissedeceksiniz. Sahilin orta bölümünde sizi bekleyen günübirlik tekne turları ile Kelebekler vadisi ve Af Kuleyi de gezebilir, durgun turkuvaz masmavi sularında yüzebilirsiniz. Birbirine çok yakın olan Ölüdeniz ve Hisarönü, Çalış gibi konaklamada, gece eğlencelerinde ve alışveriş açısından, olanakları fazlasıyla zengindir.

Tatilinize tarihin izlerini takip edebilmeniz için, diğer ören yerlerinden de kısacık bilgiler vermek isteriz. Eski adı Levissi olan Kaya Köy ören yeri, Antik Karmillasos’un üzerinde 14 yy’dan başlayarak kurulmuş Rum yerleşkesidir. Güney ve kuzey cephesini gezerken, Kayı boyundan eski Yörük mezarları, sarnıç, kilise, şapel ve sivil evlerin hepsini görebilirsiniz. Günümüze yansıyan, evlerin terk edilişi hüzün veriyor. Oysa Mübadele (1924 Nüfus değişimi) öncesi, Ortadokslar ve Müslümanlar burada kardeşçe yaşamışlar. Yerleşkede hüznün çoğaldığı gezi esnasında, bu dokunun içinde yaşayan ve deri üzerine küçük bir sanat atölyesi olan ressam Çetin Bilgin ve eşine konukseverliği, ayrıca bu hüzün ortamında yüreğimize su serptikleri için çok teşekkür ederiz. Biraz daha yüreğinizi serinletmek için Kaya Köy’den kalkan dolmuş ile Gemiler Koyu’na gelebilirsiniz. Küçük tesisi olan bu koyun, doğasını, çakıllı sahili ve denizini çok beğeneceksiniz. Buraya gelmişken, buradan tekne ulaşımı olan Gemiler Adası ören yerini görmek isteyeceksinizdir. Akdağı eteklerinde Likya’nın en büyük kentlerinden biri ve bölgede ilk güzellik yarışmasının yapıldığı kent biliniyor. Afrodit için yaptırılmış ilginç mimari özellikli tapınağı, ev tipi kaya mezarları, yunan stilinde yapılmış tiyatro ve gösterişli mezarları gezip görebilirsiniz. 

Leton; Fethiye-Kaş istikametinden Eşen kasabasının 10 km uzağında, Kumluova köyünün de 1 km ilerisinde, Fethiye’ye 55 km uzaklıkta antik kenttir. Fethiye’de kalırken günübirlik gidip göreceğiniz o kadar çok yer var ki; hepsine değinmeye özen göstersek de, saymakla bitmiyor. Son olarak önereceğimiz şu yerleri de gezmeyi unutmayınız: Göcek, Sarıgerme, Akkaya Garden ve Yeşil Vadi’yi kesinlikle görmenizi tavsiye ederiz. Göcek tekne turuna katıldığınızda Cleopatra Hamamı’nı da mutlaka geziniz…

Caretta caretta kamlumbağlarının yumurtalarını bıraktığı Dalyan’daki İztuzu Plajına gidebiliriz. Çam ağaçlarıyla kaplı, bir tek ev dükkan veya otel olmayan 4,5 km altın renkli kum ve küçük tesisi olan muhteşem sahil göreceksiniz. Dalgalı ve git git sığ olan denizinde, dalgalar ile farklı deniz heyecanını tadabileceksiniz. Fethiye’ye 30 km uzaklıkta 3 bin nüfuslu Üzümlü Köyü, anadan kızına geçen kültürlerini yaşatıp, ismine düven dedikleri tezgahlarda dastar dokuduklarını göreceksiniz.

Güler yüzlü Özbil Ergün ablanın, dastar bükerken; “İstersen içeri gir otur tezgahın başına ve dokumaya başla” sözündeki sıcaklık ve doğallığı söylemeden edemeyeceğim. Bir başka tezgah başında konuşurken gözleri şavkıyan Semra Sevinç teyzenin, merakımızı giderecek sorularımızı cevaplarken ki samimiyetini hissetmenizi arzu ederim. Pamuklu ve ipek iplerle dokunan dastarlar ile şal, yemeni, elbise vs. yapıp satıyorlar. Bu köyde, 15-17 Nisan’da Kuzu Göbeği Mantar Festivali oluyor. Sadece burada yetişen bu mantarları ve doğal köylülerin yaptığı şaraplardan da satın alabilirsiniz ki; kesinlikle tavsiye ederim. Ama artık turist gelmediğinden de yakınıyorlar… Başka küçük el sanatları üreten köylüler gibi bunlarda artık dastar yapımının da yok olmaya başladığından yakınıyorlar…

