Uygur Karızları

DURSUN ÖZDEN
Son olarak Çin Halk Cumhuriyeti ve Sinciang-Uygur Özerk Bölgesine yaptığı gezi kapsamında; Orta Asya’da birlikte yaşama kültürünü ve kolektif bir iradenin ürünü olan Uygur uygarlığını araştırdı. Farsça kökenli bir sözcük olan Karız: Kar izi, yer altı su yolu, lağam, kehriz, keriz, ganat, uyun, hattanat, aflaj, flaş, galeri ve tünel anlamına gelmektedir. 6000 yıl önce Orta Asya’da, Uygur Türkleri tarafından yapılan ve Bir Uygarlık Harikası olarak adlandırılan, Turfan havzasındaki Karız yer altı su kanalları sistemini ve Antik Yarnaz Kentini inceleyen Özden, Uygar Asya ve Türk tarihine bir ışık tuttu.
 
Ata yurdu Asya’dan, Ana vatan Anadolu’ya uzanan ve tüm anakaraları kapsayan Türk Kültürünün izlerini sürdü. Tanrı Dağları’ndan başlayıp Turfan havzasına uzanan, Taklamakan Çölü’nün 110 metre altında ve toplam 5100 kilometre uzunluğundaki Karızlar, yer altındaki Çin Seddi olarak tanımlanıyor. Çin’deki ikinci büyük teknoloji harikası olarak vurgulanıyor.
 
İnsanlığın yarattığı en eski uygarlık miraslarından biri olan Karızlar; Batı merkezli araştırmacıların ve tarihçilerin, Asya Kültürü üzerine yaptığı standart ve stratejik yalanlarını, saptırmalarını ve küresel tezlerini çürütüyor.
 
Bu bulgular Türklerin; kara kıl çadırlarda yaşayan, göçebe, çoban, cengaver, barbar, cahil, geri ve ilkel topluluklar olmadığını gösteriyor. Aksine, daha Batıda Atina, Isparta ve Roma Kent devletleri yokken, Uygur Türklerinin; yerleşik kent kültüründe, İpek Yolu üzerindeki ticarette, sanatta ve ziraatçılıkta ileri deneyimlere sahip oldukları ortaya çıktı. Rus, Çin, Uygur, Türk ve bazı Batılı bilim adamlarının son dönem çalışmaları sonunda; Asya halklarının tüm farklılıklarına karşın, Batıdan daha eski ve köklü uygarlıklara sahip oldukları, köklü ve sürekli devlet geleneği, güçlü ordu ve kolektif irade ile Karız gerçeğinde somutlanan birlikte yaşama kültürünü özümsedikleri belgeleniyor.
 
Çin-Sinciang Bölgesi dışında İran, Irak, Afganistan, Türkmenistan, Kazakistan, Azerbaycan, Ürdün, Umman, Suriye, Yemen, Suudi Arabistan, Cezayir, Orta ve Doğu Avrupa, İspanya, Latin Amerika, Kuzey Amerika ve Anadolu (Van, Hasankeyf, Urfa, Kemaliye, Gümüşhane, Bayburt, Tarsus, Niğde, Konya, Karaman, Mersin, Adana, Osmaniye, Erzurum, Amasya, Tokat, Malatya, Antalya, Muğla, Aydın, Denizli, İzmir, Bergama, Çanakkale, Edirne, Tekirdağ, İstanbul ve Kocaeli) de Karız-Keriz-Kehrizler bulunmaktadır. (Anadolu Karızları, dünyanın en eski (MÖ:11000) su medeniyeti olduğunu da belgeledik. Urfa Göbeklitepe’de.)
 
Sinciang-Uygur Özerk Cumhuriyeti topraklarında bulunan Turfan, Kumul, Hami ve Toksun bölgelerindeki tarihi Karız yer altı su kanalları hala çalışıyor. Taklamakan Çölü’nün ortasındaki bu yeşil havzalara Karız su kanalları yaşam veriyor. Binlerce yıldır süren ileri ziraat uygulaması, yerleşik yaşam kaynağı. Karızların yapılış ve bu güne gelişi ise, bir teknoloji harikası. Özellikle o dönemin koşullarında, kazma tekniği ve yer altında yön bulma yöntemleri, bu işin gizemini ve uygarlık harikası özelliğini vurguluyor. Karız sularının getirilmesi, paylaşımı ve korunması, bir özgün üretim ilişkisini, bir kolektif yaşam kültürünü oluşturuyor. Arap harfleriyle yazan ve Uygur Türkçesiyle anlaşan Müslüman Karızcılar, modern camilerde ibadet yapıyor ve kendi Ata gelenek ve göreneklerini sürdürüyor. Bölgede yaşayan Uygurlar, Kazaklar, Dangxianglar, Kırgızlar, Salurlar, Tuvalar, Altaylılar, Salalar, Tatarlar, Özbekler, Xibolar, Ruslar ve Çinliler; Müslüman, Budist, Hıristiyan ve öteki inanca mensup komşularıyla gül gibi geçiniyorlar. Bölgede yaşayan tüm halklar düğün, bayram, ölüm, hasat, üretim ve yaşamın her alanında dayanışma içindeler. Bölgede en köklü kültüre sahip olan Uygur Türkleri, 13 milyon nüfusu ile birlikte yaşamın mayası özelliğinde.
 
