Dünyanın 99 haline tanıklık eden ve Anadolu coğrafyasını arşınlayan bir gezi yazarı, şair ve belgeselci olarak; gittiğim yerler içinde, beni fazlasıyla etkileyen; heybetli bir kültür merkezidir Ahlat…
Anadolu Su Medeniyetlerini ve hayatı merakla keşfeden ve belgeleyen; Modern Seyyah ve Yoleri Gezgin Derviş’in rotası bu kez; Van Gölü batı kıyısında bulunan, Bitlis’in şirin ve tarih kokan zengin mirası ile göz kamaştıran AHLAT ilçesine düştü. Gelin dostlar, bu kez Yoleri rehberliğimde bir Ahlat Kültür Turu atalım…
“The City of AHLAT is CITTASLOW from 2019” belgesiyle, salyangoz amblemli; ‘sakin, temiz, dingin ve doğal yaşanılabilir kent’ tescillidir Ahlat. Bir marka kent olan Ahlat’ı gezerken, Kadim Ata Yurdu Orta Asya ve Sibirya Şaman (Kam) kültürünü, Şian, Salur, Kaşkar, Toksin, Turfan, Aral, Bişkek, Semerkant, Horasan, Şiraz, İsfahan, Bakü, Kırım, Kazan, İdil, Votkinsky, Dağıstan, Gagauz, Russe, Budapeşte, Varna, Burgaz, Kırcaali, Üsküp, Selanik, Tulçe, Maçin, Tuva, Altay, Hakas, Ufi, Yakut… Romen Şair Mihail Eminesco’nun dediği gibi; “Büyük Osmanlı Ağacının gölgesi, üç kıtayı kaplıyordu…” Yemen, Arabistan, Mezopotamya, Yakındoğu, Kafkasya, Sudan, Mısır, Malezya, Küba, Kuzeybatı Afrika, Balkanlar ve dünyanın başka coğrafyasında; Türk Kültürü izlerini koruyan ve beni konuk eden akrabalarımızı anımsadım, yeniden…
Doğu Anadolu coğrafyasında, Van Gölü batı kıyısında bulunan Bitlis’e bağlı Ahlat, Nemrut ve Süphan Dağı gezi haritanıza eklemeniz gerekli yerlerin başında geliyor. Doğa ve Kültür turları kapsamında; Ahlat mutlaka görülmesi gerekli antik bir Anadolu Medeniyet müzesidir. Ahlat tarihte uzun yıllar boyunca Selçuklu ve Osmanlı devletine ev sahipliği yapmıştır. Ahlat; Urartu Medeniyeti yanı sıra; iki büyük devletten kalan tarihi mirası ve Van gölü manzaralı doğası ile görülmeye değer yerlerdendir.
Ahlat ilçesinde Selçuklu ve Osmanlı devletine ait birçok mimari yapılar ve eserler bulunmaktadır. Ahlat’ta Selçuklu Devletinden kalma tarihi mezarlıklar, anıtlar, kümbetler ve kaleler bulunmaktadır. Ayrıca Osmanlı döneminden kalma tarihi mezarlıklar, camiler ve hamamlar bulunmaktadır.
Ahlat’ta bulunan Selçuklu döneminden kalma büyük bir alana kurulu olan Selçuklu Mezarlığı tarihi ve mimari zenginliği ile Ahlat’ın en önemli tarihi varlığıdır. Tarihi Selçuklu Mezarlığı Ahlat merkezde bulunmasından dolayı ulaşım problemi yoktur. Selçukluların dini inancını ve yaşam biçimini ele alan bu mezarlıklar sanduka tipi ve yer altı mezar tiplerine sahip yapılardır. Taş işçiliği ve kitabeleri ile büyülemeye hazır eserlerdendir.
Selçuklu döneminden kalma kümbetler Ahlat’ta çok sayıda bulunmaktadır. İslam’dan sonra Selçuklu kültüründe yer edinen bu tarihi kümbetler; dönemin yönetici ve önemli şahsiyetlerine ait yer altı mezar odası üzerine küçük bir mescit eklenen anıtsal mezarlardır. Ahlat’ta özgü kızıl taşlardan yapılan bu kümbetler tarihi kalıntıları ve kitabeleri ile tarihe ışık tutmaktadır. Tarihe küçük bir yolculuk yapmak isterseniz burayı muhakkak ziyaret etmelisiniz.
