TURİZMİN SESİ
GÖBEKLİ TEPE - ŞERİF YENEN
Göbekli Tepe’de gerçekleştirilen kazılarda elde edilen sonuçlar, akademik camiada adeta bir sansasyon yaratmıştı. Göbekli Tepe aslında bölge için yeni değil, çevrede aynı zaman dilimine tarihlenen Göbekli Tepe benzeri başka yerler de var, buranın bu kadar ilgi çekmesinin nedeni belki de, bu kadar çok sayıda megalitin bozulmadan yerli yerinde duruyor oluşu.
Göbekli Tepe, ileri düzey Homo sapiens insan grubunun yarattığı bir yer. Söz konusu bölge, İÖ 9. binyıla, hatta belki daha erken bir döneme ait, “birkaç kült yapıya sahip sıradan bir yerleşme değil, bir dağ üzerinde inşa edilmiş, birçok yapıdan oluşan, olasılıkla bir ritüel alanı, bir toplanma bölgesi veya belli aralıklarla toplanılan bir değiş-tokuş alanı. Bilim insanları buranın tapınak olduğunu söylemekten imtina ediyorlar, zira tapınak olduğunu gösteren kesin kanıtlar yok.
Göbekli Tepe, İÖ 10. binyıl ortalarından İÖ 9. binyıl sonlarına dek (yaklaşık 1500 yıl) boyunca kullanılmış. Ancak, Göbekli Tepe’yi dikkat çekici kılan yalnızca eskiye giden tarihi değil, daha önce büyük yapılar inşa edebilme yetisinden yoksun olduğu düşünülen avcı toplayıcı toplulukların, böylesine anıtsal yapılar inşa edebildiğinin anlaşılması öne çıkıyor.
Yapılan kazılarda dairesel biçimde yerleştirilmiş olan T biçimli kireçtaşı steller bulundu. Göbekli Tepe henüz tümüyle kazılmamış olmakla birlikte, jeofizik araştırmalardan yola çıkılarak 200’den fazla anıtsal boyutlu stelden oluşan 20’den fazla dairesel yapının bulunduğu anlaşılıyor.
Her bir dikili taşın 6 metreye kadar yüksekliğe sahip olup en fazla 20 ton olduğu anlaşılıyor. Zeminde, ana kayada oluşturulan yuvalara yerleştirilmiş olan bu anıtsal boyutlu taşlar dünyanın bilinen en eski anıtsal taşları olarak kabul ediliyor.
Bu dikili taşlar, tunç veya demirin kullanıldığı zamanlardan binlerce yıl önce, taş ocaklarında çakmaktaşı gibi sert taşların yardımıyla şekillendirilmiş ve şimdi bulundukları yere taşınmış. Her bir dairesel yapının tam ortasında karşılıklı şekilde duran ve daireyi oluşturan diğer taşlardan daha uzun olan iki dikili taş yer alıyor. Söz konusu dikili taşlarda, birçok hayvan kabartması görülüyor. Bu hayvanlar mitolojik hayvanlar olmayıp günlük hayatta doğada karşılaşılabilecek türden basit hayvanlar. Örneğin boğa, domuz, tilki, ceylan, eşek, yılan, sürüngenler, böcekler, kuşlar, akbabalar ve ördekler gibi hayvanlar betimlenmiş. Sadece hareket eden canlılar resmedilmiş.
Betimlemelerde hiç bitki yok. Bu kesin olmamakla birlikte, Şamanist topluluklarda olduğu gibi, Göbekli Tepe insanlarının doğayı kutsadığını, doğaya tapındığını düşündürüyor.
Dikili taşların bazılarında, insan kollarının betimlendiği, tepedeki T’yi oluşturan çıkıntıların ise insan başı olduğu düşünülüyor.
Bazı zeminlerde ana kayanın kendisi var. Bu zaten su geçirmez özellik. Bazı yapıların tabanlarının su geçirmez hale getirilmesi için özel bir çaba gösterilmiş ve çok gelişkin bir teknolojiyi yansıtan kirecin söndürülerek sertleştirilmesi ve sürtülerek parlatılmasıyla yapılan “terazzo” adı verilen tabanlar yapılmış.
