• BIST 9237.96
  • Altın 2947.706
  • Dolar 34.3538
  • Euro 36.7108
  • İzmir 21 °C
  • İstanbul 19 °C
  • Antalya 25 °C
  • Ankara 18 °C
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ekim 2024 68'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ağustos 2024 66'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ekim 2024 68'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ağustos 2024 66'nci Sayısı Yayında 

Anadolu Açıkhava Müzesi AMASYA

DURSUN ÖZDEN

Lala, Lala!.. Amasya'da kaldık yaya…

22 Haziran 1919 nere, 22 Haziran 2019 nere?

İçinden nehir akan, şirin bir şehirdir Amasya…

Anadolu’yu yurt tutan kadim atalarımız, su başında konaklamışlar. Suyun olmadığı yerlere de çok uzaklardan, yerin altından ve üstünden karız su kanalları ve kemerlerle, yaşam alanlarına su getirmişler. Medeniyetler kurmuşlar… Bedenimizin ve yerküremizin üçte ikisi sudur. Su yaşam kaynağımızdır… “Su gibi aziz olmanın tam zamanıdır.” 

Sevgisini sebil eyleyen Anadolu halk ozanlarının sazı ve sözü olmuş su başına yurt tutan sevdalılar kentidir Amasya…

Ruhi Su babanın ulvi sesinde anlamlaşan, Nazım’ın şu dizeleri; sanki Amasya için yazılmış ve söylenmiştir… “Su başında durmuşuz, çınar ve ben, bir de gölgemiz. Suyun şavkı vurur yüzümüze, çınara, bana, bir de gölgemize… ”

İçinden Yeşilırmak akan Amasya, antik çağdan günümüze dek, nice sevda öykülerine, şiirlere, hastalara şifa veren su ve musiki sesinde içselleşen şarkılara, lalaların, acemi oğlanların, şehzadelerin ve yeniçerilerin şaha kalktığı mehteranlara, sevdiğine erişmek için dağları delip, su akıtan sevdalı ozanlara esin kaynağı olmuş şirin bir kent ve bereketli bir yaşam alanıdır. Amasya, Anadolu Medeniyetinin ve Türk Kültürünün başkentidir… 

Bir Amasya sevdalısı olan Borabaylı Erdoğan Gökay, Amasya Belediye eski Başkanı Cafer Özdemir ve DSİ Şube Şefliği başta olmak üzere; Kültür Bakanlığı destekli ve TRT’de yayınlanan “Anadolu Karızları (57’)” ve “Anadolu Su Medeniyeti (24’x13 bölüm)” belgeselimizin, Amasya çekiminlerinde yardımlarını esirgemeyen, Amasya Belediyesi, DSİ Şubesi ve Müze Müdürlüğü başta olmak üzere, herkese teşekkür ederim…

Amasya gezmekle bitmez

Amasya 326.351 nüfusu ile Karadeniz Bölgemizin şirin ve güzel illerinden biridir. Amasya ili Samsun iline 131 km, Ankara’ya ise 335 km uzaklıkta yer almaktadır. Otobüs ve kendi aracınızla, her herden Amasya’ya ulaşabilirsiniz. Amasya’ya 45 km, Merzifon şehir merkezine 6 kilometre uzakta yer alan Amasya-Merzifon Havalimanı'ndan şehir merkezine ulaşım için havalimanı yolcu servis hizmetlerinden yararlanabilirsiniz. İç hatlar terminal yolcu çıkışında bulunan taksi duraklarından, taksi tutarak da şehir merkezine ulaşabilirsiniz. Daha rahat ve daha konforlu bir ulaşım için ise, havalimanında bulunan araç kiralama ofislerinden isteğinize uygun bir araç kiralayabilirsiniz. 

Otobüs ve kendi aracınızla, her herden Amasya’ya ulaşabilirsiniz. Amasya’ya 45 km, Merzifon şehir merkezine 6 kilometre uzakta yer alan Amasya-Merzifon Havalimanı'ndan şehir merkezine ulaşım için havalimanı yolcu servis hizmetlerinden yararlanabilirsiniz. İç hatlar terminal yolcu çıkışında bulunan taksi duraklarından, taksi tutarak da şehir merkezine ulaşabilirsiniz. Daha rahat ve daha konforlu bir ulaşım için ise, havalimanında bulunan araç kiralama ofislerinden isteğinize uygun bir araç kiralayabilirsiniz. il merkezinde akan ve şehir merkezini ikiye bölen Yeşilırmak ve Yeşilırmak’ın kıyısında yer alan Amasya Kalesi ve Kral Kaya Mezarları ile tarihi ve doğal güzelliği içinde barındıran güzel bir şehirdir. 

Öncelikle Gezmeniz Gerekli Yerler

Fırtına Tanrısı TEŞUP, Amasya Müzesi’nde sizi bekliyor. Hititler’den kalma antik bir kent olan Doğantepe beldesinde 1962 yılında bir köylünün kerpiç dökerken tesadüfen bulduğu 21 santim uzunluğunda ve yaklaşık 1,3 kilo ağırlığındaki bronz döküm tekniğiyle yapılmış heykelciğin yaklaşık 23 bin eserin yer aldığı Amasya Müzesi’nin en prestijli eseri olduğunu vurgulayan Amasya Müzesi Müdürü Celal Özdemir, “Eser milattan önce 1300’lü yıllarda yapılmış. Şu anda kendi boyutunda, kendi ebatlarında ve standartlarında bulunmuş nadir Teşup heykelciğidir. Bunun bir benzeri dünyanın başka yerinde yok. Bin tanrılı Hititler’in baştanrısıdır, müzemizdeki en kıymetli eserdir ve paha biçilemezdir” diye konuştu.

