TURİZMİN SESİ
Sabancı, mesajında 2011 yılını değerlendirirken, 2012 yılına ilişkin olarak beklentilerini dile getirdi. Güler Sabancı'nın mesajı şöyle: Geride bıraktığımız 2011 senesi tam anlamıyla olağanüstü bir yıl oldu. 2010 yılında başlayan dünya ekonomisindeki iyileşme, gelişmiş ülkelerde durakladı ve gelişmekte olan ekonomilerdeyse yavaşladı. Türkiye ise büyümenin yüksek hızda devam ettiği ve istihdamın önemli ölçüde artış gösterdiği birkaç ülkeden biriydi. Bu gelişmelere ek olarak, ülkemizin cari işlemler açığı da rekor bir seviyeye geldi.
Açıkçası yılın en büyük olaylarından biri Euro Bölgesi'nde gerçekleşen kriz oldu. Yunanistan ve İrlanda'da patlak veren kriz, Portekiz, İspanya ve İtalya'ya yayıldı ve artık Fransa gibi çekirdek ülkeleri bile etkileyebilecek bir tehdit haline geldi. Birbiri ardına gerçekleşen ve krize çözüm arayan birçok Avrupa Birliği zirvesini nefesimizi tutarak izledik, giderek sorun Avrupa Birliği'nin varlığını tehdit eder hale geldi. Görülüyor ki, Euro bölgesi eğer içinde olduğu borç krizini çözemezse, popülizm, mikro-milliyetçilik ve korumacılık gibi olumsuz dinamikler doğabilir. Mevcut kriz, 1930'lar buhranını çağrıştırıyor. Dünya tehlikeleri hafife almamalı ve tarihin derslerinin farkında olmalıdır. Kuvvetle umuyorum ki, en sonunda Avrupa Birliği, Euro'yu sağlamlaştıracak ve sürdürülebilirliğini sağlamak için ortak para politikasını yöneten güçlü kurumlar inşa edecektir.
-ARAP BAHARI SONRASI OTORİTER REJİMLERİN YERİNİ DEMOKRASİ ALMALIDIR
2011 yılında bir başka büyük gelişme de Arap uyanışı olmuştur. Yemen'den Suriye'ye, Fas'tan Körfez ülkelerine, Arap dünyası eşi görülmemiş bir kargaşa içinde.
Her ülkenin koşulları kendine özgü ve farklı olsa da, tüm Arap dünyasında, daha fazla özgürlük, daha fazla istihdam ve ekonomik kazanımların daha iyi paylaşımı için güçlü bir talep görülmektedir. Her devrimci değişim sırasında olduğu gibi, bu dönüşüm de kolay ve acısız olmamaktadır. Otoriter rejimlerin yerini kaos değil demokrasi almalıdır. Özgürlükler konusunda cesaret gösteren Arap halklarının, Arap iş dünyasıyla birlikte kararlılıkla daha bağımsız ve girişimciliğe önem veren bir sisteme geçmelerini umuyoruz.
Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da yaşanan politik gelişmelerin dünyaya dolaylı olarak başka bir etkisi de olacaktır. Bu bölgelerde yaşanan sarsıntı ve belirsizlikler, ihtiyaç duyulan ve senede 100 milyar doları bulan petrol yatırımlarının zamanında yapılamayacağı kaygısını ortaya çıkartmaktadır. Bunun sonucu olarak, yavaşlayan bir dünya ekonomisine rağmen petrol fiyatları, yüksek seviyelerde olmaya devam etmektedir. Bunun önüne geçilebilmesinin tek yolu, doğalgazın altın çağına girmesi ve yenilenebilir enerji teknolojilerinde beklenen devrimlerin gerçekleşmesidir.
Türkiye, krizdeki Euro Bölgesi ve sarsıntılar içindeki Arap dünyasının tam ortasında yer almaktadır. Arap Baharı ve AB'deki gelişmeler son altı ayda tüm dünyayı ve Türkiye'yi etkilemiş olmasına rağmen, 2011 yılında Türkiye, çevresinin aksine %8'in üstünde büyüme gerçekleştirmiştir. Bu başarının temelinde yatan ekonomik ve siyasi istikrarla tüm dünyaya örnek olmuştur. Hem Avrupa ve hem de Arap dünyasının Türkiye için önemli ekonomik ortaklar olduğu göz önüne alındığında, bu başarı özellikle etkileyicidir.
Türkiye'nin büyümesi, çok büyük oranda iç talebe dayalı bir büyümedir. Dünya biraz daha sürdürülebilir büyümeyi yakaladığı vakit, bunun Türkiye'ye ilave katkısı kuvvetli olacaktır.
