TURİZMİN SESİ
Önümüzü daha net görebilmek ve her türlü olumsuzluğun üstesinden gelebilmek için diğer alanlarda olduğu gibi turizm sektörüne de açık bir bilinçle sahip çıkmalıyız. İsrail'in, Gazze'ye insanı yardım götüren gemilere, uluslararası sularda saldırması ve yaşadığımız kaybı tüm ülke olarak büyük bir üzüntüyle karşıladık.
Yaşanan gelişmelerin turizm dünyasında endişe yaratması doğal. Saldırının çok önemli sonuçları olacaktır. İsrail, Türkiye'ye turist getiren bütün kruvaziyer seferlerini iptal etmesi ve vatandaşlarından Türkiye'ye gitmemelerini, Türkiye'de bulunanların "dikkat çekmemeleri" ve "kalabalık yerlere gitmemelerini" istemesi de olması beklenebilir bir sonuç. Rezervasyonlar da muhtemelen bir durağanlık yaşanacaktır. Ancak her şeye rağmen unutmamamız gereken nokta soğukkanlılığımızı ve sağduyumuzu ülke olarak korumamız gerektiğidir. Yaşanan gelişmeler iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerle, uluslararası hukuk kurallarıyla çözülecektir. İsrailli turistleri gözden çıkarmak, endişe ve panik havasıyla karamsarlığa kapılmak veya söylemlerde bulunmak doğru değildir.
Çünkü turizm sektörü ekonomik özelliğinin yanı sıra aynı zamanda sosyal ve psikolojik boyutları olan, toplumlararası iletişim ve kaynaşmaya en büyük katkıyı sağlayan, sektörlerden biridir. Bu da turizm sektörünün hassas ve nazlı bir sektör olmasını beraberinde getirir ve özel bir hassasiyet oluşturulmasını gerektirir. Meydana gelen olaylar karşısında münferit olay diye nitelendirdiğimiz davranışlar ve tutumlar yıllardır büyük bir özveriyle inşa ettiğimiz imajımızı bir anda allak bullak edebilir. kontrolsüz gücün güç olmadığını unutmamalıyız. Kriz kapıdan içeri girdiğinde başa çıkmak daha zordur. Onun için krizle burun buruna gelmeden onu yönetecek tedbirler almak ve hareket alanını genişletmek hedefimiz olmalıdır.