Amasya’da gezilip görülmesi gerekli yerlerin başında, hiç kuşkusuz Amasya Kalesi gelmektedir. Kaleden kenti ve Yeşilırmak görselini farklı saatlerde ve özellikle gece izlemelisiniz. İnanılmaz görsel manzara sizi bekliyor… Amasya Kalesi, Amasya il merkezinin kuzeyini kaplayan Harşena Dağı üzerindedir. Harşena Kalesi adıyla da bilinir. Amasya Kalesi’nin üzerinde inşa edildiği kaya denizden 700 metre Yeşilırmak’tan ise 300 metre yüksekte bulunmaktadır. Bazı tarihçilere göre kaleyi Pontus Kralı Mithridates yaptırmıştır. Bazılarına göre ise Kumandan Karsan veya Harsana yaptırdığı için kale Harşana/Harşena ismini almıştır.

Amasya Kalesi, tarihi mücadeleler içinde birçok kez el değiştirmiş ve bunların çoğunda tahrip olmuştur. Persler, Romalılar, Pontus ve Bizanslıların egemenlikleri döneminde birçok saldırıya uğrayan kale her seferinde yeniden inşa edilmiştir. Kale 1075’te Türklerin Amasya’yı fethetmesinden sonra önemli bir onarım görmüştür. 18'inci yüzyıla kadar kullanılan kale, bu yüzyıldan sonra askeri önemini kaybetmiştir.

Kalenin tepe noktası kesme, sur duvarları moloz taşlardan yapılmıştır. Yeşilırmak’ın kıyısına kadar sekiz savunma kademesine sahip olan kalede Cilanbolu adı verilen ve kalenin orta yerinde yüksekçe bir yerden kayaya oyulmuş 150 basamakla aşağıya inilen 8 metre çapında bir dehliz vardır. Kalede sarnıçlar, su depoları, Osmanlı Dönemi'ne ait hamam kalıntıları ve kayaya oyulmuş Pontus Kral Mezarları bulunmaktadır. Sur duvarlarının önemli bir kısmı ayakta kalmıştır. Kale, İçeri Şehir (Hatuniye Mahallesi), Kızlar Sarayı ve Yukarı Kale olmak üzere üç bölümden oluşur. 

Yeşilırmak kıyısı boyunca, İstasyon Köprüsü ile Hükümet köprüsü arasında uzanan yaklaşık 800 metrelik bir alanı kaplayan Hatuniye Mahallesi’nde Yeşilırmak’ın kuzeyinden yükselen antik sur duvarları üzerinde Amasya Evleri, hamamlar ve camiler inşa edilmiştir. Aşağı Kale olarak da adlandırılan bu bölüme Alçak Köprü’den, İstasyon Köprüsü’nden, Sultan Bayezid Camii karşısında bulunan Madenüs Köprüsü’nden ve Hükümet Köprüsü’nden girilebilmektedir. Kızlar Sarayı demiryolu ile İçeri Şehir’den (Hatuniye Mahallesi) ayrılmıştır.

Amasya ve Yeşilırmak Vadisinde gezilip görülmesi gerekli yerler: Amasya Kalesi ardından; Saat Kulesi, Kral Mezarları, Yalıboyu Evleri, Hazeranlar Konağı (Müze Ev), Büyük Ağa Medresesi, Amasya Müzesi, Amasya Taşhan, Hamdullah Efendi Türbesi, Şehzadeler Müzesi, Aynalı Mağara, Kumacık ve Yıldız Hamamı, Fethiye Camisi, Gümüş (Maden) Camisi, Borabay Gölü, Alpaslan Müzesi, Bimerhane, Ferhat Su Kanalları, Burmalı Minare Camisi, Hamamözü Arkutbey Kaplıcaları, Alçak Köprü, Kurtboğan Türbesi, Göynücek Mesire Yeri, Gümüşhacıköy, Merzifon Kalesi, Suluova vb. Gezilip görülmesi gerekli yerlerin başında bulunmaktadır. Amasya ve çevrecini tanımanız için, bu gezi coğrafyası için, bir haftanızı ayırmalısınız…

Alışveriş

Amasya ilimize gelipte alışveriş yapmadan dönersek olmaz herhalde. İlimizin merkezinde birçok mağaza ve dükkan bulunmaktadır. burada ilimize ve bölgemize özgü birçok ürünü kolayca bulabilirsiniz. Amasya ilimizde bulunan Bedesten Ve kapalı çarşı gibi renkli yerlerden gönlünüzce alışveriş yapabilirsiniz. neredeyse her dükkanda ilimizin tarihini anlatan süs eşyaları bulunmaktadır. bunlardan hediye almalısınız. birde Amasya’ya kadar gelmişken Elmasını almadan yemeden dönmek olmaz. burada bol bol elma yemenizi tavsiye ederim.

Amasya Yemek Kültürü

Elması ile adı özdeşleşen Amasya ilimizin Zengin tarihi ve kültürü mutfağına da yansımıştır. ilimizin mutfağı çok zengindir. hem kendine özgü hem de Karadeniz mutfağında etkilenmesi ile ortaya mükemmel bir mutfak kültürü çıkmıştır. ilimizde meşhur yemekleri sizin için liste haline getirdik. yolunuz düşerse bu yemeklerden mutlaka tadın.

Çorbalar:

Çatal çorba, sakala çarpan, toyga çorbası, cilbir, helle çorbası, kesme ibik çorbası, yarma çorbası.

Etli Yemekler:

Bakla dolması, etli bamya, keşkek, ciğer sarması, göbek dolması, Madımak, mıhlama, mumbar, işkembe, pastırmalı pancar, patlıcan pehli, pastırma pağallemesi, pirpirim, sirkeli ciğer ve sulu köfte.

