TURİZMİN SESİ / BORA ÖZGEN
BULGARİSTAN / Bulgaristan’ın el değmemiş bakir doğası, Roma’dan Osmanlı’ya kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış şehirleri, masmavi denizi ve kilometrelerce uzunluktaki plajları, kesintisiz kayak pistleri ve tarihi bir yolculuk ile turizmden payını almak için Türkiye’den küçük bir grup seçkin Medya temsilcilerini Bulgaristan Cumhuriyeti Turizm Bakanlığı ile Direct Media Kres 13-18 Temmuz tarihleri arasında Güneybatı Bulgaristan’da ağırladı.
Birbirinden değerli Medya temsilcileri 1 hafta boyunca Bulgaristan’ın değerlerini görerek gezme fırsatı buldu. Yayınımızı temsilen Web Medya Grup Başkanı Bora Özgen, Turizmin Sesi Genel Yayın Yönetmeni Ayşula İlgar ve Turizminsesi.com Danışmanlarımızdan Hüseyin Kurt, Belgesel duayeni Cumhuriyet Gezi Yazarı Fatih Türkmenoğlu, İngilizce yayını ile gezi yazılarına farklı bir boyut kazandıran Daily Sabah ekibinden Emre Başaran ve Osman Bahattin Dirlik, Turizm Günlüğü Genel Yayın Yönetmeni Yaşar Çelik ve Yazı İşleri Müdürü Sahra Gülal olmak üzere görülesi yerleri ve lezzetleri bizler yerinde keşfettik.
Bulgaristan; yabancı turistlerin akın ettiği önemli destinasyonların olduğu bir bölge haline geliyor. Yaz aylarında farklı kültürel geziler yapılırken, Kış aylarında ise iki kayak merkezi ile turistlerin gözdesi oluyor. Bulgaristan’da şehirlerin birbirine uzaklığı 2 saat içinde ulaşılabiliyor. Bulgaristan’ın Başkenti Sofya ilk önce görülmesi gereken şehri olarak ön plana çıkıyor. Yürüyerek Sofya’da kültür turu yapabilirsiniz. Bulgaristan’ın başkenti Sofya, Vitosha Dağı’nın eteklerinde konumlanıp, her tarafı dağlarla çevrili geniş Sofya Vadisi’nde bulunmaktadır. Sofya, köklü tarihi ve sahip olduğu tarihi mirası korumaya özen gösteren şehirlerden biri olmuş. Sofya, Bulgaristan ekonomisinin kalbi ve finans merkezidir. Bulgarca konuşulan Kent, Tarih ve Kültür, Lezzetler, Mekânlar, Zarafeti ve İhtişamı içerisinde barındırıyor. Tarihine ve geleneklerine oldukça düşkün olan Bulgar halkı, gezi noktalarının özenle korunmasına dikkat ettiği gibi geleneklerini de gelen ziyaretçilere en iyi şekilde tanıtmayı amaçlıyor.
IHLAMUR KOKAN ŞEHİR SERDİKA (SOFYA)
Bulgaristan’ın Başkenti Sofya
Bulgaristan’ın başkenti Sofya, bize beklediğimizden çok daha güzel bir hafta yaşattı. Bulgaristan gezilecek yerler planı çıkartırken, öncelikle Ihlamur Kokan Şehir Sofya… Metro inşası sırasında yapılan kazı çalışmalarında, Sofya şehrinin adının Serdika olduğuna dair yaklaşık 2000 yıl öncesine ait Roma kalıntılarından bir define ortaya çıkmıştır. Ayrıca şehirden uzaklaşma imkânı sunan güzel, büyük bahçe ve parklar bulunmaktadır.
Sofya’nın merkezinde yer alan Banyabaşı Camii (Kadı Seyfullah Efendi Camii), Merkez Kapalı Pazarı, Başkanlık Binası, Parlemento Binası, Ivan Vazov Ulusal Tiyatrosu gibi simge olmuş mekânları ziyaret edebilirsiniz. Sofya, şehir merkezini çevreleyen büyük parklarıyla da dikkat çekiyor. Sokakları ıhlamur kokan şehir desek yeridir. Gençler o parklarda o kadar özgürler ki görmelisiniz. Sofya’da gezilecek yerlerin tamamına yürüyerek ulaşabilirsiniz. Yaya kaldırımına geldiğinizde bir adım atmanız yeterli araçların hepsi size yol veriyor, bekliyor, siz geçtikten sonra da devam ediyor.