Uzun yıllar boyunca Osmanlı Devletine ev sahipliği yapan Ahlat’ta Osmanlı tarihinin ihtişamlı mimarisini yansıtan birçok eser bulunmaktadır. Ahlat’ta bulunan tarihi ve mimari önemi ile Osmanlı Döneminden kalma İskender Paşa Camii, Kadı Mahmut Camii ve Ulu Camii görülmesi gereken yerlerdendir. Gezinize tarihi bir dokunuş yapması adına muhakkak uğramanız gereken yerler listesine eklemelisiniz. Ayrıca bu güzel ilçede bulunan Bayındır Kümbeti ve bitişiğinde bulunan mescit ve kitabesi, tarihi güzelliği ve taş işçiliği ile görülmeye değer yerlerdendir.
Ahlat’ta yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda neolitik çağdan kalma mağaralar bulunmuştur. Ahlat’ta bulunan bu doğal alanlardan oluşan mağaralar Harabeşehir, Madavans ve Sultan Seyit dereleri ve Yuvadamı Köyü yakınlarında bulunmaktadır. Ev şekline dönüştürülen bu mağaralar; eski zamanlarda doğal afetlerden korunmak için kullanılmış. Ayrıca askeri mühimmat depoları ve soğuk hava depoları olarak da kullanılmıştır. Madavans deresinin yanında bulunan Madavans mağaraları Hıritıyan Köyü olarak kullanılmış. Mağaradan evler ve yarısı kayaya oyularak yapılan kilise anıtsal yapısı ile görülmesi gereken yerlerdendir. Ahlat’a özgü kızıl taşlar ile yapılan Bayındır köprüsü ve Ahlat’ta bulunan hamamlar da tarihi güzelliği açısından görülmesi gereken yerlerdendir.
Ahlat doğa güzelliği ile de zengin bir ilçedir. Van Gölü’nün kıyısında bulunan Ahlat; kıyı turizmi ve su sporları açısından gelişmiş bir ilçedir. Ayrıca Ahlat sahillerinde yaz aylarında yüzme imkanı vardır. Gün batımın en güzel izleneceği Van Gölü’nde bu güzelliği de yaşayabilirsiniz. Ayrıca Ahlat’ta bulunan Sütay Yaylası temiz havası ve muhteşem görüntüsü ile yayla turizminin canlanmasına katkıda bulunmuştur. Karasal bir iklimi olmasına rağmen yılın beş ayı yeşillikler ile dolu olan bu ilçenin kışın kar ile kaplı hali de görülmeye değer. Ahlat halkı tarafından yapılan yöreye özgü farklı işlemelere sahip Ahlat bastonları görmenizi ve bir anı olarak almanızı tavsiye ederim. Doğu Anadolu’nun bu şirin ve tarih kokan, medeniyet şehri sizi bekliyor…
Bu bereketli toprakların, on bin yıllık kadim kültürü ve medeniyet izlerini; “Korkma, sönmez, bu şafaklarda, yüzen al sancak…” dizeleriyle başlayan “İstiklal Marşı”mızın yazarı; Mehmet Akif Ersoy’un çığlığına kulak veren; Arif Nihat Asya’nın “Bayrak” şiiri ile taçlanan bu sözler; “Dil Bayrağımız Türkçemiz, her yerde konuşulacak…” vurgusunu yapan, şair Fazıl Hüsnü Dağlarca, ufkumuzu aydınlatıyor. Öte yandan; “Zindanlarında 15 yıl mapus da yatsam, ben Türkçe konuşan, Türkçe okuyan, Türkçe yazan ve Türk kültüründen beslenen, bir Türk şairiyim…” diyen, Nazım Hikmet’in ‘Kuvayı Milliye Destanı’nda; “Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Anadolu coğrafyası bizim, bu memleket bizim…” sözleri; ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’nda anlam buluyor. Tüm farklılıklara karşın; Ahlat’ta, kardeşçe birlikte yaşam kültürü meyvesini veriyor…
Dünya güzeli, bilge, akil, adaletli ve kahraman bir Türk kadını olan Hüdavent Hatun’un; Dünya’nın ilk kadın valisi olarak tanınmaması, türbesi Niğde’de olduğu için, Anadolu ve Niğde Turizmi bakımından, büyük eksiklik görülüyor. Tokat-Amasya-Niğde Valiliği yapmış olan Hüdavent Hatun, Anadolu Selçuklu Sultanı IV. Rukneddin Kılıç Aslan'ın kızıdır. 13. asırda yaşamıştır. Bir ara Ahlat’a da gelerek, buradaki Medrese ve Ahilik otağlarını ziyaret etmiş ve ardından Erzurum’a geçmiştir. 1253 yılında, Erzurum ilinde yaptırdığı Çifte Minareli Medrese (Hatuniye Medresesi) ile günümüzde anılır. Medrese kapsamında bulunan ve Erzurum'daki en büyük kümbet özelliği taşıyan o kümbetin alt kısmında, Hüdavent Hatun’un kabri yer almaktadır. Vefatından sonra, 1312 yılında Niğde'de 'Hüdavent Hatun' adına bir türbe daha inşa edilmiştir.
