TURİZMİN SESİ
Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TTYD) tarafından hazırlanan ve Türkiye ekonomisinde önemli rol oynayan turizm sektörünün dönüşüm senaryolarını ele alan “Turizmde Dönüşüm Senaryoları Raporu” TÜSİAD işbirliğiyle, 6 Ocak 2020 tarihinde, Conrad İstanbul Bosphorus’da kamuoyu ile paylaşıldı. TTYD Başkanı Oya Narin; “TTYD ve TÜSİAD tarafından düzenlenen “Turizmde Dönüşüm Senaryoları” rapor tanıtım etkinliğine hoş geldiniz. Sizleri şahsım ve TTYD Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum. Değerli konuklar bugün bizleri çok heyecanlandıran, sektöre olan inancımızı ve sektörden olan beklentilerimizi güçlendirecek, son dönemlerde sektör için gerçekleştirilmiş başarılı çalışmaları da tamamlayıcı bir niteliği olan önemli bir rapor olan “Turizmde Dönüşüm Raporu”nu kamuoyu ile paylaşmak üzere bir araya geldik.
Göreve geldiğimiz günden bu yana Yönetim Kurulu üyelerimizin ortak irade ve eğilimi ile ülke turizminin yapısal bir dönüşüme ihtiyacı olduğu yönünde bir durum belirledik. Ancak özellikle 2015 - 2016 yılları arasında gerçekleşen sektör daralmasıyla birlikte daha net olarak ortaya çıkan yapısal dönüşüm ihtiyacı bizleri yeni bir arayışa doğru itmiştir. Önümüzdeki 30 yılımızın nasıl olması, önümüzdeki 30 yılda sektörümüzün kendi salınımı içerisinde giderse ne olacağı, neler yapmamız gerektiği ve işte bundan hareketle 30 yıla yön verecek bir rapor hazırlığına giriştik. Turizmin hangi dönüşüm politikaları ile 21.YY’a hazırlanması gerektiği, ülkemizin süratle kalkınmasında nasıl destek sağlayacağı konularını çalışmak için bir zemine, bir çıkış noktasına ihtiyaç olduğunu düşündük. Bugün ki toplantımızda turizm dönüşüm eksenlerini ve ilgili senaryoları birlikte tartışacağız ve elbette bu tartışma burada bitmeyecek. Daha da ileri senaryolarla, daha farklı senaryolarla turizm sektörümüzün potansiyeli daha da net anlaşılacaktır ve tartışılacaktır” diyerek sözlerine başladı.
MOBİLİTE KÜRESELLEŞMEYİ, KÜRESELLEŞME İSE MOBİLİTE EKOSİSTEMİNİ GÜÇLENDİRMEKTEDİR
Turizm dönüşümünü zorunlu kılan, kaçınılmaz kılan ve aslında bu çalışmanın gerçekleşmesine vesile olan gelişmelerden ve şartlardan bahsetmek istiyorum. İçinde bulunduğumuz dönemde turizm gelirleri ülkelerin ekonomik büyümelerinden daha hızlı büyümektedir. Bu büyümenin arkasında Dünyada orta sınıfın gelişmesi ve refahının artması, iletişim, etkileşim ve ulaşımın hızla gelişmesi ve yaygınlaşması, bölgeler arası gelir dağılımının düzelmesi yatmaktadır. Bugünlerde siyasi eksende tartışılır bir konu olarak gözükse de küreselleşme adına aslında turizmi de içine alan yeni dünya düzeninin sürükleyici gücüdür. Mobilite küreselleşmeyi, küreselleşme ise mobilite ekosistemini güçlendirmektedir.
DİJİTAL DÖNÜŞÜM TURİSTİN BEKLENTİSİNE, TURİZM HİZMETİNİ DE ARTIK BİREY TEMELLİ BİR YAPIYA TAŞIDI
21.YY’ın bireyi kendini yeni keşfetmiş, her türlü yenilik kimliğinin üzerinde kendini konumlandırmış ve bu yapısına uygun deneyim ve etkileşim arayışına girmiştir. Dijital dönüşüm olgusu tüm iktisadi yapıyı ve iktisadi kavramları değiştirirken turizmde bu dönüşümden payını aldı. Bugün dijital dönüşümün sağladığı boyutta turistin beklentisine, turizm hizmetini de artık birey temelli bir yapıya taşıdı. Artık bir bölgenin, bir ülkenin turistine göre düzenlenmiş bir hizmetten bahsetmiyoruz. Tek tek bireylerin talebiyle şekillenmiş büyük veri temelli bir hizmetten bahsediyoruz. Bireylere olağanüstü seçim kolaylığı veren hızlı ve serbest bir pazarlama içinde sektörümüze yön vermiş durumda.
