SABİHA ANA KAHVALTISI

Kastamonu-Ankara yolu havaalanı mevkiinde bulunan, İzbeli Çiftliği'nde, doğa ile içiçe sabah kahvaltısı

TURİZMİN SESİ


Kastamonu merkezden, yaklaşık 10 dakika sonra, çam ormanlı dağlar arasından çiftliğe ulaştığımızda, çiftliğin; anası, babası, ağası, doğrusunu söylemek gerekirse, her şeyi olan Sabiha Ana, bizi konağının kapısında karşıladı. Ormanın içinde, her köşesi antika örtülerle kaplı sedirlerin önünde kurulan ihtişamlı kahvaltı sofrası, özenle hazırlanmıştı.

Taze sağılmış süt, ateşin üzerinde dumanı tüterek bizleri bekliyordu. Sahanda yumurta, çiftlikte yapılmış özel peynir, Sabiha Ananın elleriyle yaptığı kızılcık, dut, erik gibi 15 çeşit reçel, organik tohum ile yetiştirilen domates ve biberler, yeni toplanmış doğal elma ve armutlar, bizleri eşsiz bir lezzet şölenine sürükledi. Nefis bir kahvaltıyı, sonunda demlenmiş çaylarımız ile ormanı seyrederek içtikten sonra, geri dönmek için bir türlü toparlanamadık.

Yaklaşık 860 dönüm üzerine kurulmuş olan etrafı ormana çevrili çiftlikte, tıpkı romanlarda okuduğumuz gibi çeşit çeşit meyve ağaçları, bin bir çeşit rengarenk çiçekler ve uçsuz bucaksız ekili araziler vardı. Türk misafirperverliği içinde bizleri ağırlayan Sabiha Ana ve oğlu Serdar İzbeli, konuklarıyla birebir yakından ilgileniyordu.

SABİHA ANA, “SABAHLARIM, ÇOK KEYİFLİ OLUYOR”
400 yıldır, İzbeli Ailesi'nde olan çiftlik; sayısız Devlet adamı, komutan ve üst düzey yetkilileri ağırlamış. Özellikle, TBMM'de birçok Bakanın hafta sonu kahvaltısı için seçtiği İzbeli Çiftliği; ülkemizin kahvaltı yapılacak, en iyi 10 kahvaltı mekanından biri olarak gösteriliyor. 2002 yılından itibaren, doğanın eşsiz güzelliğinde, kuş sesleri eşliğinde sevgi katılarak hazırlanan sabah kahvaltıları, İzbeli Çiftliği'ne renkli ve hareketli günler yaşatıyor.

Sabiha Ana, 'Sabahlarım, çok keyifli oluyor' diye konuşmasına başlayarak, şunları söylüyor: “Hem Osmanlı dönemi, hem Cumhuriyet tarihinde, önemli bir konuma sahip olan İzbeli Çiftliği, bugüne kadar birçok üst düzey kişiyi ağırladı. 2002 yılına gelindiğinde, çiftlikteki meşhur kahvaltılarımızın, bir turizm hizmetine dönüştürülerek, Kastamonu'ya gelen ziyaretçilerin de kullanımına açılması fikrini bana söylediler. Fikri ilk duyduğumda, şiddetle reddettim. Zira, yemek yemeye gelen konuklardan, 'para' alınması konusu, bana hiç uygun gelmedi. Gel zaman, git zaman, Kastamonu'da tanıdığımız birçok dostumuz, şehir dışından gelen misafirlerini bize getirmeye başladı ve bugünlere gelindi. Zira, biz bu hizmeti, kentimize katkımız olsun diye yapıyoruz. Bugüne kadar, Kastamonu turizmine katkı sağladıysak, ne mutlu bizlere…” diyor.