Anadolu’da Hüdavent Hatun gibi; “Anadolu’nun Evliya Kadınları” yanı sıra; Çanakkale Savaşında 15’liler ve Nezahat Onbaşı, Ulusal Kurtuluş Savaşında Kara Fatma, Şerife Bacı, Yörük Hatice gibi pek çok kahraman kadınlarımız, Anadolu’nun isimsiz Şaman-Baksı Anaların ve kahraman o kadınların destansı öyküleri, yolumuzu aydınlatıyor… Öte yandan; “Ahlat’ta ahım kaldı” diyen, (yenik) Bizans Hükümdarı Romen Diyojen’e inat; Sultan Alpaslan’ın narası, 1071-Malazgirt Ovası’nda ve Ahlat Selçuklu Anıt Mezar Taşlarında yankılanıyor…
Batı merkezli düşünen ve emperyalizme hizmet eden bazı tarihcilerin iddia ettiği gibi; “Türkler, kara kıl çadırlarda yaşayan ilkel topluluklardır. Çoban, göçebe, cengaver ve ‘barbar’ bir kabiledir Türkler…”
Oysa; daha batıda Roma, Atina, Isparta kent devletleri yokken; Amerika diye bir kıta bilinmezken; 13 bin yıl önce Göbeklitepe, Alacahöyük ve Çatalhöyük gibi medeniyetlerin bu bereketli topraklardaki varlığı, Anadolu insanının ne kadar ileri uygarlık yaşadığının kanıtıdır. Zamanımızdan 6 bin yıl önce, tekerlekli araba yapan, Orta Asya’da Uygur Türkleri, Taklamakan Çölü’nün 120 metre altında ve toplam 5 bin 100 kilometre uzunluğunda olan yeraltı su kanalları sistemi Karız (kar izi, su yolu) yapmışlar ve Turfan şehrini su getirmişler, turfanda sebze ve meyve üretmişlerdir. Bir mühendislik ve matematik harikası olan karızların yapımında kullanılan ölçme bilgisi; ıskalamadan yerin altında aliyman-yön verme ve kot yaşıma yöntemi, hala uzmanları ve görenleri heyecanlandırmaktadır. Turfan, Toksin, Hami, Kaşgar yanı sıra; Van ile Ahlat başta olmak üzere; Anadolunun 66 ilinde var olan ve çoğu kullanılmakta olan Karız-Kehriz Su Kanalları korunmalı ve iyileştirilmelidir. Belgeselini çektiğim “Uygur Karızları”, “Anadolu Karızları” ve “Anadolu Su Medeniyeti” gibi çalışmalarım, UNESCO-IHP Dünya Su Forumu toplantılarında gösterilmektedir…
Ayrıca; İbn Sina, Farabi gibi pek çok bilim adamı da bu topraklardan yetişmiştir. Pek çok Aksakal bilge kişiler, sultan, han ve komutanın yetiştiği yerlerin başında gelmektedir Ahlat…
Ahlat’ın zengin kültürel, tarihi ve alternatif turizm potansiyeli olan yerleri gelin birlikte gezelim…
Bu zengin mirası olan kadim kültürümüz, bu bereketli toprakları binlerce yıl önce yurt edinen atalarımız; Su başında durmuşlar, oraları yurt edinmişler ve suyun olmadığı yerlere de; çok uzaklardan, bir mühendislik harikası olan, tarihi su medeniyeti ve kolektif kamu iradesi ile; yerin altından (kehriz-karız) ve yerin üstünden (kemer-ark) ile yaşam ve tarım alanlarına su getirmişler. Ahlat’ta da, Urartu Döneminde yapılan, Arkını-Kulaksız Vadisi boyunca, su gözelerinden toplanan sular; değişik çapta pokland su künkleri yanı sıra; 40 cm genişliğinde ve 120 cm yüksekliğinde, 15 km uzunluğunda, kayalara oyularak yapılan Ahlat kehriz su kanalları içindeki suyun, kendi cazibesinde akacak şekilde yapılmıştır. Kulaksız Mahallesinde bulunan Kulaksız Kehriz sularından gelen, Sebil Üç Çeşmesi’nden gürül gürül su akmaktadır. Bu su, yaz aylarında bile soğuk, temiz ve hoş içimli bir su özelliğindedir.
