BİTLİS İSTANBUL'DA TANITILDI

Türkiye coğrafyasında önemli bir kültürel adres olarak öne çıkmayı bekleyen Bitlis'in kültürel ve turistik alanlarıyla ziyaretçilerini bekliyor

TURİZMİN SESİ


Bitlisli işadamları, doğdukları kenti turizm merkezi yapmak için kolları sıvadı. Kimi Bitlis evlerinin gerçek renklerine boyanması ile kente yapılacak ilk iki otelin boya ve boyama işlerini üstlendi. Bir diğeri Turizm Okulu sözü verdi.  Yatırımların yanı sıra tanıtım için de harekete geçen Bitlisliler, yedi medeniyete ev sahipliği yapan kentin kaderini değiştirmeye kararlı.

Tarihi Neolitik çağa kadar uzanan, Urartu, Pers, Asur, Med, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinden izler taşıyan, kalesi, taş evleri, meşhur Beş Minaresi, Van Gölü kıyısındaki Ahlat, Tatvan, Adilcevaz, Mutki, Güroymak, Hizan gibi açık hava müzesi ilçeleri, Nemrut Krater Gölü, Süphan Dağı, Nemrut Kayak Merkezi'yle yaz ve kış turizmi için sayısız olanak sunan Bitlis de turizmde yer almak için atağa geçti. Bitlis Kalkınma Vakfı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Bitlis İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Bitlisli işadamları, Bitlis milletvekilleri ve sivil toplum örgütleriyle ele vererek bir turizm kalkınma ve tanıtım projesi oluşturdu.

Proje doğrultusunda Bahçehir Üniversitesi Beşiktaş yerleşkesinde düzenlenen, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı'nın moderatörlüğündeki Kültür ve Turizm Forumu'nda kentin turistik bir destinasyon olabilmesi neler yapılması gerektiği konuşuldu. 
Forumun açış konuşmasını Bitlis Kalkınma Vakfı Başkanı Abdülbeşir Ceylan yaptı. 

Ceylan; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bir kaç ay önce turizmcilere yönelttiği “Neden Bitlis, Muş gibi doğudaki illere yatırım yapmıyorsunuz” eleştirisine turizmcilerin “ Talep olmayınca niçin arz oluşturalım” diye yanıt verdiklerini hatırlatarak; “Bitlis'in gelişmesi için sivil toplum örgütlerine de görev düşüyor.

Vakıf olarak kentimizin turizmde yer alması için bir yol haritası belirledik. Bu forum çalışmalarımızın ilk adımıdır. Bitlis tarihi ve doğal güzellikleriyle yaz ve kış turizmi için uygun. Ulaşım sorunu da yoktur. Diğer eksiklerimizi gidermek, turizmi turizmcilerden dinlemek için buradayız” dedi. AKP Bitlis Milletvekili Cemal Taşar da Bitlis'e yatırım yapacak turizmcilere her türlü desteği vermeye hazır olduklarını duyurdu.

BİKAV Bitlis Kalkınma Vakfı tarafından Bitlis ilinin kültür ve turizm değerlerinin hem yurtiçi, hem de yurt dışı tanıtımını sağlamayı amaçlayan, kültür, tarih, gastronomi, kış, ekoturizm ve inanç turizmi açısından çevre ülkelerdeki ve ülkemizdeki turizm pazarlarında avantajlarının öne çıkarılmasını hedefliyor. Bitlis'in ulusal ve uluslararası turizm pazarında tanıtımını yaparak, medya ve acentalardan oluşan hedef kitleye Bitlis'i tanıtmak ve pazarlayarak daha fazla turist ve ziyaretçi hedeflemektedir.

Bu nedenle öncelikle ulusal medya ile başlattığımız çalışmada Bitlis turizminin veri tabanı oluşturma çabalarını destekleyecek ve çoğaltacak olan Bitlis Kültür ve turizm forumu İstanbul Bahçeşehir Ünivertisenden start aldı .Bitlis kültür ve turizminin yapılandırılması ve Türkiye turizmi içinde inanç, kış, kültür, tarih, eko turizm alanlarında yatırım veri tabanının oluşturulması için yapılacak olan forum, devletimizin turizm politikalarının temsilcileri, turizm bürokrasisi, turizm yatırımcısı ve turizm seyahat acenteleri birliği ve tüm Bitlis STK'larını içeren bir profesyonel kadro ile yapılacaktır.

Kısa vadede Bitlis'i ve kültürünü turizm pazarında hem kültürel zenginliği, hem de turizm değerleri ile öne çıkartılacaktır. Bitlis birçok kültürün iç içe geçtiği, birlikte, kardeşçe yaşamın öne çıktığı, en önemli model kentlerinden birisidir. BİKAV , bu evrensel özelliği ve kültür zenginliğini turizm alanında geliştirmeyi amaçlamaktadır. Projenin birinci amacı yerel turizm hareketini evrensel bir vizyon ve yerel kalkınma amacına uygun geliştirmek ve Ortadoğu'nun, Irak, İran, Azerbaycan ve Ermenistan'ın seyahat ajandalarında yer almak olacaktır.

Bitlis kültürü ve turizmi için politika üretmek, yatırım iklimi ve yatırımların alan taramalarını içerdiği gibi aynı zamanda yenileme, yerel kültürün sergilenmesi ve korunmasının, veri tabanı ve stratejilerin de tartışılacağı bir arama konferansı niteliğinde olmuştur. Hedefimiz, zengin kültünü öne çıkararak, kültür turizmi aracılığıyla ekonomik kalkınmaya taşımak ve yaşamı paylaşmadaki öncü rengini tanıtarak, milletçe, kardeşçe ve birlikte yaşamanın bir model kenti olarak vitrine oturtmaktır. Ülkemizin çevresinde bulunan ülkelerle vize sorunu olmadan seyahat etme olanaklarını genişleten anlayışı ile özellikle Ermenistan, Azerbaycan, Suriye, Irak ve İran gibi ülkelerin en yakınlarındaki turizm destinasyonlarına gelme eğilimin artacağı bilinmektedir. Van Gölü havzası çevresindeki tarihi, doğal ve kültürel alanlar içinde önemli bir yere sahip olan Bitlis kenti bu gelişmelere göre tanıtılacak ve kendi içindeki farkındalık ve özel sektörün anlayış ve maddi teşviklerle cesaretinin arttırılması yoluyla da yatırımların çoğaltılması hedefleniyor

Bölge ülkelerinin turizm medyasında yer almak istiyoruz
Suriye, İran ve Ermenistan turizm acentaları ve turizm basının davet edilmesi sağlanarak, Bitlis bölgesinin haber ve tanıtım organizasyonlarının yapılması sağlanarak, TÜRSAB ile koordineli bir strateji uygulaması planlanacak. Ortadoğu için inanç ve doğa-kültür turizm destinasyonu olarak pazarda yerimizi alacağız. Bitlis, tarihi ve kültürel alanlarının yoğunluğu, Selçuklu tarihini önemli bir dönüm noktası ve tarihin önemli tanıklığının yanı sıra eko turizm ve kış turizmi açısından önemli bir bölgedir. Bu bölge ülkemizin sınırları içinde yer alan inanç turizmi vadisinin bir uzantısı olarak, çevre ülkelerden gelen ve potansiyel olarak gelişmeleri takip eden turistlere önemli bir turizm alanı olarak öne çıkacaktır

TURİZAMDE FARKINDALIĞINI YARATACAK
Türkiye turizm yatırımları alanında başlayan, her geçen gün devlet ve özel sektörün çoğaltarak sürdürdüğü turizm atılımının çalışma programına Bitlis'i de çalışmaların içine katacağız. Turizm sektörünün Bitlis'i de pazarlama ve tanıtma iş programlarına aldıracağız.
Bitlis'i hem ülkemizin turizm lokomotifine monte etmek hem de istihdam ve ekonomi alanında kentin kendi değerleri ile ayakta kalmasını sağlamaktır.

