Anadolu’nun doğal güvenlik kuşağı Toros Dağları ve Anadolu’nun hububat anbarı bereketli Konya Havzasında bulunan, Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın memleketi olan Karaman’ın yanı sıra; Ermenek ve Mersin’e bağlı Mut ilçe, belde ve köylerine yaptığımız, bir alternatif turizm potansiyeli olan; “Anadolu Aydınlanmacılığı ve Torosların Kalbine Yolculuk” başlıklı, doğa ve kültür gezimiz sürüyor…
Ermenek Tarihi, kültür ve doğal zengin mirası
Anadolu’da Türklerin varoluşunun tarihini; 1071 Malazgirt Savaşı’na bağlarsak, bizi batılılar ve bölge halkları istilacı olarak görürler ve görmekteler. Oysa gerçek bu değildir… 1071 tarihinden çok önce de Anadolu coğrafyasında Türkler vardır…
Aslında tüm Anadolu coğrafyasının, Karaman iline bağlı Ermenek ilçesinin, kasaba ve köylerinin tarihi; Dr. Muazzez İlmiye Çiğ’ın “Sümer Tabletleri” çözümlemesinde ve Göbeklitepe bulgularında ortaya çıkan “13 bin yıllık Anadolu Medeniyeti”, Aslen Ermenek nüfusuna kayıtlı olan Zübeyde Hanım’ın oğlu Kemal Atatürk’ün kendi el yazmasında vurguladığı, “7 bin yıllık Anadolu Türk Medeniyeti” belgesi, Şikari’nin “Karamanoğulları Tarihi” kitabı, TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı-Tabiat Varlıklarını Koruma eski Genel Müdürü Kemal Soyer’in “Anadolu Medeniyeti ve Alevi-Bektaşi Yörüklerin Hitit Kültürü” başlıklı sunumu ve ünlü arkeolog Prof. Dr. Fahri Işık hocanın ileri sürdüğü; “Anadolu coğrafyasında bulunan tüm tarihi, arkeolojik ve antropolojik bulgu ve belgeselin orjini Helen, Roma, Bizans, Yunan, İtalyan, Pers ve Arap kültürü değil; bunların hepsi Anadolu Medeniyeti’nin zengin mirasıdır. Yani bizimdir…”
10 yıl önce, TRT Belgesel Kanalı ve Sinema Genel Müdürlüğü adına çektiğim “Anadolu Su Medeniyeti” ve “Anadolu Karızları” adlı belgesellerimde gündeme getirdiğim; Ermenek ilçesine bağlı Yukarı Çağlar Köyündeki 5 bin yıl önce Hititler tarafından yapılmış ve hala kullanılır durumda olan, Yeraltı Karız Su Kanalları Sistemi ve Ermenek merkezde bulunan Maraspolli Mağarası ve Su Sistemini keşfetme ve belgeleme katkımdaki tüm bulgular, uzman görüş ve iddialarını doğrulamaktadır.
İlk Ermenek yerleşimi; (şehir çekirdeği) olan (Marassa'nın) şimdiki 'Maraspolli' denilen mağaranın önündeki göçüklerin altından başlayarak 'İkidelik' denilen 'Firan Kalesi' önlerindeki yıkıntı ve göçük kayaların altında kaldığını gösteren işaretler vardır...