Fethiye Belediye Başkanı ve konuksever ekibi gibi bir Fethiye sevdalısı olan ve Yörük otağı Fethiye’yi dünyaya tanıtan Ramazan Kıvrak; bu bölgenin tanıtımı için, Yörük kültürü ile ilgili yazdığı kitapları ve yaptığı televizyon çalışmaları da takdire değerdir… 

Ve Ramazan Kıvrak’ın “Yürüyen Türkler Yörükler” adlı kitabından, Atatürk’ün şu özlü söz ile sizleri selamlıyoruz: “Arkadaşlar! Gidip Toros Dağlarına bakınız. Eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki; bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez…”  

Büyük vatan şairi Nazım Hikmet;  “Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Anadolu” coğrafyasının her yerinde, kadim atalarımızdan kalan zengin kültürel mirasımız vardır. Farkına varalım, keşfedelim, koruyalım, yaşatalım, tanıtalım ve kıymetini bilelim…

Umarım Fethiye gezinize rehber olabilmişizdir. Bu gezimde bana rehberlik eden, konuksever ve bir Fethiye sevdalısı olan Reyhan Şendil’e teşekkür borçluyum. Bir dünya cenneti ve doğa harikası olan Fethiye’ye gelmekten hiç pişman olmayacağınız gibi, harika anılar ve dostluklar ile döneceğinizi düşünüyoruz. Şimdiden tarihin izinde, doğal güzellikler ve alternatif turizm potansiyeli olanaklarının var olduğu ve de geleneksel yaşam ile çağdaş uygulamanın örtüştüğü bu Anadolu zengin kültürel miras beşiği olan Fethiye’yi yeniden fethetmeniz inancıyla, iyi tatiller diliyoruz. Bir başka Anadolu güzellemesiyle, dostluk ve sevgiyle kalın… 

Ramazan Kıvrak Yörük Müzesi

Kayaköy gezimiz ardından, ilk işimiz Anadolu Türkmen Yörük Kültürünü, Sarıkeçili ve Karakeçili konar-göçer Yörüklerin yaşamlarını ve folklorik zenginliklerini; yazdığı kitaplar ve yaptığı çokça TV programda, onları dünyaya tanıtan güzel ve dost insan, değerli kardeşim Ramazan Kıvrak’ın kendi köyü olan Karaçulha’da kurduğu “Türkmen Yörük Etnografya Müzesi”ni gezmek oldu… Müzede göç, ev ve tarım aletleri, dokuma ve örme eşyalar, giysi ve mutfak malzemeleri, Mübadele öncesi ve Cumhuriyet dönemi Ege yöresi yaşam ve üretim aletleri, Göçer ve yerleşik Yörük kültürünü simgeleyen her tür araç ve gereçler yanı sıra, kar akıl çadır ve Yörüklere özgü etnografik ve folklorik gereçler bulunmaktadır…Bu özgün ve özel müze için kendisine teşekkür edip, Fethiye’nin başka zengin kültür ve turizm mekanlarını keşfetmek üzere, yola çıktık, yeniden…

Fethiye’nin bir başka Yörük köyünde de; Fethiye ve Anadolu Türkmen Yörük Kültürünü ve konar-göçerlerin yaşamını ve yayla serüvenini şiirsel bir dille dünyaya tanıtan ve kendi köyünde (Karaçulha)’da kurduğu; Türkmen Yörük Müzesi’ni de mutlaka görmelisiniz… Fethiye Yörük Türkmen Kültür Derneği Başkanı Ramazan Kıvrak, Tarihi Kayaköy’ün, eski bir Türk köyü olduğunu da iddia etmektedir… Kayaköy ismi, Selçuklu ve Osmanlı kaynaklarında, eski Türk boylarından Karakeçili “Kayı” Boyu Türkmenlerinin, 1424 yılında buraya gelip yerleştiklerini ve hala görülebilen, yakındaki mezar taşlarının da bunun en net kanıtı olduğunu söylemektedir. 

Fethiye’de Caretta Su Kaplumbağaları

Caretta  su kaplumbağaları Fethiye Çalış Plajına çıkarak kuma  bir çukur açıp, buraya yumurtlalarını bırakıyor. Plajın bazı yerlerinde kaplumbağa yavrularını korumak amaçlı tel kafesler kurularak, yumurtaları bu şekilde korunmaya çalışılmakta. Kaplumbağalar rahatça kıyıya çıkıp, yumurtlayabilsinler diye, geceleri Çalış Plajı'nda ateş yakmak, gürültü yapmak yasak edilmiş olmasına rağmen, malesef bu uyarılara uyulmamaktadır.