Uygurların kullandıkları sözcük ve deyimlerin çoğu Anadolu Türkçesi olup, anlaşılıyor. Karızcı Uygurlar, kız çocukları doğduğunda isimlerini sonuna gül eki koyuyorlar. Badegül, Arzugül, Ayşegül…gibi. Erkek çocuklara ise can eki konuyor. Tursuncan, Mehmetcan, Alican…gibi. Uygurlar, haftalık iş ve dost toplantılarına cem diyorlar. Cem sonrası, sokak ve caddelerde kurulan açık hava lokantalarındaki sazlı-sözlü eğlence toplantılarında Ejderha dansı, Şaman dansı yapıyor ve Semah dönüyorlar. Anadoludaki Bektaşi kültürünün kaynağı, Orta Asya mı? Ayrıca, Bayburt ve Gümüşhane Karız-Kehrizlerini inceleyen ünlü İtalyan gezgin Marco Polo, Uygur Karızlarını görünce oldukça etkilenmişti. Uygurların yıllardır yedikleri hamurdan ince ip şeklinde kesilerek yapılan erişteden esinlenip, ülkesine döndüğünde İtalyanların meşhur spagetti makarna yemeğinin kaynağı da burasıdır.
 
Asyanın merkezi de burada. Sinciang Bölgesindeki Yunfinşan kasabasında bulunan bir yerin, Asya’nın coğrafi merkezi olduğu ve (x,y,z) koordinatlarının (0) olduğu bilinmektedir. Burada, Türkiye başta olmak üzere, tüm Asya ülkelerinin anıtı bulunmaktadır. Ayrıca, Lübnan’da bulunan Lüt Gölünden sonra, dünyanın en büyük ve en derin kara parçası olan ve Çinin en büyük tuz gereksinimini karşılayan Aydınlık Göl - Ay Gölü-Ateş Gölü (-154 m) çevresinde, Ağustos ortalarında (+83) sıcaklık olmaktadır. Bir yarımadayı andıran Antik Yarnaz Kenti ise, MÖ 460’da yapılmış olup, Turfan havzasında ve İpek Yolu üzerinde, mimari dokusu ve kentsel yaşam özellikleri bakımından özgün olup, araştırmacılara kaynak teşkil etmektedir. Turfan’da bulunan Süleyman Şah ve Tursun Han Medresesi görülmeye değer tarihi güzellikte olup, Turfa’nın kuzey batısında bulunan Karız Cenneti Müzesi; üzüm bağları, dut ağaçları, sebze ve meyvelerin arasında tam bir cennet görünümündedir. Geleneksel giysileri içinde hoş hoş gülen Karızcı Uygur güzeli badem gözlü Badegülün elinden soğuk üzüm suyu, Kazak Türklerinin yaşadığı Altay Dağı’nda beslenen atların sütünden yapılan kımız ya da karız şarabı içmek, unutulmayan bir nostaljiye dönüşür… Adı Ankaracan olan 7 yaşındaki Son Karızcı çocuğun sattığı hediyelik eşyalardan da almayı unutmayın…
 
Bir yanda, 5565 metre yüksekliğindeki karla kaplı Tanrı Dağları, diğer yanda +48 derecede ve çöl koşullarında Karız sularıyla erken-turfanda (Turfan adı buradan gelmektedir) beslenen sebze ve meyvelerin dayanıklılığı, besin değeri, mineral zenginliği, bereketi ve insanlara bir yaşam sunması açısından daha bir önem kazanıyor. Kullanılan Karızların sayısı 1950’de 1800 iken, günümüzde 600’e kadar düşmüştür. Bölgede yaptığım araştırmalar sırasında, her yıl 23 Karız kanalının yok olduğunu vurgulayan uzmanlar ve üreticiler endişelerini dile getirdi. Giderek yok olan Karızları kurtarma ve yaşatma çalışmaları için Çin Merkezi Hükümeti, Turfan Karız Araştırma Enstitüsü’ne 8 milyon dolarlık bir ödenek göndermiş. Oldukça yetersiz. İnsanlığın ortak mirası olan Karızların kurtarılması için, UNESCO’ya bağlı Dünya Miras Şehirleri Organizasyonu (OWHC) ve Avrasya Miras Şehirleri Koordinatörlüğü devreye girmeli ve Turfan Bölgesi Karızlarını Kurtarma Projelerine destek olmalıdır. Eğer önlem alınmaz ise, 25 yıl sonra Turfan Karızları tarihe gömülecektir.
 