Cami, hamam, çeşme, okul ve tarihi evlerin yanı sıra; limanda fener önünde gün batımı manzarası ve şehir parkını da mutlaka görmelisiniz. Kümbetleri, Kaya oyma-Mağara yaşam alanları, tarihi köprü ve şelale, toplu mezarlık alanları ve kentin içme suyunun bir kısmını besleyen Su Medeniyeti; başkenti Van (Tuşpa) olan, Urartular Dönemi’nde yapılmış Ahlat Kehrizi Su kanalları sisteminin, MÖ: 8.yy’da yapıldığı bilinmektedir. Başkenti Ahlat olan Selçuklular öncesi, sonrası ve bu güne dek, bu bereketli topraklarda medeniyet kuran pek çok uluslar; Selçuklu Sancağı’nda anlam bulan ve doğudan batıya uzanan; Çift başlı kartalın gölgesinde, kılıç ve kalemin destanını yazdılar. Bu destanın otağı ve ulu burcunda dalgalanan, al kan içinde, ay ve yıldızı öpen, bu kutsal vatan toprağı ve Türk ulusunun yeniden dirilişinin anıtı ve bir neslin çığlığıdır Ahlat…
Ahlat’ta bulunan ve bir anıt gibi yükselen Selçuklu mezar taşları üzerindeki yazılar ve anıt kümbetler; saklı Anadolu tarihinin bilinmeyen, o gizemli sayfalarını aralamaktadır. “Ey Türk, silkin ve özüne dön…” diye başlayan Bilge Kaan’ın ‘Orhun Kitabesi Anıtı, Göktürk Anıt mezar taşları, Anadolu’daki pek çok Türk gömütlüğünde bulunan abide mezar taşları birbirine benzemektedir.’
Ahlat’ta da; koç başlı mezar taşları, çift kartal ve çift ejderha başlı mezar taşları yaygındır. Ahlat’ta bulunan Selçuklu mezar taşlarının büyüklüğü, sayısı, kapladığı alan ve üzerindeki yazılar bakımından, dünyada eşsiz bir tarihi abide ve kaynak bulgular olarak, UNESCO tarafından da tescil edilmiştir. Bu somut ve soyut tarihi bulguları keşfeden, belgeleyen, koruyan ve tanıtımını yapan, emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.
Öncelikle, tıpkı adının anlamı gibi; “Ayrı ve üstün tutulan, seçkin kişi özeliğini gösteren ve bir Ahlat sevdalısı olan Belediye Başkanı A. Mümtaz Çoban’a çok şey borçluyuz” diyen Ahlatlılar için; “Ahlat, taşa yazılan bir destan ve bir Anadolu çığlığıdır!..”
Pek çok Aksakal Bilge önderler ve Yoleri Gezgin Dervişler ışığımız oldu. Binlerce yıllık kesintisiz devlet geleceğini sürdüren, Türk önderlerinin izinde; Ata Yurdu, Kutsal Anadolu topraklarından Emperyalist ülkeleri kovan, “Tam Bağımsız Türkiye!..” inancıyla, 20. yüzyılın başında, dünyada tüm mazlum uluslarının umudu ve esin kaynağı olan, çağın lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde; O’nun yüce ülküsü, heyecanı, cesareti, bileliği ve örnek insan olarak kararlı duruşu; Ötüken’den başlayan ve Anadolu’da var olan bu kutsal kültürel mirası merak edenler, yerli ve yabancı araştırmacılar ve gezginlerin; mutlaka gezip görmesi gerekli yerlerin başındadır Ahlat.
Folklorik zenginliği, doğal mutfak kültürü, organik tarım-modern ziraat üretimi; domates, ceviz, kayısı, elma, alıç, ahlat ve üzüm halkın önemli geçim ve gelir kaynağıdır. Büyük ve küçükbaş hayvancılık, dut ve Ahlat pekmezi, arıcılık, inci kefali, dağcılık, yürüyüş parkuru, plajları, sanat sokağında el sanatları, yüksek okul ve fakültesi, açık hava müzesi, konaklama ve yemekleri yanı sıra; konuksever halkı ile Doğu Anadolu coğrafyasının mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında gelmektedir Ahlat.
