TURİZMİN SESİ
Yaklaşık 2 saat süren sohbetimiz, Pera Palace'ın eski yapısından başladı ve Pınar Hanım'ın turizmci gençliği yaptığı öneriler ile son buldu. İşte söyleşimizin detayları;
Bulut BAĞCI: Pınar Kartal Timer Kimdir?
Pınar TİMER: Avusturya Lisesi ve 1988 yılı Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü mezunuyum. Mezuniyetten sonra Hilton'da staja başladım ve sonrasında 15 yıl kadar Hilton'da çalıştım. Satışın çeşitli birimlerinde görevler aldım ve son 8 senede de hem Hilton Parksa hem de İstanbul Hilton'un satış ve pazarlama direktörlüğünü yürüttüm. Sonrasında, artık turizmde çalışmayayım! deyip ayrılmaya karar verdim; ama sektör beni bırakmadı. Bir süre sonra, Mövenpick Oteli'nin açılışını gerçekleştirdik. Beş sene kadar da orada çalıştım.
En son oradan Türkiye Bölge Direktörü olarak ayrıldım ve Çırağan Sarayı Satış ve Pazarlama Müdürü olarak göreve başladım. Bu görevde 2 yıl kaldıktan sonra, şubat ayının başında Pera Palace projesi ile Pera Palace'a Genel Müdür olarak geldim. Çok zevkli, bir o kadar da meşakkatli geçen 21 senelik bir sektör deneyimim var. Turizm bildiğiniz gibi 09:00-18:00 bir iş değil, uzun saatler çalışmanızı gerektiriyor. Özel gün, bayram, hafta sonu, yılbaşı gibi bir kavram yok. Bu arada Yiğit ve Zeynep isimli iki çocuğum var. Tabi turizmde bu kadar uzun süreli çalışmak ve başarılı olmak bir aile desteği gerektiriyor. Onun için aileme, özellikle eşime beni bu kadar anlayışla karşıladığı için teşekkür ediyorum.
Bulut BAĞCI Siz Pera Palace olarak, tarihi bir özellik taşımaktasınız. Bu özellik size turizm pazarında ne gibi avantajlar sağlıyor?
Pınar TİMER: Dediğiniz gibi bir müze otel Pera Palace. Tarihi bir binadan çok tarihin ta kendisi
Çünkü 1892 yılında açılmış ve Türkiye'nin ilk enternasyonel oteli. Dünya tarihine baktığınız zaman da başka bir ülkede yabancı bir şirket tarafından işletilen ilk örnek. O dönemde Orient Express misafirlerine hizmet vermek istenmiş ve kraliyet ailelerine hitap etmek üzere açılmış bir otel. Biliyorsunuz, Pera Palace'dan sonra ikinci enternasyonel otel: İstanbul Hilton. Yani 62 sene tek enternasyonel otel olarak işletilmiş.
Pera Palace'da tanınmış birçok şahsiyetin kalmış olması bir ayrıcalık bence, Ulu önder Atatürk, İsmet İnönü, Celal Bayar, Agata Cristie gibi tarihi önem taşıyan kişileri misafir etmiş bir mekân. Bu özellik Pera'nın Pera olmasını sağlamaktadır. Eğer buğun Pera bölgesi bir değerse, bunda Pera Palace'ın çok önemli bir katkısı olduğunu düşünüyorum. O dönemlerde Beyoğlu'nda, Tepebaşı'nda, sarayın dışında tek elektrik verilen yermiş Pera Palace. Bundan dolayı elektrikli asansör ilk defa orada kullanılmış. Çok büyük avize ve ışıklardan dolayı büyük danslı partiler vb. organizasyonlar yer almış Pera Palace'da. Yani sosyal bir çekim merkezi olmuş o dönemlerde. Tabi ki, bu çok büyük bir avantaj bir oteli pazarlarken.
Çok büyük bir tarihiniz var geride. Otelde bunun izlerini her yerde görmeniz mümkün ve çok hoş da bir mimarisi var mekânın. Yani o zamanlar Avrupalıyı Doğu ile; bizleri de Avrupalı ile buluşturan bir yer olmuş. Kaldı ki yurtdışında Pera Palace çok fazla bilinen bir otel. Bugün devlet başkanları bile geldiği zaman Pera Palace'ı ziyaret etmek, görmek ve burada kalmak istiyor. Onun için bu bize çok büyük avantajlar sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Bulut BAĞCI: Bir şehrin pazarlamasında, otelde sunulan hizmetin önemi nedir?
Pınar TİMER: Bence binalarda dış yapı ne kadar güzel ve ne kadar tarihi olursa olsun sonuçta o bir binadan ibarettir. Onu otel yapan, ona o sıcaklığı veren, içerideki hizmettir, yani insandır. Eğer hizmetinize önem vermeseniz, misafirlerinize olumlu ve sıcak bir ortam sunamazsanız, bütün o binanın, ihtişamın hiçbir önemi kalmaz. Yani bence turizm sektörünün en önemli parçası hizmettir. Biz deneyim satıyoruz. Misafirlerimizi memnun ettirdiğimiz ölçüde başarılı olduğumuzu düşünüyoruz.
