SORUNLU ÜLKELER ARASINDA DEĞİLİZ

Türkiye'nin terör sorununu çözüm yoluna sokan bir ülke olmasının yatırımlar açısından cazibesini artıracağını, risk priminin aşağıya çekilmesinin ülkeyi çok farklı bir noktaya getirilecek

TURİZMİN SESİ


Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, vergi oranlarındaki düşüşlerin kayıt dışılığı azaltmadığını belirterek, oranları düşürmede bir sınıra geldiklerini, bundan sonra mevcut oranların "ciddi vurgulanması" için hazırlık yaptıklarını belirtti. Denizli Anemon Oteli'nde düzenlenen 39. Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısının açılış konuşmasını yapan Babacan, Türkiye'nin terör sorununu çözüm yoluna sokan bir ülke olmasının yatırımlar açısından cazibesini artıracağını, risk priminin aşağıya çekilmesinin ülkeyi çok farklı bir noktaya getireceğini ifade etti.2008 ve 2009 yıllarında dünya ekonomisinin görünümüyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Babacan, dünyada yaşanan finansal krizin bir ekonomik krize, ardından da pek çok ülkede bir siyasi krize neden olduğunu, pek çok köklü şirketin tasfiye olduğunu, sadece ABD'de 183 bankanın battığını, krizin açık ekonomiye sahip tüm ülkeleri etkilediğini ve 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk defa küresel ekonominin daraldığını dile getirdi.

Sadece ABD'deki iç tüketim daralmasının 1 trilyon doları bulduğunu, bunun diğer ülkelerdeki artışlarla telafi edilmesinin kısa vadede mümkün olmadığını dile getiren Babacan, krizle birlikte ekonomilere görülmemiş boyutlarda kamu destekleri sağlandığını, şimdi bu kaynakların nereden nasıl telafi edileceğinin düşünüldüğünü ifade etti. Dünyada kriz öncesi dönemde herkes harcama eğilimini artırırken, bunun yanlış bir gidiş olduğunu öngörerek, bütçeye çeki düzen verdiklerini, açıkları düşürdüklerini dile getiren Bakan Babacan, orta vadeli programı açıklayarak, neyi ne zaman, nasıl yapacaklarını ilan ettiklerini, Türkiye'nin bu sayede bugün bunu yapamayan İspanya, Portekiz gibi ülkelerin yer aldığı sorunlu ülke listesi içinde yer almadığını dile getirdi.

Korkmadan doğru adımları attıklarını belirten Babacan, bunun bir sonucu olarak, Türkiye'nin kriz ortamında notu en fazla artan ülke olduğuna dikkati çekti. Babacan, Türkiye'de büyümenin özel sektör eliyle olduğunu, kamunun kendisine çeki düzen vererek özel sektörün önünü açtığı nı belirterek, "Diyor ki bazıları, 'Açık verelim, para basarak büyüyelim.' Böyle bir politika ancak Türkiye'yi bulunduğu zeminden bambaşka bir zemine kaydırır" dedi. Bu ortamda öngörüyle herkesten önce adım atmanın önemli olduğunu, güven ve istikrar ortamını koruyarak özel sektörün önünün açılması gerektiğini dile getiren Bakan Babacan, kamu açığının başını alıp gitmesi halinde, bunu kapatmak için bankalardaki mevcut kaynakların kullanılacağına dikkati çekti.Gelişmiş ülkeler için milli gelirlerinin yüzde 100 oranında borçlanma rakamlarının, artık sıradan hale gelmeye başladığını, ancak bunun ikamesi için vergilerin yükseltilmesinin bir zorunluluk olarak ortaya çıktığını dile getiren Babacan, bunun bugün yapılmaması halinde yarın daha büyük reçetelerin gündeme geleceğini ve dünya ekonomisinin bambaşka noktalara gidebileceğini kaydetti.