250 yıla yakın hüküm süren Karamanoğulları Beyliği'nin Başkenti, Kültür ve Sanat Merkezi olarak tarih sayfasında yer alan Ermenek’te, Kerimüddin Karaman Bey'den sonra beyliğin başına oğlu MEHMET BEY geçmiş, büyük imar ve idari işler yanında, 1277 Mayısında; “Bu günden sonra Divanda, Dergahta, Barigahta, Mecliste ve Meydanda Türkçe'den başka dil kullanılmayacaktır.” Fermanı ile Türk dilini Fars-Arap dilleri baskısından kurtarıp, Öz Türkçemizi Türk Milletine kazandırmıştır. 1960 yılından beri Karaman'da yapılan Türk Dil Bayramı Kutlama Programlarının açılışı, 1998 Mayısından beri Beyliğin Başkentinin Ermenek olması, kurucusu Kerümiddin Karaman Bey ve Türk Dilinin mimarı olan oğlu Mehmet Bey'in ve kardeşi Mahmut Bey'in Türbesi’nin Ermenek'e bağlı Balkusan Köyü’nde bulunması nedeniyle, yıllardır Balkusan Köyü’nde kutlanan Türk Dil Bayramı ve Karamanoğlu Mehmetbey Anması etkinlikleri; Karamanoğlu Mehmet Bey ve yakınlarının kabrinin (türbesini) bulunduğu Balkusan Köyü’nde bulunan; “Karamanoğlu Mehmet Bey Kültür Merkezi” kurucu başkanı Habip Çalışkan öncülüğünde geleneksel olarak yapılmaktadır. Bu etkinliklerde, Balkusan yöresinde oynanan geleneksel “Sinsi Kurt Saya” oyunu ve Kazancı Beldesi folklor ekibi gösterileri, görülmeye değer… Balkusan, binlerce yıllık Anadolu Medeniyetinin izleri bulunan ve Orta Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Anadolu’ya taşınan bir kültür yerleşkesidir. Ses-Dil Bayrağımız Türkçe’nin dalgalandığı, kutsal toprakların adıdır Balkusan… Balkusan Köyü halkı ve çevre köylülerin de desteği ile yapılan bu etkinlikler; bölgesel, ulusal ve uluslararası katılımcılarla daha bir anlam kazanmaktadır. Önümüzdeki yıllarda, daha farklı ve zengin içerikte kutlanmasının çalışmaları sürüyor… Bu ön çalışmaların ardından, üç bölümlük bir belgesel film projesi ve kitabı için, çalışmalara başlandığının müjdesi verildi…
Bu topraklarda, Kutsal Şaman izlerinin ulu kayaların, göğe tırmanan asırlık ağaçların ve taşların dile geldiği 5 bin yılllık Hitit-Tuvana Medeniyeti izlerine rastladık. MÖ: 3 bin - MS: 730 arası zaman dilimini kapsayan yeni bulgu tarihi eserlerin yanı sıra; Sümer, Hitit, Tuvana, Lulua, Frig, Roma, Selçuklu, Osmanlı ve Karamanoğlu anıtları bizi selamladı…
1919 Yılında Konya iline bağlanan Ermenek, 1989 yılında Karaman'ın il olması ile Karaman'a bağlı bir ilçedir. Bu gezimizde, verimli toprakları ve okuma yazma oranı yüksek olan Ermenek ve Mut coğrafyasında izleri bulunan, zamanın kahramanı olan ve Türkçe’nin Büyük Emektarı Karamanoğlu Mehmet Bey ve Mut’un Değirmenlik Yaylasında, asırlık ardıç ağaçlarının gölgesinde (ilgisizlikten ve bakımsızlıktan yıkılmakta olan) türbesi bulunan Mehmet Bey’in dedesi, Aksakal-bilge eren Nure Sofi’nin izini sürdük, yeniden…