Turizm meslek eğitimi ile kalifikasyonu artıracağız
Turizm meslek eğitimi programlarının ön çalışmalarının başlatılması sağlanacak ve istihdamda önemli avantajlardan birisi olan kalifiye ve sertifikalı insan kaynağının yaratılması sağlanacak. TYD, TÜRSAB, TÜROFED, TUYED, devlet ve yerel STK'ların yanı sıra ülkemizin değerlerini her zaman destekleyen ekonomi ve kanaat önderlerinin de yanımızda olması çalışma azmimizi yükselecektir. Çünkü turizm, farklı kültür ve dinlerin, sosyal hayatların, sevgi ve saygı zeminini oluşturan ve aynı zamanda ekonomik rahatlama yaratan önemli bir sektördür. Turizm, girdiği destinasyonda gıdadan teknolojiye, tekstilden endüstriyel mutfağa kadar, 50'nin üzerinde sektörü içinde barındırmaktadır.
Bitlis Kültür ve turizm forumu ile başlatılan çalışmalar, Arapça, İngilizce, Ermenice ve Türkçe hazırlanacak afiş, tanıtım kitapçığı, Bitlis tanıtım filmi, Fotoğraf Albümü ile belleklere yerleştirme çalışmalarıyla Bitlis konusunda algının yükselmesi için Devlet, özel sektör, Sivil toplum Kuruluşları, Üniversiteler, turizm medyası ve yerel yöneticiler ile çalışmalara hız verilecektir

Hedef Kitle kimlerden oluşuyor?
Bitlis turizm çalışma programının asıl hedefi genel olarak bölgenin ama özelde Bitlis'in turizm potansiyelini öne çıkarmaktır. Bu nedenle özellikle bölgede daha evvel yaşamış kültürlerin tarihini ve kültürel bağlarını da göz önüne alarak, hedeflenen kitleler İran, Arap dünyası ve Ermenistan, Azerbaycan gibi ülkelerin kültür ve kış turizm potansiyelleridir. Organizasyonun hedefi de bu bahis konusu oylan ülke turizm acentaları ve turizm medyasıdır.

Kitlelere ulaşma olasılığı ve bu olasılığın dayanağı?
Bitlis Van gölü havzasındaki önemli bir destinasyon olarak, bölge ülkelerinden az da olsa turist çeken bir konudadır. Bu duyarlılığın arttırılması hem turizm yatırımlarının gelişmesine hem yerel turizm algısının yükselmesine hem de tarihi ve kültürel iletişimin artmasına neden olacaktır. Yakın dönem için Devletimizin ve özel sektörün bu anlamdaki yaklaşım ve mesajları da Bitlis'in gastronomiden, ekoturizme, kültür turizminden kış turizmine, Van gölü kenarındaki resort ayrıcalığından bölgedeki kongre turizmine kadar tüm alanlarda yükseleceğini işaret etmektedir.

Bitlis turizmi ve kültürünün ulusal ve uluslar arası pazarda tanıtılması hem kentin turizm potansiyelinin öne çıkmasını hızlandıracak hem de yatırımcıların bölgeye ve Bitlis'e uygun yatırım iklimi ile yaklaşmasına zemin hazırlayacaktır. Aynı zamanda Bitlis gibi turizm dışında başat bir alanı olmayan ve istihdam sorununun çözümü için başka yolu da kalmayan kenti canlandıracak, yan sektörlerin de oluşması ili turizm alanında önemli bir gelişme –çekim merkezi haline getirecektir.
Özellikle Van gölü kıyısında yeni yatırımların öne çıkması ilk sonuçlar olacaktır. Ayrıca Pansiyon ve butik otel anlayışı yaygınlaşacaktır. Kış turizmi açısından özellikle İran, Azerbaycan ve Ermenistan'dan önemli bir turist sayısına ulaşılabilecektir.Çevre ülkelerinin medyasında Bitlis haberleri ile dikkat çekilmesi ve acenta turları ile info –algı –strateji çalışmaları için zemin hazırlanacaktır.

TURİZM AKTİVİTELERİ
Havası, suyu, dağları, kışın beyaz, yazın yemyeşil görüntüsü ile adeta bir yeryüzü cennetini andıran Bitlis İli; tarihin her dönemine tanıklık eden anıtsal yapıları, Türkiye'nin en büyük yanardağı olan eşsiz doğa harikası Nemrut Dağı ve Krater Gölü, Tatvan – Ahlat - Adilcevaz ilçelerimizin bir hilal şeklinde kucakladığı uçsuz bucaksız görüntüsü ile Van Gölü, Süphan Dağı, Beş Minare'si, şifalı suları ve misafirperver insanı ile tarih ve doğanın kucaklaşmasını en güzel şekilde sergileyen şirin bir ilimizdir. Bu potansiyeli ile Bitlis, ülkenin batı ve Akdeniz sahillerine sıkışmış turizmine hem doğuda açılmış bir pencere , hem de sahip olduğu zenginliklerle üzerine düşeni yapmaya hazır ve keşfedilmeyi bekleyen turizm cennetidir.

KÜLTÜR TURİZMİ
Zengin bir tarihsel potansiyelin sahibi olan ve Urartular'dan başlayıp, Osmanlılar'a kadar uzanan çeşitli medeniyetlerin uğrak yeri olan Bitlis, tüm bu dönemlere ait sayısız tarihi eserleri ile tam bir “ Açık Hava Müzesi” görünümündedir. Tarih boyunca çeşitli medeniyetleri kucak açan Bitlis'te, bu dönemlere ait daha önce detaylı olarak tanıtılan pek çok kale, camii, medrese, türbe, köprü ve kervansaray yapıları bulunmaktadır.

KIŞ TURİZMİ
Bitlis ili, kış mevsiminin uzun sürmesi nedeniyle kış turizmi açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Özellikle kayak sporu bütün canlılığıyla yediden yetmişe her kesimin kış eğlencesi olmuştur. Türkiye' nin en eski kayak tesislerinden birine sahip olan ilde, kayak sporunu doyasıya yaşamak isteyen misafirlerini ağırlayacak kapasitedeki kayak evi, konuklarını beklemektedir. Ayrıca; bölgenin Kış Sporları Merkezi olmaya aday Nemrut Kayak Merkezi'nin kısa sürede hayata geçirilerek bu doğal potansiyelin bölgesel ve ulusal turizm hareketlerinden hak ettiği payı alacağı yetkililerin beyanları arasındadır.

DENİZ TURİZMİ
Türkiye'nin en büyük gölü olan Van Gölü'nün üçte ikisi Bitlis sınırları içindedir. Gölün dışarıya akan bir ayağı olmadığından suyu acı, tuzlu ve sodalıdır. Vangölü; yolcu ve yük taşıyan gemileri, iskele, ada, yarımada, koy ve körfezleri ile adeta bir denizi andırır. 600 km. ye varan sahillerinin büyük bir bölümü doğal plaj niteliğindedir.Ayrıca; Nemrut Krater Gölü, Nazik Gölü, Arin ve Aygır Gölleri su sporları ve olta balıkçılığı için uygundur.

TERMAL TURİZM
Fay hattı üzerinde bulunan Bitlis'in merkezinde ve çevresinde sayısız kaplıcaya rastlanır. Bunlardan bazıları; Güroymak Budaklı Kaplıcası, Ilıcak (Germav) Kaplıcası, Yam Kaplıcası (Acısu), Tatvan Develer Suyu, Nemrut Kaplıcaları olarak sıralanabilir. Zengin bir tarihsel potansiyelin sahibi olan ve Urartular'dan başlayıp, Osmanlılar'a kadar uzanan çeşitli medeniyetlerin uğrak yeri olan Bitlis, tüm bu dönemlere ait sayısız tarihi eserleri ile tam bir “ Açık Hava Müzesi” görünümündedir. Tarih boyunca çeşitli medeniyetleri kucak açan Bitlis'te, bu dönemlere ait daha önce detaylı olarak tanıtılan pek çok kale, camii, medrese, türbe, köprü ve kervansaray yapıları bulunmaktadır.

GELENEK ve İNANIŞLAR
Evlenme Gelenekleri
Evlenme olayı şehirde ayrı, köylerde ayrı şekilde yapılmaktadır. Köylerde çocuk denilecek yaşta evlenme olayı olur. Fakat şehir hayatında ise genellikle askerlikten sonra yapılır. Kız isteme, son zamanlara kadar görücü usuldeydi. Bu halen köylerde devam etmektedir. Görücü usulde evlenmede, kız genellikle hamamda beğenilir. Erkeğin annesi ve kız kardeşi tarafından beğenilen kız, erkeğin babasına ve evlenecek kişiye bildirilir. Kız istenmeye gitmeden evvel kız tarafına; “hayırlı bir iş için gelinmek istenildiğini, müsaade edilip edilmeyeceği” sorulur. Kız tarafı müsaade ettikten sonra oğlanın babası, akrabaları ve komşulardan sözü dinlenir, sayılır kişiler götürülür. “Allah'ın emri, Peygamberin kavliyle” diyerek kız istenir. Kız tarafı genellikle cevap vermek için birkaç gün süre ister.

