SİDE ANTİK KENTİ

Antalya ili Manavgat ilçesi sınırlarında yer alan Side Beldesi'deki antik kent yoğun ziyaretçi trafiğine sahne oluyor

TURİZMİN SESİ-HALİL ÖNCÜ


Bizde Anadolu'nun bu en eski yerleşim yerlerinden birisi olan Side Antik Kentini gezmek üzere yola koyuluyoruz. Antalya'dan aracımız ile Side'ye yaklaşık 70 km.lik bir mesafeden sonra ulaşıyoruz. Temmuz ayının en sıcak günlerinden birisi. Yaklaşık 45 derecelik bir sıcaklık var.

Side'ye giriyoruz ve Antik kentin kalıntılarını görmek üzere, Antik Kentin bulunduğu alana geliyoruz. Aşırı sıcağa rağmen Antik Kenti görmek ve Side'yi yaşamak isteyen onlarca yerli yabancı turisti caddenin sağlı sollu kaldırımlarında görüyoruz.

Aracımızı Side Belediyesinin Otoparkına park ettikten sonra gezimizin ilk bölümü olan ve Side'nin en önemli yapısı konumunda olan 15.000 izleyici alabilen Antik Tiyatro'ya giriyoruz. Gerçekten çok büyüleyici bir yapısı olan ve Roma eseri olan tiyatronun bölgedeki diğer antik tiyatrolardan farkı, oturma yerlerinin eğimli bir arazi üzerine kurulmamış olması.

Tiyatro iki katlı ve 20 m. yükseklikte kemerli bir yapı üzerine oturtulmuş olup orkestra ve sahne kısımları yıkıntı halinde. Tiyatronun altında yağmur sularının aktığı kanalları da görüyoruz. Bu arada Röleve ve Restorasyon Çalışmasıyla Side Antik Tiyatrosu güçlendiriliyor.

İstanbul Üniversitesi arkeologlarından Prof.Dr. Arif Müfid Mansel'in 1947 yılında Side Antik Kent'te kısıtlı imkanlarla başlattığı kazı çalışmaları hala devam ediyor. Tiyatronun içimde gezdikten ve bu büyüleyici atmosferi yaşadıktan sonra Tiyatrodan çıkıyor ve Müzeye doğru yol alıyoruz. Büyük bir Roma Hamamı olan alan bugün müze haline getirilmiş ve bölgenin en güzel arkeolojik eserler koleksiyonunu barındırmaktadır.

XIII. y.y. da Selçuklu'ların XIV. y.y. da ise Hamitoğulları ve Tekelioğullarının, XV. y.y. da kesin olarak Osmanlı egemenliğine geçen kent bu dönemlerde yerleşim yeri olmamıştır. Halen, Roma ve Bizans dönemlerinin yapı ve özelliklerini taşıyan kent surlarının bir çok yeri yıkılmışsa da kara tarafındaki surların hemen tümü ayakta kalabilmiştir.

Side Tarihi
Side" adı Anadolu dilinde "Nar" anlamına gelmektedir. Bu özellik ve belgede bulunan bazı yazıtlardan elde edilen bilgiler Side tarihinin Hititlere kadar uzandığını göstermektedir. Fakat Anadolunun en eski yerleşim birimlerinden biri olan Side'nin M.Ö. 7. yüzyıldan önce kurulduğu da söylenmektedir. Anadolu tarihleri içerisinde Side, diğer Pamphylia kentleriyle aynı aşamaları geçirmiştir. Yunanlılar M.Ö. 7. yüzyıl göçler sırasında Side'ye gelmişlerdir.

Eldeki yazıtlara göre M.Ö. 3. yüzyıla değin de kente özgü bir dil konuşmuşlardır. Hala tam olarak çözülemeyen bu dil Hint-Avrupa dillerindendir. Side M.Ö. 6. yüzyılın ilk yarısında Lidyalıların, M.Ö. 547-546'da da Persler'in egemenliğine girmiştir. Pers yönetiminde gelişen kent. İ.Ö. 334' de İskender'e teslim olunmuştur.İskender'in ölümünden sonra Antigonus'un (323-304). Ptolemaioslar'ın (301-215). M.Ö. 215'ten sonrada Suriye Krallığı'nın denetimi altına girmiştir. M.Ö. 2. yüzyılda Ptolemaioslar'ın güçlü savaş ve ticaret filoları sayesinde en parlak dönemini yaşayan kent, bu sürede imar edilip bir bilim ve kültür merkezi haline getirilmiştir.

M.Ö. 188'de Apameia Barışı ile Bergama Krallığı'na bırakılan Side, Doğu Pamfilya bölgesiyle birlikte bağımsızlığını korumuş, büyük ticaret donanmasıyla refaha ve zenginliğe kavuşmuştur. M.Ö. 78'den sonra Roma egemenliğinde bulunan kent, İ.S. 2. ve 3. yüzyıllarda bölgenin ticaret merkezi oldu. Özellikle köle ticaretinin sağladığı zengin ve parlak bir dönem yaşandı. 2. yüzyıl boyunca bir bilim ve kültür merkeziydi. Suriye krallarından VII. Antiokhos, tahta geçmeden önce burada eğitim gördü. Kral olduğu zaman (M.Ö. 138) Sidetes adını aldı.

