KALDER 20.KALİTE KONGRESİ

Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, 20.Kalite Kongresi'nin açılış özel oturumuna katıldı

TURİZMİN SESİ


Uğur Dündar'ın moderatörlüğünde Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı'nın da katılımıyla düzenlenen oturumda Sabancı, Türkiye'nin ve Sabancı Topluluğu'nun kalite yolculuğu, fark yaratmak, sürdürdürülebilirlik ve inovasyon yaklaşımı konularında görüşlerini katılımcılarla paylaştı.

Sabancı, Uğur Dündar tarafından yöneltilen “Sabancı Topluluğu kalite konusuna önem veren ve öncü çalışmalar yapan bir kuruluş. Brisa Avrupa Kalite Ödülü'nü alan ilk şirket. Bu nasıl sağlandı?” sorusunu şöyle yanıtladı,“ Bu kongre beni 90'lı yıllara götürdü. Kalite serüveni yirmi yıl önce başladı. Brisa 1988'de Japon Bridgestone ile ortak oldu. Bu ortaklık bir ihtiyaçtan doğdu. Çünkü 80'li yıllar liberalleşme, serbestleşme gibi kavramların ön planda olduğu ve şimdi yaşadığımız “globalleşme” kavramının ilk yıllarıydı. O zaman siyasi iradeye bakarsak ülkemizde Başbakan Turgut Özal, Amerika'da Başkan Ronald Reagan, İngiltere'de ise Margaret Thatcher iktidardaydı.

Serbest finansal piyasalar savunuluyordu. Para ve mal akışkanlığına geçtiğimiz dönemdi. Turgut Özal yirmi yıl önceki ilk kongre açılışında da serbest piyasa ekonomisine vurgu yapmıştı. Daha çok büyümeyi ve daha fazla ihracatı hedefliyorduk. Bu bizim ölçek ekonomisi ve teknoloji ihtiyacımızı artırdı. Daha teknolojik ürünlere duyduğumuz ihtiyaçtan ötürü Bridgestone ile ortaklık yaptık. Bu da kalite yolumuzun başlangıcıydı. Hem ortaklarımızdan hem de rakiplerimizden öğrenimlerimiz oldu. Toplam Kalite'yi öğrendik. Ama o dönemde kalite anlayışı “verimlilikle” ilişkilendiriliyordu. Yani ürün kalitesi ve operasyonel kalite. Biz 1996'da Brisa olarak EFQM Avrupa Kalite Büyük Ödülü'nü alan ilk şirket olmadan önce 1993'te Ulusal Kalite Ödülü'nü aldık. Biz Avrupa'dan daha önce yola çıktık ve fark yarattık. ”

- “TOPLAM KALİTE ANLAYIŞI BİR EVRİM”
Toplam kalite anlayışındaki değişimlere ilişkin olarak ise Sabancı, “Bu bir evrim. İlk zamanlar kalite kontrol edilirdi. Üretimden sonra ekiplerimiz ürünlere bakar, onların kalitesini kontrol ederdi. Daha sonra “kalite güvence” anlayışı geldi. Bununla da her konuda kalite üretilir hale geldi. Şimdi de herkesin kaliteden sorumlu olduğu evreye geldik. Operasyonel olarak iş mükemmelliği evresindeyiz. Toplam kalite kapsamı genişledi. Bu sürecin içinde birçok paydaş var”.

Uğur Dündar tarafından yöneltilen “Sürdürülebilirlikle ilgili de Sabancı Topluluğu'nda önemli çalışmalar yapıyor. Bundan bahsedebilir misiniz?” sorusuna ise Sabancı şu cevabı verdi, “Yeni dönemde çevre konusu çok daha öne çıkıyor. EFQM'e (Mükemmellik Modeli) inovasyon ve sürdürülebilirlik de katıldı. Daha bütünsel bir yaklaşım ön plana çıktı. Tüm süreçlerde çevre ve insan önem ve öncelik kazandı. Artık daha farklı bir bakış açısı var. Yapılan araştırma ve geliştirme çalışmalarının, yeni teknolojilerin uygulamaya geçmesi için, daha hızlı ve etkin olabilmesi için, sanayi- üniversite işbirliğine ihtiyaç var. Ancak bununla teknolojik gelişmelerde fark yaratılabilir”.

