TURİZME FARKLI BAKIŞ

İstanbul - Turizm Gazeteci ve Yazarları Derneği Başkanı, Kerem Köfteoğlu ile “Turizme farklı bir bakış : Turizm Yazarlığı” üzerine bir söyleşi yapma fırsatı bulduk.

TURİZMİN SESİ


Kerem Bey, turizm üzerine başarılı bir yönetici olmakla birlikte, sektörde uzun süredir turizm yazarı olarak yer almaktadır. Yaklaşık bir saat süren ve adeta zirve niteliğindeki söyleşimizin detayları; Bulut Bağcı: Kerem Bey bize yani ''Genç Turizmciler'' e biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

Kerem Köfteoğlu: 1963 yılında Mardin'de doğdum. İlk ve ortaöğretimimi İstanbul'da tamamladım. Ailemin maddi durumundan dolayı üniversiteye gidemedim. Daha sonra vatani görevimi tamamladım ve ardından dil öğrenmek amacıyla İngiltere'ye gittim. İngiltere dönüşü gazetecilik yapmak istedim ve ekonomi ağırlıklı yayınlanan ''Dünya'' gazetesinin reklam bölümünde çalışmaya başladım.

Reklam bölümünde yaklaşık 1 yıl çalıştıktan sonra, reklam bölümünün bana göre olmadığının farkına vardım. Ben altına imzamı atacağım haberlerimin olmasını istiyordum. Durum böyle olunca gazetenin kurucusu rahmetli Nezih Demirkent'e durumu izah ettim ve bulunduğum mevkide ne kendime ve gazeteye bir faydamın dokunmadığını söyledim. Bana 'hangi bölüme geçmek istiyorsun' diye sorunca o güne kadar aklımda hiç bulunmayan ''borsa'' bölümünde çalışmak istediğimi ilettim kendisine. Borsa hakkında hiç bilgim olmamasına rağmen muazzam bir özgüvene sahiptim. Bir arkadaşımın yardımıyla borsa hakkında bilgiler edinmeye başladım.


O zamanlar Karaköy'de bulunan ve 'tahta' sisteminde çalışan borsada neler olup bittiğini ben haber olarak ''Dünya'' gazetesine geçiyordum. Bu borsa muhabirliğim 1996 yılına kadar devam etti. Daha sonra Hürriyet gazetesinin haftalık ''Ekonomist'' dergisine geçtim. Burada birkaç ay borsa muhabirliği yaptıktan sonra sürekli aynı haberler yapıyor olmaktan dolayı borsa muhabirliğinden derginin haber merkezine geçtim. Burada daha çok ''Turizm'' ve ''Bilişim'' haberleri yapmaya başladım. Zaten kısa bir süre sonra derginin ''Turizm'' ve ''Bilişim'' haberleri editörü oldum. O günlerde hiç kimsenin aklının ucundan bile geçirmediği sayısız turizm haberine imza attım. Bu haberlerden dolayı da 2 önemli ödül aldım.

Ekonomist'ten sonra Sabah Grubu'nun ekonomi dergisi olan ''Para'' dergisine geçtim. Burada da aynı şekilde ''Turizm'' ve ''Bilişim'' editörü olarak çalıştım. Halen TUYED' deki 3. dönem dernek başkanlığımı yapıyorum. DPT (Devlet Planlama Teşkilatı)'nın hazırladığı ve 2007–2012 yıllarını kapsayan 5 yıllık kalkınma planının ''Turizm'' komisyonu üyesiyim. İngilizce ve Arapça biliyorum ve bir oğlum var.

Cem Eldemir: Turizm yazarlığı konusunda son derece başarılı bir yazarsınız. Sektörde yazarlığı nasıl konumlandırıyorsunuz? Diğer ülkelerde durum nasıl ve kısaca bir karşılaştırma yapabilir misiniz?

Kerem Köfteoğlu : Turizm yazarlığı konusunda en iyi örnek İngiltere'dir. İngiltere'de bir turizm yazarının yazdığı yazı son derece önemlidir ve insanlar için yol göstericidir. Türkiye'de henüz böyle bir şeyi tam olarak göremedik ama önümüzdeki yıllarda göreceğimizi umuyorum. İngiltere'de turizm yazan insanlar gazeteci veya davetli olarak değil de normal bir turist olarak bir restorana gider veya bir acenteyle seyahat eder ve oradaki gördüklerini bir gazeteci gözüyle, halkın yararına olacak şekilde kaleme alırlar. Türkiye'de şu an itibariyle bunu yapmaya kalksanız büyük bir sorunla karşılaşırsınız, çünkü Türkiye'deki çoğu gazete ilanlara bağlı durumda.