Diğer yandan dünya turizmi faaliyetinin çok önemli bir kısmını gerçekleştirdiği Akdeniz çanağındaki rekabet yükseliyor. Türkiye’nin son 35 yılda gerçekleştirdiği çıkışı sağlayan benzer politikaları başka ülkelerde geliştirmekte ve nitelikli ürün destinasyonları onlarda devreye alıyorlar. Turizm sektörümüz diğer sektörlere oranla tarihi rekabet gücü avantajına sahiptir. Ancak sektörümüz yabancı ziyaretçi hareketinin büyük kısmını teşkil eden küresel rekabet ile mücadele etmek durumundadır. Yeni turizm trendlerini içselleştirmek durumundadır. Bu rekabetin gelecek 20 yılda daha belirgin bir hale geleceği bilincindeyiz. Bu çerçevede turizm ülke sathında 12 aya yayılmalı ve kişi başı harcamanın sürdürülebilir bir şekilde artması için sadece aktivite çeşitlendirmesi ve ilave tesis yatırımlarıyla sağlamak mümkün olmayacak.
TURİZM 12 AYA YAYILMALI
Türkiye turizmi Avrupa’daki rakipleri olan İspanya, İtalya ve Fransa ile karşılaştırıldığında tanıtım, bilinirlik, fiziksel ve geleneksel konularda önemli farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Bu farkların incelenmesi sonucunda rakip destinasyonlardaki planlama ve tanıtımın daha kapsamlı tutularak sadece deniz, güneş değil, kültür, yeme-içme, tarım, sanat, 3.yaş turizmi, rezidans turizmi gibi değişik başlıkları gözeten yaklaşımların izlendiği ve buna göre ülkelerin her bir bölgesinin 12 ay boyunca turizm gelirlerinden faydalanabilir hale getirildiği görülmektedir.
KONAKLAMA TESİSLERİNE GİRİŞ YAPAN 31 MİLYONDAN FAZLA YABANCI ZİYARETÇİNİN %48’İ ANTALYA, %25’İ İSTANBUL, %27’Sİ MUĞLA, AYDIN VE KAPADOKYA’DA
2018 yılı rakamları itibariyle ülkemizi ziyaret eden 46 milyon ziyaretçiden 39,5 milyonu yabancı ziyaretçi iken, bunların 31 milyonu konaklama tesislerine giriş yapmıştır. Bu ziyaretçilerin toplam geceleme sayısı 112 milyonun üzerindedir. Konaklama tesislerine giriş yapan 31 milyondan fazla yabancı ziyaretçinin %48’i Antalya, %25’i İstanbul ve geri kalan %27’si ise Muğla, Aydın ve Kapadokya’nın bulunduğu diğer destinasyonlara dağılmaktadır.
112 MİLYON YABANCI ZİYARETÇİ GECELEMESİNİN %63’Ü ANTALYA’DA GERÇEKLEŞMEKTEDİR
Geceleme tarafında ise, resort ziyaretçilerin uzun süre kalışlarından dolayı durum Antalya lehine daha da değişmekte, 112 milyon yabancı ziyaretçi gecelemesinin %63’ü Antalya’da gerçekleşmektedir. İstanbul ve Antalya bir araya geldiğinde ise, toplam gecelemelerin %80’inden daha fazlasını ifade etmektedir. 2019 yılı ilk 10 aylık verileri de 2018 yılı sonu itibariyle oluşmuş trendi teyit ediyor.
UZUN DÖNEMLİ KONAKLAMA İMKÂNI VEREN TESİSLER TÜR İTİBARİYLE YOK DENECEK KADAR AZ
Ülkemizde Bakanlık belgeli ve Belediye belgeli olmak üzere konaklama sektöründe ikili yapıya ilaveten Turizm İşletme Belgeli tesis sayılarının türler arası dağılımına bakıldığında ilk anda dengeli bir dağılım olduğu izlenimi edinilmekteyse de eksen listeyi takip eden markalı şekilde işletip, uzun dönemli konaklama imkânı veren tesislerin tür itibariyle yok denecek kadar az olduğu görülmektedir.