VİTOŞHA CADDESİ
Vitoşha caddesi Sofya’nın İstiklal Caddesi diye düşünebilirsiniz; Cafeler, Barlar, Hediyelik Eşyacılar, Mağazalar ve daha pek çok seçenek var. Caddenin Vitoşha dağına bakan bitiminde büyük bir bahçe sizi bekliyor, bahçenin sonunda ise Ulusal Kültür Sarayı (National Palace of Culture) bulunuyor. Yeraltı çarşısından çıktığınızda Serdika Antik Kenti’ne bakıp, hemen karşınızda ise Banyabaşı Camii geliyor. Banyabaşı Camii şehrin tam merkezinde yer alıyor. Mimar Sinan’ın eserlerinden biri olma özelliği taşıyan cami merkezi konumu ile dikkat çekiyor. Vitoşa Bulvarı; Pek çok ünlü Batılı markanın mağazaları ile zengin menülü kafe ve restoranlarla dolu olan Vitoşa Bulvarı Sofya’nın ana alışveriş bölgesi konumunda. Patrik Eftemii Bulvarı’ndan, Hilton Oteli’ne kadar uzanan bulvarda ayrıca mimari açıdan oldukça güzel olan ve ziyaret edebileceğiniz Sofya Adalet Sarayı, Sveta Nedelya Ortodoks Kilisesi, Ulusal Kültür Sarayı gibi binalar bulunuyor. Sofya’ya ulaşımda ilk tercih sınırları içerisinde yer alan Sofya Havalimanı oluyor. Birçok ülkeden direk ve aktarmalı uçuşların yer aldığı havalimanı, merkezden sadece 8 kilometre uzaklıkta olduğu için yaklaşık 15 dakikalık bir süre içerisinde şehrin merkezine ulaşabiliyorsunuz. İstanbul ile Sofya arasında saat farkı bulunmamaktadır.
MERKEZ KAPALI PAZARI
Sofya Merkez Kapalı Pazarı, Sofya’nın merkezinde Maria Louise Bulvarı üzerinde yer alır. Halite veya Tsentralni Hali olarak da bilinir. 1911 yılında açılan Pazar, günümüzde şehrin en çok ziyaret edilen alışveriş noktalarından biridir. En ayırt edici unsurlardan biri, pazarın üzerinde yer alan ünlü, küçük saat kulesidir. Pazarın giriş katında ekmek ve hamur işleri, zeytin, kuruyemiş, tatlılar, gül yağı ürünleri ve hediyelik ürünler gibi gıda malzemeleri satan tezgâhlar yer almaktadır. Üst katta ise, kıyafet, aksesuar ve mücevherat mağazalarını bulabilirsiniz.
KADI SEYFULLAH EFENDİ CAMİİ (BANYABAŞI CAMİİ)
Sofya kent merkezindeki popüler Osmanlı yapılarından biri olan Banyabaşı Camii 1576 yılında Mimar Sinan tarafından inşa edilmiş. Günümüzde Sofya’da ibadete açık tutulan tek Müslümanların İbadethanesi olarak bulunuyor. Banyabaşı Camii, Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde "Sofya'da en güzel minaresi olan cami" diye geçiyor.
SERDİKA (SOFYA’NIN ESKİ ADI) KALINTILARI
Aziz Sofya’nın baktığı yöne baktığınızda yol seviyesini altında antik kalıntılar ve bir de kilise göreceksiniz. Burası Serdika şehrinin kalıntıları. Kilisenin adı da Aziz Petka Kilisesi, minicik bir kilise. Metro kazıları sırasında şehrin altında başka bir şehir daha olduğu ortaya çıkmış ve şehrin merkezindeki meydanı kazılarla bir açık hava müzesine dönüştürmüşler. Ayrıca metro duraklarına doğru açılan tüneller de bu müzenin parçası olmuş.
ULUSAL TARİH MÜZESİ
Balkanların en büyük tarih müzesi olan Ulusal Tarih Müzesi 650 binden fazla belgeye ev sahipliği yapan, etkileyici koleksiyon ve sergileriyle Sofya’daki en önemli kültür duraklarından biridir. Eski evlerdeki kültür değişkenleri, geleneksel kostümler ve tarih boyunca moda, geleneksel motifli nakışlar, Bulgar sinemasında kullanılan özgün kostüm, silah, eşya ve dekorlar; eski dünyanın izleri gibi birçok ilgi çekici bölümden oluşmaktadır.
AYASOFYA HEYKELİ (ESKİDEN LENİN HEYKELİ)
Sofya’nın sembolü olan Şehir merkezinde bulunan Saint Sofia (Ayasofya) Heykeli bronz ve altından yapılmış.(yapım yılı: 2000) Eskiden yerinde Lenin Heykeli yer almaktaymış.