Anadolu’nun doğal güvenlik kuşağı Toros Dağları’na yaptığımız tarihi yeniden keşfetme, alternatif turizm, endemik flora ve fauna ya da Dil Bayrağımız Türkçe’nin ana vatanı Karamanoğlu yurduna seyri seferimiz sürüyor… Deve, koyun ve keçi sürüleriyle bizi selamlayan Sarıkeçili Yörük Göçerlerin otağına selam olsun… Karaman, Ermenek, Göktepe, Güzelyurt, Balkusan ve Mut gezimizde, özümüze yürüdük, tarihe tanıklık ettik… “Dil Bayrağımız Türkçe, “Anadolu Aydınlanması Seferberliği ve Büyük Karaman Beyi Nure Sofi’nin Kalbine Yolculuk” adlı proje kapsamında yaptığımız gezide; rehberimiz Balkusan Köyü Karamanoğlu Mehmet Bey Kültür Derneği Başkanı Habip Çalışkan öncülüğünde, araştırmacı-tarihçi Kemal Soyer, Karamanoğlu soy ağacı takipçisi-turizmci Bülent Karamanoğlu ve Araştırmacı yazar-belgeselci Dursun Özden’den oluşan, ön araştırma gezi ekibine destek sağlayan; Karaman Valisi Fahri Meral, Ermenek Kaymakamı Batuhan Taşkın, Ermenek Belediye Başkanı Atilla Zorlu, Mersin ili-Mut Kaymakamı Muammer Köken, Mut Belediye Başkanı Volkan Şeker, Sarıveliler İlçesi-Göktepe Belde Belediye Başkanı Mustafa Doğan ve ekibine, Güneyyurt Beldesi aydınlarına, Mutlu dostlara, konuksever Gevne HES Barajı Müdürü Fikret Bayar, Göktepeli Karamanoğlu soyundan Kır İmam İbrahim Koçak (86) ve gözleme yapan boncuk gözlü eşine, tekstil atölyesi çalışanlarına, muhtarlara, arıcılara, nohut, ceviz, zeytin, elma, üzüm, kayısı, alıç, kiraz emekçilerine, tüm köylülere teşekkür ederiz…
Binlerce yıl süren baskılara karşın; ana diline, kendi soy ağaçlarına, özlerine ve kadim atalarına sahip çıkan, Toros Dağları Türkmen Yörük Aşiretinden olan ve binlerce yıllık tarihsel geleneklerinin kaybolmasına izin vermeyen, başı dik ve onurlu Karamanoğlu boylarının vatansever-yiğit evlatları, bu gün de her şeye karşın, kültürlerini korumak için direniyorlar… Ermenek Baraj Gölü’nün su toplama havzası altında kalan pek çok tarihi eser, köprü, değirmen ve bereketli tarım alanlarının onarılmaz durumu ise, bir başka sorun olarak tartışılmaktadır…
Doğal-Organik Tarım ve Şifa Otağı Göktepe (Fariske)
Genç, çalışkan, kültürlü, Göktepe sevdalısı ve bir Karamanoğlu soyundan gelen bir belediye başkanı olarak; Anadolu’da örnek doğal-organik tarım ürünleri kooperatifi ve halka önemli derecede istihdam sağlayan tekstil atölye çalışmasıyla adını duyuran; Karaman ili, Sarıveliler ilçesine bağlı Göktepe Beldesi Belediye Başkanı Mustafa Doğan ve ekibi; şimdilerde ise, organik tarım ve alternatif turizm potansiyeli projeleri hazırlamaktadır… Dört mevsim, Toros Dağları serinliğinde ve Göksu Irmağı’nı besleyen bereketli pınarlardan akan suyun sesinden ve şifalı çamurdan, 5 bin yıldır derman bulan Türkmen Yörük göçerlerin yaylakı ve şimdilerde ise, yerleşik otağlarının bildik adresi olan Göktepe; Sarıveliler İlçesi’nin en şirin beldesi olup, ilçeye 8 km. uzaklıkta ve Güney Toroslar’ın eteklerinde, Taşeli Platosu’nda kurulmuştur. Göktepe diğer adıyla Fariske olarak bilinmektedir. Alanya’ya 70 km. Konya’ya 170 km. Karaman’a 245 km. mesafede olmasına karşın, denizden yüksekliği 1600 metre olan Göktepe, dört mevsimi olabildiğince yaşamaktadır. Bu rakımda nadir yetişen ladin ve sedir ormanları, beldeye ayrı bir güzellik ve zenginlik katmaktadır. Bu bağlamda, alternatif turizm potansiyeli için aranır mekandır Göktepe…
Göktepe adını; Kasabanın batısında 2250 m. yükseklikteki Göktepe Dağı’ndan almaktadır. Göktepe’nin tarihi de Ermenek, Başyayla, Sarıveliler gibi aynı döneme rastlamaktadır. Hititler, Frigyalılar, Etiler, Sümerler, Hunlar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Karamanoğulları, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi izleri bulunmaktadır.
