ARTIK AVRUPA’NIN ÇİN’İYİZ

Almanya'nın önde gelen ve saygın gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı ile yaptığı portre çalışmasına yer verdi

TURİZMİN SESİ


Dr.Rainer Hermann tarafından gerçekleştirilen röportajın ışığında hazırlanan yazıda Sabancı'nın kariyeri, Türk ekonomisi ve Topluluğun hedefleriyle ilgili bilgiler yer aldı. “Anadolu'nun Süper Kadını” başlığıyla yayınlanan yazının başında Güler Sabancı “Türkiye'de az görülen bir örnek: Büyük bir grubunun zirvesinde modern, başarılı ve istediği hedefe ulaşabilen bir kadın. Şarap üretiyor, çağdaş sanat koleksiyonu yapıyor, kadınların konumunun iyileştirilmesi için çalışıyor, Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birini, uluslararası açılımı olan bir müzeyi, Sabancı Holding'le de Türkiye'nin önemli gruplarından birini yönetiyor. Bu kadar farklı görev ve faaliyetin bir arada olmasıyla ortaya çıkan çeşitlilik, Güler Sabancı için bir zorluk teşkil etmiyor. Net bir ifadeyle “Aynı anda çok iş yapmak, zaten kadınların güçlü olduğu alandır” diyor” ifadeleriyle tanıtıldı.

Güler Sabancı'nın kariyer yolculuğuna değinilen yazı “Güler Sabancı erkekler dünyasında yetişen bir kadın. Büyükbabası Hacı Ömer Sabancı sıfırdan başlayarak adını taşıyan şirketler grubunun temelini atmıştı. Altı oğlu vardı, ama hiç kızı olmamıştı. Sonunda ilk torunu kız oldu: Güler…”Cinsiyetler arasındaki ayrılık, elbette önemliydi.” diye itiraf ediyor. Ama onun durumunda böyle olmamıştı. Tersine büyükbabası ve amcaları kendisini her zaman yüreklendirmişti. Bir kez olsun “Sen kızsın, yapamazsın!” diyen olmamıştı. Bu arada büyükbabası ve bütün amcaları Anadolu'nun doğusunda, Kayseri'de ve Adana'da dünyaya gelmişlerdi. Babası İhsan Sabancı 1979 yılında öldüğünde, Güler Sabancı 24 yaşındaydı ve amcası Sakıp Sabancı onu kanatları altına aldı. Ona yol gösterdi, her zaman yanında oldu.

Güler Sabancı kadınların ve genç yeteneklerin başarılı olabilmeleri için, kendilerine yol gösterecek, onları teşvik edecek, danışmanlık yapacak birisine ihtiyaç duyduklarının bugün artık farkında. Amcası ve hocası 1966'dan 2004 yılında öldüğü güne kadar holdingin yönetim kurulu başkanıydı. Sakıp Sabancı öldüğünde iki erkek kardeşi Şevket ve Erol hayattaydı. Yine de en büyük torun, Güler Sabancı, şirketlerin başına geçti. Aile bu konuda görüş birliğine varmıştı. Güler Sabancı bugün 58.000 çalışanın ve beş iş kolunda 10.5 milyar Euro'luk bir cironun sorumluluğunu taşıyor” şeklinde devam etti.

Sabancı'nın kadın-erkek arasındaki farklılıklara ilişkin görüşlere de yer verilen yazıda, “Doğuştan gelen aynı anda çok iş yapma becerisinin yanı sıra, kadınla erkek arasında ayrıca “duygusal zeka” gibi bir farkın olduğuna da inanıyor. İnsanın kendi duygularının yanı sıra, başkalarınınkileri de algılayıp anlamasını, empati kurmasını, çeşitliliği yönetmek ve sürdürebilmek açısından son derece önemli buluyor. “Liderlik, çeşitliliği yönetmek demektir”. Güler Sabancı'ya göre bu çeşitlilik yalnızca cinsiyet farklılığından ileri gelmiyor. Ona göre her insan diğerlerinden farklıdır, bu yüzden mesele başkalarını anlamak ve onları teşvik edecek bir alan yaratmaktır” denildi.