Deniz kaplumbağaları, Yunanistan ve İtalya sahillerinde çok daha güvende, çünkü koruma konusunda daha bilinçli ve dikkatli hareket edildiği bazı uzmanlar tarafından dile getirilmekte. Caretta Carettalar, Türkiye sahillerinde ışık, gürültü, çevre kirliliği, tehlikeli atıklar, yasal olmayan yapılar, tesadüfi avlanma, kaçak kum çıkarımı ve kıyı erozyonu gibi tehditlerle karşı karşıya bulunuyor. Aslında herkesin yapabileceği basit ve kolay birtakım şeyler var, doğaya sadece biraz daha duyarlı olunması gerekiyor. Geceleri plajlarda yürüyüş yapılmaması, kaplumbağaları gece plaja çıktıkları zaman korkutmamak, yanlarına yaklaşmamak, fotoğraf makinası, ya da kamera flaşları kullanmamak, güneş şemsiyeleri kullanmamak, çöpleri plaja atmamak, kısaca doğaya daha duyarlı olmak yeterli.

Özellikle carettalar karaya çıktığında, herkes görmek ve resim çekmek için yanlarına gitmek istiyor, onlar da korkup, denize doğru geri dönüyor. Ancak Caretta 2-3 kez sahile çıkmayı deneyerek, yumurta bırakmak için geri döner. Eğer aynı şekilde korkup kaçarsa, yumurtalarını denize bırakmak zorunda kalır, ki bu da bütün yumurtaların yok olması, üreyememesi anlamına gelir.

Caretta Caretta'ların Fethiye-Çalış Plajı'na bıraktığı yumurtaların başında nöbet tutan Avusturya Viyana Üniversitesi ile Hacettepe Üniversitesi'nden 20 öğrenci, Caretta türünün devamını sağlamaya çalışıyor. Caretta Caretta'ların yumurtlama döneminin başladığı 15 Mayıs'ta Fethiye'ye gelen öğrenciler, Viyana Üniversitesi'nden biyolog Christine Fellhafer gözetiminde, Çalış Plajı'nda gönüllülük esasına göre çalışıyor. Öğrenciler, akşam saatlerinden itibaren plajda devriye gezerek, carettaların kumsalda bıraktığı izlerden yuvaları tespit ediyor. Tespit edilen yuvaları GPS yardımıyla işaretleyen öğrenciler, daha sonra demir kafeslerle koruma altına alarak, gündüz plajda güneşlenen tatilcilerin zarar vermesini engelliyor. Yumurtlama sırasında karşılaşılan carettaları uzaktan izleyerek, dış etkenlere karşı koruyan öğrenciler, yumurtadan çıkan yavruların da güvenle deniz ulaşmasını sağlıyor. Ayrıca sahile çıkan carettaların fotoğrafının flaşla çekilmemesi ve onlara ışıkla yaklaşılmaması konusunda tatilcilere uyarılarda bulunuyorlar.

Fethiye Yörükleri

Yörük; yürü(mek), yörü(mek), kelimesinden türetilmiştir. Bu haliyle, Yörük, “yürüyen”, “göçen”, “göçebe” veya “yarı göçebe” olarak yaşayan insan demektir. Terimin ilk anlamı göçebe yaşayış tarzı ile ilgili olsa da zamanla “göçebe” yaşayıştan ayrılmış, toprağa bağlanmış, köylüleşmiş, hatta kentlileşmiş insanların bir bölümü, atalarının yaşayış biçiminin adı olan “Yörük” sözünü kendilerine sıfat olarak kullanmaya devam etmişlerdir. Osmanlı Devleti döneminde ortaya çıkan bu ad, göçebe yaşayışın sosyal hayattan çekilmesine paralel olarak yavaş yavaş unutulmaya başlamıştır. Yaşayış ve ekonomik üretim tarzının adı olan Yörüklük, günümüzde bir kültürel yapı özelliği taşımaktadır. Yörük, bir etnik yapının adı değildir. Yörüklüğü, farklı bir etnik grup şeklinde göstermek, Türkmen ve Türk adından ayrı düşünmek mümkün değildir.

Yörükler, etnik olarak Türklerin Türkmen/Oğuz kolundandırlar. Pek çok kaynakta “Türklerin Anadolu’ya göçüyle yerleşik hayata geçen Oğuz Türkleri, Türkmen adıyla kalmış, göçebe kalanlar ise, Yörük adıyla anılmışlardır” denilmekte ise de bu tam da doğru bir tespit değildir. Yazılı kaynaklarda, Türkmen adına ilk defa, XI. Yüzyıl eseri olan Kaşgarlı Mahmut’un “Divanu Lügai’t-Türk” adlı eserinde rastlamaktayız. Yörük adının, bir taifeyi adlandırmasının varlığı ise XVI. Yüzyılda geçer. Kanaatimce, XVI. Yüzyıldan sonra Türkmen adından ziyade Yörük adının kullanılmasının sebepleri vardır. Türkmenler; Osmanlı döneminde devlete sık sık başkaldırmış, onunla savaşmış, merkezi devletten uzaklaştırılmış olmak duygusuyla isyan etmiştir.

