TURİZMİN SESİ- BORA ÖZGEN
Kongreye 16 kişilik Yeryüzü Doktorları Gönüllü Sağlık Ekibi de katıldı. Ekip, Yemen’de bulundukları süre boyunca Yemen’in Hudeyde ilinde bölgede yapılması imkânsız olan 40 ameliyat ve 70 muayene yaparak çalışmalarını tamamladı. Yeryüzü Doktorları Gönüllüsü Dr. Mücahit Emet, Sanaa’ya dair izlenimlerini paylaştı…Yemen’in başkenti Sanaa’da uluslararası katılımlı, “1. Yemen Türkiye Acil Tıp Kongresi” düzenlendi. Yeryüzü Doktorları Derneği ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi ile Sana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi işbirliğinde düzenlenen kongrede "Acil tıp ve travma" konulu oturumlar yapıldı. Kongreye Türkiye’den 13’ü profesör olmak üzere 16 kişilik Yeryüzü Doktorları Gönüllü Sağlık Ekibi katıldı. Ekip, Yemen’de bulundukları süre boyunca bölgede bulunan Rofhd Derneği organizasyonu ile Yemenli doktorların ifadesiyle Hudeyde’de yapılamayacak olan 40 vaka başarıyla tamamladı. Vaka çalışmaları esnasında bölgede bulunan doktorlar ameliyatlara girerek uygulamalı eğitim imkânı buldular.
“Bizi en fazla seven bize en uzak şehir”
Her şey daha yolda güzel başlamıştı. Uçağa binmeden Yeryüzü Doktorlarının beyaz yeleklerini dağıttılar. Yeleklerimizi gören kabin görevlileri istediğimiz içecekleri şişeyle getiriyordu: “Buyurun doktor bey, siz bizi temsile gidiyorsunuz”. Yola çıkmadan bir gün önce internette ‘nereler gezilir, ne yenir, ne alınır?’ baktım. Kendimi donanımlı hissediyordum. Hatta yeni tanıştığımız grup arkadaşlarına da bilgimi satıyordum: “Sanaa 2360 m irtifada kurulmuş dünyanın en yüksek başkentlerinden. Sıcaklık kışın 20 santigrad civarı.” İnişte bize ağır silahlı bir polis otosu eşlik etti. “Ne gerek var?” dedim yanımdakilere. Meğer asıl bilmem gerekenleri araştırmamışım. Ülkede bir nevi sıkıyönetim hâkimmiş. Yaklaşık iki hafta önce cumhurbaşkanına suikast için Dışişleri Bakanlığının içindeki hastaneyi basan teröristler yaklaşık 60 kişiyi katletmişler.
Beş saat sonra vardığımız kongre merkezinde kongreyi düzenleyen doktorlar, biz sanki olağanüstü kahramanlarmışız gibi bize bakıyor ve davranıyordu. O zaman anladım: Bir milletin belleğinde yer etmek istiyorsanız, zor zamanlarında onların yanında olacaksınız. Sanaa’yı tek bir cümle ile özetleyiniz deseler şunu söylerdim: “Bizi en fazla seven bize en uzak şehir”.
Şehri ve zihni uyuşturan qat…
Başkent Sanaa’dan aklımda kalanlar: 3 milyonluk şehirde hiç trafik lambası yok, tüm erkekler avurtlarının bir tarafı şişmiş vaziyette qat çiğneyerek dolaşıyor, araç sürüyor. Qat artık Yemen’in bir geleneği haline gelmiş. İngilizler tarafından Yemene getirildiği ve tanıtıldığı söyleniyor. Bir başka rivayete göre ise bu ağaç yapraklarından yiyen keçilerin uyumadığını gören eski devrin âlimleri de uyumamak ve daha çok çalışmak için ağızlarında bu yaprakları gevelemeye başlamışlar ve böyle yayılmış. Halkta coşku, iyilik hali, uykusuzluk, yüzde kızarma gibi pek çok olumlu olumsuz bedensel etki yaratan bir madde. Kısa süren bu etkiler daha sonra yerini bitkinlik, uyuşukluk ve vurdumduymazlığa bırakıyormuş. Doktorlar başta ağız ve dil kanseri olmak üzere özofagus, mide ve kolon kanserine neden olduğundan bahsettiler. Bu yıl içinde qat kullanımının zararlarına yönelik bir kongre gerçekleştirmişler ancak halkı bu konuda bilinçlendirmeye yönelik çok yayın ve propagandaya ihtiyaç var. Qat, Yemen’in geri kalmışlığının da ana sebebi olarak görülüyor.