-BİR ÖNC܅-
Yazıda Güler Sabancı'nın Türk kamuoyundan ve ekonomisinden ayrı düşünülmesi mümkün olmadığına vurgu yapılırken “Varlığını hissettiriyor, ama dikkat çekmiyor. Sıcak ve sağlam bir tavırla insanların elini sıkarak yaklaşıyor. Onun bir öncü olduğu sıklıkla söyleniyor. Wall Street Journal, Forbes ve Financial Times gibi yayınlar, kendisine “en güçlü” ve “en başarılı” kadınlar listelerinin üst sıralarında yer verdi. Geçiştiriyor. “Tanınmak ve takdir edilmek güzel şey”, diyor. Ama bu, kendisini yönlendirmesine izin vereceği bir şey değil, “güçlü” olarak anılmaktan da hiç hoşlanmıyor. Ona göre bu çok Amerikanvari bir ifade ve yanlış anlamalara yol açabilir. Önemli olan bir şeyleri değiştirebilmek, bir şeyleri harekete geçirebilmektir, diye düşünüyor. Sonuç olarak başarıya inanıyor, çözümlere ve sonuçlara odaklanıyor” ifadeleri kullanıldı.

Yurtdışındaki Türk algısına ilişkin Sabancı'nın görüşleri ise yazıda şu şekilde aktarıldı, “Türkiye'nin dışarıdaki algısına da karşı çıkıyor. Bunun Türkiye'nin gerçek durumuna denk düşmediğini belirtiyor. Bu algılara göre Türkiye'nin geri kalmış olduğu düşüncesini, kasıtlı yapılan genellemelere bağlıyor. “Bir Türk'le karşılaşıldığında hepsinin aynı olduğu düşünülüyor.” Türkiye'nin genç, dinamik bir nüfus ve açık bir toplumla enerjik bir makine olduğunu söylüyor. Geçen on yılda her alanda ileriye doğru bir sıçrama yaptığını belirtiyor. Güler Sabancı'ya göre Türkiye büyüme ve iyileştirmeler açısından hala gelişmekte olan bir ülke. Bunun da iyi bir şey olduğunu, yeni bir ivme verdiğini söylüyor ve her müzik grubunu süsleyecek sıcak, derin sesiyle tekrar gülüyor.”

TOPLUMSAL KONULAR SABIR İSTER”-
Sabancı'nın filantropi alanındaki çalışmalarına da “Güler Sabancı Türkiye'de uzun zamandır bir rol model. Hala yapılacak çok şey olduğunu biliyor ve kadınlar için çalışan STK'ların enerjisini övüyor. Sabancı Vakfı da bunu yapıyor. Beş yıldan bu yana Kars ve Trabzon'da, Van'da, Urfa'da, İzmir'de ve Nevşehir'de genç kızların ve kadınların yaşamlarının iyileştirilmesi için çalışıyor. Vakıf bu şehirlerdeki 2000'den fazla kadın ve erkek öğretmeni eğitim amacıyla Sabancı Üniversitesi'ne getirmiş. Öğretmenler burada kadınların Türkiye'de hangi haklara sahip olduğunu ve kızlarını okula göndermek istemeyen anne-babalara nasıl davranılacağını öğreniyorlar. “Toplumsal konular sabır ister” diyor. “Sonuçları görmek için beş yıl, yedi yıl, belki daha uzun yıllar beklemek gerekir. Güler Sabancı vakfın, özellikle kadınlarla ve engellilerle ilgilenmesini istiyor. 1999'da akademik faaliyete başlayan ve Türkiye'nin en liberal okulları arasında yer alan Sabancı Üniversitesi'nin daha fazla uluslararası özellik kazanması gerekir, diyor. Kendisi de üniversitenin kuruluşunu hazırlayan çevrede bizzat yer almıştı. İstanbul'un Emirgan semtinde yer alan, aileye ait villanın Sakıp Sabancı Müzesi'ne dönüşmesinde de yönetim kendisindeydi. Müze 2002 yılında açıldı. Bugüne kadar Picasso, Dali, Miro gibi sanatçıların sergilerine ev sahipliği yaptı. Güler Sabancı üniversitenin ve müzenin ikinci on yılında temellerin üzerine yeni taşlar eklemek istiyor” şeklinde değinildi.