Gazeteler acentalardan gelecek ilanlar kesilir diye acenta veya otelle ilgili olumsuz bir haberi yayınlamazlar. Çok kaliteli bir turizm yazarımız olsa bile bu şartlar altında gazetelerde yazısının birebir olarak çıkacağını şu an için zor görüyorum. Ama bu önümüzdeki yıllarda değişecek. Kısacası turizm yazarlığı Avrupa'da çok saygın bir kurum. Tatile çıkacak insanlar turizm yazarlarını birer turizm danışmanı olarak görür. Onların objektif bir gözle yazdıkları yazıları okuyarak kendilerine bir yol çizerler.

Bulut Bağcı : Bir turizm yazarı olarak, hayatını yazarlığa yönlendirmeyi planlayan arkadaşlarımıza ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?

Kerem Köfteoğlu : Bu konuyu sizlere, benim yaptığım bir hatayı anlatarak açıklayayım. ''Dünya'' gazetesine ilk girdiğim yıllarda hergün köşe yazısı yazan rahmetli ''Fasih İnal'' ağabeyimiz vardı. Tekstil konusunda çok donanımlıydı. Ben de birçok gencen yaptığı gibi, biraz da yaşına vererek Fasih ağabeyi kendi gözümde küçümsedim. Bir gün bir metin yazmam gerekti, fakat epey uğraşmama rağmen bir türlü yazamadım 2-3 paragraflık metni. Sonra Fasih ağabey durumu fark etmiş ve beni yanına çağırdı. “Al oğlum kalemi” dedi ve o söyledi ben yazdım ve gittim o metni daktiloyla temize çektim.

Sonra biraz duraksadım ve kendi kendime dedim ki “ben 2 paragraflık bir metni bile doğru dürüst yazamazken, Fasih abi her gün bir köşe yazıyazıyor ve ben onu eleştiriyorum”. Onu eleştirme hakkına sahip olmadığımı fark ettim. O gün bu gündür bir hayat felsefesi edindim. Eğer karşındaki bir kişiyi eleştireceksen öncelikle o kişiyi aşman lazım, ondan daha iyi bir seviyede ve çok üretmen lazım!


Bunun aksi durumlarda karşımdaki kişiye karşı kesinlikle eleştiri hakkımın olmadığını öğrendim. Buradan yazar olmayı düşünen öğrenci arkadaşlara şu mesajı vereyim. Her zaman meraklı olsunlar, araştırma yapsınlar, kafalarını yorsunlar araştırdıkları şeylere, emek versinler, sadece kendi yaşadığı bölgeye takılıp kalmasınlar aynı zamanda dünyada olup bitenlere de baksınlar. Şimdi bakıyorum da artık tez hazırlayan web sayfaları bile var. Bu belki o an için geçici bir çözümdür ama aslında kendimizi kandırmanın ta kendisidir. Genç arkadaşlara önerim, mutlaka emek versinler yaptıkları işlere ve bol bol araştırma yapsınlar.

Cem Eldemir : Kerem Bey, ''turizmde kalite'' konusunda ülkemizi ele alırsak ne gibi sonuçlara varabiliriz?

Kerem Köfteoğlu : Turizmde kalite konusu denince size kaliteyi çok farklı bir şekilde açıklamak istiyorum. Turizm öğrencilerine hep öğretilir bilirsiniz, 'turizm sektöründe çalışmaya başladınız artık, sahnedesiniz ve gülümseyin' diye söyler dururlar. O öğrenciler X otelinde işe başlarlar. Bu tesiste çocuklar insanlık dışı şartlar altında barındırılıp, aşırı yoğun çalıştırılırlar. Yeni oldukları için bu duruma ses çıkaramazlar ama ilk deneyimlerinde turizme ilişkin içlerinde birşeyler kırılmaya başlar. Düşünün bir, ben böyle kötü ve izbe bir yerde yatıp kalkacağım, günde 10-12 saat çalışacağım ve sonrada turiste güler yüz göstererip onu memnun edeceğim. Yok böyle bir şey arkadaşlar!


Bu durum eşyanın tabiatına aykırıdır. Bir insan mutlu değilse, onun başkasını mutlu etmesi imkansızdır. Dolayısıyla kaliteyi yakalamak isteyenler, öncelikle çalıştıracakları arkadaşlara iyi bir barınma ortamı sunup, dünyaca kabul görmüş çalışma süresine uymalı. Bakınız ''Ritz Carlton'' un çalışanlarına öğrettiği bir felsefe vardır. Çalışanlarına 'Siz, hanımefendilere ve beyefendilere hizmet eden hanımefendiler ve beyefendilersiniz'' diye öğretiyor. Olaya bu açıdan bakarsak, gerçekten müşteri ve çalışan arasında bir fark görünmüyor.

Ama bu felsefeyi lafta bırakmamak, altını doldurmak gerekir. Bu da ancak çalışanlara iyi bir ortam sunarak, hak ettiği olanakları ve maaşı vererek olabilir. İşte o zaman istediğin kaliteyi yakalarsın, müşterilerinin memnuniyetini kazanırsın. Uzun lafın kısası, kaliteyi elde etmek için, öncelikle çalıştırdığımız elemanların her anlamda kalitesini yüksek tutmak gerekir. Bu arada ''herşey dahil'' sistemini her sınıftaki otellerin kullanmasını sakıncalı buluyorum. 3 yıldızlı bir otelin, bir pansiyonun, hatta daha da ileri giderek söylersem, bir bölgemizin bunu yapması gerekmiyor. Burada bir yanlışlık var işte. Konuştuğum bazı otelciler, herşey dahil sisteminin elemanlarına servis yapmayı unutturdurduğundan şikayetçi.