Ahlat’a ulaşmak çok kolay. Muş (daha yakın) ve Van Havalimanı yanı sıra; karayolu ile gelebilirsiniz. Ayrıca, tren ile Tayvan’a gelebilirsiniz. Tatvan-Ahlat arası 35 km’dir. Kışın zor koşullarında, Ahlat, alternatif dağ-kış turizmine uygundur. Güneş-kum-göl turizmi için, yaz aylarında Ahlat bir başka güzeldir. Van Gölü suyu tuzlu ve sodalı olduğu için, şifa kaynağıdır. Nemrut ve Süphan Dağı geziniz sonrası, Ahlat’ta mola vermeyi unutmayınız.
Kaval çalan, dağlarda ve ovalarda otlayan keçi-koyun sürülerinin, kepenekli çobanların ve irice çoban köpeklerin görsel manzarası harika. Ahlat; “Yaşamak ahlat ağacı gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine…” diyen; pek çok sevda öykülerine ve yitik zamanlarda, türküler kanamasın diye kalemini kılıç yapan, gönlü güvercinli ozanlara esin kaynağı olmaktadır…
Ahlat’ta, tarlalarda hasat zamanı, domates toplayan ve kayısı hasadı yapan emekçilerin telaşına tanık olmak, bir başka güzeldir. Ahlat her yönü ile doğru ve kamu yararına yapılacak yeni yatırımlar sonucu, alternatif turizmin cazibe merkezi olabilir…
Van Gölü batı kıyısında bulunan ve yeni yapılan; Ahlat Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Bakan Köşkleri’nden söz etmeyeceğim. Çünkü buralara yerli ve yabancı turistlerin girmesi ve fotoğraf çekmesi yasaktır.
Kadim Anadolu kültürünü yerinde görmeden, keşfetmeden ve belgelemeden; bu dünyadan göç etmeyiniz. Bize verilen tek nefeslik, şu ömür diliminde; sağlıklı ve huzurlu yaşayarak, dünya nimetlerini yerinde görüp, hayatı belgelememiz ve yalan-yanlış batı merkezli ve çağdışı bilgi kirliliğinden arınmamız için; doğru yoldan şaşmamalıyız. Tarihi eserlerimize sahip çıkıp, korumalıyız…
Ahlat’ta bulunan tarihi, kültürel, doğa, göl, dağ ve tüm turizim zenginliklerin yanı sıra; genel olarak Türk Dünyası aksakal bilge dervişleri ve özel olarakta Ahlat’ta, Türk Kültürünün ve medeniyetinin yaşatılması için; resmi ve sivil insiyatiflerin koordineli olarak, özveriyle uğraş verilmelidir.
Ahlat anıt mezar taşları yanı sıra; yaklaşık 15 km. uzunluğunda olan Urartu Kehriz-Karız Su Kanalları da görülmeye değer. Eğer bu kanallar onarılır ve bazı yerileri yeniden yapılırsa, hem kentin içme suyuna katkı sağlanır, hem de Alternatif Su Medeniyeti Turizmi bir değeri olanak yaşatılır…
Van Gölü kıyısında bulunan, Doğu Anadolu’nun Mümtaz Kenti Ahlat; Bitlis’e bağlı, güvenli, şirin bir tarih ve tarım kenti olarak; her türlü alternatif turizm potansiyeli olan, zengin bir mirasımızdır.
Bir Ahlat sevdalısı olan ve adı gibi; “seçkin, ayrı tutulan ve üstün özellikleri bulunan”; Belediye Başkanı A. Mümtaz Çoban’ın vatanı ve halkını seven heyecanı, dinamik ve çalışkanlığı için alkışlıyor Ahlat halkı. Başkan A. Mümtaz Çoban ile “Ahlat” hakkında yaptığım özel röportaj, ayrıca yayınlanacaktır…
Öte yandan; Ahlat Belediyesi Yazı İşleri Müdürü Nebi Alçiçek ve Başkanın konuksever ekibine teşekkür ederim. Ayrıca; ulaşım sağlayan-sürücü Emrah Taksici, Van Gölü Restoran çalışanları, Ahlat gezim sırasında bana rehberlik eden; Zabıta Ayvaz Hakverdioğlu, Ahlat Lisesi tarih öğretmeni Mahmut Akbaş, konuksever Meslek Yüksek Okulu Müdürü Harun Koçak, Müdür Yardımcısı İltar İğit’e ve bu gezimde bana destek olan herkese, konuksever Ahlat halkına, katkıları için teşekkür ediyorum.
Bir başka gezimde, dünyanın bilinmeyen yer ve kültürlerini keşfetmek, belgelemek, tanıtmak gerekiyor. İnsanlığın ortak kültürel ve doğal mirası olan doğal ve kültürel zenginlikleri koruma bilinci edinmemiz için yollardayım, yeniden…
Yolunuz ve bahtınız açık olsun!..