İÖ 8. binyılın başında Göbekli Tepe önemini yitirmiş, diğer birçok yerde gördüğümüz gibi doğal yollarla yok olma sürecine girmemiş, aksine bilinçli bir şekilde muhafaza edilmişçesine taş kaplar, taş aletler ve kireçtaşı parçacıklarından oluşan bir dolgu maddesiyle gömülmüş. Dolguda hayvanlara ait birçok boynuz ve kemik de bulunmuş. Asıl ilginç olanı ise bu dolgu içinde insan kemiklerine de rastlanması. Bunlar da, aynı hayvan kemikleri gibi kırılmış küçük parçalar halinde. Her ne kadar ilk akla gelen yamyamlıksa da, bir ölü gömme uygulaması olma ihtimali daha yüksek.
Söz konusu yapıların neden gömüldüğü tam olarak bilinmemekle birlikte, kutsalı koruma anlayışı olabilir.
Yapılarda bulunan anıtsal boyuttaki dikili taşların, sadece boyutlarıyla değil, çok sayıda taşın yan yana bulunması da benzersiz bir örnek teşkil ediyor. Çevrede bu boyut ve özelliklerde benzer anıtsal yapı yok.
Söz konusu T şeklindeki dikili taşlar, anıtsal özelliğe sahip heykeller olarak da kabul edilebilir. Göbekli Tepe’den elde edilecek en önemli bilgilerden biri de, Neolitik dönem avcı-toplayıcı toplulukları arasında iş bölümü, koordinasyon ve organizasyon bulunduğunun anlaşılması. Her biri ancak yüzlerce kişi tarafından taşınabilecek dikili taşları taşıması için daha üst rütbeli birilerinin emirler vermiş olması kaçınılmaz.
Bu, sosyal anlamda eşit gruplardan ziyade, bu topluma önderlik eden statü bağlamında elit bir grubun varlığını akla getiriyor. Anıtsal boyuttaki bu tür kamusal yapılara ihtiyaç duydukları ve bunlara yatırım yaptıkları çok açık. Bu da, bir sonraki aşamada Neolitik dönemin yerleşik hayatını getirmiş olabilir.
Göbekli Tepe’de 100 binden fazla kemik parçası tek tek incelenmiş, kemiklerdeki kesik izlerinden kasap işlemi görmüş oldukları anlaşılıyor.
Bulunan kemiklerden %60’ından fazlası ceylan kemiği. Diğerleri arasında yaban domuzu, koyun, geyik olduğu gibi, bir miktar da akbaba, ördek, turna ve kaz gibi kuş kemikleri bulunmuş.
Bu kadar çok yaban hayvan kemiğinin bulunmuş olması, hayvanların henüz evcilleştirilmediğine işaret ediyor. Evcilleştirilmiş tahıla Göbekli Tepe yakınlarında rastlanmış, ancak bunun tarihi Göbekli Tepe’deki kamusal yapıların inşasından 500 yıl sonrasına tekabül ediyor.
Kasap işlemi görmüş kemikler ile 160 litrelik taş bir kabın dibinde alkollü içki tortusu bulunması, dini veya sosyal veya hem dini hem sosyal toplanmalar çerçevesinde festivaller düzenlendiğini düşündürüyor.
Bulunan takılar, ihtiyaç duydukları objeler olarak değil de, statü göstergesi objeler olarak değerlendiriliyor. Bunlar sınıf ayrımını net bir şekilde gözler önüne seriyor. Bazen, takan kişiyi kötülüklerden koruma, sihir ve büyü amacıyla da kullanılmış. Takıların avuç içine sığacak kadar küçük olduğu, bazen mühüre benzediği, piktogram gibi görenin anlayacağı mesajı olduğu ve bunları yaparken bakır veya obsidiyen gibi doğada buldukları her türlü madeni kullandıkları anlaşılmakta. Özellikle obsidiyenin hangi yanardağdan geldiği anlaşılabiliyor. Evcilleştirdikleri hayvanlarla kilometrelerce mesafeden obsidiyen taşımışlar.
WEB MEDYA - Turizmin Sesi tarafından üretilen, //www.turizminsesi.com/ sitesinde yer alan bütün yazılar, materyaller, resimler, ses dosyaları, animasyonlar, videolar, dizayn, tasarım ve düzenlemelerimizin sitemizin yazılı izni olmaksızın ticari olarak herhangi bir şekilde kopyalanamaz, dağıtılamaz, değiştirilemez, yayınlanamaz. İzinsiz kullanım yapılamaz. Aksi taktirde ADA Hukuk Bürosu yetkilidir.