Tatlılar:

Dene hasudası, kuymak, yuka tatlısı, ayva gailesi, elma tatlısı, fırın sütlaç, gelin parmağı, gömlek kadayıfı, kalbur tatlısı, höşmerim, peluza (hasuda), şeker böreği, unutma beni, vişneli ekmek ve zerdali gailesi.

Hamur İşleri:

Amasya çöreği, yağlı/katmer, kabak kavuklu pilav, bişi, cırıtka/ cızlak /akıtma, döndürme, ekmek aşı (papara), eli böğründe, haşhaşlı cevizli çörek, hengel, kıymasız mantı, kaypak, mayalı, patlıcanlı pilav, sini suböreği, tepsi böreği, yakasal böreği ve yanuç, yöresel yemekler olarak sayılabilir.

Bir Anadolu Medeniyeti Kenti Amasya

Amasya’da her düzey bütçeye uygun konaklama mevcuttur. Kent merkezinden geçen Yeşilırmak çevresinde bulunan, Kaya mezarlarının manzaralı butik oteller, pansiyonlar ve lokantalar bulunmaktadır. İç Karadeniz ve zengin Anadolu mutfağının gastronomi kültürü ürünleri yaşatılmakta ve gelen konuklara doğal-organik yiyecek ve içecek ikram edilmektedir…

Amasya Tarihi

Milattan önceki yıllardan günümüze uzanan yüzlerce yıllık tarihi birikimiyle, o zamanlardaki adı Amasseia olan, günümüzde Karadeniz Bölgesi'nin orta kesimlerinde bulunan Amasya; yemyeşil doğası ve tarihi güzellikleri ile tüm misafirlerini kendine hayran bırakıyor. 

Ortasından Yeşilırmak Nehri'nin geçtiği Amasya, binlerce yıl yaşadığı tüm deprem ve savaşlara rağmen güzelliğini ilk günkü gibi koruyor. Yeşilin ve mavinin tonlarının harmanlandığı bu kent, Osmanlı döneminde de şehzadelerin eğitim gördüğü bir kent olmuş. Bu önemli konumu sayesinde de pek çok padişah, bilim adamı ve sanatçı yetiştiren kentte tarihi yapılar da oldukça fazla.

Karadeniz Bölgesi'nin tüm hazinelerini de barındıran kent, aslında tam bir turistik merkez. Hemen hemen yılın her dönemi kentte bir etkinlik yapılıyor. Festivaller, şenlikler, güreşler ve bunların yanı sıra nehiri, gölü ve yeşillikleri ile her mevsim ziyaret edilmek için uygun bir şehir Amasya.

Kültür turizmi, termal turizmi ve doğa sporları yönünden de gelişme gösteren şehirde konaklama tesislerinin sayısı da her geçen gün artıyor. Şehir otellerinden, butik ve küçük otellere ve pansiyonlara kadar her türden konaklama imkânı mevcut. Amasya'da Yeşilırmak Nehri'nin kenarında yapılan yalı boyu evleri, termal tesisler ve Harşena Dağı eteklerinde konumlanan tesislerde geçirdiğiniz her gün sizi doğayla daha da yakınlaştıracak.

Amasya daki oteller ise genellikle tarihin izlerini hala taşıyan konakların restore edilmesi ile hizmete açılmış tesisler. İsterseniz daha küçük ve şirin bir küçük otelde de konaklayabilirsiniz. Amasya otelleri farklı özelliklere sahipler. İsterseniz nehre yakın ya da doğanın içinde, dağın eteklerinde bir tesiste konaklayabilir, isterseniz de kaplıca özelliği olan termal oteller de kalabilirsiniz. Tercihiniz hangisinden yana olursa olsun pişman olmayacaksınız.

Balkonunuzda ya da pencerenin kenarında kahvenizi yudumlarken tüm şehrin manzarası gözlerinizin önünde olacak. Kalite ve hizmet, temizlik ve konfor hemen her otelde oldukça iyi. Tesisler genellikle oda kahvaltı hizmet veriyorlar. Misafirlerin konforu ön planda tutularak hizmet sunuluyor. Amasya otellerinin fiyat seçenekleri ise kaldığınız tesisin türüne göre farklılık gösterebiliyor. Ama hemen her bütçeye uygun tesis bulmak mümkün. Restore edilen Amasya otellerinin ve termal tesislerin fiyatları biraz daha yüksek olmakla birlikte bütçenizi sarsmayacak cinsten.

Yılın belli dönemlerinde değişen fiyatlar yok. Hangi mevsimde giderseniz gidin, Amasya'nın güzelliklerini uygun fiyatlarla konaklayarak görebilirsiniz. Amasya otelleri, Amasya butik otelleri ve uygun fiyat seçenekleri için sitemizi inceleyerek rezervasyon yapabilirsiniz. Yeşilırmak’ı ortadan ikiye ayıran  şahane eski evleri ve kahveleri ile harika bir Şehzadeler Şehridir.

Amasya'da ilk yerleşme M.Ö. 5500 yıllarında başlayıp Sümer, Hitit, Frig, Kimmer, İskit, Lidya, Pers, Hellenistik - Pontus, Roma, Bizans, Danişmend, Selçuklu, İlhanlı ve Osmanlı dönemlerinde de kesintisiz olarak devam etmiştir.

Bu dönemlerin arkeolojik yerleşim yerlerine ait kalıntılar halen mevcuttur. Amasya merkezinde uygarlıklarından derin izler bırakan Pontuslar'ın (M.Ö.333 - M.Ö.26) Krallarının ölümünden sonra kayalara oymak suretiyle yaptıkları Kral Kaya Mezarları, bu gün bile ilimizin anıtsal eserleri arasında yer almaktadır. M.Ö. 26 - M.S.395 tarihleri arasında Roma egemenliğine geçen ilimiz ve çevresinde bu uygarlığa ait su kanalları, kaleler köprüler vb. eserlerden bazıları günümüze kadar gelebilmiştir.