Büğlü Baba Sultan ve Büyülü Şifalı Çamur
Karaman ili, Sarıveliler ilçesi, Göktepe (Fariske) Kasabası’nda mezarlık içerisinde bulunan türbe yakınındaki bir bölgede sürekli kaynayan, yağlı termal çamurun (Peliod) çeşitli hastalıklara iyi geldiği tahliller sonucunda ortaya çıkmıştır. Türkmen Erenlerinden Büğlü Baba’nın da bu çamurdan şifa bulduğu bilinmektedir. Bu çamur Büğlü Baba Türbesi’nin 10 metre yakınında kendi kendine kaynamaktadır. Çamur ele alındığında yağlı bir şeyi tutuyormuş hissi verir. Çamurun içinde Magnezyum-Mg, Sodyum-Na, Kalsiyum-Ca, Kükürt-S ve Potasyum-K gibi minerallerce zengin organik maddeler bulunmaktadır. Çamurun mantar, egzama, sedef, frengi, tuzlu balgam gibi birçok hastalığa iyi geldiği tespit edilmiştir. Evliya Çelebi ‘’SEYAHATNAME’’ adlı eserinde; “Bu şifalı çamur gözesi yanında türbesi bulunan Büğlü Baba, Karamanoğlu sultanlarındandır. Bu bey şimdiki yattığı yerde avlanırken Hz. Hızır ile karşılaşmış, bundan sonra tacını-tahtını terk ederek, 70 sene burada ibadet etmiş ve buraya defnedilmiştir. Şimdiki kabri büyük bir ziyaret yeridir. Mezarının yakınında, yerden yağlı bir çamur kaynayıp çıkar. Bu çamur frengi hastalığına, tuzlu balgama ve pek çok cilt hastalığına sürülürse, o hastalıklar iyi olmaktadır…”
Kanser, sedef, mantar, egzama, frengi, tüm cilt hastalıkları ve güzelleşmek için, çokça para harcayarak, çok uzaklara-Küba’ya gitmek yerine; Göktepe’deki Şifalı Çamur’u adres gösteren uzmanlar, buranın yol ve konaklama sorununun en kısa zamanda giderilmesi için, devletten ve özel yatırımcılardan destek bekliyor… Ayrıca, Büğlü Baba Türbesi’nin de aslına ve öz inanç kültürüne uygun olarak, yeniden restore edilmesi gerekmektedir…
Mutlular mutlu mu?
Mersin iline bağlı Mut ilçesi, Toros Dağları eteklerinde Göksu Nehri kıyısında yer almaktadır. Mut ilçesinde çok sayıda tarihi miras bulunmaktadır. İlçede ve köylerinde bulunan çok sayıda gezilecek ve görülecek yer bulunmaktadır. Özellikle bahar ve güz aylarında konar-göçer Sarıkeçili Türkmen Yörüklerin göç yolu mola yerleri ve otağları görülmeye değer… Hayatı keşfeden meraklı gezginler ve maceracı fotoğraf tutkunları için, inanılmaz görsel manzaraların yakalandığı bir andır, bu yaşamsal ve doğal kareler… Elbette Mut gezisi denizce, mutlaka görülmesi gerekli yerlerin başında; Karamanoğlu Mehmet Bey’in dedesi Nure Sofi’nin, Mut’a 55 km uzaklıkta bulunan Değirmenlik Köyü yakınındaki, asırlık ardıç ağaçları gölgesinde, yıkılmak üzere olan türbesi bulunmaktadır….
Nure Sofi Türbesi
“Anadolu Aydınlanması ve Büyük Karamanoğlu Bey'i Nure Sofi'nin kalbine yolculuk” ana başlığını taşıyan kültür gezimizin en belirgin yanı; Ermenek, Göktepe ve Güneyyurt’tan sonra gittiğiz, Mersin’in şirin ve bereketli ilçesi Mut’a bağlı Yalnızcabağ, Değirmenlik’te bulunan Nure Sofi Türbesi ziyareti ayağı idi.