Kız tarafı müsaade ettikten sonra el öpmeye gidilir. Genellikle kız istemeye giden aynı kişiler tekrar giderler. Bu defa kız isteme tamamlanmış olur. Damat adayının genç kardeşi, o yoksa en yakını bir genç tarafından başta kızın babası olmak üzere orada bulunulan kişilerin elleri öpülür. Buna el öpme adeti denir. Hemen arkasından dini törene geçilir. Zaten kız evine gelinirken, erkek tarafı yanlarında bir imam getirir. Dini törenden sonra kız evine getirilen ziynet eşyası, bir torba şeker (tatlıya bağlandığı için tatlı hediyedir) ve daha önce belirlenmiş olan başlık parası verilir. (Başlık parası köylerde ticari bir olay, şehirde ise bir adet olarak yapılır. Şehirdeki başlık parası cüzi bir miktar olup, süt parası veya İslamiyet'te belirtilen Nehr parası olarak alınır. Kız tarafı aldığı bu başlık parasının çok üstünde masraflar yapar.) Getirilen şekerden şerbet yapılıp içilir. Kadınlar arasında şeker kırma merasimi yapılır.

El öpme ve şerbetten sonra her iki tarafın ortak olarak belirlediği zamanda düğün yapılır. Düğünler genellikle Pazar ve kısmen de Perşembe günleri yapılır. Düğünden üç gün evvel erkek tarafından kız evine “toyluk” adı verilen düğün eşyaları ve hediyeler gönderilir. Kız evinde, hazır bulunanlar önünde bu eşyalar açılır, sayım ve dökümü yapılır. Gelin adayına düğünden bir gün önce damat evinden elbise ve ayakkabılar gönderilir. Gönderilen bu elbise ve ayakkabılar geline giydirilerek, kız evinin davetlileri tarafından gelin hamama götürülür.

Düğünden bir gün önce (düğün gecesi), kına gecesi düzenlenir. Erkek tarafı hediyeli olarak davetlilerle beraber kız evine giderler. Kına gecesi genellikle kadınlar arasında yapılır. Gecenin geç saatlerine kadar devam eden oyun ve eğlencelerden sonra, etrafına yanan mumlar (bu mumlar ince, helezonlu ve renkli olup “fint” olarak isimlendirilir) dikili bir tas içinde hazırlanmış kına getirilir. Erkek evinde damadın serçe parmağına, kız evinde ise gelin adayının ellerine yakılır. Gelinin eline, damadın serçe parmağına kınayı, gelin ve damadın yakın kız akrabası (kız kardeşi veya yeğeni) yakar. Kınayı yakanlara, damadın sağdıçları tarafından para verilir. Damadın sağdıçlar iki kişi olup birisi bekar, diğeri ise evli erkeklerdir.

Gelinin ellerine;
Kınayı getir ane,
Parmağın batır ane,
Bu gece misafirem,
Koynumda yatır ane.
Türküsü eşliğinde kına yakılır.

Düğün günü öğlene doğru erkek evinden kadın ve erkekli olarak büyük bir gurup halinde kız evine gidilir. Burada tekrar şerbet içilir. Şerbet içenler, tepsiye para atarlar. Kız evinde bir müddet kalındıktan sonra çalgılar eşliğinde gelin alınarak erkek evine getirilir. Gelin evinden çıkarılacağı zaman, gelinin erkek kardeşleri tarafından bir yastık üzerine Salavat-ı Şerife getirilerek üç defa oturtulup kaldırılır. Allah'a emanet edilerek evden çıkarılır. Gelin eve yaklaşınca damat, sağdıçları tarafından dama çıkarılır. Bir mendilin içine üzüm, leblebi, para bırakılarak damat, gelinin başına döker. Gelin eve gireceği zaman kapının eşiğine fincan bırakılır, gelinin ayağıyla bunu kırması istenir. Bundan gaye; eve birlik ve dirliğin girmesidir. Yine gelin içeriye gireceği zaman, gelinin kaynanası tarafından avucuna veya parmaklarına bal sürülerek, bu balı kapının üstüne sürmesi istenilir. Bundan da gaye; hayatın tatlı bir şekilde geçmesidir.

Yüzü duvaklı olarak içeriye girdikten sonra gelin kendi odasına götürülür. Bu sırada gelin eve geldikten sonra hiç kimse ile konuşmaz. Gelinin odasına önce damat girer. Damat, gelinin duvağını açarak altın hediye eder ve dışarı çıkar. Daha sonra kadınlar içeriye girer, gelinle konuşmaya başlarlar. Düğün eğlencesi, gece geç saatlere kadar devam eder. Misafirler çekildikten sonra damat; damadın evli olan sağdıcı tarafından, damadın beline bir yumruk vurarak gelinin odasına gönderir. Gerdek odasına giren damadın iki rekat namaz kılması İslâm'ı emir, gelininde; namaz kılarken kocasının başına bir bozuk para atması adettendir. Gerdekten bir gün sonra sabahın erken saatlerinde damadın evli sağdıcı eve gelerek damadı hamama götürür. Üç gün boyunca geline evde iş yaptırılmaz. Üçüncü günü sonunda gelin, bir ziyaretgaha götürülür, dönüşte eline süpürge verilerek evi süpürmesi istenir. Evliliğin üçüncü günü akşamı, damat evli sağdıcıyla beraber kayınpederlerini ziyarete gider. Damada ve sağdıca kayınpederi veya kaynanası tarafından giyecek hediye edilir. Evliliğin üçüncü gününden sonra gelin, kaynanası ve baldızları tarafından hamama götürülür. Buna gelin hamamı denir. Gelin hamamında mumlar yakılır, yemekler yenilir, eğlenceler yapılır.

DÜĞÜNLER :
Evlenme çağına gelmiş olan erkek gencin babası durumuna uygun gördüğü kızı hanımı vasıtasıyla oğluna bildirir. Oğlan bu vesileyle kızı görmeye gider,kendisine eş olacak kızı beğenirse annesine söyler. Oğlan babası da babasına durumu ileterek,kızı için misafir kabul edip etmeyeceğini sorar. Kız babası kabul ettiğinde aracı olan kişi,oğlanın babası,annesi ve birkaç tanıdıkları ile kız evine gelirler. Oğlanın babası Allah'ın izniyle Peygamberin kavliyle kızınızı oğluma istiyorum der,kız babası da Allah kader etmişse olur der. Yalnız kendisinin de danışmak için birkaç gün müsaade ister,olumlu yada olumsuz bir cevap vereceğini söyler. Kız tarafından olumlu cevap gelince oğlan tarafı bu kez kızı resmen istemek için oğlanın ailesi tarafından kararlaştırılan günde kız evine giderler,kızı babasından isterler ve söz kesilir. Oğlan tarafı kız için bir takım elbise,eşarp ve bir çift terlik götürür. Kız tarafı ile oğlan tarafı karşılıklı olarak şartlarını konuşurlar ve nişan gününü kararlaştırırlar. Kararlaştırılan günde oğlan tarafı yakın akrabalarını nişana çağırır. Kız tarafı da akrabalarını ve bir imam çağırır,akşam kız evine gidilir. İmamı çağırmaktaki amaç hem hakemlik yapmak hem de yarı nikah sayılan duanın okunması içindir. Oğlan tarafı ekonomik gücüne göre kararlaştırılan ziynet eşyaları,üç takım elbise,üç takım iç çamaşırı,alır. Bu üç bağ şu anlamdadır;

1-Gençlikte beraber olmak,
2-Yaşlılıkta beraber olmak,
3-Öldükten sonra tekrar beraber olmak.

Ayrıca bir çift ayakkabı, bir çift terlik,kolonya,sabun,tarak ve ayna, bohça içine konularak kıza verilir. Şerbet için bir torba şeker götürülür. Nişan takıldıktan sonra davetlilerin ağız tatlılığı olarak da yeterince kuruyemiş getirilir.

