TURİZMİN SESİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bugün mutlulukla ifade ediyorum ki; Türkiye artık ne Çetin Altan'ı 300 kez mahkeme kapılarına çağıran ve düşünceyi mahkum eden bir Türkiye'dir, ne de Nazım Hikmet'i 12 yıl boyunca hapishanelerde tutan Türkiye'dir. O alıngan, o vehimler üreten Türkiye, artık yerini öz güvene bırakmıştır" dedi.
Ödül töreninde konuşan Erdoğan, bu ödülün "Türkiye semasında renkli bir gökkuşağı olan değerli yazar, romancı, siyasetçi, gazeteci Çetin Altan'a" verilmiş olmasından memnuniyet duyduğunu ifade etti. Erdoğan, Türkiye'nin demokrasi tarihine denk bir düşünce serüveni izleyen, düşünceleri için bedel ödeyen, üslup ustası Çetin Altan'ı Türkiye adına, demokrasi ve özgü r düşünce adına sevgi ve şükranla selamladığını belirtti.
Başbakan Erdoğan, ilk eseri "Üçüncü Mevki"yi 1946'da yayınlayan ve o günden bugüne aralıksız düşünce üreten, 62 yıl boyunca kesintisiz eser veren Çetin Altan'ın daha nice eserler vermesi temennisinde bulundu. Bu büyük ödülün 1979 yılından beri verildiğini hatırlatan Erdoğan, ülkede bilim, sanat, edebiyat, düşünce ve estetik adına taş üstüne taş koyan büy ük düşünce ve gönül sahiplerini minnetle, şükranla yad etmenin boyunlarının borcu olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, yakın tarihte düşünce serüveninin meş akkatli bir yolculuk olduğunu ifade ederek, "Farklılıkların kabulü kolay olmamış, kemikleşen ön yargılar, tahammülsüz anlayışlar düşünceyi ağır şekilde cezalandırmış, bedelini ise bütün Türkiye ödemek zorunda kalmıştır" dedi.
Bu zorlu yolculukta direnç gösteren, ülkesinden umudunu kesmeyen, bedel ö demek pahasına düşünce sevdasından vazgeçmeyen, otoriter anlayışlara boyun eğmek yerine, eğip bükmeden gerçeği söyleyen aydınların, bilgelerin ve yazarların öncülüğünün büyük önem taşıdığını vurgulayan Erdo ğan, şunları kaydetti: "Hiç kuşkusuz onlardan biri Çetin Altan'dır. Geriye doğru baktığımızda içimizi burkan acıların çoğu kez üretilmiş vehimlere ve korkulara dayanması bugün bile aşabilmekte güçlük çektiğimiz birçok soruna kaynaklık etmektedir.
Kuşkusuz herkes Çetin Altan gibi yaşadıklarından, maruz bırakıldığı zorluklardan güleryüzlü bir felsefe çıkaramamış, kırgınlıklar, küskünl ükler, açık uçlu yaralar, yeni toplumsal sorunlara yol açmıştır." Ödül törenlerinin birer teşekkür, takdir ve vefa numunesi olma özelliklerinin yanı sıra aynı zamanda öz eleştiri imkanı sunduğunu belirten Erdoğan, yazar Çetin Altan ve daha birçok düşünce adamının yaşam öyküsünün de kişisel değil, bir anlamda Türkiye'nin öyküsü olarak da görülebileceğ ini vurguladı. Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bütün gelgitlerin, med cezirlerin, fırtınaların olduğu, tıpk ı Türkiye gibi zor yol alan bir serüven. Bu serüvende hem güleryüzlü hem yakıcı bir eleştiri var, mizah var, akıl var, birikim var.
Her kalemi ele alışında tazelenen umut ve heyecan var. Bu birikimin, bu sonsuz entelektüel tecessüsün sonucu olarak bugün elimizde roman, tiyatro, deneme, tarih incelemesi, politik analiz, gezi kitabı, hatıra ve mizah türlerinde yayınlanmış, dünya dillerine çevrilmiş 40 tane eser var. Eleştirel akıl olmadan, eleştiriye tahammül olmadan yol alamayız. Söz olmadan, yazı ve fikir olmadan uygarlık iddiamızı gerçekleştiremeyiz. Farklı düşünmek asla birbirimizi anlamaya en azından anlama çabasına mani olmamalıdır. Demokrasinin temeli, tahammül duygusudur.
