BİZANS MAVİSİ SERGİSİ ART350’DE AÇILDI

Hollanda İstanbul Başkonsolosu Onno Kervers : Her yer Turuncu olacak !

TURİZMİN SESİ-HANDE KURT


İSTANBUL-Sergi açılışına Hollanda İstanbul Başkonsolosu Onno Kervers ve Almanya İstanbul Başkonsolosu Brita Wagener de katıldı Açılış konuşmasında Hollanda İstanbul Başkonsolosu Onno Kervers ,bu yıl Hollanda ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı kutlamaları kapsamında gerçekleştirecekleri kültür ve sanat etkinlikleri ile her yeri turuncuya boyayacaklarını söyledi.

ART350, Bağdat Caddesi, Erenköy'de bulunan galeri mekanında, Mayıs ayı boyunca, Türkiye - Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı kutlamaları kapsamında Hollanda Kraliyeti Başkonsolosluğu'nun desteği ile sanatçı Brigitte Spiegeler'in "Byzantine Blue / Bizans Mavisi" Sergisi'ne ev sahipliği yapıyor. Sergi, 10-31 Mayıs tarihleri arasında ziyaret edilebilir. Philip Peters, sanatçının "Bizans Mavisi" sergisi ile ilgili şu yorumlarda bulunuyor: ''Bizans mavisi diye bir renk, en azından bildiğimiz bir renk göstergesi olarak, örneğin toprak sarısı, koyu kahverengi ya da Prusya mavisine benzer şekilde, mevcut değildir. Ancak biz bu rengi, Brigitte Spiegeler'in eserlerinden oluşan bir serinin adı olarak bilmekteyiz. Bu seride, mavi rengi gibi Bizans öğeleri hem yer almakta hem de bunlar, aralarındaki ilişki mutlaka uyumlu olmaksızın etkileşim içinde olabilmektedir ve Bizans, hiçbir yerde mavinin bir işlevi veya tonu haline dönüşmemektedir.

İlk bakışta, bu eserleri tanımlamak son derece basittir: Bunlar, çoğunlukla kare şeklindeki bir iğne delikli kamera kullanılarak yakalanan görüntülerdir ve görüntünün çeşitli kısımlarında, mavi, çiğ bir pigment şeklinde, su ve mürekkebin ya da su ve pigmentin bir bileşimi olarak uygulanmıştır. Resim hala kurumamışken, bu sefer 'sıradan' bir dijital kamerayla bir bütün olarak tekrar fotoğraflanır.'Übermalung' vasıtasıyla, orijinal temsilin çeşitli kısımları görülemeyecek şekilde gizlenir ancak bu gizleme, başlıca görsel öğeleri de ortadan kaldıracak kadar yoğun bir şekilde gerçekleştirilmez. Daha ikonoklast bir tamamlayıcı boyanın aksine, iki görsel kaynak arasındaki etkileşimin dinamiğe önem verir; daha orijinal olan görsel, saldırılarak ve imha edilmeyecek, nüanslanarak katmanlanacaktır.

Bu serideki fotoğrafların tamamı, farklı geleneklerin ve dinlerin, bir rol oynadıkları ve bazen Ayasofya gibi tek bir yapıyla bile olsa izlerini bıraktıkları bu masalsı, baş döndürücü, yoğun ve modern ama yer yer de harap olmuş bir şehirdir. Doğu ve Batı sınırında geçen hikayelerin ve efsanelerin, hem geleceğe umutla bakan hem de geçmişe dair melankoli taşıyan bir fırsatlar ve nostaljiler şehridir. Mekansal ve zamansal olarak bu derecede şaşırtıcı bir karmaşıklığa sahip bu şey, bu eserde kullanılan malzemeler vasıtasıyla yansıtılmıştır. Her fotoğraf, tanımı itibariyle, çekilmesinin hemen ardından tamamen bitmiş bir anı yakalamaktadır – bu açıdan, fotoğraf, tarihin başlıca malzemesidir. Bu, renkli çalışabilmek mümkün hale geldiğinden beri gözden düşmüş olan siyah beyaz fotoğraflar için daha da doğrudur. İğne delikli kameranın kullanılması da bu etkiyi büyük ölçüde arttırmaktadır: Hiçbir şey yeteri kadar net değildir, mevcut 'ton', yitip gitmiş bir geçmişi andırır, insanlar, kendi geçmişlerini inşa eden hayaletlerdir, dünya ise bir gölge ve sihirdir. Böylesine bir resim bir yadigar gibidir: net olmayan, bulanık, hemen göze çarpan ani detaylar içeren, yakın (çünkü bir anıyı hatırlamak şimdi ve burada gerçekleşir) ama aynı zamanda da sonsuz derecede uzak ve elle tutulamaz (anının konusu kayıp zamandır). Bunu düşleyebiliriz ancak aslında içerisine girip etrafında yürüyemeyiz, ona işaret edebiliriz ancak onu elde edemeyiz.

Mavi ise elbette daha görünürdür, daha sonra uygulanmıştır ve bu uygulanma sırası, farklı bir zaman orantısını göstermektedir: bu, “modern” bir andır, figüratif geçmişin üzerine yerleştirilmiş soyut bir formdur, zaten orada olan bir şeye ilişkin bir yorum ya da en azından bir çeşit görsel yanıttır – bazen çelişkiler vücut bulmakta, bazen ise yeni katman da görüntüyle uyumlu olmak istemektedir ve bu sadece bir eserde mümkün olmuştur. Bunun kısmen nedeni de mavinin uygulanma şekliyle ilgilidir: mavi, kısmen bir detayı veya bir parçayı vurgulamak için dikkatlice uygulanmış (bunu izleyerek ya da sadece kısmen gizleyerek) ve kısmen de rastgele görünecek veya spontane, dağınık, akıtılmış dinamik bir şekilde uygulanmıştır. Mavi rengin uygulanması, dehşetengiz ve donuk görüntüye, fiziksel ve bedensel bir boyut eklemektedir – görüntü, “kişiseldir” ve sanatçının bireysel yaratısı, değişmeyen bir mekana yapılan yaşayan bir katkı, kumda bırakılmış bir ayak izidir. Söz konusu sitenin geçmişine eklenen bir diğer katman ise şudur: resim hala ıslakken fotoğraflanır ve an uçup giderek tarih olur. Bu şekilde, eserin kendisi de konuya uygun düşmekte, şehrin kendisinin ortaya koyduğu eserin kökenini yankılamaktadır ve (en azından) bunların hepsinin bir taklididir." "Bu sergi, Hollanda ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı kutlamaları kapsamında düzenlenmektedir."