Çünkü ''herşey dahil'' sistemde self-servis olduğundan fazla eleman çalıştırmaya gerek duyulmuyor. Bu da otellerimizde büyük sıkıntılara sebebiyet verebilecek bir durum aslında. Son önemli bir ekleme daha yapayım bu konu hakkında. Dünyada, adına ''Lejyoner'' hastalığı denilen bir hastalık var. Bu ''Lejyoner'' hastalığı tamamıyla yemeklerdeki bakterilerden insanlara bulaşır ve turizm sektöründe karşılaşılabilecek muhtemel sorunlardan biridir. Türkiye'de kendini kanıtlamış otellerin dışında bu soruna dikkat etmeyen bir çok otelin olduğunu biliyorum. 2009 yılında bu konuda bir-iki sorun yaşarsak, düzeltmek için çok çaba sarfetmemiz gerekecek.

Bulut Bağcı : TUYED Başkanı ve alanında son derece başarılı bir yazar olarak, sektörde yeni bir gençlik oluşumu olan ''Genç Turizmciler'' i nasıl değerlendiriyorsunuz ve arkadaşlarımıza yani biz ''Genç Turizmciler'' e öneri ve tavsiyeleriniz nelerdir?

Kerem Köfteoğlu : Türkiye'de turizmin her alanında birilerinin örgütlenmesi, birilerinin ortaya çıkması gerçekten çok güzel bir şey. ''Genç Turizmciler'' örneğinde hareketle, dünyaya baktığımızda sizin örgütlenmenize benzer örgütlenmeler olduğunu görüyoruz. Bu örgütlerle temasa geçip onları Türkiye'ye TUYED veya başka bir kurumun davet etmesiyle, sizin gibi örgütlerin davet etmesi çok farklı etki yaratır. Yurtdışındaki size benzer yapılardaki örgütlerle temasa geçtiğinizde, her şeyden önce onlarla eşit seyivede bir örgüt kontak kurduğundan bunu daha da önemseyecekler.

Bu açıdan sizler gerçekten önemli bir açığı kapatıyorsunuz. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum. Bu arada dikkat etmemiz gereken bir konu var. Bizim bazı kurumlara yönelttiğimiz bir eleştiri var. Bazı dernekler kuruluyor ve bunlar salt 'tabela' derneği olarak kalıyor. Dedikodu dışında, bir etkinlikleri olmuyor, ne bir rapor ne bir araştırma üretmiyorlar. Sizde böyle bir tehlike görmemekle beraber, kuruluş sonrası iş üretme konusundaki ikinci adımları da attığınızı görüyoruz. Dünyanın diğer ülkelerindeki sizin gibi oluşumlarla irtibata geçip, onlarla iletişim kurmanızda yarar var.

Dünya gençlerine ülkemizin tanıtımını sizler yapacaksınız. Türkiye'ye yeni kongreler ve etkinlikler getirebileceğinize inanıyorum ki zaten 2009 Haziran'da yapılacak olan ''Genç Turizmciler Zirvesi'' de doğru yolda olduğunuzun göstergesi. Önerilere gelirsek öncelikle merak etmelisiniz. Merak ettikçe öğrenme isteğiniz de bir o kadar artacaktır. İkincisi ise dünyada olup bitenlere bakın. Olaylara başkalarının bakmadığı farklı açılardan bakmaya çalışın.

Gençlere her zaman şunu söylemişimdir; sıra dışı şeyleri düşünmekten korkmayın. Ama bu sıra dışı şeyleri sadece düşünmekle kalmayın. Arada bir gerçek gücünüzün farkına varıp düşündüklerinizin kaçını yapabileceğinizi de tartın. Adım adım gidin ki başarı şansınız artsın. Aynı anda 5–6 projeye başlamayın. Eğer gerçekleştiremezseniz bu sizi 'başaramadım' noktasına götürür, karamsarlığa kapılırsınız. Bir de etkinliklerinizi mutlaka duyurulması gereken kesimlere duyurun. Herkesi haberdar edin.

Ama bunu yaparken de sakın kendinize ''Türkiye turizmini kurtaracak tek kuruluş biziz.'' gibi çok büyük misyonlar yüklemeyin. O misyonun altında ezilebilirsiniz. Önce başladığınız işi bitirin ki insanlar ''Genç Turizmciler'' gerçekten başardı deyip size güvenmeye başlasın. Aksi takdirde size inanan ve sizinle hareket etmek isteyenlerin sayısı düşer. Bu hatalara düşmeyeceğinize olan inancımla 'Yolunuz Açık Olsun' diyorum...