IVAN VAZOV ULUSAL TİYATROSU / MİLLİ TİYATRO
Sofya’daki en önemli simge yapılardan biridir. Şehrin en eski parkı olan City Garden’da bulunan bu harika tiyatro binası, ülkenin en eski ve büyük tiyatro binasıdır. Viyanalı mimarlar tarafından Alman mimari tarzına göre yapılan bina, 1907 yılında kullanıma açılmış. Ülkenin en ünlü tiyatrocuları halen burada sanatlarını sergilemekteler. Tam donanımlı 750 kişilik ana sahnesi, 120 kişilik daha küçük bir sahnesi ve dördüncü katta 70 kişilik ek bir sahnesi vardır. Tiyatroda ülkenin en eski iyi oyuncuları ve sahne yönetmenleri görev alır ve bunların çoğu ünlüdür. İlk olarak “Gözyaşı ve Kahkaha” (Salza i Smiah) Tiyatrosu oyuncuları tarafından 1904 yılında kurulan tiyatro, ilk başta Ulusal Tiyatro olarak adlandırılmıştır. Çok geçmeden tiyatroya ünlü Bulgar Yazar Ivan Vazov’un adı verilmiştir.
BANYABAŞI HAMAMI
İkinci dünya savaşında zarar görse de bugün çeşmeleri ve havuzuyla dikkat çeken bir hamam. Şifalı suları var. Ancak şu an Sofya Müzesi olarak kullanılıyor. 20. Yüzyılın başında Bizans geleneklerine göre yapıldı fakat Bulgaristan’a özel güzel bir mimarisi de var. Şu an hamam olarak faaliyet göstermese de hamam olarak kullanılmak istenirse kullanılabilir. Çeşmesinden 35-50 derece arasında şifalı su çıkmaktadır. Su içilebilmektedir. Geçmişte bu suyun birçok hastalığa iyi geldiğini ve birçok kişinin iyileştiğini belirtiyorlar.
SOFYA MOZOLESİ (GEORGİ DİMİTROV MOZOLESİ)
Komünist Partisinin Koruyucusu Georgi Dimitrov öldükten sonra mozolesi yapıldı. Mozolesi yapıldıktan sonra mumyası içeride yatıyordu. 1947’den sonra mumyası Rusya’da hazırlandı, trenle Sofya’ya getirildi ve sergilendi. Binası 7 günde yapıldı. (kendisi Moskova’dan Bulgaristan’ı yöneten adam) 2000 yılında mozole devlet tarafından yıkıldı. 7 günde yapılan bina 9 günde yıkıldı ve mumya toprağa gömüldü. Eski liderin mumyasını görmek için turlar düzenlenirdi.
ATATÜRK’ÜN EN SEVDİĞİ BULGARİA RESTORANI
Atatürk’ün En Sevdiği Restoran imiş. Bulgarian Restoran diye burada güzel bir kafeterya vardı, şimdi kapalı ve kullanım dışı. Türkiye’den gelen turistlerle burada mola veriliyordu. Türkiye açısından da çok önemli bir nokta. Çünkü Mustafa Kemal (O zaman Atatürk soyadını almamıştı) Bulgaristan Sofya’da Askeri Ateşeydi. 1913’te bir kaç ay boyunca ateşelik yapmış, ateşelik yaparken en sevdiği kafeterya ve lokanta Bulgaria Restoranmış. Rakısını da burada içermiş. Ama birkaç yıldır kapalı ve kullanım dışıdır.
AZİZ NİKOLAS RUS KİLİSESİ
Sofya’nın merkezinde, Rakovska ve Tsar Osvoboditel caddelerinin kesiştiği noktada bulunmaktadır. Şehirdeki en dikkat çekici binalardan biri olan kilise, 1907-1914 yılları arasında, Rus Büyükelçiliğinin girişimi ve Rus Mimar M. Preobrazhensky’nin projesi ile inşa edilmiştir. Aziz Nikolas Kilisesi aynı zamanda Sveti Nikolay Mirlikiyski adıyla da bilinmektedir.Sofya merkezde; Başbakanlık, Başbakanlığa ait olan en eski AVM (TSUM AVM), Cumhurbaşkanlık Binası, Cumhurbaşkanlığının önünde yer alan Gardiyanlar, Parlamento Binası (eskiden Komünist Partisinin merkeziydi), Sofya’nın en eski binası Aya Yorgi Kilisesi, Arkeoloji Müzesi (eskiden en eski camii), Merkez Bankası ve Aya Nikola Heykeli (Bankacıların Kurucusu) ve Sofya Beylerbeyi Konağı, Bulgaristan Çarı Binası’nı da görebilirsiniz.