-KOMŞULARIMIZIN TÜRKİYE'DEN ÇIKARTACAKLARI DERSLER VAR
Zor geçen 2009 yılından sonra, 2010 ve 2011 yıllarında Türkiye'nin gösterdiği ekonomik başarı gerçekten kayda değerdir. Bu başarıda, ülkemizdeki olağanüstü girişimci ruh, ekonomimizin dinamik ve esnek doğası, esnek döviz kuru uygulamaları, istikrarlı maliye politikası ve bunların sonucunda yaratılan güven ortamının payı büyüktür. Komşumuz olan ülkelerin, Türkiye'den çıkartacakları çok ders vardır. Türkiye'nin üstün kalkınma performansı, çok daha güçlü bir bölgesel nüfuz kazanmamızı da sağlamış ve tüm Türkiye için bir gurur kaynağı haline gelmiştir. Bu başarının sürdürülebilirlik kazanması için daha çok çalışmaya ve tasarrufa ihtiyaç vardır. Bu, hem şirketler hem de ülkeler için geçerlidir. Türkiye ekonomisinin kırılganlık göstermeye açık yönleri de bulunmaktadır. Türkiye'nin net sermaye ithal eden ve dolayısıyla cari açık veren bir ülke olması doğaldır. Ancak, hedefimiz, bu açığın makul düzeyde tutulması ve uzun vadeli dış yatırımlarla finanse edilebilmesi olmalıdır. Cari açığın önüne daha fazla tasarrufla geçilebilir.
Bireyler, şirketler ve hükümet olarak hepimiz daha fazla tasarruf etmeliyiz. Bu önümüzdeki yıllarda birinci ulusal önceliğimiz haline gelmelidir.
Türkiye, hükümetiyle, işletmeleriyle, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve vatandaşları ile bir bütün olarak dış dünyayla temas halindedir.
Avrupa ve Arap dünyasındaki olanları büyük bir ilgiyle takip ederken, iki alandaki gelişmelerin de bizi nasıl etkileyebileceği hakkında dikkatlice düşünmemiz gerekmektedir. Önümüze bazı liderler tarafından çıkartılan bütün engellere ve yaşadığımız hayal kırıklıklarına rağmen, Avrupa bizim için temel bir çıpa olmaya devam etmelidir. Her ne kadar kimse 5 veya 10 yıl sonra nasıl bir Avrupa'yla karşı karşıya olacağımızı tahmin edemese de, AB'nin gireceği şekil ne olursa olsun, en kötümser ekonomik tahminler bile göstermektedir ki Avrupa Birliği önümüzdeki yıllarda da dünyanın en zengin bloğu olmaya devam edecektir. Türkiye'nin Avrupa ailesinin güçlü, etkili ve saygın bir üyesi olması gerekmektedir. Bu hedeften kesinlikle sapmamalıyız çünkü Avrupa'da etkili olmak hem uluslar arası arenada hem de ekonomik açıdan bizim için çok önemlidir. Avrupa da, elbette, Türkiye'nin desteğinden faydalanabilir.
Arap dünyasındaki olayların seyrini de önceden tahmin etmek çok zor. Ama Arap komşularımıza destek vermemiz ve daha geniş ekonomik bağlantılar kurmamız önemli olacaktır.
Bu süreç içinde demokrasinin ve özgürlüğün yanında olmamız ama aynı şekilde başka ülkelerin de içişlerine karışmamaya özen göstermeye devam etmemiz gerekmektedir.
AB ve Arap dünyasındaki tüm gelişmelere rağmen, ülkemiz siyasi ve ekonomik istikrara bağlı olarak güven ortamında ve kuvvetli bir büyümeyle 2012'ye giriyor. Dolayısıyla, yeni yılda beklenenden daha yüksek bir performans gösterme şansımızın da olduğuna inanıyorum. İddialı, kararlı ama aynı zamanda da temkinli olursak, bu fırtınada yolumuzu kaybetmez ve tüm dünya için bir örnek olmaya devam edebiliriz.
2012'den itibaren beklentilerimiz; yeni bir anayasa, yüksek öğrenim başta olmak üzere eğitimde yeniden yapılanma, gri alanları azaltılmış ve tabana yaygınlaştırılmış vergi reformu ve daha hızlı, etkin işleyen hukuk düzenini gerçekleştirmemiz halinde bugün elde ettiğimiz kalkınma performansımızı uzun vadeli ve sürdürülebilir hale getireceğimize inanıyorum.
Sabancı Topluluğu olarak, uzun yıllardır Türkiye'nin en itibarlı ve Türk ekonomisinin en önemli temel taşlarından biriyiz. 2005'ten beri vizyonumuz farklılıklar yaratarak kalıcı üstünlükler sağlamak. Geride bıraktığımız 2011 senesi, içinde bulunduğumuz tüm sektörlerde planladıklarımızı gerçekleştirdiğimiz ve karlılığımızı artırarak büyüdüğümüz bir yıl oldu.
2012 yılında da sürdürülebilirliğe önem vereceğiz. Önümüze çıkacak fırsatları değerlendirecek ve karlılıkla büyümeyi sürdüreceğiz. Her alanda verimlilik öncelikli sorumluluğumuz olmaya devam edecek. Değişen şartlardan fırsatlar doğurmaya ve inovasyon kültürümüzü tüm iş modellerimizde uygulamaya ve dolayısıyla da farklılıklar yaratmaya devam edeceğiz.
Güçlü ve sağlam yapımız ve siz değerli arkadaşlarımın özverili ve etkin çalışmaları sonucunda, Türkiye'nin Sabancı'sı olarak sorumluluklarımızı yerine getirmeyi sürdüreceğimize inanıyorum ve sizlere güveniyorum.
Hepinize ailelerinizle birlikte sağlıklı ve huzurlu yeni bir yıl diliyorum.