İSTANBUL’DA DENİZE NEREDE GİRİLİR

İlle de uzaklara gitmeye gerek yok İstanbul'un her yeri plaj Deniz son ölçümlere göre birçok yerde “temiz” sınırlarında

TURİZMİN SESİ


Hava güzel, okullar tatil. İşte her fırsatta gidebileciğiniz bizim plajlar; bir tek güvenliği elden bırakmayın. Malum Boğaz'ın da Karadeniz'in de suyu hırçın; ailelerinizin canı yanmasın. Sahil şeridinden aile boyu denize girme keyfi yok oldu. Deniz yıllar içinde değil, sanki bir anda karalar bağladı.
Önce tamamen “girilemez” boyutlardaydı. Geçtiğimiz 10 yıl içinde birtakım önlemler ve çalışmalarla zehirli atıkların bir kısmı temizlendi; birçok plaj “olur” raporunu aldı.

Şimdi İstanbul'un, gene, bir sürü plajı var. Deniz zevki için ille de tatile gitmeye gerek yok. Her semte yakın bir deniz mutlaka sizi bekliyor. 

Her yer deniz, her yer tatil değil mi?
Bebek'den, Yeniköy'den, Tarabya'dan, “cup” diye denize atlamayı özlüyorum. Güneşten korunmak için değil de, daha çok yanmak için zeytinyağı ve kola sürülen günleri özlüyorum. Evden gelen peynirli-domatesli sandviçlerin, denizden çıkar çıkmaz mideye indirilişini özlüyorum. O günler geri gelir mi dersiniz?

Şile-Ağva: Şile, İstanbul'un ilçesi. İlçede yerleşim çok eski; görülecek çok yer, yapılacak çok fazla şey var. Plajları muhteşem. İstanbul'da olduğunuza inanamayacaksınız. Uzunkum, Ağlayankaya, Ayazma, Sofular; hepsi birbirinden dinlendirici ve bakir. Otel veya pansiyon seçenekleri çok fazla; ama gerekirse belediye otobüsleri ile de ulaşım mümkün. Ağva, Şile'ye bağlı. İstanbul'a uzaklığı 97 km. “İki dere arası” anlamına geliyor; Yeşilçay ve Göksu'nun Karadeniz'e döküldüğü deltanın üzerinde. Fazla detaylı yazmıyorum; çünkü hem Ağva hem Şile, ayrı yazı konuları.

Rumelikavağı: Sarıyer'den sonra 3.5 km daha araba kullanırsanız, Rumelikavağı'na varırsınız. Hatta belediye otobüsüyle bile rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Balık lokantaları çok güzel; özellikle midyenin tadına doyulmuyor. Rumelikavağı'nda iki plaj var: Altınkum ve Elmaskum. Altınkum'un sahili, 500 m uzunluğunda. İnanın ikisi de muhteşem. Yaz başında, kimse yokken gitmiştim; denize girmedim, ama aklımda, en yakın zamanda gideceğim.

Kilyos: İstanbul merkeze sadece 25 kilometre uzakta, ama özellikle hafta sonları gitmek bir saatten fazla sürebiliyor. Yörede yerleşim çok eski. Köydeki kale, Cenevizliler zamanında yapılmış, Sultan 2. Mahmut zamanında yenilenmiş; ama ziyaretçilere kapalı. Deniz, özellikle bazı günlerde çok güzel oluyor. Tabii unutmamak lazım: Karadeniz; dalgası ve rengi belli olmaz. Aslında ben Kilyos'u en çok kışları seviyorum. Sert dalgalar eşliğinde ve gri gökyüzü altında saatlerce yürüyorum.
Birçok plaj var; Demirciköy'deki Dalia ve Uzunya, Gümüşdere'deki BURC Beach, en çok tercih edilenleri. Solar Beach de hiç fena değil. Rumelifeneri'nde de Golden Beach Club'ı deneyebilirsiniz. Kilyos'ta birçok içkili ve içkisiz lokanta var; aç kalmak mümkün değil! Ayrıca birçok otel de bulabilirsiniz, belki uzunca bir hafta sonu geçirmek için çok uygun olabilir.

Adalar: Adalar, Osmanlı döneminin elit sayfiyesi. Şimdilerde, özellikle hafta içi çok güzel. Denizi çok muhteşem değil doğal olarak; ama inanın idare ediyor. Kınalıada'da Ayazma Plajı ve Kamos Beach Club'a gidebilirsiniz. Büyükada'da Yaman'ı her Adalı bilir. Heybeliada'da bütün eski fotoğraflardaki siyah-beyaz plaj görüntüleri, Sadıkbey Plajı'dır. Burgaz'da da Kalpazankaya'ya mutlaka yolunuz düşecektir...

Kumburgaz: Belki 1.5 saatte rahatlıkla ulaşabileceğiniz, şahane bir banliyö. Geçtiğimiz 20 yıl, Marmara Denizi'nin çok hızlı kirlenmesiyle; neden “kirlenmesi” diyorum, insanların acımasızca kirletmesiyle; 8 kilometrelik plaj öksüz kaldı. Halbuki dünyanın her yerinde, büyük şehire yekın yazlık yerler hep bakımlı, hep güzel, hep pahalı olur. Her güzelliğe yaptığımız gibi, Kumburgaz'ı da yıllar içinde katlettik.
Şimdilerde hafif bir canlanma var gene. 80'lerin nostaljisini yaşamak isterseniz, sitelerin arasında dolaşmak insana iyi geliyor. Hala vidanjör dolaşmıyordur eminim; ama biz çocukken ne güzeldi, değil mi?

Anadolufeneri: Önce Anadolukavağı'na ulaşmak gerekiyor. Sarıyer'den şehir hatları vapurlarıyla gidebilirsiniz. Kavacık'tan belediye otobüslerini kullanmak mümkün. Lokantalar enfes. Yoros Kalesi ve Yuşa Tepesi'ni görüp, olağanüstü manzarayı seyretmek gerekiyor. Sonra yola devam edince, Anadolufeneri ve Poyraz'a varmış oluyorsunuz. İstanbul'un çok bozulmamış, çok eski İstanbul havasında, harika bir semt. Ayrıca deniz başka türlü güzel.