ÇAR SARAYI: SOFYA'NIN ULUSAL SANAT GALERİSİ
Sofya’nın en büyük ve en güzel sarayıdır. Eskiden Beylerbeyi’nin Konağı imiş. Sonrasında Bulgaristan bağımsızlığını kazandıktan sonra burası Prens’in Sarayı olmuş. Sonrasında ise Çar Sarayı olarak kullanılmaya başlandı. Günümüzde ise Ulusal Sanat Galerisi olarak misafirlerini ağırlıyor.
MERKEZİ ORDU EVİ (ATATÜRK’ÜN DİMİTRİ AŞKI)
İçinde Balo Salonları var Kışla değil, Konserler yapılıyor, Biletle giriş yapılmaktadır.
ATATÜRK’ÜN İLK AŞKI
İkinci Balkan Savaşı’nın ardından 29 Eylül 1913 tarihinde Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında imzalanan İstanbul Barış Anlaşması’ndan sonra Sofya Elçiliğine Ali Fethi (Okyar), Sofya Askerî Ataşeliğine de 27 Ekim 1913 tarihinde Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal (Atatürk) atanmış. Mustafa Kemal, 20 Kasım 1913’te Sofya’ya gelmiş, bir süre Bulgarya Oteli’nde, ardından Splendide Oteli’nde kaldıktan sonra Ferdinand Bulvarı’nda Bulgar Parlamento Binası yakınında iki katlı bir ev kiralamış ve Sofya’dan ayrılana kadar burayı ikametgâh olarak kullanmış. Sofya’da on beş ay kadar görev yapan Mustafa Kemal, bu süre içinde Bulgaristan ve diğer Balkan ülkelerinin askerî ve siyasî durumlarını, ordularının eğitim, silah ve kuvvet durumu ile harp yeteneklerini yakından tanıma fırsatı buldu. Mustafa Kemal ataşelik görevi gereği Bulgaristan’ın Filibe, Pilevne, Tırnova, Gabrova, Şumnu, Varna, Kızanlık, Köstendil, Niğbolu ve Vidin şehirlerini ziyaret etmiş. Atatürk'ün 1913 yılında askeri ataşe olarak gittiği Bulgaristan'da âşık olduğu general kızı Dimitrina Kovaçeva’yı çok sevdiği evlenmek istediği söyleniyor. Atatürk Dimitrina Kovaçeva’dan 11 yaş büyüktü. Çok sevdiği kızı baba General Kovaçev’den Dimitrina’yı istemesine rağmen olur alamadı. General Kovaçev Mustafa Kemal’e “kızımı eşi ile babası arasında bırakamam, bir gün savaş çıkarsa birimizden biri ölürse kızım buna dayanamaz” dedi. General Kovaçev, Dimitrina’yı Mustafa Kemal’den ayırdı.
ALEXANDER NEVSKİ KATEDRALİ
Sofya’nın simgelerinden biri olup, Ortodoks kilisesi olarak hizmet vermektedir. Neo-Bizans mimarisinin güzelliğini ilk gün ki gibi yansıtan katedral dünyanın en büyük Ortodoks kiliselerinden biri olarak da nam salmıştır. İçerisinde yaklaşık 10 bin kişiyi aynı anda bulundurabilen kilise balkanlar da bulunan en büyük ikinci katedral olma özelliğine sahip. Bu Katedral, Bulgaristan’ın bağımsızlığını kazandığı Rus-Osmanlı Savaşı’nda ölen 200.000’e yakın Slav kökenli asker anısına inşa edilmiş. Tamamlanması 1912’yi bulan katedral, Neo-Bizans mimarisi ve altın kaplama kubbesi ile göz kamaştırıyor.
AYASOFYA KİLİSESİ
Ayasofya veya Azize Sofya Kilisesi, Bulgaristan başkenti Sofya'da bulunan dinî yapılardan biridir. Sofya'nın ismi şehirde bulunan bu kiliseden gelir. Kilise olarak kurulup sonradan camiye dönüştürülen bu yapı, şehrin en eski yapılarından biridir.
SOFYA ŞEHİR BAHÇESİ
Ulusal Sanat Galerisi’ne giden caddenin diğer tarafında yer alan, rahatça bulunabilecek bir konumdadır.
Ayrıca bahçenin civarı; Şehir Galerisi, Ulusal Tiyatro, Bulgaristan Ulusal Bankası ve Deffence Bakanlığı ile çevrilidir. Şehrin sokaklarını gezerken yorulduğunuz anda bir mola verin ve bazen gençlerin satranç oynamak için bir araya geldiği, kafeleri, salıncakları ve güzel çeşmesi ile Sofya Bahçesi’nde dinlenin. Milli Tiyatro önünde bir kadın dansçı heykeli bulunan çeşmeler olduğu için park kolayca tanınabilir olan bu bahçeler sıcak Sofya günlerinden gölgelik alanları sayesinde genellikle yoğun olmaktadır.
