TURİZMİN SESİ
Gerçekliğin bilinmezliğine gönderme yapan Ani Çelik Arevyan'ın 29 Eylül 2010 tarihinde açılan ve 9 Ocak 2011 tarihine dek sürecek olan sergisinin küratörü Engin Özendes. Sergi, doğa ve objelerin yalın detayları ya da birlikteliklerinden oluşan bir yorumlar zincirinin görsellerini içeriyor. Sanatçı, fotoğraflarıyla insan, doğa ve hayattan oluşan bütünün, ancak kendini gösterdiği ve bizim gördüğümüz, anladığımız, algıladığımız kadar olduğunu vurguluyor. Gerçeği aramayı ve yargılamayı değil, yorumuyla farkındalığı sağlamayı amaçlıyor.
Arevyan, insan, hayat ve doğadan oluşan bütünün içinde yer alırken, kişinin kendini düşünmesini istediğini belirtiyor: Bazen sevinçlerimizi, bazen üzüntülerimizi yani duygularımızı da 'örtmek' zorunda kalabiliriz. Tıpkı örtünmek gibi. Aslında işte tam da burada gördüğümüz, başkaları tarafından bize gösterilen ve bizim algıladığımız şekil/durum/hal göründüğü gibi olmayabilir.
Ani Çelik Arevyan, birbirinden tamamen farklı ortamlarda ve ışıkta çekilmiş, gündelik hayatın yaşamsal, sıradan nesnelerinden oluşan fotoğraflarında, Baktıklarımız, gördüklerimiz ve yaşadıklarımızın, yakından da bakılsa, uzaktan da bakılsa göründüğü gibi olmadığını gösteriyor. Serginin küratörü Engin Özendes, günümüzde çağdaş sanatçıların yaratılarının günlük yaşamdan, sosyal ve politik durumlardan beslendiğini, sunmak istediklerini zaman zaman sıradan nesneleri kullanarak da ortaya koyduklarını belirterek, Ani Çelik Arevyan'ın fotoğraflarında, gündelik hayatta kullanılan yaşamsal nesneler yer almaktadır. Arevyan'ın bu soyut ve minimalist sergisinin fotoğraflarında hem bir karmaşa hem de bir sadelik var. Aslında her şey tanıdık gibi görünse de, farklı bir yorumla, farklı bir anlatım oluşturulmuş. Arevyan'ın yapıtları, doğa ve objelerin birliktelikleriyle yaratılmış bir yorumlar zincirinin görsellerinden oluşmaktadır. Her izleyici kendince yorumlayabilir diyor.
Görüneni anlayabilmek, insanın kendi içinde
İmajların birbirini tamamlayarak bir araya gelip yeniden bir bütünü oluşturduğunu belirten Ani Çelik Arevyan, Bütün içinde yer alırken, görünmeyenin karşıtlığının ya da paralelliğinin dışa yansımalarının bir sonucu olarak, belki de gördüklerimizin, gösterdiklerimizin göründüğü gibi değil. Görüneni anlayabilmek, bütün karmaşıklığı ve sadeliğiyle insanın kendi içinde diyor.
Sergideki fotoğraflarda da bu karmaşa ve sadeliğin olduğuna değinen Arevyan, Bir yandan karışık, bir yandan da yalın ve sade ve net görüntüler. Anlatımı oluştururken kullandığım nesnelerin formları, birbirinin benzeri gibi görünseler de aynı değildir, insanlar gibi. Tekrar gibi görünseler de tekrarı değildir, yaşam gibi. Ancak bir sürekliliği ifade ederler; tıpkı yaşam gibi, tıpkı insanlar gibi görüşünü dile getiriyor. Herkesin kendi bakış açısı, doğrusu, haklılığı, gerçeği olduğu için, kimine ters gelen bir durum ötekine anlamlı ve gerçek olabiliyor. Sanatçı, görünmeyenin karşıtlığı ya da paralelliğini, fotoğraflarında ters/düz, uyum/uyumsuzlukla ve devinimle yansıtıyor.
Beni çevreleyen düşünceleri, oluşturduğum izlenimleri yeniden tasarlayarak, yorumlayarak görünür hale getiriyorum diyen Ani Çelik Arevyan'ın 20 yıl boyunca giydiği, yaşattığı giysileri, içlerinde insan olmadığı halde, hem insanı çağrıştırıyor hem de bir silueti. Sergide yer alan 187 giysi, olduğu gibi değil; birer soyut görüntüye dönüşüyor, bir binaya, şehir görüntüsüne, gök taşına ya da ruhu olan bir bedene benziyor. Parçaları bir araya getirerek daha büyük bir bütün meydana getirdiğini söylüyor Arevyan: Bu da hayatı anlatıyor bir anlamda. Aslında yaşamak da öyle değil mi? Detayları bir araya getirerek daha büyük bir resim, bir bütün oluşturmuyor muyuz hayatımız boyunca...
Sabun köpükleri serginin son cümlesi
Fotoğraflarında farklı bir yorum, farklı bir bakış açısı olduğunu vurguluyor: Aslında her şey tanıdık! Ama yorumu farklı yani doğa bildiğimiz durumuyla, ağaçlar çingene pembesi dikdörtgen dallı veya bulutlar köşeli değil. Ben gördüklerimizi farklı gördüm. Sabun köpükleri de sergideki fotoğrafların son cümlesi sayılır. Köpükler gibi, renkler, şekiller ve ışık da sanki sürekli değişmekte. Hafiflikleri ve ağırlıkları, bir anda varken aniden yok olmakta. Tam da göründüğü gibi değil... Tıpkı yaşam gibi, tıpkı gördüklerimiz gibi...