700 yıl Bizans egemenliğinde kalan Amasya'yı 1071 yılında Anadolu'ya giren Alparslan'ın komutanlarından Melik Ahmet Danişment Gazi 1075 yılında fethederek burada ilk Türk Egemenliğini kurmuştur. Bundan sonra Amasya'da Selçuklu egemenliği görülmektedir. Bu dönemde yaşamış olan vali ve emirler yaptırdıkları medrese, cami, türbe gibi eserlerle kentimizi Anadolu'nun en büyük kültür merkezi durumuna getirmişlerdir. Selçuklular 1243'deki Kösedağ Savaşı'nda Moğollara yenilmiştir. 1246 yılında başlayan Moğol istilasında, ilk Amasya Valiliği Seyfettin Torumtay'a verilmiştir. İran'da kurulan İlhanlılar, 1265'te Anadolu'yu hakimiyetleri altına alarak, yönetime el koymuş ve kendisine bağlamışlardır. Kent'te yaşamış bazı İlhanlı şahsiyetlerinin mumyaları halen müzede teşhir edilmektedir.

1341 yılından sonra Uygur Türklerinden Ertana Beyliği'nin hakimiyeti görülmektedir. 1386 yılında Şehzade Yıldırım Bayezid Amasya'yı Osmanlı topraklarına katmıştır. 1402'de Osmanlı birliğinin bozulmasına sebep olan ve Timur'un zaferi ile sonuçlanan Ankara Savaşı, Osmanlılardaki kargaşayı, Şehzadeler arasında mücadeleye dönüşmüştür. Amasya Valisi Çelebi Mehmet duruma hakim olarak ikinci defa Osmanlı birliğini sağlamıştır. 

Amasya; Osmanlı padişah ve şehzadelerinin gösterdikleri özel ilgi nedeniyle, "Şehzadeler Şehri " olarak ün yapmıştır. Şehzade Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmet, Şehzade Murat (II) (1404 yılında Amasya'da doğmuştur.), Şehzade Ahmet Çelebi, Şehzade Mehmet (II), Şehzade Alâeddin, Şehzade Bayezid (II) (oğlu Yavuz Sultan Selim Han 1470 yılında Amasya Sarayında doğmuştur.), Şehzade Ahmet, Şehzade Murat, Şehzade Mustafa, Şehzade Bayezid ve Şehzade Murad (III) çeşitli tarihlerde Amasya'da Valilik Yapmışlardır. Bu dönemde birçok âlim ve ulema yetişmiş, saray, çeşme, medrese, cami, türbe v.b. gibi kalıcı eserlerle kentimiz bir kültür merkezi olarak tarihteki yerini almıştır. Bu eserler günümüze kadar gelerek geçmişe ışık tutmaya devam etmektedir. Tarihin akışı içerisinde önemli roller üstlenen Amasya Kurtuluş Savaşı sırasında yine ön plana çıkmış.

19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun'da başlayan Milli Mücadele'nin ilk adımı ve ilk kıvılcımı için, 12 Haziran 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa'nın Amasya'ya gelip, 22 Haziran 1919’da Amasya Tamimi (Bildirgesi)’ni kaleme alıp, tüm ulusa yayınlamıştır… Erzurum, Sivas, Pozantı Kongresi’nin toplanmasının ilk işaret fişeği buradan (Amasya’dan) ateşlenmiştir… Bu anlamda da Amasya, kurtuluştan kuruluşa giden yolda, güvenli ve vatansever rotanın ilk adımlarından biri olmayı haketmiştir. Bu bağlamda, Amasyalılar ne kadar çok öğünseler azdır…

Kurtuluştan Kuruluşa Amasya

Kemal Paşa'nın kemikleri sızlıyor..." diyordu, Amasyalı İstiklal Madalyalı Gazi Kemal Dede. Ülkemiz işgal altında mı? Yeni Mandacılar kol mu geziyor? 

Cumhuriyet Devrimleri ve “Kurtuluştan Kuruluşa giden yol hattı”, neden bir turizm potansiyeli olarak değerlenmiyor? Anadolu’nun Oxfort’u ya da Avrasya’nın başkenti Amasya, başka kültür ve turizm değerlerimiz gibi unutuldu mu? 

Dünyada bir başka benzeri olmayan som altından Fırtına Tanrısı Teşup heykeli, sigortalı ve korumada mı? Amasya’da yeterli konaklama ve ulaşım var mı? Kaş tane uzman kokartlı rehber var? Yabancı ve yerli turistler için kaç liralık bütçe ayrıldı? Kaç tane gezi yazarı ve turizm gazeteci çağrıldı? 

Kaya kovuklarında sevdalılar taşlaşmıştı. Ve coşkulu Yeşilırmak renk değiştirerek kaynağına akıyordu sanki... Yeşilırmak, Amasyalılara dargındı, küstü... Yeşilırmak can çekişiyordu... Pislik akan sularda son çığırtkanlığını yapan yeşil kurbağalar; "İmdat, imdat!" diye bağırıyordu... 

Bimarhane'de 1460'lı yıllarda azılı delilere; kuş, kurbağa, su sesi ve özgün müzikle şifa veren Sabuncuoğlu'nun, günümüzde işi çok zor gibi... 

Dünyanın ilk coğrafyacısı olarak bilinen ve M.Ö. 63'de Amasya'da doğan Coğrafyacı Starabon, sevgilisi Şirin'e erişmek için dağları delen ve 24 kilometre uzunluğunda kanal açan Ferhat, saraylara padişah yetiştiren lalalar ve kaya kovuklarında uyuyan krallar ve tanrılar bile kurtaramaz Elmasiye'yi... 

