PICASSO MÜZESİ

KONUK YAZAR
Picasso nun gençlik yıllarını geçirdiği Barcelona’da bu parka sık sık geldiği bilinir. bu parktan ve özellikle mozaik süslemelerdeki renk çeşitliliğinden aldığı etkinin onun ileride Kubizm 'in başlangıcı sayılan kolaj çalışmalarında kendini gösterdiğini görürüz.Bunun için hemen şehrin merkezinde ara sokaklardan kıvrıla kıvrıla giden yollardan birinin sonunda ulaşabileceğiniz Picasso Müzesi’ni ziyaret etmelisiniz.
 
“Küçük bir çocukken annem bana şöyle demişti: ‘Eğer asker olursan general olacaksın, rahip olursan Papalığa yükseleceksin.’ Ama ben ressam oldum ve Picasso olarak kaldım.”  Ve ne iyi ki ; Picasso ressam olmuş ve gözümüzü,beynimizi ve ruhumuzu açmış.Thomas Edisonun "dehanın yüzde biri ilham, yüzde doksan dokuzu terdir." sözünün kanlı canlı kanıtı sayılabilecek olan  müze ilk olarak Pablo diego josé francisco de paula juan nepomuceno maría de los remedios cipriano de la santísima trinidad ruiz y picasso tarafından doğduğu yer olan Malaga'da kurulmak istenmiş, ama Barcelona daha cazip gelmiş. kendisi de müzeyi buraya kurmuştur.
 
Müze 1963 yılında açılmıştır, içerisinde Pablo Picasso'nun 3500'den fazla eseri sergilenmektedir. 
Sanatla haşır neşir olanların kesinlikle uğrak yerlerinden birisi olmadır, çünkü Pablo Picasso'nun ilk eserleri de müzede sergilenmektedir.Eğer yeterli derecede İngilizceniz varsa ya da İngilizce sınavlarında sıklıkla karşılaştığımız ‘’ Listening ‘’ tarzı bir pratik yapmak isterseniz müzenin girişinde biletinizi alıp telefon kiralayabiliyorsunuz. Telefonda resim ve porselenlerin yanında yazan numaraya tıkladığınızda o numaraya ait kaydı dinleyebiliyorsunuz.Yok benim sanatla filan işim olmaz diyenlerdenseniz, müzenin önündeki dar sokakta amatör, karga sesli bir sürü gitar çalan gençler bulunmaktadır; onları dinleyin derim. belki onlar sayesinde sanata ilgi duyabilirsiniz.Picasso müzesinden hoşlanmadıysanız (!) sizi Gotik mimarinin görkemli eserlerinden birine yönlendirmem gerekli.Neredeyse dip dibe bulunuyorlar çünkü.