Türkiye ekonomisinde ihracat ve sanayi üretimi rakamlarının giderek iyileştiğini belirten Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Artık sanayi üretiminde, ihracatta en kötünün geride kaldığın ı, trendin bundan sonra yukarıya olacağını artık daha rahat söyleyebiliyoruz. Kuşkusuz AB pazarı çok önemli bizim için. Orası ne kadar çabuk toparlarsa bu bizim ihracatımıza o kadar yardımcı olur. Bizim toparlanmamız AB'nin tüm ülkelerinden hızlı bir toparlanma olacak. İç piyasadaki toparlanmayı bazı somut göstergelerden de görüyoruz. Örneğin takipteki alacak oranlarında düşüş trendi başladı. Yüzde 5,2'ye kadar indi. Yine dönen çeklerde geçen sene yüzde 10'a kadar çıkmıştı. Şimdi Ocak ayında bu oran yüzde 3,6'ya düştü. Yani 100 liralık çekin sadece 3,6'sı karşıl ıksız çıkıyor. Bu da aslında son üç dört yılın en iyi oranları. 2007, 2008'e göre daha iyi oranlar var. Sadece makro seviyede değil, mikroda, yani kılcal damarlarda da çarkların daha iyi işlemeye başladığını gösteriyor.

Türkiye ekonomisiyle ilgili bazen istatistikler her şeyi söylemiyor. Kayıt dışılığın çok olduğunun farkındayız. Zannetmeyin ki beyannamemizi ne kadar verirsek, devlet o kadarını biliyor. Daha fazlasını biliyoruz. Kayıt dışılığı n Türkiye'de çözülmesi gereken sorun olduğunun farkındayız. Bu konuda da artık daha ciddi, tavizsiz bir tutum göreceksiniz.
Yüzde 20 kurumsal vergisi yok artık. Bu kadar düşük oranlar dünyada yok. Pek çok üründe KDV'yi indirdik. Bakın temel bütün ürünlerde KDV yüzde 8. Giyimde, tekstilde, gıdada, eğitimde, sağlıkta. Halkımızın temel ihtiyaçlarının hepsinde yüzde 8. Bunun altında olmaz artık.

Burada (Denizli) tekstil imalatı çok olduğu için söylüyorum. Belediye başkanımızın da mesleği olduğu için söylüyorum. Peki biz tekstilde yüzde 8'den yü zde 4'e indirdik, kayıt dışı bitti mi? Hiç, aynen devam ediyor. Aynı oranda devam ediyor, azalma bile yok. Resmen görüyoruz, izliyoruz. Şu söylem artık geçerli değil, 'Siz vergi oranlarını bir düşürün, bakın kayıt dışı önlenecek'. Olmuyor. Adam yüzde 4'ü neden ödesin ki? Eğer yaptırım yoksa, rakibi bunu ödemiyorsa, doğru dürüst cezası yoksa, niye ödesin ki ? Bu cebinde kalsa daha iyi. Demek ki vergi oranlarını düşürmede artık sınıra geldik, bundan sonra artık bu oranların ciddi vurgulanmasına başlayacağız. Şu anda onun hazırlığı içindeyiz, onun için buradan da gerekli mesajları sanırım iş dünyasının temsilcileri alacaktır diye düşünüyorum."

Konuşmasında gelişmiş 7 ülkeyle gelişmekte olan 7 ülkenin 2050 büyüme projeksiyonlarına da dikkati çeken Babacan, gelişmekte olan ülkelerin şu anda gelişmişlerin üçte biri kadar büyüklüğe sahip olsa da 2050'de bu ülkelerin gelişmiş ülkelerden yüzde 50 daha fazla büyümüş olacağının öngörüldüğünü, kendilerinin değil, ama çocuklarının çok farklı bir Türkiye'de yaşayacağını ifade etti. Bunu yapmak için doğruların yapılması gerektiğini kaydeden Babacan, Türkiye'nin ikinci sınıf demokrasilerle bir yere gelemeyeceğini, bir ülkede sivil toplum kuruluşları ne kadar iyi işlerse demokrasinin o kadar iyi işleyeceğini, ülkenin önünün de o denli açılacağını kaydetti. Babacan, Türkiye'de büyümenin devlet güdümünde ya da ideolojilerin eseri olmuş sivil toplum kuruluşları değil gerçek anlamda halkı temsil kuruluşlarla gerçekleşebileceğini sözlerine ekledi.