CLINIC LIVE MUSIC CLUB AÇILIYOR

Sakızağacı Surp Asdvazazin Kilisesi'ne ait binada yer alan canlı performans mekanı Clinic Live Music Club, 09.09.2011 cuma akşamı kapılarını Sulukule Roman Orkestrası'nın muhteşem performansıyla açıyor

TURİZMİN SESİ


Sulukule'nin yok olmasına karsı direnen mahalleli müzisyenlerden oluşan orkestra, yüzyılların sesini bu defa Clinic Live Music Club sahnesinden duyuracak. Dökülen ritimlerinde hüznün değil yaşama sevincinin ve coşkusunun galip çıktığı Sulukule Roman Orkestrası'nın kıpır kıpır performansına hazır olun. 10.09.2011 cumartesi akşamı ise Karadeniz ve Rock müziğini bir araya getiren Marsis, sahne performanslarıyla bizlerle olacak. “Kendi deyimleriyle, Karadeniz'in içinden gelen ve içlerinden hep Karadeniz gelen bir grup gencin, yel değirmenlerine meydan okuyan Don Kişot misali isyanı Marsis: nükleer santrallere, savaşlara, gönlümüze teğet geçen, zaman zaman saplanıp kalan kurşunlara, bombalara…

Onların seslerini duymamak için, gürültülerini bastırmak için bağırıyorlar, çağırıyorlar. Unutmak istedikleri, unutmak istemedikleri, umutla bekledikleri çok fazla şey olan bir grup gencin, tüm bunlara inat topuklarını yere vura vura, neşeyle teptikleri bir horon Marsis: ellerinde kemençeleriyle, tulumlarıyla, gitarlarıyla, davullarıyla, avaz avaz…

Onlar seslerini duyurmak için, sessiz kalanlara inat gürültü yapmak için bağırıyorlar, çağırıyorlar. Onlara karanlık gecelerinde yol gösteren yıldızları gökten bir bir kayarken, radyasyonlu gri bulutların karanlığı günü geceye, yaşamı ölüme bağlarken; onlar gökyüzünün bir gün aydınlanacağını biliyorlar. İşte bu yüzden, bizleri yağmur sonrası toprak kokan yaylalarına çağırıyorlar; yaktıkları kocaman ateşin başında hep birlikte eğlenip gülümsemek, belki de biraz olsun aydınlanmak için. İşte bu yüzden, bu şarkılar toprak kokuyor.

İşte bu yüzden, bu şarkılarda yeşilin en güzel tonları var. Onlar parçalarını eksik buldukları bir mozaiği tamamlayabilmek derdindeler belki de. Karadeniz insanının samimiyetini, dobralığını ve kıvrak zekasını, yörenin halet-i ruhiyesini, sevdalarını ve korkularını folktan rock müziğe uzanan geniş bir yelpazede anlatmaya çalışırken, ne serden geçiyorlar, ne yardan: köklerini Karadeniz'in bereketli Marsis Dağı'nın eteklerine salmış, başı aydınlık gökyüzüne değen, dalları dünyanın dört bir yanındaki kültürlere uzanan dev bir ağaca tırmanmaya çalışıyorlar. Biraz oradan, biraz buradan: mozaiğin en yakışan parçalarını bir araya getirene dek. İşte bu yüzden, bu şarkılar çiçek kokuyor. İşte bu yüzden, bu şarkılar ışıl ışıl. İşte bu yüzden, bu albüm müziğin evrenselliğini Karadeniz dilleri ile konuşuyor!