TURİZMİN SESİ
Bu hafta Eskişehir'in Yazılıkaya köyüne gidiyoruz. Egzotik pembe tüf kayaların arasındaki Yazılıkaya antik dönemde Friglerin en önemli dini merkeziymiş, binlerce yıl sonra da Kafkasya'dan göçen Karaçaylara yurt olmuş. Erken Tunç çağından beri yerleşimin olduğu sanılan Yazılıkaya antik kenti volkanik bir kayalığın üzerinde gelişmiş.
Antik kentteki kaya kabartmaları burasının eski bir Hitit yerleşimi olduğunu kanıtlıyor. MÖ 13.yy'da Trakya'dan gelerek Anadolu'ya yerleşmeye başlayan Frigler için Eskişehir-Afyon ve Kütahya arasında yer alan Dağlık Frigya bölgesi önemli bir inanç merkezi haline gelmiş. Yazılıkaya Açıkhava Kutsal Alanı ise Friglerin ana tanrıça Kibele'ye tapındıkları en önemli kült merkezi olmuş.
Roma ve Bizans döneminde de yerleşimin sürdüğü Yazılıkaya antik kentinden günümüze Hitit dönemine tarihlenen kaya kabartmaları, devasa kaya anıtları, sarnıçlar, sunak yerleri, kaya mezarları, basamaklı anıtlar ve antik yollar ulaşmış. Yazılıkaya'yı keşfeden ise İngiliz Yüzbaşı William Martin Leake olmuş. Leake Seyitgazi civarında dolaşırken Yazılıkaya'yı da görmüş. Gezi notları 1824 yılında yayınlandıktan sonra Frigya Batılı arkeologlarla, gezginlerin akınına uğramış.
Tanrıçalarının yarlarda yaşadığına inanan Frigler; dini törenlerini tapınak cephesi biçiminde işledikleri kayaların önünde yaparlarmış. Bu yüzden kolayca işlenebilen tüf kayalara sahip olan bu bölgede bir çok açık hava tapınağı inşa etmişler. Kaya anıtlarının en görkemlileri ise Yazılıkaya'da bulunuyor. Bunların en önemlisi ise hiç kuşku yok ki Midas Anıtı. Yazılıkaya Platformunun kuzeydoğu yamacında doğuya bakan büyük anıt üzerindeki yazılar nedeniyle Yazılıkaya olarak adlandırılmış. Pembe renkli kaya özenle yontulup, geometrik şekillerle süslenmiş.
MÖ 6.yüzyıla tarihlenen anıtın ortasındaki büyük oyukta bir zamanlar ana tanrıça Kibele'nin heykeli varmış. Anıtın üzerindeki yazıların ne anlama geldiği eski Frig yazısı henüz çözülemediği için bilinmiyor. Yazıttaki bir sözcüğün harfleri Midas'a benzetildiği için anıta Midas anıtı da deniyor. Buradaki yerleşimde anıt nedeniyle böyle adlandırılmış ama kentin gerçek adı bilinmiyor. Yazılıkaya'nın yaklaşık 200 metre güneybatısında yarım bırakıldığı için Bitmemiş Anıt olarak adlandırılan bir başka kaya anıtı var. Bitmemiş Anıttan bu anıtlarının nasıl yapıldığı da anlaşılıyor.
Buna göre önce kayanın üst kısmı kesilip işleniyor ve sonra yavaş yavaş aşağıya doğru iniliyordu. Kentin tepesindeki akropolde de sunaklar sıralanıyor. Üzerinde Frigçe yazılar ve tanrı figürleri bulunan basamaklı sunakların en gösterişlisine Midas'ın Tahtı deniyor. bir başka önemli yapısını, kayalara oyulmuş mezarlar oluşturuyor. Örneğin 1970 yılında keşfedilen anıtsal Frig kaya mezarı, Frig ahşap mimarisini en güzel örneği. Kaya mezarı 1998 yılında Eskişehir Müze Müdürlüğünce restore edilmiş.
Seyitgazi'den Yazılıkaya köyüne giden yol üzerinde de bir çok Frig anıtı bulunuyor. Yazılıkaya Frig Vadisi doğal sit alanı olarak tescil edilerek korumaya alınmış. Bu yol üzerinde ilk olarak Doğanlı kaleyle karşılaşılıyor. Kayalara oyulmuş bu yerleşimin bir Frig kalesi olduğu kabul ediliyor. Bölgeye hakim tepelerde Akpara, Gökgöz, Pişmiş ve Kocagöz gibi bir çok Frig kalesi bulunuyor. Frig Kalelerinde, örülmüş sur duvarlarının yanında, kayalara oyulmuş sur duvarlarıyla çeşitli mekanlar, gizli geçitler, kaya mezarları, kaya anıtları, kabartmalar, sunaklar, sarnıçlar, karlıklar ve ahşap mimarinin izleri görülüyor.