Konulara sadece günümüz penceresinden bakarak bir sonuca gitmek doğru değildir ve bu tarz yaklaşım yanılgıları doğurmaktadır. Tarih, sadece kitaptan okunmaz; tarih coğrafyadan, topraktan, kalıntı eserlerden, insandan okunur. Bunun için, aslında Türkmen olan Yörüklerin, Türkmen değil de Yörük adıyla bilinmelerinin sebeplerini tam olarak anlayabilmek için tarihi dönemlere göz atmakta fayda vardır.

Türklerin göçebe veya yarı göçebe yaşayışı ve düşünüşünün adı olan Yörük/Türkmenlik kaynağını çevre, hayvan ve insan sevgisinden alır. Bu geleneğin evrensel olabilecek değerlerinin tespit edilerek düşünsel ve kültürel bir varlık olarak canlandırılması Türk kültürü açısından faydalıdır. Yörük hayatının bir bölümü de alternatif bir turizm anlayışı içinde ele alınarak günlük hayat içinde canlandırılabilir. Bu yolla Türk kültür hayatının zenginliği hem gelecek kuşaklara, hem de yabancı turistlere gösterilebilir.

Demiryolu ağı, Yörük deve kervanlarını bitirdi mi?

Meğri.. Bugünkü ismiyle Fethiye. Çok öncelerden beri deve kervanları için önemli bir durak olmuş eski Anadolu’nun bu önemli limanına dört bir yandan deve kervanları gelir, yük boşaltır, yük alırlardı. Meğri’ye gelen tüm bu ticaret kervanları Yanıklar, Kargı, Üzümlü, Çameli, Acıpayam, Eldirek, Kemer, Karaçulha, Eşen, Yayla Seki taraflarından gelir ve şimdiki yerinde sanayi çarşısının olduğu Cevizlibahçe’de kervan başları tarafından durdurulup, çöktürülürlerdi. Bugün Fethiye’de yeni camiinin olduğu yere çok eski Fethiyeliler “Deveçökeği” derler. Bunun sebebi; develerin işte tam da burada çöktürülmeleri, yük boşaltmalarıydı. İşte tam da burası, yani Deveçökeği, Fethiye’ye, o zamanların Meğri’sine gelen tüm deve kervanları için çok önemli bir toplanma yeriydi. 

Çünkü Meğri’ye gelen her kervan yükünü burada boşaltır, alacağı yükü de yine aynı Deveçökeği’inde alırdı. Belki şimdilerde aklımızda canlandırmak zor olabilir fakat bir zamanların, 1900’lerin ve öncesinin en önemli ticaret taşıtları develerdi. Anadolu deveden geçilmiyordu. Fethiye ve İzmir gibi, hele ki önemli ve işlek bir limana sahip eski ticaret merkezleri ise deve kervanlarının sıklıkla görüldükleri yerlerdi. 1800 lü yıllarda Anadolu, deve dediğimiz bu garip hayvanlarla neredeyse bütünleşmişti. O zamanlarda çizilmiş eski Anadolu gravürlerinin hemen hemen hepsinde, gravürün kadrajına bir yerlerden girmiş, uzaklardan gelen bir deve kervanı vardır. İstisnaları çok azdır. O zamanlar, Anadolu eşittir deveydi. Bağdat’tan, Şam’dan, Halep’ten, Horasan’dan, hatta Hindistan ve Çin’den gelen deve kervanları için son durak Anadolu’ydu. Anadolu ticaret yolları, gittikçe kuruyan İpek ve Baharat yollarının son mirasıydı.

Başlıca Batı Anadolu ürünleri olan incir, zeytin, üzüm, meyan kökü, sahlep, baharat, kilim ve daha birçok maden, değerli ürünün, İzmir limanına daha hızlı bir şekilde taşınabilmesi için döşenen İzmir-Aydın ve İzmir-Kasaba demiryolu hattı, deve kervanlarına ilk ölümcül darbeyi vurdu. Demiryollarının yapımı için Emperyalist İngiltere, Almanya ve Fransa başı çekiyordu. Aynı zamanda bu emperyalist güçlere sırtlarını dayamış yabancı levanten aileler de demiryollarının yapımı için her türlü baskıyı ve desteği sağlıyorlardı. Emperyalistler ve Levantenler, demiryolları sayesinde hem Osmanlıyı borç içine sokuyor, hem de yukarıda saydığım tüm bu ürünleri ve daha da fazlasını Avrupa’ya daha rahat bir şekilde götürebiliyorlardı. Değişim sadece bununla da kalmadı. Yerleşik şehir ve kasaba hayatına alışan Anadolu sakinleri gitgide deve kervanlarından da rahatsız olmaya başlarlar. Ve gün gelir Fethiye’de develere asılan zillerin halkı rahatsız etmesinden korkan belediye, develerin Fethiye’ye girişte çıkardıkları çan ve zil seslerini azaltmak adına “çanların içerisine ot tıkanması” mecburiyeti getirir. Fethiye’ye dört bir yandan gelen deve kervanları şimdiki Sanayi çarşısının olduğu yerde, Cevizlibahçe’de çöktürülür ve çanlarına “ot tıkanırdı.”