Öte yandan, 1991’de başlayıp 2000’de sonuçlanan ve bilim adamlarından Çinli Türkolog Prof. Dr. Zhang Dingjing, araştırmacı David Levis Wiliams, Dr. Gafur Tolmbök, arkeolog Jean Paul Roux ve bazı Rus antropologların araştırmaları neticesinde; Orta Asya’da uygarlık yaratan Türklerin tarihi ve zengin kültürel yaşamı hakkındaki yeni başka belgeler de bulundu. Tanrı Dağları’nın batısında, Kırgızistan topraklarında bulunan Tarkana Vadisi’ndeki Saymalıtaş kaya resimleri bunlardan biri. Deniz seviyesinden 3500 metre yükseklikte, MÖ 5000’de Şaman (Kam) Türkler tarafından yapıldığı belgelenen kaya resimleri, insanlık tarihine ışık tutuyor. Bu resimlerde; Şaman inancına özgün figürler, çift geyik tarafından çekilen tekerlekli araba, Büyük Ayı Takım Yıldızı, Kam dansı yapan Şifacı Şaman Ana, Gök Tanrı Umay’a yakaran kuyruklu insanlar, yılan başlı gamalı haç, çeşitli hayvan figürleri, cinsel öğeler, uzay haritası, avcılık, hayvancılık ve tarımla uğraşan insanlar ve başka yüzlerce resimden oluşan desenler, bu döneme ışık tutmaktadır. Bu kaynak bulgular; Pekin, Şian, Urumçi, Turfan, Hami, Kaşgar, Semerkant, Almatı, Bişkek, Aşkabat, Altay, Kızıl, Kazan, Ufa, Yakutsky, Bakü, Arizona, Meksiko, Santiago, Lima müzelerinde sergilenen tarihi bulguların yanı sıra; Çin Uygarlık Tarihi, Manas Destanı, Orhun Yazıtları, Dede Korkut Kitabesi ve Göktürk Tarihi gibi kaynaklardaki bilgi ve belgelerle örtüşüyor.
 
Kökü binlerce yıl eskilere dayanan ve tarihi zengin mirasımız olan Türk Kültürü doğru algılanmalıdır. Bulunan yeni su medeniyeti belgeleri ile Asya ve Türklerin tarihi yeniden yazılmalıdır. Batı merkezli kaynaklardan beslenen araştırmacılar, kendi özlerine dönmeli ve insanlığın ortak zengin kültürel mirası olan tarihi bulgularla, geçmişi nesnel be doğru yorumlamalı ve de geleceğe sağlıklı bilgiler ışığında, kolektif miraslar bırakmalıdır. Pek çok kaynak; batık kıta Atlantis (Mu)’nun izini sürmek, insanlık tarihinin yeniden yazılmasına kaynak olacak bulgu ve belgeleri adres göstermektedir.
 
Yaşam kaynağımız suyun kullanım bilinci ile donanmalıyız. Geleceğimizi tehdit eden suyun stratejik önemini kavramalıyız. İnsan eliyle yaratılan çevre felaketleri, ekolojik denge bozukluğu, aşırı lüks ve doyumsuz tüketim alışkanlığı gibi olumsuz gidişat, su kültürünün önemini anımsatıyor. İnsan oğlu binlerce yıl önce su başını yurt tutmuş. Suyun olmadığı yerlere de çok uzaklardan, yerin altından ve üstünden kanallar, kemerler ve karızlarla tarım ve yaşam alanlarına su getirmişler. Nesillerini ve yaşamsal kültürlerini bu güne kadar taşımışlar. Uygur Karızları örneğinden de anlaşılacağı gibi; nice uygarlıklara kaynak olan tarihi su yapıları, geçmişte olduğu gibi gelecekte de alternatif çözüm olarak görünüyor. Tüm bu olumsuz koşullarda çözüm yerin altında, karız su kanallar sistemindedir. 
Turfan Karız Cenneti bereketinde, su gibi aziz olmanın tam zamanı…