Öz kültürümüzün ve Anadolu Medeniyeti’nin yaşayan zengin mirasına yaptığımız bu gezi; çok güzel, çok özel, verimli ve üretken geçti… Belki de bu gezi, kendi kültürümüze ve özümüze yaptığımız içsel bir yolculuktu… Gittiğim yerlede sunumlar yapan araştırmacı Kemal Soyer’in alternatif tezleri çok verimliydi… Öte yandan; Karamanoğlu soy ağacından gelen ve yaşayan, köklerinin izini süren, gördüğü bir rüya sonucu Balkusan’daki atalarının kabrini ziyarete eden Bülent Karamanoğlu’nun duygusal anlarına tanık olduk. Bu çok özel, özgün ve anlamlı idi…
Bize desteklerini esirgemeyen Mut Kaymakamı Muammer Köken, Mut Belediye Başkanı Volkan Şener, Çıtlık Dergisi ve Mersin Tahtacılar Derneği yöneticileri; Celal Necati Üçyıldız, Nihat Mustul, Mehmet Çiftioğlu ve tüm katılımcıları kutluyorum. Dönemin en önemli mimari, kültür, sanat ve ticari hayatta ciddi bir zenginlik yaratmışlardır. Toros yaylalarında özgürce yaşayan yılkı atları, keçi eti, keçi sütü ürünleri, Karaman koyunu, kadifesi, halısı, kumaşları, saray, han, camii ve kaleleri meşhurdur. Mamuriye Kalesi görülmeye değer. Göçebe dönemlerinde bile kesintisiz idari yapı, maliye, ordu ve devlet gelenekine uygun olarak, toprak yönetiminde ve sosyal yapıda kadınlara da pay verilir idi. Askeri ve devleti yöneten oymaklar, birbirinden ayrı tutulurdu…
Mut Kalesi
ilçe merkezinde yer almaktadır. Karacaoğlan Parkı, kent merkezinde bulunan Mut Kalesi’nin ilk olarak kim tarafından ve ne zaman inşa edildiği tam olarak bilinmemektedir. Kale, Karamanoğlu ve Bizans Dönemi’nde onarım görmüştür. Kalenin dört burcu ve iç kale olarak adlandırılan kulesi bulunmaktadır. Kale içinde soğuk ve berrak bir su çıkmaktadır. Kalepınar adındaki bu su, ilçenin içme su kaynağıdır. 1992 yılında restore edilen Mut Kalesi, görülmesi gereken yerlerdendir.
Yerköprü Şelalesi
İlçe merkezine 35 km uzaklıkta yer almaktadır. Göksu Nehrini besleyen Ermenek Çayının uzun yıllar boyunca süren toprakta aşındırma sonucunda doğal bir vadi oluşmuştur. 250 metre uzunluğa sahip olan bu doğal su tüneli oldukça dikkat çekmektedir. Bu tünelden akan su, Yerköprü Şelalesi’ni oluşturmaktadır. Doğa harikası bir güzelliğe sahip doğal tünel ve şelaleyi görmenizi tavsiye ederim.
Dağpazarı Kilisesi
İlçe merkezine 35 km uzaklıkta yer almaktadır. Bu bölgede antik kente ait bazı kalıntılar bulunmaktadır. Bu kalıntılar içerisinde en önemlisi Bizans Döneminde yapılan Dağpazarı Kilisesidir. Kilise oldukça heybetli bir görünüme sahiptir. Günümüzde bu kiliseden geriye sadece kalıntıları kalmıştır. Ayrıca köyde yer alan diğer antik kent kalıntılarını da görmenizi tavsiye ederim.