O zamanlar, belediyenin Fethiye içerisine girip, iskeleye doğru ilerleyen deve kervanlarının çıkardıkları çan ve zil seslerine bulduğu çözüm buydu. Bu uygulamadan sonra deve kervanları sessiz bir şekilde limana, iskeleye doğru yürürlerdi. Aynı şekilde, yüklerini iskeleye boşaltıp dinlenen develere ait çanların içerisindeki kuru otlar Cevizlibahçe’de tekrar alınır ve Fethiye Deveçökeği’nden, Anadolu’nun çeşitli yerlerine doğru geri dönmeye başlayan deve katarları çan sesleri içerisinde yolculuklarına devam ederlerdi. Eminim ki, her açıdan müthiş bir manzaraydı. Yüzlerce devenin çan sesleri içinde, kenarlarını sazlıkların süslediği toprak yollardan Fethiye’yi geride bırakmalarını görmeyi isterdim.

Yeni Fethiye’nin develerle olan münasebetleri sadece bu kadar değil. Fethiye’nin en eski başkanlarından Baha Şıkman, belediye meclisinden çıkarttığı bir kararla, şehre giren develerin yol kenarında ve şehir içerisinde bulunan ağaçları, bitkileri yemelerini önlemek adına, ağızlarına çuval geçirme mecburiyetini getirmiştir. Çünkü Fethiye’ye o kadar çok deve giriyordu ki, şehir merkezine yeni dikilen ağaçlar, develer yüzünden gelişip büyüyemiyorlardı.

Tarihi Kayaköy, Eski Yörük Köyü mü?

Basın ve Yayın organlarında, Anadolu Türkmen Yörük geleneğini ve kültürünü dünyaya tanıtan ve yaşatılması için savaşım veren değerli dostum ve kardeşim; “Fethiye Yörük Müzesi” kurucusu olan “Fethiye Yörük Türkmen Derneği Başkanı” Ramazan Kıvrak; Fethiye’de bulunan ve eski bir Mübadil Köyü olan Kaya Köy ile ilgili şu iddiada bulundu: ”Kayaköy’ün esas adı Kayı’dır. Bunu Osmanlı arşivlerinden biliyoruz. Bizimde dedelerimiz hep kayı derdi. Burada Kayaköy’de Fethiye’de yaşayan 70-80 yaşındaki adamlara sorun babalarımız dedelerimiz ve kendileri Kayı’derdi. Kayı Oğuz Boyunun büyük boylarından biridir. 

Yani Osmanlı Devletini kuran boydur. Burada Keçiler denen yerin gerçek adı, Karakeçili, Kaya’nın gerçek adı Kayı’dır. Bizde bu çalışma doğrultusunda burada yaşayan Kayı halkına Kayı boyluklarını belgelerle gösteriyoruz. Eren Fehmi Eroğlu kardeşimiz ve Ünal Şöhret Dirlik kardeşimiz ve Ömer Karayumak hocamız, bir çok büyüklerimizle birlikte belgelerle Kayı köyü olduğunu belgeliyoruz. Ve Kayı köyünün adının Kayı olarak verilmesini istiyoruz. Keçiler’ede Karakeçi verilmesini istiyoruz. Karakeçiliği ile kayı aynı boydur. Osmanlıyı kuran boydur. Kayı geçmişiyle gurur duyulacak köydür. Bu adın burada değişmesini istiyoruz. Bütün halkımızdan destek bekliyoruz. Bu çalışmaların neticesinde Belediyemizde Belediye meclisinde görüşülecek. Yeni çıkan yasalara göre artık köy ismi değiştirmek çok kolay. Herkes özüne dönecek. Bizde Türküz Türklüğümüze döneceğiz. Hiçbir zaman tarih boyunca burada Rum adı olmamıştır. 

Osmanlı arşivlerine bakıyoruz.15. yüz yılda 11. yüz yılda bir önemli konuda burada 2002 yılında burada mezar taşlarına gittik çalışmalar yaptık. Ömer Karayumak hocamızla mezar taşlarını okuduk. Orda hicri 1100 yılından beriye mezar taşları bulduk. Mezarları bulduk. Burada medreselerde var o dönemlerde. Fakat gördük ki bu gün bizim tespit ettiğimiz fotoğrafını çektiğimiz mezar taşlarının çoğu kaybedilmiş. Çalınmış. Kayı köyü yani bu köy Keçiler köyü mezarlarına da sahip çıksınlar. Birileri buradaki mezar taşlarını kaybediyorlar. 