Bu devre kadar başta Athena ve Apollon olmak üzere Afrodit, Ares, Asklepios ,Hegeia, Kharitler, Demeter, Dionisos, Hermes gibi birçok tanrıya inanıp tapan Side'liler İ.S. 4. yüzyılda hristiyanlaşmaya başlamışlardır. Side, İ.S. 5. yüzyılda Pamfilya Metropolisi ( Piskoposluk Merkezi ) olunca, 5. ve 6. yy'da en parlak devrini yaşamıştır. Bu gelişim 7. 9. yy'lar arasında Arap akınları ile son bulmuştur. Kazılar sırasında büyük bir yangın ve çok sayıda deprem izlerine rastlanmıştır. Arap istilası, doğal afetler kentin terk edilmesine yol açmıştır.

12. yüzyılda Arap coğrafyacısı Idrisi] burayı ölü bir kent olarak göstermekte ve Yanmış Antalya olarak tanımlamaktadır. İdrisi'ye göre 1150'ye doğru kent halkı Side'den göç etmiş, XII.yy'da Side tümüyle boşaltılmıştır. 13. yüzyılda Selçuklular'ın 14. yüzyılda ise Hamitoğulları Beyliği ve Tekelioğulları'nın egemenliği altına giren Side'de bu devirlerde yerleşim olmamıştır. 15. yy'da kesin olarak Türk topraklarına katılmıştır. Ancak ne Osmanlılar nede Selçuklular Side'de oturmadıklarından, yarımada üzerinde Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait eserlere rastlanmaz. 1895 yılında, yarımadanın uç kısmına bir köy kurularak Girit Adası'ndan gelen göçmenler buraya yerleştirilmişlerdir.

Bugünkü köyün çekirdeğini oluşturan küçük köy zamanla tüm yarımadayı kaplamıştır. Antik yapılarıyla kendine özgü mimarisiyle, köy evlerinin bir arada bulunması sonradan "Selimiye" adını alan Side'nin turizme açılmasında büyük rol oynamıştır. Side tarihin derin izlerini taşıyan bir kenttir. Side Antik kenti ve Müzesini gezdikten sonra çarşısına giriyor ve deniz kıyısına doğru yürüyoruz. Kentteki kalabalık gözlerimizden kaçmıyor. Esnafın müşteriye bakış açısı dikkatlerimizden kaçmıyor. Eskiden rahatsız eden esnafın artık bundan vazgeçtiğini ve gelen misafirlerin çok rahatlıkla çarşıda gezebildiğine tanık oluyoruz. Bu da tabii ki sevindirici bir durum. Bölgede özellikle Alman misafir sayısının yüksek olduğunu da fark etmemek mümkün değil.

SİDE MÜZESİ TARİHÇESİ
Manavgat İlçesi'ne bağlı Side Beldesi'ndedir. Manavgat'a 8 km. uzaklıktadır. Roma Devrine ait agoranın karşısında bulunan, M.S 5-6.yüzyıldan kalma antik agoranın hamamı 1960/61 yıllarında restore edilerek müze haline getirilmiştir. Müzede sergilenen eserlerin büyük bir bölümü, Prof. Dr. Arif Müfid Mansel tarafından,1947-1967 yılları arasında Side antik kentinde yapılan kazılarda, çıkarılan buluntulardır. Hellenistik, Roma ve Bizans Devrinden; yazıtlar, silah kabartmaları, Roma Devrinden yapılmış Grek orijinallerinin kopyası olan heykeller, torsolar, lahitler, portreler, ostotekler, amphoralar, sunaklar, mezar stelleri, sütun başlıkları ve sütun kaideleri sergilenmektedir.

Hamam Binasında (Müze) Sergilenen Eserler
I No.lu Salon (Frigidarium)
Geç Hitit Devrine ait bazalt krater, Hellenistik Devre ait silah kabartmaları, Roma Devrine ait güneş saati, sunaklar sergilenmektedir.
II No.lu Salon (Sudatorium)
Roma Devrine ait torsolar sergilenmektedir.
III No.lu Salon (Caldarium)
Helenistik Devre ait yazıtlar, Roma Devrine ait amphoralar, Herakles, üç güzeller, Nike heykelleri ile kabartmalar yer almaktadır.
IV No.lu Salon (Tepidarium)
Roma Devrine ait lahitler, Hermes, Hygieia, Athena, Nike, Apollon heykelleri, torsolar ve portreler sergilenmektedir.


Sergilenen Eserler
Hellenistik ve Roma devrine ait ostothekler, lahitler, sütunlar, sütun kaideleri, sütun başlıkları, kabartmalar, yazıtlar, steller ve muhtelif mimarı parçalar sergilenmektedir. (//www.kultur.gov.tr )
Sonuç olarak, Türkiye'nin en önemli antik alanlarından birine sahip olan Side'de bu güzellikleri görmenizde fayda var. Ayrıca Side Belediyesini ve Side'li turizmcileri de kutluyor, sıkıntılı bazı turizm merkezlerine de örnek olmasını diliyorum.