Eleştirel aklın, farklılıklar arasında diyaloğun geçerli olmasıdır. Her türlü düşünceye saygı duyulmasıdır. Bugün mutlulukla ifade ediyorum ki Türkiye artık ne Çetin Altan'ı 300 kez mahkeme kapılarına çağıran ve düşünceyi mahkum eden bir Türkiye'dir, ne de Nazım Hikmet'i 12 yıl boyunca hapishanelerde tutan Türkiye'dir. O alıngan, o vehimler üreten Türkiye, artık yerini öz güvene bırakmıştır." Erdoğan, bugün Türkiye'nin ideal noktaya ulaştığının belki söylenemeyeceğini, ancak düne göre çok daha iyi bir noktada bulunduğunu ve çok daha iyiye doğru ilerlemek için güçlü bir irade ve kararlılığa sahip olunduğ unu söyledi.
Başbakan Erdoğan, "Türkiye, Çetin Altan'ın ısrarla vurguladığı gibi enseyi karartmamış, umut kapılarını kapatmamış içine kapanmaktan kurtularak dünyaya açılmıştır" diye konuştu. Başbakan Erdoğan, "Bu gücü benim ülkemin yazarları da sanatçıları da siyasetçileri de yöneticileri de sinemacıları da müzisyenleri de yüreklerinde hissetmelidir" dedi. Bu mücadelede yerli kalabilen, ülkesi adına düş kuran, umudunu kesmeyen, halkının sevincine ortak, eleştirirken yıkmayan, karamsar senaryolara teslim olmayan yazar ve aydınların payının büyüklüğüne değinen Erdoğan, "Geldiğimiz noktada seslerimizi birleştirmek, birbirimizin ayağına basmadan, birbirimize kulaklarımızı tıkamadan birlikte yürümek zorundayız" diye konuştu.
Erdoğan, ne Aşık Veysel'in bir tek türküsünden, ne Necip Fazıl'ın bir tek mı srasından, ne Yunus'un ilahilerinden, ne Fuzuli'nin bir kasidesinden vazgeçeceklerini, ne de yanı başlarındaki mazlum ülkelerin çığlıklarına kulak tıkayabileceklerini ifade ederek, şunları kaydetti: "Ne çağ dışı ideolojik sloganlar yüreklerimizi ve akıllarımızı rehin alabilir, ne de insanlığın ortak birikimi ile elde edilen çağdaş ve modern dünyaya sırtımızı dönebiliriz
Hüviyetimizi koruyarak uluslararası camianı n saygın bir ülkesi olacağız. Cumhuriyetimizi demokrasiyle cumhurla yani halkla, halkın iradesiyle yaşatacağız. Türkiye taşıdığı yüksek değerlerle modern dünyanın bunalımlarına çareler önerebilecek bir ülkedir. Onun için kendimizi iyi tanımalıyız. Bu ülkenin tarihi ve kültürel hüviyetini, asli karakterini de hiçbir zaman reddi miras etmeden gözümüzün ışığı gibi koruyacağız. Türkiye daha fazla özgürleşecek, daha fazla demokratikleşecek, daha fazla kalkınacak, daha fazla büyüyecek. Dünkü koşullar farklı olabilir ama batı ile doğu arası nda dilemma, bir ikilem içinde değiliz, olmayacağız.
İkide bir bizi saf tutmaya çağıranlar, eski koşullarla ve eski argümanlarla bize kendilerince yer gösterenler, Türkiye'yi açılmaz bir paradoksa düşürme çabasındadır. Türkiye'nin gücü sadece ölçülebilir istatistiklerle test edilebilir bir güç değildir. Türkiye'nin yeri bellidir, yönü bellidir, hedefi bellidir. Türkiye maddi ve manevi birikimiyle kabuğunu kırmış bir ülkedir. Doğu batı arasında muazzam terkibi yapabilmiş müstakil, özgür, demokrasiden, özgürlükten, bilimden, modern dünyadan asla yüz çevirmeyecek bir ülkedir. Doğunun yaralarını sarabildiğimiz kadar saracağız.
Batının ortak değerleri ile buluşabildiğimiz kadar buluşacağız. İnsanlığın vicdanı olabildiğimiz kadar olacağız. Halkımızın meselelerine sahip çıkmayı, vatandaşlarımız arasında ayrım yapmadan adalet üretmeyi daima esas alacağız." Başbakan Erdoğan, devleti toplumdan, demokrasiyi insan hak ve özgürlüklerini, hukuku, adaleti, merhameti, üretimi, kaliteyi, rekabeti, şehri, medeniyeti halka çok gören, halktan esirgeyen demode anlayışa teslim olmayacaklarını belirterek, AB hedefine sonuna kadar sahip çıkarak bu ülkenin dünyadaki hukukunu sonuna kadar koruyacaklarını söyledi.
Türkiye'nin tarihi geçmişi, kültürü, potansiyeli bulunmayan sıradan bir ülke olmadığını vurgulayan Erdoğan, ülkenin sadece ekonomik ve sosyal açıdan gelişmesinin çağdaş standartlara ulaşması açısından yeterli olmadığını kaydetti. Erdoğan, Türkiye'nin sahip olduğu düşünce potansiyelinin, kültür ve sanat zenginliğinin dünyaya gösterilmesi ve dünyayla rekabet edebilir hale getirilmesi gerektiğini belirtti.