Amasya'da, erken Hitit Dönemi, M.Ö. 3000 yılından günümüze dek, pek çok uygarlığın izleri olmasına karşın; alternatif turizm olanakları üretilmediği için ya da var olan olanaklar doğru değerlendirilmediği için, Amasya'ya turist gelmiyor(muş)...  

Araştırmacı birkaç yabancı turistin dışında, Amasya’ya gelen yokmuş... Dışarıya oldukça fazla göç de veriyormuş... Orta Karadeniz Bölgesi’nde ve Yeşilırmak Vadisi’nde bulunan 7500 yıllık tarihi geçmişi olan Amasya, “müze-kent” özelliğini iyi kullanamamaktadır. 

Ağaç ve taş işçiliğinin ender örnekleri ve doğal zenginliği, yalnızca lüks ve pahalı katalogları süslemektedir. Sürekli göç veren ve Samsun Havalimanı’na 132 km. uzaklıkta bulunan Amasya girişinde, il merkezi nüfusunun 74 bin olduğunu okuyoruz. Devlet memurları ve öğrencilerin dışında, esnafa uğrayan bile yokmuş... Yerli turist hareketi başlatmak için, "Asmalı Konak" örneğini kapıp, ilde yeni bir dizi film çekimine başlanmış bile... Haydi hayırlısı... Amasya adı, Hellenistik Dönem’de “Amasseia” olarak basılan sikkelerden gelmektedir. Sevda türkülerinin ve erişilmez aşkların yaşandığı Amasya, kurtuluşunu bekliyor... Yahya Kemal’in dizelerinde yaşayan “Mehlika Sultan’a aşık yedi genç”, Amasya’ya dönmeyecekler mi artık? Tüm bu anlatılanlara karşın, yine de konukseverliğini koruyan kurum ve kişiler var elbet... 

Yeşile hasret, çamur renginde akan Yeşilırmak kıyısındaki seyirlikte oturan kurt gözlü, evcil, yabanıl bakışlı, pullu-yemenili elma yanaklı ve kiraz dudaklı kızların güleç yüzlerini gördükçe; kararan şehre gün doğmuş sanki... Lilith’in elinden, Adem ile Havva’ya günah işleten Amasya’nın kokulu misket elması, “Niğde elması” olarak ün yapmaktadır artık. Yine de Amasya’da, Ferhat ile Şirin pınarından sulanan buğday benizli sevdalıların sıcak bakışları, sevi oku gibi yüreğinizi bir kaya kuytusuna puntalıyor. Erişilmez sevdalarda taşlaşırsınız. Taşınıza yüz süren gelinlerin dilekleri umuda ve alın yazısına dönüşür. Saçlarınız, Fırtına Tanrısı Teşup'un çekim alanında savrulur. Meryem Ana'nın gözyaşı şişesinde, buharlaşan bir damla sevdası ya da Şirin'in Ferhat'a akıttığı gözyaşları, coşkulu Yeşilırmak gibi çağlar... Ya da, ağlar... Olmadı, kara sevdaya tutuldunuz; Bimarhane'de şifa bulursunuz... Osmanlı Paşası Lala’ların elinden ve dilinden damlayan bilge sözcüklerle saraylarda ağırlanırsınız. Belki de, üç kıtayı saran dev çınar ağacının gölgesinde at koşturursunuz. Kendi “Düşistan”ınıza padişah olursunuz... Nice Sultanlar, önünüzde diz çöker... Anadolu, sizi selamlar... 

"Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan Anadolu"nun, son kurtuluş bildirgesine imza koyarsınız. "Tam Bağımsız Türkiye!" belgisi ardına düşersiniz... Bağımsızlık Bildirgesi’nin yazılışından tam 100 yıl sonra; “Anadolu’nun Oxfort’u” diye anılan Amasya’da, okullarda türbanlı kızları ve “Talebe Yurdu”nda-Kuran Kursu'nda okuyan yeşil sarıklı çocukları gördükçe; Mustafa Kemal'i 24 Eylül 1924'de, Amasya tren istasyonunda karşılayan Göynücekli Mehmet Efendi ve Müftü Kamil Efendi'nin “Paşam, gazanız mübarek olsun!.. “ sözlerini anımsayarak; çağdaş medeniyetin anahtarı olan "Harf Devrimi"nin önemini bir kez daha iliklerimize dek hissettik…  

24 km. uzunluğundaki Ferhat Su Kanalı ve Karızları, Anadolu su medeniyeti için örnek teşkil ediyor. Yeşilırmak üzerinde bulunan Helkız Köprüsü'nden tepelere-uzaklara bakan Gazi Kemal Dede'nin bilge sözleri, kulaklarımda çınlıyor. Dönüşte yolda; “Amasya Bildirgesi" ve "Söylev”i okuyorum, yeniden... Bir de, Dr. Alev Coşkun’un “Yeni Mandacılar” ve “Samsun’dan Önce 6 Ay” kitabını okumanın dayanılmaz hafifiliğini yaşıyorum…