Bu dağların taşlarında Kayı damgaları var. Kayı damgaları Y ve I şeklindedir. Bu taşlarda mezarlarda dahi bu damgaları biz tespit ettik. Yüzde 50 bura Kayı’dır. Rumlar burada bir dönem yaşamışlar. Gitmişler şimdi şöyle bakarsak Fethiye’den 8 Bin İngiliz ev almış. 8 Bin tane İngiliz ev aldı diye Fethiye bir İngiliz Kenti mi diyeceğiz. Yunanistan 530 sene bizim himayemizde yaşamış. Osmanlı döneminde 3 kıtaya hükmetmişiz. Şimdi Yunanistan bizim diyen var mı da Kayaköy’ü Rum diyecekler. Türk Yurdunun adı Türk kalmalı Kayı kalmalı" diye konuştu.

Fethiye Kayaköy’ü ziyaret etmeniz için 10 neden:

Muğla'nın Fethiye ilçesinde bulunan 'Hayalet köy' olarak bilinen terk edilmiş Kayaköy’ün eşsiz görsel manzarasıyla ilginç görüntüleri var. Kayaköy Muhtarlığı öncülüğünde, her yıl Ağustos ayında, geleneksel olarak yapılan “Kayaköy Kültür ve Sanat Etkinlikleri”; Türk-Yunan barış ve dostluğunun da simgesi durumundadır… 

Türkiye’nin en önemli tatil beldelerinden olan Fethiye, doğal güzellikleriyle de görenleri kendine hayran bıraktırıyor. Kadim kültürlerin izlerini taşıyan Fethiye, birden çok tarihi alana da ev sahipliği yapıyor. Rumlar döneminden kalan terk edilmiş Kayaköy, havadan görüntülendi. Çekilen görüntülerde doğal güzelliklerin arasında çatıları olmayan yüzlerce evin görüntüsü ilginç manzaralar oluşturdu. Terk edilen köyün zirvesinde yer alan Türk Bayrağı ile bütünleşen manzara kendine hayran bırakıyor. Bölgeyi ziyaret için yurt içinden ve yurt dışından çok kişi geliyor.

Bir tepenin yamacına kurulmuş Rumlar döneminden kalma Kayaköy, 1923 yılındaki mübadele ile birlikte terk edilmiş ve burada Türkler yaşamaya başlamış. Türklerin de bir dönem sonra köyü terk etmesinden ve 1957 Fethiye Depremi ile köyün hasar görmesinden sonra köyde bir daha yerleşik yaşam kurulmamış. Kayaköy’de yaklaşık 500 hane bulunuyor. Her biri 50 metrekare büyüklüğünde, iki katlı, birbirlerinin manzarasını kapatmayacak şekilde inşa edilen köy, 2 Yunan Ortodoks Kilisesi ile birlikte koruma altına alınmış durumda ziyaretçilerini bekliyor. 

Kayaköy’e girmeniz için 10 neden:

1- Tarihi rum evlerinin arasında dolaşıp zamanı durdurmak.

Fethiye’nin en güzel yerleşim yerlerinden olan Kayaköy’ün hikâyesi, 11. yüzyılda (Bazı kaynaklar 14. yy olarak da belirtiyor.) başlıyor. Burası, Likya Uygarlığı’nın yerleşim yeri üzerine kurulmuş bir Rum köyü. Bu evler şimdilerde boş ve hayalet şehit olarak anılıyor. Bu evlerin arasından yürümeye başladığınızda tepede bulunan şapel’e mutlaka çıkın. Manzaranın büyüsüne kapılmamak imkânsız bir tarafta Kayaköy’ü kuş bakışı izleyebilirken diğer tarafta deniz manzarasının tadını çıkarın yanınıza su almayı unutmayın. Burayı gezmek için bahar ayları mükemmeldir.

2- Keşfedilmemiş Soğuksu koyuna yürümek.

Kayaköy evlerinin arasından Şapel’e ulaşıp muhteşem manzaranın keyfini çıkaranlar yürümeye hala devam edebilirim diyorsa işaretlenmiş taşları takip ederek soğuksu koyuna ulaşabilirsiniz. Sessiz sakin bir koyda yüzmek isteyenler için harika bir rota.

3- Adeta cennetten bir parça Darboğaz koyuna yürümek.

Kayaköy’ün Gemiler yolunda cennetten bir köşe Darboğaz koyuna 20 dakikalık bir patika yürüyüşüyle ulaşılıyor. Yürüyüş yolunda denizi hem sağınızda hem solunuzda gördüğünüz bir alan var ki gün batımı manzarası muhteşem olur. Bir tarafta denize gün batarken, diğer taraftaki dağlar mora boyanır. Darboğaz koyu denizi ve manzarasıyla mutlaka ziyaret etmeniz geren yerlerden.