AZİZ GEORGE ROTUNDA KİLİSESİ
Sofya’da inşa edilmiş en eski yapı unvanını taşıyan 400‘ncü yıldan kalma olan Aziz George Rotunda Kilisesi erken Hıristiyanlık dönemine ait Osmanlı döneminde cami olarak kullanılmış yapının arka tarafında, Roma döneminden kalma bir yolun bozulmamış kısmı bulunmaktadır.
24 Mayıs 1957’de Nazım Hikmet’in Varna’da yazdığı şiirden bir bölümle Sofya’ya veda ediyoruz…
“Sofya’ya bir bahar günü girdim, şekerim.
Ihlamur kokuyor doğduğun şehir.
Dünyayı sensiz dolaşıyorum,
böyleymiş kaderim
elden ne gelir…
Sofya’da ağaç duvardan önce, duvardan güzel.
Sofya’da ağaçla insan karışmış birbirine,
he kavak,
nerdeyse odaya girip
kırmızı kilime oturacak…
Sofya şehri, büyük mü?
Şehirler, gülüm, caddeleriyle değil,
anıtını diktiği şairleriyle büyük oluyor,
Sofya büyük bir şehir…”
SAMOKOV
Samokov, Bulgaristan'ın güney batısında, Sofya ili içinde bir şehirdir. Rila ve Vitoşa dağları arasında kuruludur. Elverişli doğa koşulları sayesinde, yakınlardaki Borovets gibi ünlü bir kayak merkezidir.
BELÇİN KAPLICALARI
Samokov’a bağlı, Rila Dağı’nın eteklerinde konumlanmış bu belde başkente 55 km uzaklıktadır. Bölgenin doğal kaynakları, beldeyi sağlık ve balneoloji merkezi haline getirmiştir. Kaynak suyundan eklem iltihabı, romatizma, Bechterew hastalığı, kemik kırıkları, tendon iltihabı gibi hareket sistemi hastalıkları, sinir kökü iltihabı, siyatik, sinir iltihabı, pleksit gibi sinir sistemi hastalıkları; nörodermatit, egzama gibi cilt hastalıklar, tromboflebit ve prostat tedavilerinde yararlanılır.
BALKANLARIN EN GELİŞMİŞ KAYAK MERKEZİ BOROVETS
Borovets Kayak Merkezi, Balkanlar'ın en gelişmiş kayak bölgelerinden biri ve bu bölgede değişik zorluk seviyelerinde 5'i kolay, 13'ü orta ve 2'si zor, toplam 20 kayak pisti bulunuyor. Olimpiyat oyunları düzenlemek amacıyla daha da geliştirilen ve modernize edilen Borovets Kayak Merkezi'nde bulunan toplam 14 kilometre uzunluğa sahip 20 ayrı liftin yüzde 15’i başlangıç seviyesine, yüzde 75’i orta seviyeye, yüzde 10’u ileri ve uzman seviyeye uygun tasarlanmış.
Borovets'te “Ben profesyonel kayakçı değilim ki!” diyenler için oldukça fazla kolay ve orta düzeyde parkur bulunuyor. En uzun pistin 12 kilometre olduğu Borovets Kayak Merkezi'nde karanlık çöktüğünde de kayak yapmaya devam etmek isteyenler için aydınlatma ve ses sistemleri ile desteklenmiş özel tasarımlı gece kayışına uygun bir pist de bulunuyor.
POMAKLAR (NAM-I DİĞER ESKİMOLAR)
1980’lerde nüfus sayımında Pomaklar (Müslümanlığı seçen fakat Türk olmayan Bulgarlara verilen addır) Türk olarak yazdırılmaya çalışılmış bu gerçekleşmeyince Bulgarca’nın bir lehçesi olan Pomakça konuştukları için Hristiyan olarak yazdırılmak istenmişler. Fakat Pomaklar Hristiyan olmadıkları için kabul etmemişler. Birkaç deneyim sonrası Pomaklar, gelen nüfus memurlarına “Ben eskimo’yum” demeye başlamış. Gelen memurlar Bulgaristan’da Eskimo olur mu deyince Pomaklar olmayacağını nasıl ispatlayacaksınız demişler. Böylece Bulgaristan’da o zamandan beri bir köyün nüfusu eskimo olarak kalmıştır.
BELİTSA (BELİÇA) DANS EDEN AYILAR PARKI
Andrianov Chark bölgesinde, Güney Rila Dağı’nda yer alan Oynatılan ayılar Parkı, Beliça şehrinin 12 km kuzeyindedir. Bu park 17 Kasım 2000 yılında resmen açılmıştır.