Amasya Ferhat Su Kanal Sistemi ve Karız Tekniği

Orta Karadeniz bölgesinin merkezi olan Amasya ve Samsun çevresindeki antik su yapıları oldukça ilginç. Özellikle; tanrılar, krallar, padişahlar, şehzadeler, vezirler, komutanlar, bilginler, evliyalar, aksakal bilge dervişler, veliler ve deliler yurdu Amasya’nın bilinen 7500 yıllık yerleşik kent kültürü, ziraatçılık ve tüm bunların var oluş nedeni olan, insanlığın yaşam kaynağı tarihi su yapıları ve su kullanım kültürünün izlerini görmeye değer. İlk yapılış tarihi itibariyle M.Ö. 300’ün izlerini taşıyan Tarihi Ferhat Kerizlerinin uzunluğu ise 24 km’dir. Yeşilırmak kıyısındaki kaya mezarlarda bulunan Fırtına Tanrısı Teşup’un altın heykeli, Urartu, Doğu Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu, Osmanlı kültürü izlerinin de görüldüğü Amasya, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın da ilk kıvılcımlarının izlerine de tanıklık ediyor. Akıl hastalarının-delilelerin su sesiyle tedavi edildiği  ve Osmanlı döneminde Şehzadeler kenti olan Amasya Bimarhanesi (Darüşşifası) Yakutiye Mahallesi’nde; bu gün su sesi olmasa da; taş işçiliğinin sanatsal vakuru, görkemli ve gizemli duruşuna eşlik eden dingin müzik dinletileriyle de insanları dinlendirmeye devam ediyor. Bir turizm kenti ilan edilen Amasya Kalesi ve çevresi ise oldukça bakımsız… Özellikle Fırtına Tanrısı TEŞUP’unda bulunduğu Müze Müdürlüğünün ve bölgedeki tarihi su yapılarını koruyan DSİ’nin ve Amasya Belediye Başkanlığı’nın tüm çabalarına karşın; kent içinden geçen tarihi Ferhat Kanalı’nın galerileri ve kanalları yok olma sinyalleri veriyor… 

Anadolu’nun Orta Karadeniz bölümünde Karadeniz’e 120 km. mesafede yer alan Amasya; Kalkolitik Çağdan günümüze kadar 7500 yıllık bir zaman dilimi içerisinde

medeniyete ev sahipliği yapmış ender jeolojik yapısı ve bu yapıya eşlik eden bir nehre sahiptir. Hiç kuşkusuz bu medeniyetlerin oluşmasında su insanoğlunun hayatında çok önemli bir yere sahip olduğu gibi kentlerin ve şehirlerin hayatında önemli etkenlerden biri olmuştur.

Ferhat Su Kanalı olarak isimlendirilen ve yöre halkı tarafından Ferhat ile Şirin Efsanesine dayandırılan su kanalı tarihi su yapıları içerisinde önemli bir yapıdır. Amasya Tarihi adlı eserin yazarı Hüseyin Hüsameddin Yasar; Ferhat Su Kanalı’nın Amasya Şehri’nin Akyazı Köyü’nün güneyinde bulunan Şahin Kayası Mevkii’nden başladığını, 22 km mesafede Amasya Şehrine ulaştığı ve şehirde Beyazıtpaşa Mahallesinde Kibrithane denilen mevkiinde son bulduğunu ifade etmektedir. Ancak bu günkü buluntular Çekerek Çayı Kırkgöz Mevkii’nde de Ferhat Su Kanalı ile aynı özellikleri taşıyan, eski teknikle inşa edilmiş, Ferhat Su Kanalı mansabına 24 km de bir kanalın mevcudiyetini göstermektedir. Günümüzde “Ferhat Su Kanalı” olarak isimlendirilen antik dönem Amasya Şehri su kanalı; Amasya Kenti’nin batısında Ferhat Dağı’nın kuzey eteklerinde yer almakta ve Amasya –Tokat Devlet Karayolu güzergahı kenarına paralel; Helvacı Mahallesi’nden başlayıp, Ferhat Arası Mevkiinde kayaya oyulmuş şekilde görsel kısımları yer yer gözükmekte, Amasya İmam Hatip Lisesi girişinde ise yer altından tünel şeklinde geçtiğini gösteren kalıntıları mevcuttur. Bunun dışında Amasya’nın Beyazıtpaşa Mahallesinde yer yer kayaya oyulmuş havuz ve kanallar seçilmektedir. Günümüz Amasya’sında şehri doğudan batıya kat ederek geçtiği anlaşılmaktadır.

AMASYA SU MEDENİYETİ TARİHÇESİ

Amasya kentinde onlarca uygarlığın kurulmasında en önemli etkenin suyun oluşturduğunu ve bu medeniyetlerin oluşmasında Yeşilırmak’ın direk etkisinin var olduğu bilinmektedir. Amasya 7500 yıllık tarihi geçmişi içerisinde barındırdığı uygarlıklardan biride Helenistik Çağda Pers kültürün bir uzantısı olan Pont dönemidir. Akropol olan Amasya Kalesi’nin başkent yapılmasıyla birlikte sur duvarları içersindeki şehir güneye, Yeşilırmak’ın karşı kıyısına doğru gelişmiştir. M.Ö. 4. yüzyılın sonlarında (302-1) şehrin başkent olmasıyla birlikte akropolün karşı kıyısında yeni bir şehir inşa edilmeye başlanır. İlk zamanlarda Krallığın topraklarının geliştirerek büyümesiyle birlikte, ticaretin gelişmesiyle başkent Amasya’da gelişip büyümüştür. M.Ö. 1.yüzyılın sonlarına doğru gelindiğinde muhtemelen şehrin su ihtiyacı artmış ve bu artan su ihtiyacına karşı çeşitli tedbirler düşünülmüş olmalıdır.

Günümüzde içmeye suyu olarak kullanılamayan Yeşilırmak, binlerce yıl önce şehirde açılan su kuyularını besliyor olmalıydı. Çünkü birinci yüzyıla kadar kenttin güney kesimine yapılmış herhangi antik döneme ait su yapısı günümüze kadar tespit edilmemiştir.