KONAKLAMA SEKTÖRÜ TURİZM REZİDANSLARI KONUTLARI İLE DESTEKLENMELİ
Ayrıca ve en önemlisi ülkemizdeki turizm belgeli yatak kapasitesinin %54’ü 5 yıldızlı tesislere yığılmış vaziyettedir. Rakiplerimizden İspanya’da ise, 5 yıldızlı otellerin toplam kapasiteye oranı %5 mertebesindeyken %25 kapasitede turizm rezidanslarına yayılarak uzun kalış süreleri sağlanmakta, ayrıca turizm konutlarına olan ilgiyi arttıran bir altyapı oluşturmaktadır. Benzer yapıyla Fransa’da 5 yıldızlı otellerin toplam yatak kapasitesinin oranı %4 civarındadır. Yani yatak kapasitesinin tür ve sınıflar arasındaki dengesi sağlanmadığı, dönüşümsel politikalar geliştirilmediği takdirde uzun süre böyle kavgaya devam edecek, özellikle kıyı bölgelerinde yığılma ve turist konsantrasyonu değişmeyeceği gibi rakip ülkelerin ulaştığı hedeflediğimiz fiyat artışlarını gerçekleştirmede zorlanacağız. Bu noktada İspanya, İtalya ve Fransa gibi ülkelerle karşılaştırma yapılarak konaklama sektörünün bu bölgelerde nasıl biçimlendirilip incelenmesinde raporumuzda da detaylı görebileceğiniz gibi irdelenmesi ve uzun kalış sürelerini tetikleyici bir konaklama yapısının yanı sıra turizm rezidansları konutları ile desteklenmesi dönüşüm planının başlıklarından biri olduğunu düşünüyoruz.
3, 4 VE 5 YILDIZ KAPASİTE DAĞILIMI YENİDEN ELE ALINMALI
Ayrıca 3, 4 ve 5 yıldız kapasite dağılımının yeniden ele alınması ve düzenlemenin dönüşümün öncelikli konularından bir tanesi olması gerektiğini görüyoruz. Türk dil yarası olarak bilinen yabancı ve ziyaretçi gözünde algısında Fransızlara eşdeğer olan doğal güzellikleri sunan Akdeniz ve Ege Bölgelerimizin planlanmış bazı menzil planlarının haricinde ulusal bir master plana dayalı olmaması yapılan planlamaların gerek tesisleşme için duyulan acil ihtiyaç, gerekse yatırımların iştahı dolayısıyla konaklama tesisi inşası yönünde gerçekleşmiştir.
TURİZM FAALİYETİ RESORT TESİSLERİN DUVARLARI ARASINA SIKIŞACAKTIR
Bu tesislerin ürün türü, niteliği, kapasitesi, markalaşma, imar planları, konaklama tesislerinin tamamlayıcı özellikleri, nitelikli alışveriş merkezleri, restoran, kültür ve eğlence yerleri gibi cazibe alanlarının oluşturulması yönündeki hamlelerle Güney kıyılarımızın başarılı destinasyonlardaki karaktere ve gelir düzeyine kavuşmasını arzuluyoruz. Zira mevcut durumda başta Antalya olmak üzere kıyılarımızda birçok bölgede yer alan en müstesna tesislerimizin etrafında canlı nitelikli bir hayata zemin sağlayacağı konut, markalı rezidans, alışveriş ve gastronomi olanakları bulunmamakta ve turizm faaliyeti resort tesislerin duvarları arasına maalesef sıkışmaktadır. Bu açıdan bakıldığında da çok tartışılan her şey dâhil uygulamasının neden değil, bir sonuç olarak görülmesi gerektiğidir. Söz konusu olan bir temel planlama sorunudur ve şehir planlama, pazarlama ve markalaşma ayaklarıyla birlikte bütüncül ele alınmadığı sürece mevcut durumun değişmesi mümkün değildir.
İSTANBUL ŞEHRİ İKİ KATI TURİST ÇEKEBİLECEK POTANSİYELE SAHİPTİR
İstanbul turizmi de dünya turizm endüstrisi bağlamında elbet başarılı örnekler içinde yer alabilecek potansiyele sahiptir. İstanbul özelinde kişi başı gelir ölçümü yapılamamakla birlikte bu destinasyonun 2018 yılı itibariyle 20 milyon civarında yabancı geceleme sayısı ile kültür-sanat varlıkları, tarihi dokusu, eğlence olanakları, markalı konaklama tesisleri ve gastronomi alt yapısıyla ülke ortalamasının çok üzerinde harcama düzeylerinde işaret etmektedir. Buna rağmen İstanbul şehri bu performansı tam tamına iki katına çıkabilecek potansiyele sahiptir.
Ülke ve İstanbul turizmi düzeyinde tarihi etkiler yapma potansiyeline sahip Galataport ve Haliç tersane gibi sıçrama etkisi yapacak iki büyük projenin devam ediyor olması İstanbul ve ülkemiz açısından çok önemlidir. Haliç Dönüşüm Projesi, Tarlabaşı Projesi, Beyoğlu Projesi aslında ülke tanıtımı için en önemli dönüş noktalarını geçmişte temsil etmektedir. Aynı şekilde bu iki projenin de bu tür etki yaratacağı kanaatini taşıyoruz.
