“Kentin” mimarı tramvaylar

İstanbul’un mimarı atlı ve elektrikli tramvaylar Rahmi M. Koç Müzesi’nde ziyaretçilerini bekliyor

TURİZMİN SESİ

Demir yolları ve tramvaylar Osmanlı’da 19. yüzyılın ikinci yarısında batılılaşmanın ve dış dünyaya açılmanın sembolü oldu. Özellikle Sultan Abdülaziz döneminde (1861-76) kamu taşımacılığının altyapısı daha da geliştirildi. Bu dönemde kentin birbirinden uzak merkezlerini birleştiren tramvay hatları, “bildiğimiz” İstanbul’un gelişmesinde çok önemli bir rol oynadı. Kentin mimarı sayılabilecek bu tramvayların ilk örneklerinden bir atlı tramvay ve 30 yıl İstanbullulara hizmet vermiş Moda Tramvayı restore edilmiş orijinal halleriyle Rahmi M. Koç Müzesi’nde ziyaretçilerini bekliyor.  

 
Ulaşım tarihe ilişkin benzersiz bir koleksiyonu bünyesinde barındıran Rahmi M. Koç Müzesi; sergilediği araçlarla, misafirlerini bir tarih ve kültür yolculuğuna çıkarıyor. Müze, İstanbul’da elektrikli tramvaylarının hizmete girmesinin 100. yıldönümünde koleksiyonunun en özel parçalarından olan ve en son 1914 yılında kullanılan Atlı Tramvay ve 1934’ten 1966’ya kadar İstanbullulara hizmet vermiş Moda Tramvayı ile kentin beşeri, iktisadi tarihi ve kültür mirasına yaptığı katkının vakur gururuyla ziyaretçilerini selamlıyor. 
 
 
“Kentin” mimarı tramvaylar
Bazı tarihçiler Boğaziçi’nin mimarının aslında Şirket-i Hayriye olduğunu söyler. Zira İstanbul’da antik dönemlerden beri “uzaktaki” küçük balıkçı köyleri olan Boğaziçi semtleri ancak 19. Yüzyılın ikinci yarısında, Şirket-i Hayriye vapurlarının buralara düzenlenlemeye başladıkları seferler ile “kente” eklemlenmiştir. Kara yoluyla ulaşmanın dönemin yol koşulları ve ulaşım imkanlarıyla çok uzun zaman aldığı Sarıyer, Arnavutköy, Ortaköy gibi şimdinin popüler Boğaziçi semtlerinde yoğun yerleşim ve yaşam ancak bu tarihten sonra hareketlenmeye başlamıştır. Boğaziçi’nde vapurların gerçekleştirdiği işi “kentte” gerçekleştiren ise tramvaylar olmuştur. Özellikle Sultanların Topkapı Sarayı’ndan Dolmabahçe’ye geçmesiyle ve bu bölgede özellikle devlet erkanının yerleşmesiyle gelişen semtler ve batılılaşma hareketlerinin merkezindeki Pera ile gerçek İstanbul’u, dolayısı ile de kentin içindeki yaşam ve ticaret merkezlerini karadan birbirine bağlayan ve bu hatlar çevresinde yaşamın gelişmesini sağlayan tramvaylar olmuştur.İstanbul’da bu anlamda kenti birleştiren bu yapıyı kuran ve toplu ulaşıma kolaylık getiren atlı tramvay şirketi 1869’da kuruldu. Eminönü ile Aksaray ve Karaköy ile Ortaköy arasında ilk hatlar 1871’de açıldı. Karaköy ile Beyoğlu arasındaki tramvay hattı sonradan, kuzeyde denize doğru kurulan yeni yerleşim alanlarına hizmet verebilmek için Şişli’ye uzatıldı. 1914’de kadar atlı tramvaylar ile yürütülen taşımacılık hizmetleri bu tarihten sonra elektirikli tramvaylar ile gerçekleştirilmeye başlandı.
 
Atlı Tramvay
At ya da katırlarca çekilen ve raylar üzerinde giden kent içi taşıma aracı ‘Atlı tramvay’, ulaşım tarihine bir dönem damgasını vurdu. Osmanlı’da ilk atlı tramvay seferi 3 Eylül 1872 tarihinde İstanbul'da şimdiki Kasımpaşa ve Şişkane semtlerinin kesişimindeki Azapkapı-Ortaköy güzergahında kullanıldı. Rahmi M. Koç Müzesi’nde Osmanlı dönemindeki orijinal haliyle sergilenen ‘Atlı Tramvay’, 14 no'lu Beşiktaş - Karaköy hattında hizmet verdi. 
 
Moda Tramvayı
29 Temmuz 1934 tarihinde hizmete sokulan, 20 numaralı Kadıköy - Moda hattı tramvayı ise, hattın kaldırıldığı 1966’ya kadar 30 yılı aşkın bir süre hizmet verdi. Tramvay, İETT tarafından süreli olarak Rahmi M. Koç Müzesi’ne verildi.