Dündar'ın Sabancı Topluluğu'nun inovasyonda da öncülük ettiğine dair önemli işaretler olduğunu ifade etmesi üzerine Güler Sabancı “2004'te başkanlık görevine geldim. 2005'te 600 üst yöneticiyle bir buçuk ay süren bir arama konferansı yaptık. Yeni bir vizyon, yeni bir dönem başlattık. Sabancı Topluluğu'nun 2005 yılında yeni vizyonunu “fark yaratmak”, “her işte her sektörde öncü olmak” diye belirledik. Bunu yaparsak sürdürülebilirliği yakalayacağımızı biliyorduk. Bunu da tüm sektörlerde inovasyonun olmadığı yerde gerçekleştiremeyiz. Inovasyona fırsat veren bir iklim yarattık, yeni fikirlere önem verdik. Öncü olmayı, ileri gitmeyi hedefledik. Bütün süreçlere sürdürülebilirlik açısından bakıyoruz. Sevindirici örneklerimiz var. Sonuçlara da yansıyan bir yönetim anlayışımız var” dedi.

- “ÖLÇÜLEMEYEN HİÇBİRŞEY İYİLEŞTİRİLEMEZ”-
“Yıllar önce çalışma hayatına başladığınız yıllarda Necati Doğru ile yaptığınız bir röportajınızı hatırlıyorum. Amacım “fark yaratmak” demiştiniz. Bu kişisel felsefenizi nasıl sürdürdünüz ve iş hayatınıza nasıl yansıttınız?” sorusuna karşılık olarak Sabancı “Yıllar geçiyor. Çok cesur bir cevap vermişim. Fark yaratmak geniş bir kavram. Topluluğumuzun amacı bu. Ölçülemeyen hiçbirşey iyileştirilemez. Bu sebepten dolayı fark yaratmanın ötesinde öncelik, değiştirme, cesaret, anlaşılabilirlik, şeffaflık var. Rahmetli Sakıp Sabancı'da da bu anlayış vardı. Ben onun öğrencisiyim. 1993 yılında Sabancı Kuleleri ilk yapıldığında o bölgedeki otuz kat üstü ilk binalardı. Sakıp Bey açılışta “biz şimdi en yükseğiz, daha yüksekleri de yapılacaktır” demişti. Öyle de oldu. Ama bu bir ilkti. İkiz kulelelerle o bölgeyi değiştirdik. Dünyada elektronik perakendeciliği diye bir kavram vardı. Bilinen bir şeydi. Ama Teknosa Türkiye'de bu sektörü başlattı. Bir sektörü oluşturdu. Yaratılan değişimin sürdürülebilirliği önemli. Teknosa olarak biz şu anda birinciyiz. Ama asıl önemli olan sürdürülebilir bir sektör yaratmış olmamız. Mardin'de bir şehir müzesi yaptık. Bu yetmez dedik ve daha dinamik sergiler için Dilek Sabancı Galerileri'ni açtık. Bu Mardin'in çehresini değiştirdi. Değişimi tetikledik. Çin'de Lang Lang diye bir piyanist çıkıyor, 40 milyon Çinli biz onun gibi piyano çalacağız diyor. Yani bir öncülük, yapılmamışı yapmak var ama bunları yaparken de sürdürülebilirlik gerekiyor” açıklamasında bulundu.

Sosyal politikalar konusunda ise Sabancı “Ortak payda olarak ciddi bir eğitim hamlesi gerekiyor. Kastım sadece mevcut sistemi değiştirmek değil. Farklılıklara izin veren bir eğitim yapısı şart. Ciddi planlanmış, hedefe ulaşan bir sanayi stratejisine paralel bir eğitim stratejisi gerekiyor. Odak farklılaşmak olmalı. Bir önemli ayak ise, teknoloji geliştirme ve yatırımın sanayi politikalarıyla birlikte sürdürülmesi yani uygulanabilir teknolojilerin yaratılması olmalıdır. Sanayi- üniversite ve sanayi- araştırma işbirliği hayata geçirilmelidir. Önümüzdeki süreç içinde bunun üstünde durmalıyız. Türkiye'nin inovasyonda Dünya Ekonomik Forumu rakamlarına göre 69.sırada olmasını kabul etmeyip, ivme kazandırmalıyız. Türkiye, yeniden yirmi sene önceki toplam kalite seferberliğinin başladığı döneme benzer bir dönemde bulunuyor. İnovasyonu ve sürdürülebilirliği öne alarak yeniden bir seferberlik başlatmak gerek” sözleriyle konuşmasını tamamladı.