Pe ki “oynatılan ayılar” ne demek?
Elinde rebap, zincire bağlı ayıyı çeken bir çingene hayal edin. Hayvan, rebabın sesiyle yavaş ve gönülsüzce hareket ediyor, yuvarlanıyor, sanki dans ediyormuş gibi vücudunu sallıyor ve türlü türlü marifetlerini sergiliyor. Bu esnada turistler ve yoldan geçenler yerdeki kutuya bozuk para atıyorlar. Yani bir nevi bu ayılar esir gibiydiler. Yıllar önce bu sahneyle Bulgaristan’ın büyük şehirlerinde sıklıkla karşılaşılırmış.
Bu ayılar şimdi ise bu parkla özgür ve doğal hayata kavuştular. Şu ana kadar Bulgaristan'daki 25 kayıtlı dans eden ayının özgür bir hayata geçişi burada gerçekleşmiştir. Parkta 34 yaşında Nataşa isimli bir ayı da bulunmaktadır. Ayılar cinslerine göre değişkenlik göstermekle birlikte ortalama 25 yıl yaşamaktadırlar. Bu parkta zorunlu dans eden ayılar doğal yaşama kavuşmuşlar ve ziyaretçilerin keyifli vakit geçirmelerine olanak sağlıyorlar.
RİLA FUN PARK
Rila Fun Park, iki kişilik alp coaster ile eğlenceli ve güvenli sürüşler sunan bir dağ eğlence parkı. Parkta aynı zamanda zıp zıp, trambolin gibi eğlence alanları da yer almaktadır.
Parkta arabalar, demir boru rayları üzerinde hareket ediyor. Arabaların maksimum hızı ise 50 km/s ye kadar çıkabiliyor. Sürücüler aracı yanda yer alan iki koldan kontrol etme olanağına da sahip olduklarından herhangi bir risk teşkil etmemektedir.
ÜNLÜ KAYAK DESTİNASYONU BANSKO
Bansko Şehri ve Kayak Merkezi ise şehir ile kayak merkezi iç içe hele ki Kempinski Hotel Grand Arena, Bansko ise kayak merkezinin başlangıcında.
Otelde konaklarken teleferiklerin gidişini ve doğanın güzelliğini bir film gibi izleyebilirsiniz. Kış turizmi için ideal iklime sahip olan Bansko’da kayak keyfine varabileceğiniz Türkiye’ye yakın bir destinasyon.
İleri teknoloji ile kayak pistlerinde kayak yapıp yorulduktan sonra spa’nın, masajın ve kapalı termal yüzme havuzlarının tadını çıkarmak sizin de hakkınız. Kempinski Hotel Grand Arena Bansko’da kayak merkezinin tadına varmanın yanında konaklamayla birlikte rahatlamanın adresi oluyor.
SPA’NIN BAŞKENTİ VELİNGRAD
Rodop Dağı’nın batısında bulunan Velingrad tam anlamıyla bir SPA ve sağlık merkezi. Yıl boyunca yararlanabileceğiniz Spa olanaklarının yanı sıra küçük bir açık havuz ile spa küvetlerine bağlanan kapalı bir havuz sunan Hotel Arte SPA & Park, Velingrad'da yer almaktadır. Hotel Arte Spa & Park, Rahatlamanız, sağlığınız ve kendinize zaman ayırmanız için hazırlanmış kaynak sularının bolluğu açısından Bulgaristan’ın Velingrad bölgesinde yer alıyor. Sağlığın, zindeliğin, huzurun ve mutluluğun hâkim olduğu Rodop Dağı’nın eteklerinde Velingrad’ta bulunan Hotel Arte Spa & Park tam anlamıyla bir sağlık oteli. Kendinizi keşfettiğiniz ve sağlığınızı yönetebileceğiniz, kaynak sularının çeşitliliği kullanım çeşitlerini de çeşitlendirmiş. Kaynak suları dinlenme, rehabilitasyon ve tedavi amaçlı kullanılıyor. Sağlık konsepti için gelen misafirler kapalı ve açık havuzda mineralli sulara girerek isterlerse doktor balıklarla da vakit geçirebiliyor. Otelde bulunan kaynak suyu ile yapılan uygulamalar, hareket sistemi, nörolojik hastalıklar, hipertoni jinekolojik rahatsızlıklar, böbrek hastalıkları, ürolojik hastalıklar, solunum yolu, mide ve bağırsak hastalıkları üzerinde olumlu etkili olduğu söylenmektedir. Geleneksel ve modern tıbbın sentezi ile oluşturulan, faydaları bilimsel olarak kanıtlanmış tedaviler, vücudunuzun iyileşme ve daha sağlıklı olma potansiyelini artıracak.
