TURİZMDE PARLAK LAFLAR MODASI

Turizmle ilgili toplantılarda birileri tarafından dile getirilen, bazılarının da olur olmaz yerlerde kullandığı parlak laflar ortalıkta dolaşıyor

TURİZMİN SESİ


Bu aralar turizmle ilgili toplantılarda birileri tarafından dile getirilen, bazılarının da olur olmaz yerlerde kullandığı parlak laflar ortalıkta dolaşıyor. Bu duruma özellikle Anadolu'da Kalkınma Ajansları'nın turizmle ilgili düzenlediği toplantılarda sıklıkla rastlıyoruz. Bizce bu iş; Kalkınma Ajansları'ndan değil, onlara 'akıl' verenlerin işgüzarlığından kaynaklanıyor.

Hele de akıl verenin Avrupa'daki bazı 'ünlü' konuşmacılarla da irtibatı varsa, yapılacak turizm toplantısının başlığı “İnovasyon' gibi parlak laflarla süsleniveriyor. Akıl verene uyan yerel yetkililer de başına “İnovasyon' veya benzer bir parlak sözcük konan toplantıda konuşmak üzere yabancı “assolistlerin” yanı sıra, birkaç Türk konuşmacıyı da “uvertür” niyetine davet ediyor. Toplantıyı önyargılı değil, objektif izleyenler ise adı moda sözcüklerden biri olarak belirlenen bu toplantılarda çoğu kez, o parlak başlığın içerikle bağdaşmadığına tanık oluyor.

Yabancı “assolistler” sahneye çıkıp konuşuyor. Söyledikleri de Türk “uvertürlerin” yıllar önce dile getirdiği lafları sadece parlak ve moda bir başlıkla süslemekten öteye geçmiyor. Kimse daha önce Türk “uvertürlerin” bu sözleri söylemiş veya yazmış olduklarını aklına bile getiremiyor.

Oysa, yıllar içinde birçok badireyi atlatıp, gemilerini kıyıya oturtmadan yüzdüren Türk turizminin profesyonellerinin bilgi birikimini artık dünya kabul ediyor. Şöyle ki, Dünya Turizm Örgütü'nün kapısını çalıp 'Turizmde bir hamle yapacağız. Bize ne öneriyorsunuz?' diye soranlara 'Türkiye'ye gidin. Türk turizmini case study (vaka incelemesi) olarak inceleyin' önerisi yapılıyor.

Boşuna “Peygamber ülkesinde sevilmez” diye dememişler. Türk turizminin kilometre taşlarını oluşturan profesyonellerin yıllar önce dile getirdiklerini, yabancı “assolistler” parlak ve moda bir başlıkla anlatınca bu kez kıymete biniyor. Demek ki işin sırrı bunların yabancı “assolistin” ağzından çıkmasında yatıyormuş…

Ülkemizde yaşanan yabancı hayranlığından dolayı, sahnede konuşan “Ahmet, Mehmet” ne diyor, konuşmasının içeriği ne? Bunlara bakan yok! Tam tersine 'Adam sende, konuşan bizim Ahmet-Mehmet işte!' diye yorumlar yapılıyor. Ama sahneye “John” veya “Hans” çıkınca işin rengi değişiyor. Bu kez olanların ağzından çıkan sözlere 'Bunlarda mutlaka bir hikmet vardır' gözüyle bakılıyor.

John ve Hans içinde “hikmet” dolu sözleri sarf ettiği için konuşma ücretleri alınlarının teri soğumadan ödeniyor. “Hikmetli” sözler için para ödenmesinde en ufak bir tereddüt yaşamayan yerel yetkililer, verdiği beyin emeği için konuşma bedeli istemesi durumunda Ahmet-Mehmet'in yüzüne sanki “büyük bir ayıp etmiş” gibi hayretle bakıyor… Dünyada yedinci sırada oturan Türk turizminin, Anadolu'nun henüz tam anlamıyla ele alınmayan potansiyelinin de devreye girmesiyle ilk üçü zorlayacağı bir gerçek. Turizmin bu noktaya birbirinden değerli, Ahmet-Mehmet'lerden oluşan profesyoneller sayesinde geldiğini kimse yadsıyamaz.

Yeni bir hamleye hazırlanan turizmde artık parlak, içi boş lafları bir kenara bırakalım. Dışarıdan öğrenmemiz gereken varsa, bunu yabancı hayranlığına düşmeden yapalım. Toplantı başlıklarının altını doldurup, bölgemizin turizm kalkınmasına katkı sunan yerli profesyonellerin de hakkını verelim. İşte o zaman turizmde başarıyı yakalayıp, bunu kalıcı hale getirmenin adres ve yolunu tutmuş oluruz