M.Ö. 64 yılında Amasya’da doğan antik çağ coğrafyacısı Strabon, kendi kentinden, kaleden ve kral mezarlarından bahsetmiş, fakat şehrin su ihtiyacını karşılayan ve su getiren taşa oyulmuş su kanallarından hiç bahsetmemiştir. Bu da bize gösteriyor ki su kanalları muhtemelen bu tarihlerden sonra inşa edilmiş olmalıdır. M.Ö. 63 yılı Pontus Krallığının sona erdiği yıl olmuştur.

Pontus ile Roma arasında M.Ö. 86 yılından başlayan ve 63 yılına kadar devam eden tarihte kırk yıl savaşları olarak bilenen Mithridates Savaşları yapılmıştır. Su kanallarının bu yıllar arasında yapılması mümkün değildir. M.Ö. 63 yıllarından sonra Amasya Eyaleti önemini yitirmiş, Roma’ya tabi krallar tarafından yönetilen bir şehir olmuştur. M.S. 7 yılına kadar yerel krallar ve prensler tarafından yönetilen şehre Romalılar fiilen yönetmeye başlamışlardır. Roma döneminin 40 yıl savaşlarında özellikle Roma generalleri (71 yılında) Lukullus ve (69 yılındaki) Pompei’in şehri kuşatarak yıkmaları tahribatın büyüklüğünü göstermektedir.

Akropolün güney yakasındaki kentin arkeolojik yapısına bakıldığında, Yeşilırmak üzerine kurulan köprülerin günümüze kadar ulaşabileni hem mimarisi hem de nehir kotuna göre de en düşük kotta yer alması nedeniyle Roma Dönemine ait Alçak Köprü’dür. Diğer köprülerin Amasya’nın orta çağ dönemine Danişmentli, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait olduğunu görüyoruz.

Roma İmparatorluğuna bağlı bir eyalet olan Amascia Kenti’nde tüm eyaletlerde olduğu gibi İmparator Hadrian 117-138 yılları arasında imar faaliyetlerinde bulunulmuştur. Bu imarlaşma esnasında da Amasya Kenti yeniden inşa edilmiştir. Kanalların kapalı olarak yer altından dehliz şeklindeki yapım tekniği Ferhat Su Kanalı’nın Roma Döneminde M.S.1-2. yüzyıllar arasında inşa edildiğini, M.S. 3’üncü yüzyılda ise Romalılar tarafından yeniden onarıldığını göstermektedir.

Yani Amasya şehir merkezinin Yeşilırmak Nehri sağ sahilinde bulunan kalıntılarından özellikle Roma Dönemi 2.-3’üncü yüzyıllarda yoğun bir şekilde iskana tabi olduğu anlaşılmaktadır. Roma dönemi akropolü ile iki kıyıdaki şehri birine bağlayan köprülerin bulunduğu zamanda şehir nüfusunun çok kalabalık, agorası, stadyumu, boulesi ( meclisi), diğer tüm antik kentlerde olan yapılarıyla klasik kent dokusuna ve statüsüne sahip olduğu görülmektedir.

FERHAT KANALI YAPIM TEKNİĞİ

Ferhat Su Kanalının; Helvacı Mahallesi, Cezaevi mevkiinden Eski Sanayi (Kibrithane) mevkiine kadar görsel olarak izlenilen yaklaşık 6 km’lik kısmın büyük bir bölümü, şehir yerleşkesinin altında tünel şeklinde devam etmekte, görsel olan kısmı ise kireç kayalarından oluşan ve Ferhat Dağı olarak bilinen dağın doğu eteklerinde, Amasya-Tokat Devlet Karayolu`na parelel olarak yer kıvrımları çizilerek şehre doğru uzanmaktadır.

Kazı ve temizleme çalışmalarında moloz, taş ve diğer atıklarla dolu olan ve görsel kısımlarının yer aldığı Ferhat Arası Mevkiindeki 675 metrelik kısımda temizlik ve kazı çalışması yapılmıştır.  Kazı çalışmalarına başlamadan önce GÜ Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyelerinden Işık Aksulu ve Gediz Urak tarafından rölöveleri çıkarılmış, 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Ferhan Karaer tarafından bitki çeşitleri tespiti yapılmıştır. Yine kanalın kaya, sıva ve harçlarının kimyasal analizleri Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez Müdürlüğü, jeolojik analizleri ise jeolog Karahan Ökseloğlu tarafından yapılmıştır. Yapılan analiz ve kazılar neticesinde; kireç taşı ana kaya bloğu üzerine su terazisi sistemine göre antik Amasya kentine doğru Yeşilırmak Nehri’nde olduğu gibi menderes yaparak şehre girdiği anlaşılmaktadır. Kanalın kireç taşına oyulan kısımlarının genişliğinin ortalama 87-97 cm genişliğinde, kanalın tonoz dahil iç yüksekliğinin 120 cm olduğu, iç zeminden 80 cm. yükseklikten sonra kanalın iki yanına 20’şer cm. genişliğinde ana kayaya oyulmuş küçük sekiler şekilde düzlüklerin oluşturulduğu gözlemlenmiştir. Bu düz kısımların kanalının üzerini öreten mimari unsurun oturduğu tonoz ayaklarının başlangıcı olduğu anlaşılmıştır. Kanalın üzeri örten tonozların ise moloz taşların basit bindirme tekniğinde ve kilit sistemi uygulanarak yerleştirildiği aralarına ise kum kireç karışımı bir harç serpildiği anlaşılmaktadır. Yine kanalın iç kısımlarının taş oyulmuş olan iç taban yüzeyinde 3 cm. kalınlıkta tuğla tozu katkılı taban açığa çıkarılmıştır. Bu işleminde tabanda oluşabilecek kaya yarığı ve çatlağından suyun kaybının önlenmesi için yapıldığı anlaşılmıştır. Kanalın içerisinde suyun yüzlerce yıl akması sonunca kanalın her iki yan duvarından taban 90 cm. yüksekliğe kadar oluşmuş, (söngüt) traverten çökeltisi oluşmuştur.