TURİZM SEKTÖRÜ GELİŞİME DOĞRUDAN VE DOLAYLI ETKİLERİYLE MİLLİ GELİRE YAKLAŞIK %10 DÜZEYİNDE KATKI SAĞLAMAKTADIR
Türk turizmi ancak tesis ve ürünlerinde çeşitliliği, destinasyon bazlı yönetimi, tesislerin ve destinasyonların uluslararası rekabet, kalite, konfor düzeylerinde getireceği yatırımları ve Türkiye tanıtım atılımını içeren bir dönüşümü gerçekleştirmesi durumunda yeniden ivme kazanabilecek ve Dünya turizminde yukarılara doğru tırmanmaya devam edecektir. Türkiye’nin değişen ve dönüşen turizm talebini karşılayabilmesi durumunda turizm gelirini belirgin derecede arttırma potansiyeli de Türkiye bu dönüşümü önümüzdeki birkaç yıl içinde gerçekleştirmez ise vasati bir rekabet düzeyi ve dünya turizm trendinde geri kalabilir veya ilerlemeye ayak uydurmakta sıkıntı çekebilir. Böyle bir gelişime doğrudan ve dolaylı etkileriyle milli gelire yaklaşık %10 düzeyinde katkı sağlayan turizm sektörünün ülke kalkınma hızını da sınırlayan bir soruna düşmeden bir anlayış değişikliğine gidilmesi turizm faaliyeti sürdürülebilir kalkınma hedeflerine de ulaşmamızı sağlayacaktır.
2033 YILI İTİBARİYLE GELEN TURİST SAYISININ 104 MİLYONA ULAŞACAĞI, TÜRKİYE TURİZM GELİRİNİN 119 MİLYAR ABD DOLARINI AŞACAĞI, KİŞİ BAŞINA TURİST HARCAMASININ 1150 ABD DOLARINA ÇIKACAĞI ÖNGÖRÜLMEKTEDİR
Türk turizmi ülke kalkınmasında taşıyıcı bir güç potansiyeline sahiptir. TTYD ve TÜSİAD bünyesinde yapılan çalışmalar bunu analitik olarak teyit etmektedir. Bu çalışmada da tipik dönüşüm senaryolarının hayata geçirilmesi durumunda 2033 yılı itibariyle gelen turist sayısının 104 milyona ulaşacağı, Türkiye turizm gelirinin 119 milyar ABD dolarını aşacağı, kişi başına turist harcamasının 1150 ABD dolarına çıkacağı ve ülkedeki işsizlik oranının %7,6’ya düşeceği ve yaratılan ek turizm gelirlerinin GSMH artışının ortalama 1,6 puan yukarı çekeceği raporumuzda görülmektedir.
TURİZM ANA PLANI
Elbette bu büyüme dinamiğinin geleneksel ithalat talebini patlatan bir büyüme olmadığını da tahmin edebiliyorsunuz. Turizm çekişli bir büyüme bir yandan cari işlemler açığını sınırlamakta ancak önemli bir soruna doğru ilerleyen işsizlik rakamlarını da önemli ölçüde aşağıya çekebilmektedir. Bu varsayımlar altında dönüşüm ihtiyacının temel eksenleri doğru tahlil edilmeli, turizmin tüm boyutlarıyla çeşitlendirilerek ülkemizin tüm bölgelerinde 12 aya yayılması ve turist başına harcamanın gerek nitelik gerekse nicelik olarak artışını sağlayacak yönetsel, fiziksel dönüşüm modelleri ve tanıtım stratejileri bir turizm ana planı çerçevesinde ele alınmalıdır.
Bugün ki rapor ve 2017 yılı sonunda gerçekleştirilen 3. Turizm Şurası belgesi ile bir arada değerlendirilmeli kamu özel sektör iş birliği ile artık doğrudan sahaya inecek Turizm master planına dönüşmelidir. Beklentimiz budur.
Narin; “Çok kritik bir küresel daralmanın tecrübe edileceği, önümüzdeki 10 yıllarda Türkiye’yi içinde bulunduğu ülke grubundan ayırarak, yüksek büyümeye taşıyabilecek olan turizm sektörünün ödemeler dengesinin bir kalemi olmaktan çıkarıp, aynı imalat sanayii ihracatı yapan, döviz kazandıran, nitelikli istihdam yaratan, ülkeyi sürdürülebilir kalkınma hedeflerine en hızlı yaklaştıran sektör olarak değerlendirilmesini ve modernizasyon, renovasyon, dönüşüm ihtiyacı ile karşı karşıya olan sektörümüzün bu ihtiyacını karşılayacak destekler, finansman modelleri ile donanmasını bekliyoruz. Şahsım ve TTYD adına Turizmde Dönüşüm Raporu’nun Türk turizmine ihtiyaç duyduğu yeni dönem atılımı için bir katkı sağlayacağı inancıyla bu raporun gerçekleşmesi için özveriyle çalışan herkese ve TÜSİAD’a teşekkür ederim” diyerek sözlerine son verdi.