TURİZMİN SESİ
Londra'daki Barbican Center'de gerçekleştirilen ve dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen ve çoğunluğu bankacı olan yaklaşık 2000'e yakın üst düzey kadın yöneticinin katıldığı Konferans'ta Sabancı, Avrupa'nın içinde bulunduğu ekonomik krizden çıkışta ihtiyaç duyulan liderlik modelini anlattı. Güler Sabancı, 2011 Nisan ayında değerli dostum Deutsche Bank (eski) CEO'su Joseph Ackerman, Sabancı Üniversitesi'nde bir konuşma yaptı. Hemen bunun ardından Joe, size bir konuşma yapmamı istedi, elbette WEB için olduğundan kabul etmem gerekiyordu dedi.
Konuşmasının ilk bölümünde küresel ekonomik krize değinen Sabancı, Kaos teorisindeki kelebek etkisi kavramını hatırlatarak, Londra'da bir kelebek kanatlarını çırptığında bu, Filipinler'de bir fırtınaya yol açacak sonuçlar doğurabilir. Küresel ekonomik krizin doğasında da bu var. Kriz ABD'de başlamış olabilir, ancak şu anda Eurozone'a da ciddi anlamda sıçramış durumda ve etkileri her yerden hissediliyor diye konuştu.
Avrupa'nın bir entegrasyon projesi olarak on yıllardır takdir edilen bir başarı öyküsü gerçekleştirdiğinin altını çizen Güler Sabancı, ancak mevcut krizin oldukça ciddi boyutlara ulaştığını kaydetti.
Gelinen noktanın büyük buhran dönemine yol açan olayları ve 1930'ların ilk yıllarını hatırlattığını ifade eden Sabancı, Geçen iki yılda kötüye gidiş devam etmesine karşın, durum çok da vahim değil dedi.
6 ay önce Eurozone'un dağılması imkansız olarak nitelendirilirken, şimdi olasılıklar arasında diye konuşan Güler Sabancı şunları söyledi:
Yunanistan'daki seçimleri hepimiz yakından izledik. Yeni Demokrasi Partisi'nin kazanması oldukça sevindirici bir gelişme oldu. Yunanistan'ı çizilen rotada tutacak bir koalisyon oluşturma süreci kolay olmayacak. Şimdi yapılması gereken, uzun süre dayanmaya yetecek kadar güçlü bir koalisyon hükümetini bir araya getirmek olacak ve bu kritik bir öneme sahip olsa da, sanıldığı kadar kolay olmayabilir. Üstün liderlik yetenekleri gerektiren tarihi bir anın içinde bulunuyoruz. Bu liderlik olmazsa, kriz olasılıkla daha da derinleşecek ve Avrupa'nın tüm bölgelerini etkisi altına alacak.
Güler Sabancı, konuşmasının bu bölümünde ihtiyaç duyulan liderliği anlattı:
Liderliğin en az 4 koşulu bulunuyor. Öncelikle Avrupa bağlamında konuşalım:
-Vizyon.
Avrupa'nın geleceği için mutlaka bir vizyon bulunmalı. Liderler ne yönde hareket etmek istediklerini bilmeli. Bu türde bir vizyon olmaksızın günlük ve haftalık olaylara reaksiyon göstermek, krizi derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır.
-Kavrama.
Liderler fiili olarak, kilit sorun ve engellerin neler olduğunu yeterli bir şekilde kavramalıdır. Tüm teknik ayrıntıları bilmeleri gerekmiyor, ancak durumu karakterize etmek üzere temel düzeyde ekonomik ve siyasi gerçekliklere hakim olmalılar. Modern demokraside yüzde 25 oranındaki bir işsizliğin kabul edilemez olduğunu kavramalılar.
Kriz ve panik hallerinde, Merkez Bankalarının piyasaları sakinleştirmek üzere müdahalelerde bulunma zorunluluğu kavranmalıdır. Gerekli hızda bunu yapabilecek tek merci kendileri. Evde yangın çıksa ne yapardınız? Elbette öncelikli endişe yangını söndürmek olurdu. Evi yangına daha dayanıklı bir şekilde yeniden inşa etmek bunun ardından gelirdi.
-İyi iletişim.
Liderler, hem piyasalar hem de vatandaşlara yönelik önemli sorunların üstesinden gelebilmek için hem vizyonlarını hem de stratejilerini aktarabiliyor olmalıdır. Korkarım ki İspanya bankaları için hazırlanan "100 milyar Euro'ya kadarlık" kurtarma paketi, bu iletişimin nasıl yapılmaması gerektiğine dair güzel bir örnek olabilir. Hiçbir koşulun duyurusu yapılmadı. Kriz anında 100 milyar Euro'luk bir paket masaya yatırılıyorsa, bu kesinlikle net ve güçlü olmalı. 'Yönlendirici' ifadeler kullanılmalı. Bunun yerine fırsat boşa harcandı ve İspanya'daki alım-satım marjları gerileme yerine rekor seviyede yüksek noktaları gördü. İleri giderken hatalarımızdan ders alacağımızı ümit ediyorum.
- Güçlü kişisel ilişkiler ve güven ortamı kurulmalı.