Kız evinde erkekler ayrı yerde kadınlar ayrı yerde toplanırlar,sohbet başlar daha sonra imam kız ve oğlanın babasını odanın ortasında buluşturur. Şartlar da anlaşıldığında imam duayı eder. Duadan sonra oğlanın abisi,kardeşleri büyüklerin ellerinden yaşıtlarının ise gözlerinden öper sonrada şerbet dağıtımı başlar. Şerbeti oğlan tarafı dağıtır,şerbet bardakları kız tarafına ait olduğundan oğlan tarafı bu bardakları saklayıp evlerine götürmeleri bir gelenektir. Nişan töreninde kız evine gelen davetliler kendi imkanları dahilinde yardım amacıyla kız evine para,altın ve giyim eşyası yardımında bulunurlar. Şerbet dağıtımı bittiğinde yemişler yenilir. Böylelikle nişan töreni son bulmuş olur.

Oğlan babası masraf yapmak üzere bir miktar parayı kız babasına vermek için imama verir. İmamda parayı kız babasına teslim eder, düğün günü kararlaştırılır. Gelin bir köyden diğer köye götürülecekse düğüne bir gün kala oğlanın akrabalarından birisi kızın bulunduğu köye elçi olarak gider. Ertesi gün düğüncüler gelir kız evinin önünde durur,burada köylüler gelen düğüncüleri karşılar, her köylü düğüne gelenleri birer ikişer kişiyi misafir etmek için evlerine götürürler. Akşam yemeğinden sonra herkes kız evine gelir. Erkek tarafından gelen kadınlar gelini ararlar çünkü daha önceden gelen komşulardan birisinin evine götürüldüğünden gelinin nerede olduğunu sorarlar beş on kadın ve genç kızlar gelinin bulunduğu eve varırlar ev sahibine bir miktar bahşiş vererek gelinlerini alıp kız evine götürürler. Kadınlar ve kızlar türkü söyleyerek gelini getirirler. Burada gelinin yakınlarından bir kız gelinin saçını tarayıp örer, oğlan tarafından saçı tarayan kişiye bahşiş verilir saç yapılırken türküler söylenir bu arada mumlar yakarlar. Mumun yakılmasındaki amaç her günün aydınlık olması içindir. Kına hazırlanır gelinin saçı örüldükten sonra avuç içleriyle parmaklarının dış tarafına kına yakarlar. Geç vakte kadar eğlence devam eder sağdıçlar damadı ortaya getirerek tıraş için oturturlar. Berber saçına ilk makası attığı zaman bahşiş almak amacıyla makasım kesmiyor der. Sağdıçlar berbere bir miktar para verir. Damadın sağında evli bir sağdıcı solunda ise bekar sağdıç bulunur. Bu ise damat,bekar ile evli arasında olduğunu göstermektedir. Tıraştan sonra düğüne gelenlere hoş geldiniz demek için sağdıçlar damadı dolaştırırlar. Damat büyüklerin elini öper,yaşıtlarıyla kucaklaşır bu sırada kına hazırlanır. Kına geniş bir tepsi içine konur,etrafına mumlar dizilerek yakılır,kınayı damadın akrabalarından bir erkek çocuğu elinden tutarak erkeklerin bulunduğu yere getirir. Kınayı getiren kişi sağdıçlardan bahşişini aldıktan sonra kınayı verir. Kına sağdıcın serçe parmağına sürülür. Daha sonra düğüne gelenlerin ellerine yakmaları için dolaştırılır ve düğün yavaş -yavaş dağılır.

Yöremizde kına üç amaçla yakılır;
a)Kurban bayramında koyunların alnına yakılır ki bu koyun bayramda kurban olsun diye,

b)Gelinin alnına yakılır;biz gelinden kan bağımızı kestik bu gelin bundan böyle damada kurban olarak adadık diye,

c)Askere gidecek olan gencin eline yakılır. Bu gençten bizler kan bağını kestik bundan böyle vatana adadık. Bu genç vatana kurban olsun diye.

Ertesi günü erkenden gelinin evinde gelini hazırlamaya giydirmeye başlarlar ve çeyizleri arabaya yüklerler. Bu arada gelinin dini nikahının kıyılması için imam da gelir imam şahitler huzurunda nikahı kıyar. Oğlan tarafı kızın baba ve akrabalarından ve oradaki şahıslarla vedalaşarak damadın evine doğru hareket eder. Gelin alayı yola çıkarken yolda önleri kesilir. Kesenlere toy boyu tarafından bahşiş verilir.

Damadın evinde ise sabahleyin yemek hazırlığı başlar. Sağdıçlar damadı giydirirler,bu arada gençler damadın eşyalarını kaçırmaya çalışırlar. Kaçırılan her bir eşya için sağdıçlardan para alırlar. Düğün kafilesi geldiğinde damadı dama çıkarırlar gelini arabadan damadın yakın iki akrabası evin kapısına getirir. Damda bulunan damat gelinin başına üç elma atar. Daha sonra tepsi içinde bulunan yemiş ve parayı bekleyenlerin üstüne doğru serper,sağdıçlar damadı damdan indirerek sağdıçların birinin evine götürürler. Kapıda gelinin sağ eline yağ ile bal verilir. Bu yağ ve bal kapının üst eşiğine sürer eline su dolu testi verilir. Gelin su dolu testiyi yere vurarak kırar. Daha sonra yanan bir lamba gelinin eline verilerek gelin içeriye alınır. Bu arada damadın bazı akrabaları geline para veya ziynet eşyaları takarlar.

Gelinin çeyizleri indirilir akrabalarından bazı kadınların yardımıyla odası düzeltilir,daha sonra düğüne gelenler yemeklerini yerler. Herkes damadın evinden ayrılır akşam damadın kadın akrabalarından bir kadın geline sağdıç olur bu sağdıç gelinin nasıl hareket edeceğini söyler ve nasihat verir. Gelin kapısında gençler dizilirler,damat dizilmiş olan gençlerin arasından büyün gücüyle kaçarak içeriye girmeye çalışır. Damat geçerken de gençler damadı şakadan döverler damat içeriye girdikten sonra gençler dağılır. Ertesi gün sağdıçlar sabah erkenden damadı alır hamama götürürler,hamam dönüşü damat tekrar eve gelerek babasının,annesinin ve evdeki büyüklerin ellerinden öper. Böylece sağdıçların işi bitmiş olur, ayrıca gelinin çeyizi sağdıçlar için bulunan hediyeler mintan,kravat vs. billahare damat tarafından sağdıçlara verilir.

GİYİM ve KUŞAM
Halkoyunlarında olduğu gibi yöresel giysilerde de bir zenginlik ve çeşitlilik bulunmaktadır. Bitlis halkı, yöresel giysilerini çok yönlü düşüncelerle seçmiş ve kullanmıştır.

Kadın Giysileri:
Kadın giysileri oldukça geniş bir zenginlik gösterir. Hatta kadının giyinişine göre onun evli, bekar, nişanlı olup olmadığı kolayca anlaşılır. Kadınların kullandığı giysiler kısaca şunlardır:
1 – Baş
Kofi:
Başa geçirilen fes benzeri, kenarları çuhaya benzeyen kumaşla çevrilmiş, tepe kısmı ipek veya benzeri ipliklerle elde işlenmiştir. Kofinin çevresinden sırta ve omuzlara doğru sarkan püsküller bulunur. Alın tarafına gelen kısmına ise “Tikme” adı verilen küçük altınlar (genellikle çeyrek altın) dizilir.

Merheme (Leçek – Laçik):
Saçlar görülmeyecek şekilde boydan boya başa örtülen ince, beyaz ve sık dokunmuş örtüdür. Etrafı elle örülmüş oyalar veya pullarla çevrelidir.

a) Puşu:
Serpuş da denilen bu giysi, başın çevresine alından geçirilmek Suretiyle merheme üzerine sarılır. Sol tarafta düğümlenerek aşağıya doğru sarkıtılır. Bazı yörelerde birden fazla olduğu da görülmektedir.

b) Hızma:
Tek burun deliğine veya burnun iki tarafına madenden yapılma (genellikle gümüşten), içten vidalı veya geçmeli olarak takılan bir çeşit süs eşyasıdır.

c) Tikme:
Kırmızı veya siyah renkli, kofiden daha kısa kenarlı olup başa giyilen bir giysidir. Bu giysi, alın hizasında olup üzeri, Hamidiyelerle süslü, zenginlerin giydiği bir başlık şeklidir.