Dünyanın gözünün Türkiye'nin üzerinde olduğunu, bu nedenle ülkedeki istikrar, demokrasi ve hukuk devletinin eksiksiz işleyişinin çok önem arz ettiğini dile getiren Erdoğan, "Sağ sol kutuplaşmalarını artık yaşamak istemiyoruz. Aşırılıklardan uzak, birbiri ile daha anlaşabilen bir ülke, bir zemin arayışı içindeyiz. Pusu kurmak siyasetini görmek istemiyoruz. Birbirimizin ayağına basılmasını artık görmek istemiyoruz. Hepimiz bu ülkenin insanlarıyız. Birbirimize saygı duymalıyız" diye konuştu.
Erdoğan, "Birbirimizi doğru anlamaya direnç gösterilmesini istemiyoruz. Hazine'den geçinen imtiyazlı çevrelerin hiçbir risk almadan, hiçbir emek ve değer üretmeden, bu ülkenin imkan ve kaynaklarına göz dikmesini istemiyoruz. Statükoyu muhafaza ederek değişime direnilmesini istemiyoruz" dedi. Başbakan Erdoğan, Çetin Altan ile ilgili belgesel gösteriminde "çetelerle mücadele ederken hukukun üzerinde yükselmekten" bahsedildiğini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "İşte verdiğimiz mücadele budur. Biz çetelerle mücadele ederken, biz mafya ile mücadele ederken inanıyorum ki bizim yanımızda olması gereken milletimiz var.
Biz bunu görüyoruz. Bu ülkenin içe kapanması için tuzak ve hile siyaseti kurulmasını istemiyoruz. Hukuk tanımayan menfaat şebekeleri, çeteler, mafya olsun istemiyoruz. Türkiye tam bir demokrasiyi, devleti milletle bütünleştirecek olan tam bir hukuk devletini hak etmeyen bir ülke olamaz. Türkiye, demokrasinin hazzını, ekonomiden uluslararası ilişkilere kadar hissetmiştir. Buradan geriye gidişi kimse düşünemez. Son 6 yıldır bu amaçla bütün dünyaya dil döküyoruz. Onur verici mesafeler aldık ama daha çok almamız gereken mesafeler var."
Çetin Altan'ın ifadesiyle "Türk'e Türk propagandası" yapmanın yıllarca kamu yönetimi, diplomasi, siyaset, güvenlik ve eğitim politikasını rehin alan bir anlayış olduğunu anlatan Erdoğan, "Biz bize yeteriz" ve "Dünya düşmanlarla dolu" anlayışının Türkiye'yi uygarlık yarışında hak ettiği yere getirmediğini kaydetti. Erdoğan, bu anlayış ve vehimlerin korku üretmekten başka bir işe yaramadığını, her olumsuzlukta "topu bir yere atma" anlayışının ülkeyi bu noktada tutuğunu vurgulayan Erdoğan, 6 yıldan beri tüm gayretleriyle Türk'ün ve Türkiye'nin imkan ve kaynaklarını dünyaya anlatmaya çalıştıklarını söyledi.
Geçen yıl 15 milyar dolar uluslararası sermayenin Türkiye'ye geldiğini dile getiren Erdoğan, "Önümüz aydınlık, bahtımız açık, ö z güvenimiz tamdır. Yeter ki birbirimizin gücünü eksiltmeyelim, yeter ki eleştiriler hakkaniyet ölçülerini çiğnemesin" diye konuştu. Başbakan Erdoğan, Çetin Altan'ın 30-40 yıl önce yazdığı yazıların, ülkenin ne kadar yerinde saydığını ibretle gösterdiğini belirterek, konuşmasını şöyle tamamladı: "O bazen bir Bektaşi fıkrası, bazen Nasrettin Hoca bilgeliğiyle, çoğu kez de eleştiriyle mizahı harmanlayarak zihinlerimizin kilitlerini açıyor. Sadece imajla, makyajla çağdaş olamayacağımızı, milli gelirimizle, rekabetle, üretimle, kaliteyle çağı yakalayabileceğimizi söylüyor.
Gençlerimizin kulağına küpe olsun, Çetin Altan 82 yaşında... Bir üniversite öğrencisinden, hocasından daha çok çalışıyor. 62 yıldır Marmara'ya, Ege'ye, Akdeniz'e, Karadeniz'e tek tek deniz yıldızları atıyor. İyi ki varsın, iyi ki yazıyorsun Sayın Altan. Tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum." Erdoğan, konuşmasının ardından Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'la Çetin Altan'a "2008 Yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü"nü verdi.