VİZESİZ HAREKET İÇİN ÇAĞRIDA BULUNDU

Türkiye ,AB üyesi devletlere ve Avrupa komisyonu'naTürk vatandaşlarının vizesiz seyahat edebilmeleri için harekete geçme çağrısında bulundu

TURİZMİN SESİ


HABER MERKEZİ-Türk vatandaşlarına uygulanan Schengen vize rejimi, AB'ye katılım süreci bakımından olmazsa olmaz nitelikteki toplumlararası kaynaşmaya engel olduğundan, Türk halkı ve AB halkları arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesinin önünde bir engel teşkil etmektedir. Vize şartı, Türkiye'deki sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin yanı sıra gençlerin AB fonlarından ve projelerinden faydalanabilmeleri açısından engel oluşturmaktadır. Uzun ve külfetli vize prosedürleri, Türk iş adamlarının Gümrük Birliği çerçevesinde yararlanmaları gereken adil rekabet ortamına zarar vermektedir. Son on yılda Türkiye'de yaşanan kayda değer ekonomik büyüme, AB'nin hâlihazırda uyguladığı vize rejiminin anlamsız hale geldiğini göstermektedir. Vize uygulaması kaldırıldığı takdirde, ekonomik kriz içinde bulunan AB üyesi devletlerin, Türk vatandaşlarının ticari, kültürel, eğitsel, turistik vs. amaçlarla yapacakları ziyaretlerden fayda sağlayacakları açıktır.

AB ile üyelik müzakerelerini sürdüren Türkiye'nin, Birlik ile ilişkileri ortaklık ilişkisi çerçevesinde uzun bir geçmişe dayanmaktadır. Türkiye, ortaklık statüsünden kaynaklanan pek çok hakka sahiptir. 1973 yılında yürürlüğe giren Katma Protokol'ün 41/1. maddesi, akit tarafların iş kurma hakkı ve hizmetlerin serbest dolaşımına yeni kısıtlamalar getirmelerini yasaklamaktadır. Söz konusu “standstill hükmü” uyarınca, Katma Protokol'ün yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla vize uygulamasının olmadığı üye devletlerde, daha sonra Türk vatandaşlarına böyle bir uygulamanın getirilmesi yasaklanmıştır. Bu yorum, Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın 19 Şubat 2009 tarihli Soysal Kararında getirilmiştir.

Son zamanlarda, bazı AB üyesi devletlerin mahkemeleri Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın içtihadına dayanarak, Türk vatandaşlarına vize serbestisi tanıyan kararlar vermeye başlamışlardır. Başta Hannover ve Münih mahkemeleri gibi Alman mahkemeleri, Türk vatandaşlarının Almanya'ya hizmet sunma ya da hizmet alma amacıyla vizesiz seyahat edebilecekleri yönünde karar vermiştir. Dolayısıyla, Alman mahkemelerine göre, Türk vatandaşları turistik amaçla Almanya'ya vizesiz seyahat edebilmelidir.

Benzer diğer bir karar, Hollanda Haarlem Mahkemesinin, Türk vatandaşlarının hizmet sunma ve iş kurma amacıyla Hollanda'ya vizesiz seyahat etme haklarının bulunduğu yönünde 14 Şubat 2011 tarihinde verdiği karardır. Bu karar, Hollanda hükümeti tarafından Hollanda Danıştayı nezdinde temyiz edilmiştir. Hollanda Danıştayı, 14 Mart 2012 tarihinde, Haarlem Mahkemesinin yorum ve kararının hukuka uygun olduğuna karar vermiştir. Buna göre, Hollanda, 1 Ocak 1973 tarihinde Türk vatandaşlarının 3 ayı geçmeyen kalışlarında vize uygulamamaktaydı. Böyle bir vize uygulaması, ancak 1982 tarihli Yabancılar Kanununun uygulama rehberiyle getirilmişti.

Hollanda Danıştayı ayrıca, Ankara Anlaşması'nın 9. maddesinde yer alan uyrukluktan kaynaklanan nedenlerle yapılan her türlü ayrımcılığın yasaklanması hükmünün, Katma Protokol'ün 41/1. maddesindeki “standstill hükmü” ile bağlantılı olarak yorumlanması gerektiğinin altını çizmiştir. Dolayısıyla, Türk vatandaşlarına AB vatandaşlarından farklı muamelede bulunulması, Türk vatandaşlarının serbest dolaşımdan tam olarak faydalanmıyor olmaları gerekçesine dayandırılamaz. Sonuç olarak, Hollanda Danıştay'ına göre, Türk vatandaşlarının iş kurma amaçlı seyahatlerinde vize şartının aranması, Ankara Anlaşması'nın 9. maddesinde yer alan ayrımcılığın yasaklanması hükmüne aykırı kabul edilmelidir.

AB üyesi devletlere, hukukun üstünlüğü ilkesi uyarınca, kesin surette ve gecikmeksizin Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın ve ulusal mahkemelerinin kararlarına uygun şekilde hareket etmeleri yönünde çağrıda bulunuyoruz. Avrupa mahkemelerinin hukukun üstünlüğü ilkesini ve ahde vefa ilkesini gözettiğini görmek memnuniyet vericidir. AB hükümetleri de benzer şekilde hareket ederek, söz konusu mahkeme kararlarına uymak için gerekli değişiklikleri yapmalıdır.

AB'nin kurucu antlaşmalarının koruyucusu olan Avrupa Komisyonu'nu, üye devletlerin Katma Protokol'ü yürürlüğe koydukları tarih itibarıyla, iç hukukları ve uluslararası yükümlülükleri bakımından geçerli olan yasal rejimlerini netleştirmelerini sağlamak için kendi inisiyatifiyle harekete geçmeye, Hollanda mahkemesinin son kararları ışığında aynı soruyu üye devletlere bir kez daha yöneltmeye ve bu bulgular temelinde uygun adımı atmaya davet ediyoruz.