2 – Boyun
Özellikle genç kızların boyunlarına bol miktarda ve değişik şekil ve renklerde boncuk asılır. Bu adet köylerde yapılmakta ve halen de devam etmektedir. Zengin olanlar, bunların dışında ip şekline getirilmiş olan kumaşın üzerine kulplu altın takarlar.

3 – Vücut
Fistan:
Genellikle kadife veya setenden yapılmış elbisedir. Bu elbiselerin üzerine renkli işlemelerle çeşitli motifler veya sırma işlemeler yapılır. Kolları uzun, belden aşağısı geniş ve uzundur.

Cepken:
Fistan üzerine giyilen, kadife veya diğer kumaşlardan yapılan yarım boy giysi veya yelektir. Cepken değişik renklerde olduğu gibi, uzaktan bakıldığında göz alıcı bir şekildedir.

Kemer:
Fistanın üzerinde takılan, kalın deriden yapılan ve “palaska” adı verilen kemerdir. Fistanın, ön taraftan iki ucu bu kemerin altına sokulur. Nedeni; hem uzun olan eteğin yere sürünmesini önlemek, hem de iç kısma giyilen diğer elbiselerin görünmesini sağlamaktır.

3 – Ayaklar
Köy kadınları ayaklarına yünden örünmüş değişik renkteki çorapları giyerler. Ayakkabı olarak “Trabzon” adı verilen lastik ayakkabı, aynı tipte yapılmış renkli naylon ayakkabı veya ender de olsa Harik giyilir. Eski tarihlerde köy kadınları ayaklarına halhal takarlardı.

Erkek Giysileri:
1 – Baş
Puşu:
Kadınlarda olduğu gibi erkekler de bu giysiyi kullanmaktadırlar. Özel kumaştan yapılarak, renk ve dokunuşlarına göre isimlendirilirler. Siyah, mavi, mor, beyaz, kırmızı puşu, altuniye ve desenli puşu şeklinde isimlendirilirler. Egal:

Erkeklerin kış aylarında başlarına bağladıkları, yün ve pamuktan dokunan, siyah ve mor renkli giysilerdir.

2 - Vücut
a) Köynek: Erkeklerin iç kısma giydiği, desenli kumaştan yapılan düğmeli bir giysidir. Şal: Tiftik yününden yapılmış özel pantolondur. Her tarafı bol paçalı olup, ayağın üzerine kadar uzanır. Bele, pamuk ipliğinden yapılmış “uhçur” la bağlanır. Kemer takılanlara rastlamakta mümkündür.

Şapik: “Gej” (tiftik keçisinin kılları ile dokunan, mekik sayısına göre kalitesi değişen, kışın sıcak, yarın serin tutmasıyla özellik gösteren, yöreye mahsus bir kumaş) adı verilen özel kumaştan yapılır. Ceket gibi kullanılan düğmesiz bir giysidir. Önü ve kol altları açıktır (yaz aylarında giyildiğinde hava almayı sağlar). Kol ağızları geriye doğru kıvrık olup, renkli kumaştan yapılır. Bu giysiler; el tezgahlarında, yün ve tiftikten dokunur. Kollarda ayrıca “Cellahi” adı verilen, bir metre boyunda, beyaz kumaştan yapılmış ve kola pazu kısmından bağlanan kol bağı bulunur. Şapikin içine yarım dik veya yakasız iç gömleği giyilir. Bu gömleğin kollarında 50 – 60 cm. uzunluğunda, beyaz kumaştan yapılmış, 3 – 5 cm. eninde bir ek kumaş bulunur. “Salte” adı verile bu ek parça, şapik giyildikten sonra geniş olan kolların devamlı olarak aşağıya doğru düşmemesini, yapılan işe mani olmaması için şapikin üzerine sarılarak dirsek hizasında bağlanır. Bu yeleğin her iki yanı işlemelidir. Yine yeleğin her iki yanında el işiyle yapılmış cep bulunur.

Aba: Keçi derisinden yapılmış, kolsuz ve tüylerle kaplı, kış aylarında soğuktan korunmak gayesiyle giyilen bir giysidir.
3 – Ayak

Harik: Üstü keçi tüyünden örülmüş, altı ise kendir ipinden dokunan bir ayakkabıdır. Serin tutması nedeniyle genellikle yaz aylarında giyilir.

Çorap: Düz beyaz, renkli, veya desenli olarak yünden örülür.

Çarık: Manda derisinden yapılır. Kadın ve erkekler dört mevsimde de giyerler. Uzun deri ip bağları ile bileğe bağlanHALK MÜZİĞİ ve HALKOYUNLARI
Bitlis folklorunun, renkliliği ve özgünlüğüyle Doğu Anadolu Bölgesi folkloru önemli bir yeri vardır. Yöre insanının zor koşullar içindeki sevdalan, ayrılıkları, ölümler, doğa olayları karşısındaki duygulanışları, halk edebiyatı ürünlerine yansımıştır. Bitlis yöresi, maniler, türküler, deyişler, söylenceler, atasözleri ve bilmeceler açısından zengindir. Yöresel halk edebiyatı ürünlerinin çoğu anonimdir. Deyişleri günümüze ulaşabilmiş halk ozanlarının sayısıysa azdır.

* HALK MÜZİĞİ
Bitlis folklor ürünlerinde doğal çevrenin ve toplumsal yaşamın etkileri açıkça görülür. Halk müziğinde ve oyunlarında bu etki daha da belirgindir.Bitlis, uzun hava yöresidir. Halay çekilirken bile arada sazlar susar uzun hava söylenir. Bu gelenek, günümüzde de tüm canlılığı ile sürmektedir. Uzun hava sözleri okunduktan sonra davul zuma, yemden halay ezgisini çalar ve oyun sürer. Bitlis halk oyunlarında ve müziğinde komşu illerin ezgi ve oyunlarıyla benzerlikler görülür. Aynca, eski aşıklardan Kerem, Ercişli Emrah, Dervişoğlu Sümmani, Köroğu vb. ozanların deyişleri söylenir. Bunlardan başka; maniler, sayacı türküleri, muammaalar, beriteler (halay çekerken söylenen döndürmeli türküler), dağ havalan, yayla havalan, gelin ile yolcu, gelin ile kız ve oğlan deyişleri, kış-yaz gibi mevsimlerle ilgili türküler, Dervişoğlu-Karari atışmalan, yağmur duası, güneş duası gibi müzikli tekerlemeler bölgenin sözlü müzik folklorunu oluşturur. Maniler, düz mani ve hoyrat mani olarak da söylenir. Bitlis Halk müziğinin, yanaşık ve komşu seslerin çokça kullanıldığı bir ezgi yapısı vardır. Bu ezgiler, geniş aralıklardan çok 41ü ve 5'liler içinde sürer. En geniş türküleri bir 81i içindedir. Devinimli sıcak, has ezgiler çoğunluktadır. Yörede tavır bakımından Van, Muş, Ağn gibi komşu illere çok yaklaşan ve zaman zaman Erzurum'u anımsatan türkülere de rastlanır. Daha çok nefesli sazlara özenilmiştir. Davul, zuma, dilli, dilsiz kavallar, çoban düdükleri, kartal kemiğinden yapılan çığırtma türünden nefesli sazlar büyük bir ustalıkla çalınır. Aynca, kemence delikleri yaylı halk sazları da vardır ki, gövdesi ve sapı ceviz ağacından yapılır. Üç tellidir. Teller ve yay at kuyruğu kıllanndandır. Vurmalı sazlann başında davul ve tef vardır.
Bitlis halk müziği ve oyunlannın ritmik yapısı şöyle özetlenebilir: 2, 3, 4 zamanlı ana usuller, bunlann üçerli biçimi olan 6 ve 12 sekizlik ezgiler, 5 ve 10 zamanlı türkü ve oyun havalan çoğunluktadır. Halay havalanmn bir bölümü ana usulle başlayıp üçerli biçime, ya da üçerli biçimle başlayıp düz ana usullere dönüşmektedir.