AVRUPA’NIN EN ESKİ ŞEHRİ, TARİHİN MERKEZİ FİLİBE / PLOVDİV
Plovdiv diğer adıyla Filibe. Filibe, Osmanlıdan kalan ismi, Filip Yunanmış Filip’in şehri Filipapolis anlamına gelmektedir. Filibe, başkent Sofya’dan sonra Bulgaristan’ın en büyük ikinci şehridir. Şehir, yedi tepe üzerine kurulmuştur. En önemli simge yapısı, Üç Tepe bölgesini de kapsayan Eski Kent merkezidir. Plovdiv (Filibe) ise gerçekten mükemmel. Eski Osmanlı şehri olan ve o zamanki adı Filibe olan şehir aynı zamanda eski başkent. Dünyanın en eski şehir yerleşimlerinden biri imiş Plovdiv. Makedon, Roma, Bizans, Osmanlı İmparatorluklarının şehir üzerinde etkisi olmuş. Bulgaristan’ın en güzel ve eski şehri olan Plovdiv gezilecek yerler konusunda pek çok seçenek sunuyor.
Plovdiv’de gezilecek yerlerin neredeyse tamamı yürüme mesafesinde bu nedenle gezmesi oldukça kolay bir şehir. Biz gezmeye Rehber Ivan’ın tecrübesiyle Ana Meydan’dan başladık. Meydanın kuzeyinde bulunan Odeon’da antik kalıntılar görebilirsiniz. Knyaz Aleksandar Caddesi İstiklal Caddesi gibi trafiğe kapalı uzunca bir alışveriş caddesi ne isterseniz var. Yol üstü kafeler ise bir başka harika. Merkez Meydan’dan başlayıp Roma Stadyumu’na kadar devam ediyor. Hem bu cadde hem de bu caddeyi kesen ara sokaklarındaki eski evler restore edilmiş. Ara sokaklarda pek çok restoran ve kafe bulmanız lezzetlerini tatmanız için ise oldukça fazla seçenek var. Biraz daha ilerleyip yukarılara doğru çıkınca Antik Tiyatroya varıyorsunuz. Eski şehrin en önemli simgesi ise Antik Tiyatro olmuş. Roma İmparatorluğu döneminde inşa edilmiş olan tiyatro şu an halen aktif olarak kullanılıyor. 3500 kişilik kapasitesi ile yaz aylarında konserlere ev sahipliği yapıyor. Burası da hem gece hem de gündüz görmenizi önereceğim yerlerden biri. Yukarıdan baktığınızda Plovdiv (Filibe) ayaklarınızın altında ve altından bir tünel ile yol geçiyor.
FİLİBE ANTİK ROMA TİYATROSU
Philippopolis Antik Tiyatrosu, dünyanın en iyi korunmuş antik tiyatrolarından biridir. Tiyatro, Üç Tepe bölgesinin güney yamacında, Taksim ve Dzhambaz Tepe arasında yer almaktadır. Filibeli arkeologlar tarafından keşfedilern ve 20. Yüzyılın 80’li yıllarında yeniden inşa edilen Antik Tiyatro, Roma dönemine ait en önemli keşifler arasındadır.
ETNOGRAFYA MÜZESİ
Bulgaristan’da bu tarz müzeler arasında ikinci en büyük müzedir. Bilim ve eğitim kurumu olarak kabul gören müze, kültür turizmi açısından öne çıkan bir merkezdir. Plovdiv Baroğu’nu en mükemmel olarak yansıtan yapı, 1847 yılında Smolyanlı Usta Hacı Georgi tarafından dönemin zengin tüccarlarından Argir Kuyumcuoğlu için inşa ettiği konak. Tüccar Kuyumcuoğlu, Osmanlı döneminin sonunda, 1878 yılında Filibe’yi terk etmiş. Bunun ardından, bina önce kızlar pansiyonu, sonra da sırasıyla şapka atölyesi, tütün deposu, sirke imalathanesi ve un deposu olarak kullanılmış. 1938 yılında uzun bir restorasyon sonucunda Belediye Müzesi’ne dönüştürülen konak, günümüzde Etnoğrafya Müzesi olarak hizmet veriyor. Bugün, eşsiz güzelliğiyle bir kültür anıtı olarak parlayan Kuyumcuoğlu Evi, 12 oda ve iki büyük salon barındırıyor.
CUMAYA CAMİİ
Plovdiv’de Komünizm döneminde sadece cuma günleri açık olduğu için adı Cumaya Camii olan yapıyı da görebilirsiniz.