4- Afkule manastırının manzarasında yeniden doğmak.

Hakkında çok fazla hikâye anlatılan af kule manastırı gemiler caddesinden sarı tabela ile gösteriliyor bu sarı tabelayı takip edip manastıra ulaştığınızda yürümeye değeceğinin garantisini verebiliriz. Uçsuz bucaksız muhteşem manzarası ve dağa oyulmuş olan manastırın balkonunda yeniden doğmaya hazır olun.

5- El işi tezgahlarına uğramak ve alışveriş yapmak

Seramik atölyelerinden alışveriş yapabilir,  sadece kendi üretimlerinin sergilendiği tezgâh ve dükkânlardan alışveriş yapabilirsiniz.

6- Tadına doyulmaz gözlemelerden yemek

O kadar çok yapılacak şeyin ardından acıktıysanız gözleme yapan herhangi bir dükkânda gözleme yiyebilirsiniz. Gözlemenin yanı sıra tahin ve balla yapılan katmeri denemenizi öneririz.

7- Köy kahvesinde köylülerle sohbet edip çay içmek

Ulu bir çınarın gölgesi altında kahvede oturmuş sohbet eden çoğu yaşlı Kayaköylü insanlarla çay içip sohbet etmek ve soluklanmak için harika bir mekân. Önündeki su kuyusu ve yıllardır var olmasıyla huzurlu bir mekan.

8- Kayaköy evlerinin içinden geçen rotadan Ölüdeniz’e yürüyüş yapmak

Kayaköy birçok yürüyüş rotasına sahip bunlardan en sevdiğimiz Ölüdeniz’e yürüyüş rotası. Yine taşlardaki boyaları (likya yürüyüş yolu rota izi) takip etmekte fayda var.

 Kadim keçiboynuzu ağaçlarının arasından ormanın dingin serinliğinden yürümeye başladığınızda bir süre sonra inanılmaz deniz manzarası ile yürümeye devam ediyorsunuz. Ölüdeniz’e vardığınızda yürüyüşün tüm yorgunluğunu denize girip atabilirsiniz.

9- Kayaköy evleri manzaralı kafelerden birinde akşamüstü içkisi içmek

Hayalet şehrin tam önünde bulunan meydanda ki alışveriş tezgâhlarını gezdikten sonra dinlenmek için meydanda bulunan Roots’a uğrayabilir farklı bira çeşitlerinden tadabilir ve eğer şanslıysanız canlı müzik gecesine de denk gelebilirsiniz.

Burada Babazula, Kuan gibi gruplar yaz aylarında konser veriyor. Ayrıca Kayaköy Sanat Kampındaki konser tarihlerine de bakabilirsiniz.

10- Tandırıyla ünlü Cinbal’de akşam yemeği yemek

Mangal ve tandır sevenler için 1989 dan beri Kayaköy’de hizmet veren bir mekan. Dostlarınızla güzel bir akşam yemeği yemek için uğranabilir. Kayaköy’ü asla tek güne sığmayacak aktiviteleriyle anlattık. Bu yüzden Kayaköy’de yer alan konaklama imkanları için sitemizdeki konaklama bölümünü incelemenizi tavsiye ederiz. 

Dünyanın 99 haline tanıklık etmiş ve bir turizm cenneti olan Anadolu medeniyeti coğrafyasını arşınlamış, bir gezgin derviş olarak; siz son bir dileğim var: Yaşama dokunmanız ve Yörük obalarında; Işığın Beşiği Fethiye’yi yeniden keşfetmeniz için, daha çok neden var…

Fethiye Eşek Çiftliğinde Kahvaltı Keyfi

Fethiye’nin Kargı Mahallesi’nde yaşayan Enver Yalçın, kurduğu eşek çiftliğinde; 6 yıldır eşek sütü satıyor. Astım ve bronşit başta olmak üzere, bazı hastalıklara iyi geldiği iddia edilen eşek sütüne yoğun talep görüyor. Fethiye’nin Kargı Köyündeki Yörük Müzesi’nin de sahibi olan Enver Yalçın, Türkiye’nin dört bir yanından talep görmesi üzerine kurduğu eşek çiftliğinde sağdığı eşek sütlerini Almanya, Hollanda, Fransa gibi ülkelere de göndermeye başladı. İnsan ana sütüne yakın kıvam ve özellikte olan bu eşeklerden sağdıkları sütleri, bozulmasın diye buzlarla birlikte özel termoslara koyan Yalçın ve eşi, daha sonra istenilen adreslere kargo ile gönderiyor. 

Kahvaltıda Neler Vardı?