Alahan Manastırı
İlçe merkezine 20 km uzaklıkta Geçimli Köyü yakınlarında yer almaktadır. Yaklaşık 1000-1200 metre yükseklikte Göksu Vadisine bakan dik bir yamaç üzerinde yer almaktadır. MS: 440-442 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. Alahan Manastırı aslında bir külliyedir. Bu külliye içinde manastır, Doğu Kilisesi, Batı Kilisesi, kayalara oyulmuş keşiş odaları ve mezarlar bulunmaktadır. Günümüzde Alahan Manastırının kalıntılarını görmek mümkün…
Sonuç
Beş gün süren Karaman, Ermenek, Göktepe, Güneyyurt, Yukarı Çağlar ve Mut gezimiz kapsamında; alternatif turizm potansiyeli ile zengin olan Ermenek, Mut ve çevresinde; zeytin, elma, kiraz, ceviz ve kayısı başta olmak üzere; bölgenin organik tarım ürünleri, endemik flora ve fauna zenginliği ise, bir başka özellik olarak yeni konuklarını bekliyor… Belediyenin öncülük ettiği Göktepe’deki şifalı çamur ve organik tarım, doğal ürünleri değerlendirme kooperatifi örnek uygulaması desteklenmeli ve yaygınlaştırılmalıdır… Gittiğim tarihi eserlerin son durumunu gördüğümüzde; bizim, Ermenek ve Mutlu aydınların da pek mutlu olmadığı; bu bölgede bulunan ve yok olan, baraj gölü suları altında kalan ve bakımsızlıktan yıkılmak üzere olan, yağmalanan pek çok tarihi eser gibi; Türkmen Yörüklerin kutsal ziyaret yerleri başında yer alan, resmi Türk Dili’nin ödünsüz savunucusu Karamanoğlu Mehmet Bey’in dedesi olan Nure Sofi Türbesi ve çevresindeki tarihi mezarlıklar ve Antik Roma kalıntıları, içler acısı bir görünüm verse de, mutlaka görülmesi gereklidir… Yetkilileri, ilgilileri ve halkı daha çok duyarlı olmaya çağırıyoruz… Ermenek Balkusan Köyü’nde geleneksel olarak yapılan “Karamanoğlu Mehmet Bey ve Dil Bayramı” etkinlikleri; daha kapsamlı ve özüne uygun kutlanmalı ve bölge kültürünü ve değerlerini öne çıkaracak bir belgesel film yapılmalıdır… Bu gezi; adı geçen projenin bir ön alan çalışması olabilir… Tüm katılımcı ve konuksever destekçilere, teşekkür borçluyuz…
Kurtuluştan Kuruluşa giden yolda, Atatürk’ün kendi el yazması belgelerde vurguladığı gibi; “Anadolu topraklarında, 7 bin yıldır Türk Kültürü yaşamaktadır…” Bu ışıkta başlatılan Anadolu Aydınlanma Seferberliği yarıda bırakıldığı için; “Ah Atatürk, ah!..” diye iç çeken Ermenekli ve Mutlu Türkmen Yörükler, bu nedenle mutlu olmadıklarını dile getirdiler…
“Yar göğsüne süllüm dayarım…” diyen, Karacaoğlan’ı anımsadık, yeniden…
Göktepe’de köy kahvesindeki duvara asılı Atatürk resmine bakarak ve umutla göz yaşı dökerek, derin bir iç çeken; 1932 doğumlu Hüseyin Dede’nin şu özlü sözü içimizi ısıttı: “Anadolu’nun toprak damlı evlerinde ve Toroslarda Yörük çadırlarında hala duman tütüyor Atam, sen rahat uyu…" Bu umutla, insanlığın ortak zengin kültürel miraslarını keşfetmek için, Anadolu Medeniyetlerinin ve Dil Bayrağımız Türkçe’nin korunması ve yaşatılması için; barış, vicdan, kardeşlik, insani ve ulusal değerlerimizi anımsamak için, vatan sevgisinde odaklanmanın ve sevgimizi sebil eylemenin, yeniden seferberlik başlatmanın tam zamanı… Yarın geç olabilir…