NÖBET TEPE, CAMBAZ TEPE VE TAKSİM TEPE
Cumaya Camisi’nin arkasındaki sokaklardan yukarı doğru tırmanınca, Roma döneminde kente Trimontium (Üç Tepe) adının verilmesine neden olan Nöbet Tepe, Cambaz Tepe ve Taksim Tepe’den oluşan ve UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Eski Plovdiv’e giriliyor. Girdikten sonra pek çıkmak istemeyeceğiniz bu bölge, kuşkusuz kentin en güzel, en ilginç, en sevimli mahallesi. Müzeye dönüşmüş konakları, tarihi kiliseleri, sanat galerileri, el sanatları ürünlerinin satıldığı dükkânları, lokantaları, kafeleri, barları ile Eski Plovdiv, kentin keyfine varmak isteyen kültür meraklılarına her türlü seçeneği sunuyor. 2019 yılında Avrupa Kültür Başkenti olmaya hazırlanan Filibe’nin, tarihi ve mimari açıdan en önemli hazinesi bu mahalle denilebilir.
Restoranlar ve Lezzetler harika Sofya turu ile şehrin muhteşem gezi noktalarının yanı sıra övünülecek bir diğer yanıysa enfes yemekleri ve restoranların şıklığı dekorasyonuyla dikkat çekiyor.
Geleneksel yemeklerinin tadıldığı salata ile yemek başlangıcında Geyik ve Ceylan etinden menü gerçekten çok leziz. İsteyen dana eti de alabiliyor. Aynı zamanda domuz eti sevenler içinde seçenek çok fazla.
Lezzetli yemeklerin yanı sıra şarap seçenekleri de oldukça fazla. Eğer alkol kullanmıyorsanız leziz mi leziz el yapımı limonatanın tadına mutlaka bakın.
TUR REHBERİMİZ: IVAYLO HRANOV
İngilizce ve Türkçe dillerinde rehberlik yapmaktadır. Outgoing, Bulgar ve yurtdışı (Mısır, Türkiye, Avusturya, Macaristan, Fas Pazarı) pazarına çalışıyor.
Tur boyunca her yeri detaylıca anlatan rehberimiz Ivaylo Hranov’a nam-ı diğer Ivo’ya, bize eşlik eden kendimizi yabancı hissettirmeyen en iyi arkadaşım Asya Zareva’ya ve usta şoförlüğü, güler yüzüyle transferlerimizi gerçekleştiren Danço’ya teşekkürlerimizle…
BULGARİSTAN HAKKINDA BİLMENİZ GEREKENLER
Bulgaristan’ın Para Birimi Nedir?: Leva, Bulgar Levası. Lev, Bulgaristan'ın para birimidir. 100 stotinkaya bölünmüştür. Lev para birimi kodu BGN olup simgesi лв şeklindedir. Antik Bulgarcada "lev", "arslan" demekti. 2021 yılı itibarıyla 1 Lev, 5.34 Lira'ya eşittir. Bulgaristan’a Ne Zaman Gidilmelidir?: Dağlık bir ülke olan Bulgaristan, Ege Denizi’nden gelen Akdeniz iklimi etkileri nedeniyle genel olarak karasal bir iklime sahiptir. Bu nedenle yaz ayları sıcak ve kuru geçer. Ülkeyi ziyaret etmek için en uygun dönem ise Temmuz ve Ağustos aylarıdır. Kış turizmi ve kayakla ilgilenenler için ise Kasım sonundan Şubat sonuna kadar olan dönem en doğru seçim olacaktır.
Saat Farkı Var Mı?: İki ülke arasında saat farklı bulunmamaktadır.
Bulgaristan’da Konuşulan Diller Nelerdir?: Ülkenin resmi dili Bulgarcadır. Kiril alfabesi kullanılarak yazılır. Yazıya dökülen ilk Slav dilidir. Ülkede Bulgarcanın dışında turistlerin ziyareti nedeniyle İngilizce de konuşulabilmektedir. Bulgaristan’da Ne Yenir? Ne İçilir?: Yöresel lezzet olarak kaşkaval peyniri, geyik sucuğu ve şarap çeşitleri meşhurdur. Yemek öncesi yedikleri doyurucu salataları en iyi başlangıç. Ayrıca geyik ve ceylan eti, tavuk eti, domuz etinden oluşan ana yemekler yiyebilir, baklava, cevizli kabak tatlısı, tahin helvası, ballı yoğurt gibi tatlıları da deneyimleyebilirsiniz. Bu arada ballarının tadı biraz değişik, onlarda var olan çiçeklerden dolayı bizim ballarımızdan biraz farklı. Eğer Alkol kullanmıyorsanız hemen hemen her restorantta el yapımı limonatalarını deneyimleyebilirsiniz. Alkolsüz bira da tercih edebilirsiniz.