Bitlis'ten derlenen türkü ve halay havalanmn bir bölümü şunlardır:
Bitlis'in Yollan, Bağa Vardım, Yoncalar, Dideban Üstündeyim, Oynama Yorulurum, Memmi, Gök Meydan Baş Aşağı, Bitlis'te Beş Minare, maniler, beriteler, Yaz Olanda Bu Yaylayı Gezmeli, Sofi Gardaş, Üç Memeleket Gördüm Men, toy güvenk havalan (topluca türkülü oyun), gelin-kız deyişmesi, gelin-kız-oğlan deyişmesi, Yeri Yeri Han Bağına, deyişmeler, Bugün Nazlı Yardan Bir Name Geldi, Bugün Üç Güzelin Seyrin Eyledim, Bu Su Böyle Akarsa, Can Meral Can, Ağır Güvenk, Arkuşta, Bitlis Koçerisi, Çarşıbaşı, Çarşıda Atlar, Değirmenci, Dokuz Ayak, Garzani, Gaşmk, Gorani, Güvende, Henhemmi, Hımhımını, Kevaş, Kevenk (Güvenk), Kılıçkalkan, Koç Halayı, Lezgi, Lorke, Meryem, Meryem Harkuştası, Meral, Meyroki, Mutki, Papuri, Sepi, Süzme, Temirağa, Teşi, Tiringo vb.

* HALKOYUNLARI
Bitlis yöresinde halk oyunlarının çok çeşitli ve özgün örneklerine rastlanmaktadır. Oyunlar genellikle halay ya da bar biçimindedir. Halay, Bitlis'te "Berite" adım alır. Halkuşta, Çarşıbaşı, Süzme Oyunu, Garzane, Temirağa, Harkusta, Tiringo, halay türü oyunlardır. Bitlis Ban, Nari, Aşırma bar özelliğini taşır. Oyunlar genelde insanın sertlik, birlik-beraberlik ve insan sevgisi duygularını ifade eder.

Oyunlar, koreografik düzenlen yönünden çeşitlilik gösterir. Sıralarda bağlantılar, çeşitli biçimlerde olur. Değirmenci'de, Govenk'te, Nare'de, Temirağa'da oyuncular, birbirlerini parmaklarından tutar, Hımhimi'de kol kola girer, Tenzere'de parmaklar kenetlenir. Barlarda eller taraklanır. Düz halayda oyuncular birbirlerine sarılır. Yallı'da tutuşmalar omuzdandır. Tiringo, Papuri oyunlan kadınlı, erkekli karma oynanır. Karma oyunlarda kadınlı erkekli dizilişler değişik olur. Nanaylar'da iç içe halkalar oluşturulur. Erkekler, çoğunlukla iç halkadadır. Oyunlar çabuk ve karmaşıktır. Devinimler zengindir. Yöre oyunlarında rastlanan bir özellik de, değişik biçimlerdeki el vuruşmalardır. Mutki Harkuştası'nda, Çiftler yan yana dururken el vuruştururlar. Meryem Harkuştası'nda ise ters yönden gelen çiftler birbirlerini bir boy geçtikten sonra dönüp ellerini vuruşturur, sonra elleri yukarda giderler. Oyunlar yerel giysilerle davul, zuma, bağlama, kaval, tef eşliğinde oynanır. Bazılarında oyuncular, müziğe sözle katılır.

* YÖRE OYUNLARINDAN ÖRNEKLER
* Gövenk (Güvenk):
Oyun gelinle güvey ailesini tanıştırmayı amaçlar. Kadınlar karşılama biçiminde oynandığı gibi, karma olarak da oynanmaktadır. Halay türü ağır oynanan bir oyundur, adım sözlerinden alır.

* Nare:
Halay türündendir. Kadm-erkek bağlı dizilişle oynanan ağır ve yalın bir oyundur. Çarşnda Atîas: Sözlü, bağlı ve kadınlar arasında oynanan bir halay türüdür. Sıra biçiminde oynanır, tutuşmalar omuzdandır. Sert, devinimli figürleri vardır. Def eşliğinde oynanır.

Memoş:
Kadınlar elde mendil, tek olarak, def eşliğinde oynar. Titreşme ve iki yana eğilme figürleri ağır basar.
Boîağ (Bahk) Attım Havaya:
Def eşliğinde oynanan kadın nanaylanndandır. Sıralar, omuzlar birbirine değecek biçimde, parmakların kenetlenmesiyle oluşur. Ağırlama bölümü bitirilip ikinci bölüme geçilirken, bağ çözülür. Bağsız, toplu oyun niteliğinde, önde ve yanlarda el çırparak oynamaya geçilir.

. Tînngo:
Yörenin en devinimli oyunlarından birisidir. Ellerde kırmızı ve ak mendiller vardır. Mendiller sallanarak, ayaklar sağa-sola çapraz atılarak oynanır. Yalnız kadınlar ya da yalnız erkekler arasında oynandığı gibi, karma olarak da oynanmaktadır. Çok ritmik bir oyundur.

Tenürağa:
Halay türünde, çok yavaş başlayıp giderek hızlanan bir oyundur. Sözlerinin ezgisine uyularak ayaklar, sağa-sola sallanır.

* Meyroki:
Hem erkekler, hem de kadınlar arasında oynanır. Daha çok titreme ve gösteriş oyunudur. İleri gidişlerde düz bir gidiş yerine önce sağa, sonra sola yürüyüşle bir yay çizilir.

* Garzane:
Halay türündeki oyunun, başlıca özellikleri sürekli omuz titretme, sert ayak figürleri ve yumuşak baş devinimleridir.

Harkuşta:
Oyunda sertlik ve ağırbaşlılık egemendir. İkiye ayrılan gençler, müziğin ritmine uyarak savaş alanındaymışçasma kıran kırana bir gösteri yapar. Sert vurma, vurulan yerden ses çıkarma, oyunun başlıca özelliğidir. "Harkuşta", "vuruş" anlamındadır.

* AtHey:
Kadm-erkek karışık oynanan halaylardandır. Titreme ve hızlı devinim, oyunun başlıca özelliğidir.Kadm-erkek karışık oynanan halaylardandır. Titreme ve hızlı devinim, oyunun başlıca özelliğidir.

* Sepe:
Halay türündeki bu oyunun başlıca özelliği, sağ ayağm üç kez öne sallanmasından sonra, sol ayakla bir duraklama yapılmasıdır. Tutuşmalar omuzdandır.
Dokuzayak:Omuzlardan tutularak oynanan bu oyunda, ayak figürleri, ayaklardaki devinim ve canlılık önemlidir. Oyunda ayak dokuz kez sallandığı için bu oyuna dokuzayak denmiştir. Yörede, "Nehpi" adıyla da bilinmektedir.

Botane:
Bu oyun Siirt yakınındaki Botan Çayından almaktadır. Hızlı başlayan, birden yavaşlayan figürler, bu çaym akışım andırmaktadır.

GELENEKSEL MİMARİ
Bitlis Evleri
Genellikle yüksek bir duvarın sokaktan ayırdığı, dışa kapalı fakat o ölçüde içe doğru özgür ve özgün bir mimari anlayışı yansıtan Bitlis evleri ; düzgün kesme taştan, üzeri düz toprak damlı olarak inşa edilmişlerdir. Dıştan donuk bir mimari özelliği gösteren yapıların taç kapılı girişleri, sanki gerçek gizemin evlerin içinde olduğunu gösterir. Bitlis evleri,bu kapılardan içeri girildiğinde taç döşemeli avlular ve çeşitli meyve ağaçlarının süslediği bahçeleriyle insana açılan ferah bir dünyanın kapıları gibidir.

Tarihi yapıların yoğunlukta olduğu Bitlis Merkezde 193 adet, Ahlat İlçesinde 51 adet tescilli konut (sivil mimari örnekleri) bulunmaktadır.