Kültürleri bir potada eriten üniversite
Kongrenin gerçekleştiği Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Tıp Fakültesi Sanaa’ya hâkim bir tepe üzerinde kurulmuş bir vakıf üniversitesi. Bu yıl (2013) 39 Türk öğrenciyi kabul etmişler. Dersler İngilizce ve Arapça... Arapça bilmeyen öğrencilere bir yıl Arapça hazırlık dersi veriliyor. Yabancı uyruklular için ayrı yurtları var. Ekip olarak yurtlarını gezebildik. Türkiye’deki talebe yurtlarından imkân olarak farkları yok. Hatta her öğrenci, sanat ve/veya spor dalında da gelişmesi için teşvik ediliyor. Yurdun spor salonu var. Her katta aileler denilen özel alt birimler oluşturulmuş. Bir ailenin 3 odası (her odada 3 kişi kalıyor), bir mutfağı (her mutfakta buzdolabı, ocak, kap kacak vs. var) mevcut. Yurtta toplu yemekhane alışkanlığı yok. Her aile kendi yemeğini yapıyor. Bir aile genellikle aynı milletten bireylerden oluşmuş. Niçin böyle bir düzen tercih ettiklerini yurt görevlilerine sorduk. Bireylerin karşılıklı hoşgörüyü öğrenmeleri, yöneticilik vasıflarını geliştirmeleri ve sosyal insanlar olarak yetişmeleri için bunu planladıklarını belirttiler. Yurttaki Türk öğrencilerle sohbet ettik. Hepsi son derece memnun olduklarını ifade ettiler.
Yemen Kahvesi bahane…
Yemen’de en önemli ve ağır öğün öğle yemeği... Safranla renklendirilmiş, fıstık ve kuru üzümle tatlandırılmış pilavın üzerinde tandırda pişirilmiş büyük parçalar halinde kuzu eti servis ediliyor. Yalnız bu kuzu geriye klan kemiklerden anladığım kadarıyla bizim Türkiye’de yemeye alışık olduklarımızdakilerden çok çok daha küçük... Bir de tandırda özel pişirilmiş Kızıldeniz’den gelen balık var. O da lezzetli... İçecek olarak taze meyve suyu karışımları sunuluyor. Bizdeki gibi kahvehaneler yok. Ancak 24 saat açık küçük meyve suyu dükkanları var. Kendi özel karışımları olduğu gibi size hangi meyvelerden istediğinizi soruyorlar. Adını bilmediğim pek çok tropikal meyve var. Denediğim az süt, badem, kuru üzüm, muz, çöl kavunu (daha küçük oluyor) karışımını özellikle öneririm. Yalnız nedense içtikleri bu meyve sularına ve çaya çok fazla şeker atıyorlar. Şekersiz istemenizi öneririm, “bila şuggar” diyeceksiniz . Çayı şekersiz söylerseniz erken davranmalısınız, ona göre baştan demliyorlar. Bana Yemen’den ne alınır diye sorarsanız ‘kadınlar için gümüş kolye ve takılar, Yemen taşı akı seti, Yemen balı, Yemen kahvesi, Yemen hurması (her mevsim bulunmuyor, kışın yoktu), Cembiye (Yemen kaması)’ derim.
Gönüllülük ve gönülleri fethetmek üzerine…
Yeryüzü doktorlarının hedefi tıbbi destek yanında gönül fethetmektir. Peki biz kalplere girebildik mi? Benim kalp gözüm öyle o kadar açık değil, ama şu kadarını söyleyeyim, biz zaten gönüllerdeymişiz. Farkına varmak için bunu yerinde görmeli ve hissetmeliymişiz. Pek çok ülkeye seminer vermeye gittim. Bu kadar sıcaklığı hiç bir yerde görmedim. Şu kadar söyleyeyim: Uçağa giderken memleketimizde eşe dosta dağıtacağımız hediyelerimizi onlar bize çoktan hediye etmişti.
Bir şehirden dönerken genel olarak kendime “Bir daha gider misin?” diye sorarım. Ben dahil bütün ekibin gözlerinden “Evet” okunuyordu. Bir daha giderim. Hasta muayene ederim, teorik ve pratik bilgilerimi seve seve paylaşırım. Yemen’de yabancılık hissedemedim.
Dr. Mücahit Emet Acil Tıp Uzmanı - Atatürk Üniversitesi Acil Tıp Anabilim Dalı / Erzurum
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.