YÖNETENLER SAĞDUYULU OLMALI

İstanbul-Taksim’de yaşanan olaylarla ilgili açıklama yapan Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, "Yönetenler sağduyulu olmalı, sorunları şiddetle çözmeye çalışmamalı ve toplumun ortak tepkisine kayıtsız kalmamalıdır” dedi

TURİZMİN SESİ

Geçtiğimiz hafta Taksim Gezi Parkı’nda doğayı ve ağaçları korumak için başlayan barışçıl ve sivil eylem, emniyet mensuplarının aldığı emirle sabaha karşı biber gazıyla müdahale etmesi sonucu büyük bir toplumsal tepkiye dönüştü. Bu tepki zamanla tüm Türkiye’yi saran bir nitelik kazandı ve zaman zaman maalesef arzu etmediğimiz ve hepimizi üzen görüntüler oluştu.Baştan yapılması gereken, İstanbul’un en merkezi noktasında planlanan bir projeyi, başta tüm siyasi partilerin temsilcileri olmak üzere, ilgili tüm taraflarla konuşarak, uzlaşarak bir karara varmaktı.
 
Ancak bu yapılmadığı ve talepler yok sayıldığı için; emniyet mensupları orantısız bir kuvvetle demokratik bir eyleme müdahale ettiği için, olaylar maalesef bu noktaya geldi. Ben de Taksim Gezi Parkı’nda yaşanan sıkıntıyı bizzat orada gördüm ve yaşadım. Cumartesi günü polisin çekilerek Gezi Parkı’nın halka açılması olumlu olmuş ve tansiyonu bir nebze düşürmüştür. Ancak sonrasında olayları yatıştırmak yerine, yapılan yanlış açıklamalarla adeta yangına körükle gidilmiş, tepkiler daha da çoğalmıştır. Bu süreçte kamu malına zarar veren eylemler de yaşanmaktadır ve bunlar kesinlikle tasvip edilemez. 
 
Özellikle ülkeyi yönetenlerin, yaşanan olayları doğru algılaması, objektif bir gözle değerlendirmesi ve buna uygun hareket etmesi gerekiyor. Bu noktada, konuyu iki açıdan değerlendirmekte yarar görüyorum:Öncelikle, Taksim ve buna bağlı olarak ülkenin her tarafında gelişen tepkiler, bir siyasi parti örgütlenmesi değildir. Birbiriyle ilişkisi olmayan binlerce insanın ortak tepkisidir. İstanbul’da yaşayanlar, kentin tamamını ilgilendiren önemli projelerde söz sahibi olmak istiyorlar, dikkate alınmak istiyorlar. Kent yaşamının düzenlenmesi konusunda alınan kararlara müdahil olmak istiyorlar. Bu mesajın yönetenler tarafından doğru algılanması gerekir. 
 
Diğer yandan, geldiğimiz noktada, kimseyi dinlemeden, kimseyle konuşmadan, toplumla uzlaşmadan “ben yaptım oldu” mantığıyla hareket etmenin ne tür sonuçlar doğurabileceği de ortaya çıkmıştır. Toplum artık sadece Gezi Parkı konusunda değil, toplumsal yaşamın düzenlenmesine yönelik her konuda söz sahibi olmak istiyor. Bu açıkça ortadadır. 
 
O halde yapılması gereken, toplumu daha fazla gerecek, tansiyonu artıracak açıklamalar yerine, halkın sesine kulak vermek, sağduyulu davranmak ve toplumsal uzlaşmayı sağlamaya yönelik adımlar atmaktır. Halk, ülkeyi yönetenlerden bunu bekliyor. Bu nedenle, orantısız polis müdahalesinin de derhal durdurularak, emniyet mensuplarıyla yurttaşların karşı karşıya getirilmemesi, tansiyonun bir an önce düşürülmesi gereklidir. 
 
Daha fazla gecikmeden, toplumun sesine kulak verilmeli ve başta Taksim Gezi Parkı Projesi olmak üzere, bundan sonra toplumu ilgilendiren her konuda konuşarak, uzlaşarak karar alınacağı, kent insanının benimsemeyeceği projelerin dayatılmacı bir mantıkla uygulamaya konulmayacağı ve demokratik muhalefet gösterilerine karşı da orantısız güç kullanılmayacağı  ilan etmelidir. Unutulmamalıdır ki, bugün iktidarda olanlar yarın muhalefete düştüklerinde kendilerine nasıl davranılmasını istiyorlarsa, kendileri de öyle davranmalıdır.