GELENEKSEL EL SANATLARI
Bitlis ili dahilinde, Bitlis Merkez ve Tatvan İlçesinde bulunan kültür merkezlerinde birer sinema salonu bulunmaktadır. Zaman zaman yapılan sinema gösterimlerinin yanı sıra bu salonlarda tiyatro, müzik vb. etkinlilerle ilgili organizasyonlar gerçekleştirilmektedir.
A- El Tezgahlarında dokunan el sanatları :
1) Gej ( Yöresel Kumaş ) : Mutki ve Hizan İlçelerinde dokunmakta olan bu el sanatı İl Kültür Müdürlüğü ile Mutki Halk eğitim Merkezi Müdürlüğünce açılan kurslarla desteklenmektedir.
2) Seccade ve Heybe : Bitlis İl Merkezi ile Tatvan ve Hizan ilçelerinde halkın kendi evinde kurduğu el tezgahlarında dokunmaktadır.
3) Cacım : Cacım İlimiz Tatvan ilçesinde dokunmaktadır.
4) Aba : Aba dokuma iki çeşit olarak dokunmaktadır, Birincisi keçi kılından ikincisi ise tiftik yünden dokunmaktadır, kıl dokuma kısa kollu, tiftik dokuma ise yelek olarak dokunmaktadır. Aba dokuma Mutki ilçesinde yapılmakta ve Mutki Halk eğitim Merkezi Müdürlüğünce açılan kurslarla devam ettirilmektedir.
5) Bitlis Kuşağı: Tatvan ilçesinde dokunmaktadır,halk oyunları aksesuarı olarak kullanılmaktadır.
B- Dokuma Tezgahlarında Dokunan El Sanatları :
1) Halıcılık : İlimizde Halıcılık Sümer Halı destekli olarak halıcılık yapılmaktadır. Sümer Halı Tatvan ve Hizan İlçesinde faaliyetleri devam ettirmektedir. 2000 yılı içinde de İl Kültür Müdürlüğünce halıcılık kursuna başlanılmıştır.
2) Kilimcilik : İlimizde Kilimcilik Ahlat ve Adilcevaz İlçelerinde faaliyetlerinin sürdürmektedirler. Bu atölyeler İlçe Kaymakamlıkları Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarınca sürdürülmektedir.2000 yılı faaliyet programı çerçevesinde İl Kültür Müdürlüğünce Kilimcilik kursuna başlamıştır.
C) Yöresel Ayakkabı Harik :
Yöreye has olan bu ayakkabı İl Merkezinde İl Kültür Müdürlüğünün bünyesinde açılan kurslarla faaliyetlerine devam etmektedir.
D) Toprak Seramik (Çömlekçilik) :
İlimizde toprak seramik Mutki İlçesi Kavakbaşı Beldesi ile Güroymak İlçesi Günkırı köyünde faaliyetleri devam etmektedir.
E) İğne Ve Boncuk Oyası :
Nineden toruna geçen ve eli biraz iğne tutabilen kız çocuklarının ilk öğrendikleri el sanatıdır. İğne ve boncuk oyasını desteklemek amacı doğrultusunda geleneksel olarak her yıl iğne ve boncuk oyası yarışması İl Kültür Müdürlüğünce düzenlenir
F) Taş İşçiliği :
Sivil mimari tarzını oluşturan Taş İşçiliği Sanatı zarafet ve inceliği ile göz kamaştıran bir sanattır. Ahlat İlçesinde taş işçiliği sanatı yapılmakta, bu sanatı destekleme amacı doğrultusunda Ahlat Kaymakamlığınca geleneksel olarak her yıl yarışma düzenlenmektedir.

BİTLİS YEMEKLERİ
Bitlis, yemek kültürünün çok zengin olduğu bir ilimizdir. Yemekleri ağır, masraflı ve zahmetlidir. Özellikle maddi bakımdan, aşırı bir yük getirmektedir. Bitlis; Türkiye'de sıcak etin yenildiği tek vilayettir. Etin; mezbahadan çıkmasıyla tüketilmesi, çok kısa bir süre içinde yapılır. Mezbahadan kasaplara getirilen et, soğumadan evvel satılır. Şayet soğumuş veya bir gün üzerinden geçmiş ise bu ete rağbet edilmez. Kesinlikle soğuk hava depolarında bekletilmiş et, halk tarafından alınmaz. Etler sabahleyin gelir, öğlen saatlerine kadar tüketilir. Bir, iki kilo kadar et almak, ayıp sayılır. Tüketilen et; teke, koyun, sığır ve kısmen de kuzudur.

Yemekleri: İçli köfte, lahana dolması, kabak dolması, keşkek, çorti, çorti köftesi, klorik(sulu köfte), katıklı dolma, yoğurtlu pappar, pişrük, kabak boranisi, murtuğa(ev helvası), Ciğer Taplaması, Tutmanc Aşı, Şekalok, Gılorik, Has Dolması, Mişevşi, Ayran Aşı, Turşu Aşı, Çireş Çorbası, Kengerli Pilav, Turşlu Dolma, Fındık Dolması, Gari Aşı, Halise, Soğan Köftesi, Çorti taplemesi, Gebol, Keledoş, Pıçoç, Halim Aşı, Yalancı Dolma, Şille, Parpar, Şalgam Yemeği, Soğan Yemeği, Umanç Aşı, Köki, Jağlı Yumurta, Cümür, Yarma Aşı, Kurut Aşı, Bezirgan Çorbası, Kaklı Pilav, Pazik Boranisi, Cevizli fetir, Şor Balıklı Pilav, Baklalı Pilav

Yemekler genellikle yerde ve toplu olarak yenir. Büyük kaplarda getirilerek ortaya konur. Herkes kendi önünden başlayarak yemeye başlar. Başkasının önündeki yemeğe kaşık sallamak, tepsiyi çevirerek iyi ve etli kısmını kendi önüne almak, görgüsüzlük olarak bilinir. Misafir geldiğinde büyükler (erkek) bir tarafta, çocuk ve kadınlar bir tarafta yerler. Erkekler yiyip kalkmadan kadınlar yemeğe oturmazlar. Ev sahibi, misafir sofradan kalkmayıncaya kadar sofradan kalkmaz. Kalkarsa görgüsüzlük olur ve misafirinde kalkması manasına gelir. Yemeklerin en iyisi misafire ikram edilir.
Yöremizde pişirilen mahalli yemekler sırasıyla; İçli Köfte, Şekalok Yemeği, Tutmanç Aşı, Çorti Köftesi, Büryan Kebabı, Katıklı Dolma, Gari Aşı, Ayran Aşı, Glorik, Gebol, Çireş Pancarı, Kengerli Pilav, Halim Aşı, Keşkek, Çorti Aşı, Keledoş ..... gibi çeşitlerini çoğaltabileceğimiz yemeklerdir.

Zengin çeşide sahip İlimiz yemeklerinden İçli Köfte ve Büryan Kebabının yapılışları şöyledir;
Bitlis Köftesi : Bitlis kadını için yapılması açısından olgunluğun bir ölçüsü sayılan bu yemek için gerekli malzemeler ; 1 kg sinirsiz ve yağsız but eti, 1 kg ince bulgur, 1/2 kg şereh (beden) yağı, yarım baş soğan, bir miktar toz biber, kara biber, iki adet ekşi nar veya limon suyu ve yeteri kadar tuz.İçinin hazırlanışı; Şereh yağı makinede iki kez çekildikten sonra içine yarım baş soğan rendelenerek, tuz, karabiber ve toz biber ile karıştırılır. Bu karışma ekşi nar içi, o yoksa limon suyu sıkılır.

Yapılışı; sinirsiz ve yağsız but eti iki kez makinede çekildikten sonra elde edilen bu kıymaya bir o kadar da ince bulgur karıştırılarak su ile yoğrulur. Yoğrulmuş olan hamur küçük parçalara ayrılır, bu parçalar birer birer sol avuç içine alınarak sağ elin şahadet ve orta parmağı ile delinmeyecek şekilde oyulur. Bu oyuğun içine alabildiği kadar yukarıda tarif ettiğimiz içi için hazırlanmış karışımdan konulur. Daha sonra oyuğun ağzı kapatılarak sağ el suya değdirilmek suretiyle iki el arasında yuvarlayarak düzeltilir. Usta ev kadınlığının ifadesine göre köftenin en mühim tarafı ağzının kapatılması ile, dış kısım kalınlığının bir birine eşit olmasıdır. Sıra pişirilmesine gelmiştir. Köfteler kuvvetli bir ateş üzerinde fıkır fıkır kaynayan su dolu bir tencerenin içerisine taşmayacak şekilde elle atılarak alevin daha kuvvetlenmesi temin edilir. Bir müddet kaynadıktan sonra köfteler suyun yüzüne çıkınca piştiği anlaşılır ve sıcak servis yapılır.