Kazı yapılan kısımda özellik sel tahribatına uğrayan kısımlardan kanalın onarım geçirdiği toprak olan kısımların kanalın dış yüzeyinden payandalarla desteklendiği anlaşılmaktadır.  Kanalın tümünün üzerinin taşa oyulan veya yer altında tünel şeklinde giden kısımlarında dahi bindirme tekniğinde moloz taşların sıkıştırılmasıyla oluşturulmuş kaş şeklinde tonozla üzerinin kapatıldığı anlaşılmaktadır. Yer yer taş olan zeminde dikdörtgen formlu kanal zeminden 3-4 cm daha aşağıda dinlendirme ve çökertme havuzcukları yapılmış olduğu görülmüştür. Yine kanalın taşa oyulması sırasında ana kaya bloğundan kanal oyulduğunda esnada, kanala diyagonal 40-60 cm uzunluğunda murçların kayaya çakıldığı ve aynı hizada birkaç çivinin yerleştirilmesiyle kayanın parçalarının ana bloktan koparıldığı anlaşılmıştır.

Kazı yapılan kısımda ise; bir adet küçük boyutlu geç Bizans dönemine 12.yüzyıla bir şapel (küçük kilise) kalıntısının apsis açığa çıkarılmıştır. Bu apsisin tabanında oldukça tahripli, beyaz, kahve, firuze, sarı ve yeşil renkli taşlardan oluşturulmuş tessera tekniğinde geometrik desenli taban mozaiği açığa çıkarılmıştır. Mezar molozları arasında kanalı dikey kesen kanalı içerisine pişmiş toprak levha ile örtülü bir mezar ele geçmiştir. Erken Roma dönemine ok uçları Bizans dönemine ait kap, seramik parçaları,  bozularak içerisine  yapılan mimari oluşumlar, kanalın 12.yüzyıldan sonra işlevini yitirerek, kazı yapılan bölgenin iskana açıldığı anlaşılmıştır. Yine geç Bizans Çeşitli metal eşyalar çekiç, zincir vb. malzemeler ele geçmiştir.

SONUÇ

Amasya’nın jeolojik yapısına bakıldığında etrafı nehir seviyesinden yaklaşık 400 ila 500 metre yükseklikte tepelerle çanak biçiminde çevrilmiş bir vadi kentidir. Dolayısıyla kalker kayalıkların oluşturduğu bu vadi kentte suyu getirmenin kolay olmadığı da bir gerçektir.

2000’li yıllarda 40-50 l/sn lik debiye sahip, şehre 24 km mesafede bulunan, Kırkgöz Su Kaynağı olarak isimlendirilen kaynağın, Çekerek nehri yatağında talveg düşmesi sonucu zeminden yaklaşık 5 m aşağıda açığa çıkan, içinden halen temiz kaynak suyu akan, bu gün “Ferhat Su Kanalı” olarak isimlendirilen, yapıldığı günden bu yana şehir girişinde  göz önünde varlığını duyuran kanalın başlangıcı olduğu değerlendirilmektedir. Toplam 24 km uzunluğa sahip olan ve mühendislik harikası diyebileceğimiz, bazı kısımlarda kayalara oyulmuş, güzergahı boyunca diğer kaynak sularını da alarak bir su şebekesi özelliğine sahip kanal Antik Amasya kentinin su ihtiyacını karşılamak için eski teknikle inşa edilmiştir. Kanalın ortalama eğiminin % 0,07 olduğu hesaplanmış ve bu eğimin Yeşilırmak ve kolu olan Çekerek Çayı taban eğimi ile örtüştüğü tespit edilmiştir. Ancak kanalın şehre gelirken Yeşilırmak’ı hangi noktadan ve nasıl geçtiğine dair herhangi bir bulgu ve bilgiye rastlanamamıştır. Bir mühendislik harikası olan bu su şebekesinin gün ışığına çıkarılması için kazı çalışmalarının sürdürülmesi gereklidir.

Sunduğumuz bu tebliğ; kültürel miras farkındalığının sağlanması, suyun ve insanlık tarihi boyunca medeniyetlerin buluşma noktası olan Amasya’da kültürlerin oluşmasında, gelecekte ülkelerin varlığını sürdürebilmesindeki önemini bir kez daha göz önüne sermesi açısından büyük önem taşımaktadır. Kaynak: Anadolu Su Medeniyeti belgeseli (24’x13 bölüm) TRT Belgesel Kanal, Yönetmen: Dursun Özden, Yoleri Yapım).

Bir Anadolu Su Medeniyeti, Ferhat Su Kanalı, Kaya Mezarları, Fırtına Tanrısı Teşup Heykeli, Amasya Elması, Marka Kent, Şehzadeler Kenti ve Anadolu’nun Oxfort’u Amasya, içinden su akan şirin bir yerleşim alanı, mimari dokusu ve doğal güzelliği ile yerli ve yabancı turistlerin belleğine kazıllan vu kente bir daha gelirsem; zengin arkeolojik ve kültürel mirasının korunup, yaşatıldığı yerleri, mutfak kültürünü, ilçe ve köylerini, eşsiz doğasını, insan manzarasını ve bereketli topraklarını tanıtacağım… Bu gezimde katkı sağlayan tüm Amasya sevdalısı dostlara teşekkür ederim… Modern Seyyah rehberliğinde, Anadolu’nun ve dünyanın başka yerlerini keşfetmek üzere, bizi takip edin… Yolunuz ve bahtınız açık olsun… Dostlukla… 

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 216 481 51 21