Zaten Türk Milleti'nin köklü bir misafirperverlik anlayışı var. Misafirlerimize ben burada huzurluyum ve kaliteli hizmet alıyorum hissini vermemiz lazım. Bir ülkenin veya şehrin pazarlanmasında da, kaliteli servisin önemi çok fazla. Zaten, İstanbul birçok açıdan farklı bir şehir olarak kabul edilebilecek özelliklere sahip. Tarihi dokusuyla, kültürüyle, alışılmışın dışında mekânlarıyla, hem modern hem oryantal olabilen çok özel bir şehir İstanbul. İstanbul'a gelip de mutsuz ayrılan veya bir daha buraya gelmek istemeyen kimse ile karşılaşmadım. İstanbul'un her yeri bir cazibe merkezi aslında. Biz elimizdeki bu harika ürünü ne kadar potansiyel müşteriye ulaştırabilirsek o kadar başarılı sayılırız.
Bulut BAĞCI: Son yatırımlarla birlikte artan yatak kapasitesi hakkında ne düşünüyorsunuz? İstanbul'un turizm pazarındaki payında nasıl bir değişme olur?
Pınar TİMER: Ta ki İstanbul'un pazarlanması iyi yapılırsa mevcut yatak kapasitesi yetersiz olacaktır. Ama şuan malum ekonomik kriz sebebiyle tatile gidiş oranlarında bir düşüş söz konusu. Bunun yanı sıra, sınır komşularımızda cereyan eden politik olaylar turistlerin Türkiye'ye olan ilgisini azaltan etkenlerden bir tanesi. Onun için, 2010'dan sonra muhteşem bir tanıtım yapılırsa, çok güzel sonuçlar ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.
İstanbul'un 10 yıl öncesini düşündüğümde, şuan bir nebze de olsa yeterli kapasite var diyebiliyorum; çünkü İstanbul'da en büyük sıkıntımız kongre alanı yoktu. Kongre ve fuar konusunda yeterli rağbeti görmeye başladığımızda, satışlarda büyük artışlar olacağını ve kâr seviyelerinin artacağını düşünüyorum. Ne zaman ki biz, aynı anda birkaç kongre organizasyonunu bu şehirde gerçekleştiriyoruz, işte o zaman İstanbul'daki turizm potansiyeli de büyük bir artış gösterecektir.
Mete ADIYAMAN: Pera Palace olarak yeni bir yapılanma içerisine girdiniz. Bize biraz bu yeni yapılanmadan bahsedebilir misiniz?
Pınar TİMER: Pera Palace'da çok uzun dönemden bu yana bir yenilenme yapılmamış. 116 senelik bir mekan. Bildiğiniz üzere, 2000'den sonra teknolojide büyük değişimler var. Ne kadar tarihi bir bina da olsanız, değişen ihtiyaçlara cevap vermek zorundasınız. Şuan Pera Palace'da çok üst düzey Hi-Tech dediğimiz bir donanım kuruluyor. Bir diğeri de Pera Palace'ın odaları çok küçüktü. Oda sayısı azaltılarak odalar büyütüldü. İç tasarım ve mimari ona göre ayarlandı. Eğer Pera Palace şuan ki durumu ile devam etseydi, ulaşmak isteği misafir kitlesinin ihtiyaçlarına cevap veremez bir hale gelecekti. Biz, yine eski günlerde olduğu gibi burada çok üst düzey misafirlerin kalmasını istiyoruz.
Tarihi seven, kültürü takdir eden ve belirli fiyatları da ödemeyi göze alan bir misafir kitlesine hitap etmeyi istiyoruz. Bu arada, bu yenileme çalışması tamamen eskiye sahip çıkılarak yapılıyor. Bunun yanı sıra amaç olarak, Pera Palace'ın tekrar o eski Pera Palace imajını kazanmasını istiyoruz. Seçkin misafirlerimiz için bir çekim merkezi olmasını istiyoruz. Bu değişiklikler yönetimde de değişiklik gerektiriyor. Yapılar yenilenir; ama hizmeti yenileyemezseniz, çağa ayak uyduramazsanız, o eski imajı kazandıramazsınız. Yönetimimizde de yenilenmeye gidildi. Tamamen profesyonel kişilerden oluşan ve işini çok seven bir kadro olacak orada. Otele gelen tüm misafirlerimizin, geldiklerinde evi gibi hissedecekleri bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Girişin bir kat altında çok özel bir restoran yapıyoruz. Orada da farlı kültürlere ait Etnik İstanbul Mutfağı konseptini sunmayı planlıyoruz.
Mete ADIYAMAN: Pınar Hanım, sektörde bir yönetici olarak, Genç Turizmcilere neler tavsiye edersiniz?
Pınar TiMER: Turizmde kariyer yapmak isteyen arkadaşların kesinlikle en az bir yabancı dili çok iyi derecede bilmeleri gerekir. İkincisi ise hedefleri olmalıdır. Kısa, orta ve uzun vadeli hedefler. Bunun yanısıra neyi neden yapmaları gerektiklerini öğrenmelidirler. Son olarak, hakikaten bir hedefe gitmek istiyorlarsa, çok istemelidirler ki başarılı olabilsinler. İki kefe vardır turizmde: pozitifler ve negatifler. Negatifler kesesi ağır basmaya başladığı zaman bu sektörü bıraksınlar. Çünkü bu durum çalışma şevkinizi, işe olan ilginizi ve inancınızı zedeleyebilir. Buna sakın izin vermeyin. Tüm Genç Turizmcilere başarılar diliyorum.