Büryan Kebabı : Anadolu'nun bazı yerlerinde yapılan tandır kebabından çok farklı bir şekilde yapılan büryan için “Hevur” denilen erkek keçi eti tercih edilir, bulunmadığı taktirde erkek koyun eti kullanılır, kebabın yapılışında büyük bir rol oynayan tandırın ebatları şöyledir; Ham toprakta 2,5m derinliğinde bir çukur kazılır. Çukurun ağız genişliği 45cm , dip genişliği ise 125cm'dir. Büryancı piyasanın en nazik ve yağlı etinden birkaç gövde alır gövde dışındaki yağları kopmayacak şekilde kat kat bıçakla etten ayırarak sarkıtılır. Bu et iyice yıkandıktan sonra ince tuzla her tarafı iyice tuzlanır. Gövdenin üst tarafına fazlaca tuz vurulur. Büryancılar etin durumuna göre ne kadar tuz vurulacağı konusunda ihtisas sahibidirler. Tandırda alevli ateş yanıp söndükten ve tavını aldıktan sonra madeni bir leğene bir miktar su konulup, çengeller takılarak tandırın dibine indirilir. Et gövdelerinin de üst tarafına çengeller takılarak tandırın ağzına bırakılan demir çubuktan sarkıtılır.

Taş olan tandır kapağı kapatılarak etrafı kırmızı çamurla hava almayacak şekilde sıvanır. Böylelikle et tandırın içerisinde hem pişer hem de suyun buharı ile yumuşar. Tandırın ağzı etin hususiyetine göre 45 dakika ile 1 saat arasındaki bir zamanda açılır ve yerine asılarak kebaplar servise çıkarılır. Bu sırada dikkatle bakıldığı zaman tuz eriğinin etin etrafında adeta bir kabuklaşma meydana getirdiği görülür. Büryanın sıcağı makbuldür. Bunu temin için büryancı uzun müddet sıcaklığını muhafaza eden tandıra soğuyan gövdeleri tandıra indirir ve servis için tandırdan sıcak gövdeleri çıkarır. Garnitür olarak yaygın bir şekilde yaş üzüm tercih edilir. Evlerde böyle bir kebap olanağı olmadığından, sadece büryancılardan temin edilir. Etteki besleyici maddelerin kaybolmamasından dolayı besin değeri oldukça yüksek bir yemek türüdür.

BİTLİS Müzeler
Ahlat Müzesi
İlin tek müzesi Ahlat İlçemizde bulunmaktadır. Müze; yaklaşık 200 dönümlük alan üzerinde kurulu bulunan tarihi 'Selçuklu Mezarlığı'nın bitişiğinde yer almaktadır. Müzede; Urartu, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait arkeolojik ve etnografik tarihi eserler sergilenmektedir.

Türbeler
Önemli mezar anıtları olan bu türbeler; Bitlis İlimizde sayı ve sanat bakımından oldukça zengindir. Bu türbelerin bir çoğu Selçuklu döneminde yapılmıştır. Günümüze kadar özelliklerini koruyanlardan bazıları şunlardır:

Küfrevi Türbesi (Bitlis): 1898 tarihinde, Bitlis mimari yapısından tamamen farklı bir tarzda yapılan türbe, Küfrevi Konağı'nın bahçesinde kurulmuş bir ziyaretgahtır. Dış görünüşü itibariyle İstanbul' daki “Geç Dönem” türbelerine benzemektedir.

Emir Bayındır Kümbeti (Ahlat) : Taht-ı Süleyman mahallesindedir. Kümbeti üst taraftan çepeçevre saran kitabesinde, hicri 886 yılında ölen Melik Bayındır İbn-i Rüstem Bey'in adı yazılıdır. Ahlat kümbetleri içerisinde en ilgi çekeni olanıdır. Sütunlar ve kemerlerle binaya doğru açılan silindirik gövdesi kare kaide üzerine oturtulmuştur. Dışarı doğru taşan konik külahı ve süslemesi ile diğer kümbetlerden oldukça farklıdır.
Çifte Kümbet (Ahlat) : İki kümbet yanyanadır, büyük kümbet Akkoyunlulardan Bugatay Aka ile Şirin Hatun'a küçük kümbet ise Esen Tekin Hatun'a aittir. Güney ve Batı cephesindeki kitabelerde, 1280 tarihinde yapıldığı yazılıdır.

Emir Ali Kümbeti (Ahlat) : Bu kümbet harabe şehir yolu üzerinde bulunmaktadır. Kitabesi Rus harbinde kırıldığı için yapılış tarihi kesin olar bilinmemektedir. Mimari özelliklerinden yola çıkılarak 14. Yüzyıla ait olduğu düşünülmektedir. Kare planlı ana mekanın önünde, duvarları kademeli olarak yükselen bir kısım bulunmaktadır. Biçim özelliği olarak diğer kümbetlere benzemektedir.

Usta Şagirt Kümbeti (Ahlat) : Meydanlık mezarlığının güneyinde, Van gölüne oldukça yakın bir yerdedir. Ahlat kümbetlerinin en büyüğü olduğu için “Ulu Kümbet”de denilmektedir. Kitabesi olmadığı için yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Diğer Selçuklu kümbetleri gibi iki katlıdır. Alt kat mezar, üst kat ise mescit olarak yapılmıştır.
Şeyh Babo (Üryan Baba) Türbesi (Bitlis) :İnönü mahallesinde bir yamaçta bulunan türbenin kitabesi yoktur. Ancak içindeki mezar taşında 1834 tarihi yazılıdır. Halkın önemli ziyaret mekanlarından biridir.

Abdurrahman Gazi Türbesi (Ahlat): Sahabe-i Kiramdan olan bu zat, Hz. Ömer zamanında 641 yılında bölgeyi fethetmekle görevlendirilen El-Cezire Komutanı İyaz Bin Ganem komutasında olup Ahlat'ın fethi sırasında burada şehit düşmüştür. Geç dönem Ahlat Kümbet mimarisine uygun tarzda yapılan türbesi yoğun ziyaretçi potansiyeline sahiptir. İlimiz sınırları içerisinde bulunan diğer bazı türbeler ise şunlardır : İhlasiye külliyesi içinde yer alan ; Hoca Hasan, Ziyaed-din Han, 11. Şerafhan, Üçbacılar,Veli Şemsettin Türbeleri, Nuhiye, Saidiye, Hacı Yusuf, Şeyh İsa Türbleri, Erzen Hatun Kümbeti, Şeyh Hasan Türbesi ve Güroymak Kalenderağa Kümbeti.

CAMİİ VE KÜMBETLER
İNANÇ TURİZMİ
Bitlis İlinde bulunan camiler genellikle Selçuklular dönemine aittir. Yapı malzemesi olarak Bitlis yöresine özgü kızıl kesme taşlar kullanılmıştır. Yazılı kaynaklarda elliye yakın cami adı geçmesine karşın bir çoğu kullanılamaz biçimdedir. Yapılan tamiratlar sonucu mimari özelliklerini kaybetmişlerdir. Mimari özelliklerini koruyan camilerin başlıcaları şunlardır:

Ulu Camii : Bitlis Şehir merkezinde yer alan camii, kitabesine göre; Milâdi 1150 yılında Ebu'l Muzaffer Muhammed tarafından yapılmıştır. Dış görünüşündeki tek özellik kıble tarafında bulunan konik külahlı dış örtüsü ile camiden ayrı bir kule şeklinde yükselen minaresidir. Kitabesinden anlaşıldığına göre minaresi 1492 yılında yapılmıştır. Osmanlı mimari özelliklerini taşıyan minare, restorasyon çalışmaları sonucunda asıl özelliğinden uzak basit bir görünüme bürünmüştür. İbadet saatleri dışında sürekli ziyarete açıktır.

Gökmeydan Camii : Merkez Gökmeydan semtinde bulunan camii kitabesinde 1801, minare kitabesinde ise 1924 tarihleri kayıtlıdır. Sivri kemerli anıtsal birkaç kapısı vardır. Caminin kıbleye bakan dış yüzünde özenle işlenmiş mimari süslemelere rastlanır. Minaresi çok kaliteli bir işçilik ile süslenmiştir. Minare üzerinde süsleme unsuru olarak geometrik motifler, minik rozetler ve kaval silmeler kullanılmıştır. İbadet saatleri dışında sürekli ziyarete açıktır.

Şerefiye Külliyesi ve Camii : Bitlis Şehir Merkezi