-“TÜRKİYE DOĞRU NOKTADA”
Türk ekonomisine ilişkin olarak ise “Güler Sabancı iş yaşamındaysa bu kadar sabırlı değil. Burada hızlı olmak gerekiyor. Özellikle de Türkiye büyüme yolunda olduğundan ötürü. Geçen yıl (2010) ekonomi % 8 oranında büyüdü. Güler Sabancı holdingin toplam bilançosunun da bu oranda artmış olacağını, faizlerden, vergilerden ve indirimlerden elde edilen gelirin ise % 15 oranında artmasını bekliyor: “Yeni yılda yine iyi olacağız.” % 5 ya da daha fazla bir büyüme oranıyla. Güler Sabancı 2005'te Türkiye'nin “Avrupa'nın Çin'i olacağı” iddiasında bulunmuştu. “İşte şimdi öyleyiz!” diyor. Krizlerle sarsılan fakir bir evden büyümenin motoru haline dönüşülmüş olmasını iki etkene bağlıyor: Bir taraftan bankaların yarısının çöktüğü 2001 krizinden sonra esaslı değişiklikler yapıldı. Bankacılık sektörü bu durumdan güçlenerek çıktı, önemli alanlar liberalleştirildi, halkçı politikaların ekonomiye etkisi küçültüldü, politik açıdan hazine üzerinde disiplin uygulanmaya başladı. Diğer taraftan Türkiye ciro sağladığı pazarların portfolyosunu genişletti. Avrupa'da durgunluk olduğunda diğer ihracat pazarları açık kaldı. Sabancı Holding de bu patlamadan yararlanacağı beş iş kolundan oluşan bir alanda çalışmaktaydı. Güler Sabancı “Türkiye bugün bize bölgesel ve küresel aktör olma imkanı veriyor” diyor. Türkiye'nin çevresinde büyük bir potansiyel görüyor. Çünkü Türkiye, dünyanın dengesinin doğuya ve Asya'ya kaymasından yararlanabilme konusunda doğru noktada. Güler Sabancı, büyümek, daha çok iş yapmak ve daha fazla refah sağlamak için gelecek yıllarda her şeyden önce bölgede barışın hakim olmasını ve artık çatışmaların olmamasını diliyor” denildi.

Yazıda ayrıca, “Alman kültürüne karşı bir ilgisi var. Alman yatırımcıların olduğu gibi Sabancı da kalitenin ve verimliliğin, yararlılığın ve mükemmeliyetin peşinde. Bu konuda Alman girişimcilerle daha çok işbirliği yapmaktan mutlu olacağını söylüyor” ifadeleri kullanıldı.

Sabancı'nın özel yaşantısına ilişikin olarak ise, “İş yaşamı, hobi ve filantropi iç içe geçmiş durumda. Yoga yalnızca bir hobi değil, yaşamının bir parçası. Yaşamının bir diğer parçası olarak da, yirmi yıldan bu yana çağdaş Türk sanatçıların eserlerini topluyor ve onları teşvik ediyor. Ona göre Türkiye'deki sanat alanlarında da bir sıçrama yaşanmakta, ancak sanatın yalnızca İstanbul'la sınırlı kalmaması gerekiyor. Bu nedenle Doğu Anadolu'da, Mardin'de de çağdaş sanatçıların eserlerini içeren galerilerin bulunduğu bir Sakıp Sabancı Müzesi kurmuş. Adana'da Sabancı ailesinin 1994 yılından bu yana düzenlediği uluslararası bir tiyatro festivali var; Güler Sabancı Trakya'da da yine 1994'den bu yana Türkiye'nin en iyi şaraplarından birini üretiyor. Ona göre Türkiye sonuç olarak tarihi şarap bölgelerinden biri ve kendisi de yaşamı boyunca şarap içmeyi seven biri olmuş. Cabernet'sinin adı “Gülor”, Shiraz'ınki ise “G”, Merlot ve Sauvignon Blanc şarap yelpazesini tamamlıyor. Türklerin Müslüman oldukları için daha az şarap içtikleri iddiasının söylence olduğunu düşünüyor. Devlet tekelinin ortadan kalkmasıyla şarap tüketiminin arttığına inanıyor” ifadelerine yer verildi.

Yazı, “Güler Sabancı holdingin kurucusunun torunu olsa da, başarı ve yükselme, kendisine gümüş kaşıkla sunulmuş değil. Yükselmek için çok fazla çalışması gerekmiş. Bunu yaparken de kendisini değil, yaptığı işi ciddiye almış. Her zaman yaptığı işin yaşarken yapacağı son iş olduğunu düşünerek çalışmış. Bugün kariyerinde ilerlemek isteyen bütün genç kadınlara da bunu tavsiye ediyor” şeklinde bitirildi.