Enver Ağanın Yörük Çiftliğindeki sabah kahvaltısında, bir kuşun sütü eksikti… Sıcak ve taze eşek sütü eşliğinde; eşek sütünden yapılan peynir, lor, tulum, kaymak, tereyağı, yoğurt ve organik besinler sunulmaktadır… Gezen tavuk yumurtası ve deve etinden yapılan sucukta ikram edilmektedir… Yeliş yöre otları ve taze mantar eşliğinde, zeytinyağlı Ege yemekleri yanı sıra; Yörük yiyecekleri de kahvaltı sofrasının bir başka zengin menüsü olarak masada yer almaktadır… Sıcak köy yufka ekmeği, bazlama, gözleme ve ot böreklerinin tadı damağımda kaldı… Kahvaltı öncesi ve sonrası ise, eşek sütünden yapılan sabun ile elinizi yıkamayı unutmayınız… Yörük ağası Ali Beyin çiftliğinde konaklamanız da mümkün… Çiftliği’nin hemen üstündeki terasa kurulu kahvaltı sofrası başında, bir de özgün müzik vardı: Eşekler anırıyor ve tavuklar koro halinde şarkı söylüyordu… Ve çok uzaklardan da Sezen Aksu bizi çağırıyordu: “Gönlüm Ege’de kaldı” diyerek… Ve rehber arkadaşım Reyhan hanım, ağız dolusu gülerek, eşeklerle bir hatıra fotoğrafı çektirmek istediğini söyledi… Daha sonra ise, Enver Ağa’nın Etnografik Yörük Müzesi’ni gezdik. 

Doğal meralarda ve çiftlik ahırında beslenen bereketli süt veren bu eşeklerin, günümüzde altın kadar değerlendiğini söyleyen Yalçın, “Eşeğin sütünden de kılından da yararlanılıyor” diyor. Günde her eşekten 3 litreye yakın süt sağdığını ve kilosunu 100 liradan sattıklarını ifade eden Enver Yalçın, “Eşek sütüne yurt içi ve yurt dışından çok talep var” dedi.

Eşek Sütünün Hazırlanışı ve Faydaları

Bu çiftlik aynı zamanda, Yörük etnografyasının sergilendiği zengin bir müze, aynı zamanda… Çiftliğinde 1000 sağılır eşeği bulunan Fethiyeli Yörük Ali; “Türkiye’de yer alan en büyük eşek çiftliklerinden birisiyiz. Aracı bir kurum olmadan, çiftliğimizden direk sizlere satış yapmaktayız. Sütlerimiz el değmeden ve hijyenik bir biçimde ambalajlanmaktadır. Özel soğutucu cihazlarımız ile bozulmadan saklanmaktadır ve sizlere taze olarak gönderilmektedir. Kesinlikle saf süttür ve herhangi bir katkı maddesi yoktur. Çiftliğimizde beslediğimiz hayvanlar tamamen organik bir şekilde beslenmektedir. Antalya’da yüksek rakımlı birbirinden şifalı bitkilerin yer aldığı çayırlık vadide otlatılmaktadır. Galeri sayfamızı ziyaret ederek çiftliğimiz ve otlaklık alanlarımız hakkında fikir edinebilirsiniz. Bünyemizde yer alan uzman veteriner hekimimiz tarafından sık aralıklarla sağlık kontrolleri yapılmaktadır. Ana prensibimiz sağlık ve hijyen olduğu için tüm detayları profesyonel bir şekilde yürütmekteyiz. Çiftliğimiz siz değerli ziyaretçilerimize her zaman açıktır…”

Eşek Sütünün Temel Özellikleri:

Prof. Dr. Öner, konuyla ilgili şöyle diyor: “Eşek sütü üretimi Avrupa’da da yaygınlaşmaya başladı. Bizim ülkemizde de kıymete bindi. Bunun en önemli nedeni anne sütüne çok yakın özellik göstermesi.Şeker ve protein açısından anne sütüne çok benziyor. Eşek sütünde lizozim ve laktozi dediğimiz maddeler var. Bu maddeler vücudun savunma sistemini güçlendiriyor dolayısıyla vücutta tümör oluşumunu engelleyici faktör olduğu da yapılan bilimsel çalışmalarla ortaya konulmuş durumda. En önemli özelliği kuru madde açısından anne sütüne yakın olmasıdır. Protein değeri anne sütüne yakın. Yağ değeri anne sütünden daha düşük. Eşek sütünde çoklu doymuş yağ asitlerinin daha fazla olduğunu görüyoruz.” Eşek sütünün kolesterolü düşürdüğünü iddia eden Prof. Dr. Öner, “Ayrıca, probiyotik özelliği var. Bu bakımdan eşek sütü daha çok bilimsel çalışması yapılması gereken yeni bir konu bizim için” diye konuştu.

NOT: Eşek sütü ile ilgili tüm haber, bilgi, açıklama ve yorumlar, yalnızca iddia olarak algılamanızı salık veririm (DÖ).

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 216 481 51 21