SABİHA ANA, “SEN AĞA, BEN AĞA, İNEKLERİ KİM SAĞA”
Sabiha Ananın eşinin babaannesi olan Hafız Selman İzbeli, Kurtuluş Savaşı sırasında, ilk kadın mitingini düzenleyen kişilerin başında yer alırken, aynı zamanda işgal kuvvetlerine, vatanımızı terk etmesi için telgraf çeken Kastamonu'lu hanımların öncülerindenmiş.
Yüzyıllardır, gelenek bozulmamış ve Hanım ağa olarak bizleri ağırlayan, kalbindeki tüm güzelliği yüzüne yansıyan 77 yaşındaki Sabiha Ana, sevecenliği, güler yüzü ve temiz kalbine rağmen, çiftlikteki otoritesini biran olsun elinden bırakmamış…


Sabiha Ana tarafından konukların ağırlanması işi, oğlu Serdar İzbeli'ye bırakılmış. Sabahları konuklarını ağırlayan Serdar İzbeli, uçsuz bucaksız çiftliği yönetmenin yanı sıra, Kastamonu Ziraat Odası Meclis Başkanlığı görevini yürütüyor. Konukların en üst düzeyde ağırlanması sürecine, torunlarını da katan Sabiha Ana, “Sen ağa, ben ağa, inekleri kim sağa” sözünü hatırlatarak, çiftliğin hanım ağası olarak, herkesi iş sürecinin içine katıyor. Sabiha Ana, o kadar başarılı ki, ünü Kastamonu sınırlarını aşarak, ülke geneline yayılmış. Mesela, Dünya Gazetesi tarafından, her yıl düzenlenen 'Girişimci Kadınlar' ödül töreninde, 2003 yılında düzenlenen 'Yılın Başarılı İş Kadınları' ödülünü Kastamonu'dan Sabiha İzbeli almış.

SERDAR İZBELİ, 'SAĞLAM KAFA, SAĞLAM VÜCUTTA BULUNUR'
Çiftliğin topraklarına ekilmek üzere, organik ve doğal tohum yetiştiren ve toprağa bu tohumları ektiğini ifade eden Serdar İzbeli ise, konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Çiftliğimizdeki topraklarımıza, kendimizin yetiştirdiği doğal tohumları ekiyoruz. 3 yıldır, topraklarımız, Orser firması tarafından denetleniyor ve asla yetiştirdiğimiz ürünlerde, suni gübre veya sentetik ilaç kullanılmıyor. Yerli tohumları korumak için de, çalışmalarımız oluyor.

Zira, Atalarımızın dediği gibi, 'Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur'. Organik tarım, halkın sağlıklı beslenmesi için çok önemlidir. Bu nedenle, İzbeli Çiftliği'nde, yerli ve yabancı misafirlerimize, suni gübre ve hormon kullanılmadan, tamamen hayvan gübresiyle yetiştirilen ürünleri sunmaktayız”Kastamonu'nun sahip olduğu tarihi, kültürel, doğal güzelliklerinin yanında, yayla turizmi, kayak turizmi gibi turizm çeşitlerinin bir arada yapılabildiğini belirten Serdar İzbeli, aynı anda 4 mevsimi yaşayabilen kentin, herkesi kendine hayran bıraktığını da sözlerine ekliyor.

İZBELİ ÇİFTLİĞİ
Osmanlı Padişahı IV. Mehmet (Avcı Mehmet) tarafından, 1651 yılında İzbeli Ailesi'ne verilen çiftlikte, Osmanlı Ordusu'na sipahi yetiştirilirdi. Ardından, Kurtuluş Savaşı'nın olduğu yıllarda, Hafız Selman İzbeli hanımefendi; Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kadınlar Kolu kurucularından ve Kastamonu'da ilk kadın Belediye meclisi üyesi olurken, sıkı bir Atatürk hayranı ve kendi deyimiyle bir “Cumhuriyet kadını” idi. Hafız Selman İzbeli, Kastamonu'daki kadınları toplayarak, asker için çorap, kazak, fanila ördürüp cepheye göndermişti.

Varlıklı bir aileden geliyordu. Askerler, Kastamonu'ya geldiğinde, hepsini yolda karşılayıp doyururdu. Hep, “-Ben, Cumhuriyetçiyim” derdi. Savaştan sonra, yeni baştan herkes gibi Türkçe harflerle okuma yazmayı öğrendi. Hafız Selman Hanım'a, milletvekilliği önerildi. “Hafız olduğum için başımı açamam. Başımı açamayacağım için de milletvekili olamam” diyerek kabul etmedi. Atatürk'ün, 1925 yılında Kastamonu'ya yaptığı ziyaret sırasında kullandığı yatak örtüsünü, İzbeli Ailesi tarafından, Kent Tarihi Müzesi'ne bağışlandı.