Liderler ilk üç öğeyi doğru gerçekleştirse de, halen bir "insan etkisi" ihtiyacı olduğu da kesin. Hem zaman içerisinde kilit ortaklarla oluşan güven ortamı hem de kamu görüşü için. İşbirliği ihtiyacı ortaya çıktığında, işleri yürütebilmek için kişisel güven kilit bir rol oynuyor. Bir lider başkalarıyla birlikte çalışması gerektiğinde başkalarını sürece yönlendirebilmeli. Bu nedenle halen umuyorum ki, büyük Avrupa projesini yaratmış kişiler bu krizi de bir fırsata çevirebilecekler.
Güler Sabancı, en sonunda, başından beri gerekli olan, ama başından beri de eksik olan şeyin benimseneceğini belirterek bunun, birleşik ve ortak bir politikaya sahip birleşik bir para birimi ve bununla birlikte birleşik bir Merkez Bankası olduğunu belirtti.
Eğer vizyon, güçlü bir mali disiplinle desteklenen daha güçlü bir Euro'ya sahip olmaksa, bu durumda 10-15 yıllık bir sürede güçlü, sağlıklı, varlıklı fakat yaşlı bir Kuzey Avrupa'ya sahip olacağız diyen Sabancı, bu durumun, genç ve istihdam sıkıntısı çekilen Güney Avrupa ülkeleri için bir fırsat yaratacağını söyledi.
Güler Sabancı konferans konuşmasını şöyle tamamladı:
Bu nedenle gelecekte böyle bir Avrupa resmi hayal edersek, ki bunun gerçekleştirilmesi mümkün, bu durumda günümüz sorunlarıyla başa çıkmak ve zor kararları almak çok daha kolay olacak.
Dolayısıyla vizyon, karşılaşılan zorlukların temel boyutlarıyla kavranması, etkin bir şekilde iletişim kurabilmek ve "insan etkisi" söz konusu güven ortamını yaratan öğeler ve Avrupa bağlamında günümüz liderliği için temel gereksinimler. Aslında bunların, ister ulusal ister uluslararası çapta olsun, kurumsal veya sivil toplum öncülüğü bakımından iyi bir liderlik için,daha geniş kapsamda gerekli öğeler olduğunu söyleyebilirim.
-BBC ABD BAŞ ANCHOR'U İLE SAHNE SÖYLEŞİSİ-
Güler Sabancı, konuşmasının ardından sahnede, BBC America Baş Anchor'ı Katty Kay'le bir söyleşi de gerçekleştirdi. Söyleşide Sabancı, şu görüşleri dile getirdi: Ben, bir iyimserim. Burada binlerce bankacıyla konuştuğum için biraz daha gerçekçi konuşmak istedim ama, genel olarak baktığımızda, bu krizi atlattıktan sonra tüm dünyayı çok güzel günlerin beklediğini düşünüyorum.
Katty Kay daha sonra Sabancı'nın Dünya Ekonomik Forumu'nun İstanbul'da Haziran başında düzenlediği Ortadoğu- Kuzey Afrika ve Avrasya Bölgeleri Zirvesinde Eşbaşkanlık yaptığını hatırlatarak, bu forumla ilgili Sabancı'nın gözlemlerini sordu. Sabancı, şöyle yanıt verdi:
Dünya Ekonomik Forumu toplantılarında da gördüm ki, artık dünyada iki farklı dinamik var. Bir tanesi gelişmekte olan ülkelerdeki fırsatlar ve iyimser hava. İki dünya arasında yani anlayış farkı var. İstanbul bu havayı mükemmel temsil ediyor. Diğeri de bunun tam tersi, sıkıntı içindeki gelişmiş ülkeler. Mesela şu anda Londra'daki hava. Ben, bu sebepten dolayı Londra'da en fazla bir, iki gün kalabiliyorum.
Dünya Ekonomik Forumu toplantılarında geniş çerçevede konuşulan bir başka konu da Arap Baharı'ydı. Son gelişmelerle ilgili fikir alışverişinde bulunduk. Pek çok genç vardı; onlardan çok şey öğrendim. Orta Doğu ve Kuzey Afrika büyük bir değişimden geçiyor. Bu uzun sürecek ama doğru yönde ilerleniyor. Arap Baharı'ndaki bir önemli konu da kadınların hak talep etmeleri. Artık her anlamda eşit olmak istiyorlar. Onurlu bir hayat sürmek istiyorlar. Demokrasi istiyorlar. Bizim de yapmamız gereken onları her anlamda desteklemek olmalıdır.
Avrupa'daki krizin herkesi etkilediğini, fakat bu etkilerin her yerde farklı olduğunu belirten Güler Sabancı, şöyle devam etti: Tabii ki Türkiye de Euro krizinden etkileniyor. Ne de olsa ihracatımızın yüzde 46'sı Avrupa'ya yapılıyor. Ama Türkiye'de biz daha farklı şeyleri konuşuyoruz. Olumlu bakıyoruz. Yeni fırsatları, yeni yatırımları, yeni yapılacak özelleştirmeleri, eğitimde yapılması gereken reformları konuşuyoruz.