Kent müzeleri dünyanın her yerinde ve Türkiye’de de giderek kentsel yaşamın en önemli unsurlarındandır. Müzeler, çocuk, yaşlı genç herkes için önemli bir buluşma, öğrenme, paylaşma, hatırlama mekânlarıdır. İstanbul tarihi, doğal ve kültürel mirası ile eşsiz bir kent. İstanbul’u biricik yapan bu miras, kent müzesinde, burada yaşayan insanların geçmişte ve bugün yarattıkları yaşam kültürünün tüm renklerinde yansıtılmalıdır.Kent müzeleri paylaşımcı, demokratik, katılımcı olur. Kent müzelerinin en önemli özelliklerinden birisi de geçmişi koruyarak aktarması, bugünün şahitliğini yapması, yaşadığımız çevrenin bugünü ve geleceği için alternatif senaryolar sunabilmesi, kentsel gündemlerin tartışmaların merkezinde olması, eleştirel olabilmesidir.
Kent müzeleri sadece geçmişe ait birtakım eşyaların sergilendiği bellek mekânları değildir. Kentin tüm sahiplerinin toplumsal ve kentsel tarihinin şahitleridir. Kentsel düzenlemeler için birer forum merkezidirler. Kent müzelerinin sahibi sadece o kentte yaşayanlardır. Dolayısı ile kent müzesi kurulmasından söz ederken:
• Hangi kurumun kuracağı,
• Nasıl kurulacağı,
• Nereye kurulacağı,
• Nasıl işletileceği,
• Bina seçimine nasıl karar verildiği,
• Mekânın kentsel hafızadaki yeri,
• Kurulma süreçlerinde işletilen demokratik katılım mekanizmaları,
• Müze içeriğinin dayandığı bilimsel zemin
müzenin gerçek bir kent müzesi olmasında belirleyicidir.
Kent müzeleri kentin farklı unsurlarını bağlayan sağlam bir halattır. İstanbul Kent Müzesinin Taksim’de gerçekleşen saldırı ve şiddet hafızası üzerine oturtulmaya çalışılmasını kınıyoruz. Kent müzeleri kentliyle birlikte kurulur, onları kucaklar, katılımcı olmayan bir mantığa teslim edilemeyecek kadar yaşamımızda etkin ve önemli mekânlardır. Müzecilik Meslek Kuruluşu Derneği olarak, halkın serbestçe kullanabildiği parkların, yeşil alanların özelleştirilerek özel mülkiyete, özel güvenlik sistemlerine devredilmesine karşıyız. Taksim Gezi Parkı bir simge olarak bu harekette önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye’de para kazanmak veya diğer farklı amaçlarla doğal alanların tahrip ya da yok edilmesine izin verilmemeli ve titizlikle korunmalıdır.
Kamuya açık yeşil alanların ve doğal ortamların 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile devlet tarafından korunması, hükümetlere verilmiş bir görevdir. Hükümetten halkı, kültürü ve doğayı koruma görevini yerine getirmesini istiyoruz. Hükümetten, halkının temel yaşam hakkını savunma ihtiyacını görüp kabul ederek halka uygulamakta olduğu sert şiddeti derhal durdurmasını talep ediyoruz. Hem hükümetten, hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden kentsel yaşamın vazgeçilmezi olan Taksim Gezisi’nin, yeşil alanın yok edilerek İstanbul Kent Müzesi de dahil olmak üzere herhangi bir kültür kurumu yapılması konusundaki söylemlerini sonlandırmasını istiyoruz. Parklar, müzeler birbirinin yerine konulamaz değerdedir. Parklar kentlerin ciğerleridir, ciğerlerimiz olmadan nefes alamaz, yaşayamayız.
Müzecilik Meslek Kuruluşu
Yönetim Kurulu