Biraz ileride Çukurca köyünün 500 metre kadar batısında yöre halkının Kızlar Manastırı olarak adlandırdığı Gerdekkaya Mezar Anıtı görülüyor. Helenistik döneme tarihlenen bu mezar anıtı iki sütunlu bir tapınak cephesi biçiminde, volkanik tüf kayalığa oyulmuş. Yazılıkaya - Çukurca yoluna 200 metre kadar uzaklıkta olan anıt 1991 yılında Eskişehir Arkeoloji Müzesi tarafından restore edilmiş. Aynı yol üzerinde giderken Yazılıkaya köyüne 2 km kala bir başka tabelayla karşılaşılıyor: Küçük Yazılıkaya (Arezastis) Anıtı. Yola 100 metre uzaklıktaki anıt üst kısmındaki Frigçe yazıtlardan dolayı Arezastis Anıtı olarak anılıyor. Çam ağaçlarının arasındaki Küçük Yazılıkaya'nın da tam olarak bitirilemediği anlaşılıyor.
HAR GOGGA HANSNI İYİNSİ BAŞKA (*)
1883 yılında anavatanlarından koparak yollara düşen Karaçaylıların bir bölümü önce Sivas'a, oradan Afyon Emirdağ'a, son olarakta 1892 yılında 1315 metre yüksekliğindeki Yazılıkaya yaylasına yerleşmiş. Eskiden çam ormanları kaplı olan bu alan, Kafkasya'yı andırdığı için olsa gerek burayı beğenmişler. İlk kurulduğunda Çerkez Köyü olarak adlandırılan yerleşimin adı daha sonra Yazılıkaya olarak değiştirilmiş. Velhasıl binlerce yıl önce Trakya'dan yola çıkan Friglerle, Kafkasya'dan göçen Karaçaylıların yolu işte burada kesişmiş.
KARAÇAY MALKARLAR KİMDİR?
Anadolu'nun renklerinden biri olan Karaçay Malkarların ana vatanı Kafkasya. Karaçay-Malkarlar, Kafkasların en yüksek zirvesi olan Elbruz Dağının yüksek bölgelerinde ve derin vadilerindeki köylerde yaşayan iki kardeş halk. Elbruz dağının bir ucunda Karaçaylılar, diğer yamacında Malkarlar yaşarmış. Bu iki halkın konuştukları diller Türkçe'yle aynı kökenden geliyor. 15.yüzyılda yaşadıkları bölge yani Çerkezistan Kırım'la birlikte Osmanlı egemenliğine girmiş. Osmanlı-Rus savaşlarında Karaçaylılar, Osmanlı'nın yanında yer almış. 1812 antlaşmasından sonra, Rus bölgesinde kalan Karaçaylılar 1822'de isyan etmiş.
1828 yılına kadar Rus egemenliğine girmemişler, bu tarihten sonra Karaçaylılar Çerkeslerle birlikte 1862 yılına dek Ruslarla çarpışmışlar. 1864 yılında Çerkesya'nın Rus işgaline uğraması sonucu, Karaçay-Malkar halkının bir bölümü diğer Kafkas halkları gibi yurtlarından kopup Türkiye'ye göç etmek zorunda kalmış. Bugün bu göçmenlerin torunlarından yaklaşık 25 bin Karaçay-Malkarlı Türkiye'de, 2000 civarında Karaçay-Malkarlı ise Suriye'de, küçük bir kolonide ABD'nin New Jersey Eyaletinde yaşıyor. Anavatanda kalan Karaçay-Malkarların çoğunluğu Rusya federasyonuna bağlı Karaçay-Çerkesya ve Kabarday-Malkar özerk Cumhuriyetlerinde yaşıyor.
Türkiye'de ise 12 Karaçay köyü var, bunların üçü (Akhisar, Gökçeyayla ve Yazılıkaya) Han İlçesi'nde bulunuyor. Şimdilerde 80 kişinin yaşadığı Yazılıkaya köyü bu yönüyle de önem taşıyan bir yerleşim. Zira Yazılıkaya'da Karaçay gelenek ve görenekleri de yaşatılıyor.
Yazılıkaya köyü antik kentin eteklerinde gelişmiş. Köyün tamamı SİT alanı, bu yüzden yeni ev yapmak çok zor, eski evlerin çoğu yıkılıp, gitmiş. Ulaşımı zor, değil konaklayacak bir yer, bakkal hatta çay içecek bir kahvehane bile yok bu köyde. Kütüphanesi ve turizm bürosu var ama okulu kapalı.
Haziran ayının son Cumartesi günü köyde Türkiye'deki Karaçay ve Malkar derneklerinin düzenlediği bir şenlik yapılıyor. Türkiye ve Dünyanın dört bir yanında yaşayan Karaçaylıların buluştuğu şenlikte yarışmalar yapılıyor, oyunlar oynanıp, şarkılar söyleniyor. Karaçay mutfağı çok zengin. Hayvancılık başlıca geçim kaynağı olduğu için et yemekleri de öne çıkıyor; ünlü yemeklerinden biri de Et Hıçın. Soğan, sarımsak, karabiber ve kırmızı biber katılarak suda pişirilen et, daha sonra bir tepside hamurun arasına konularak fırında pişiriliyor. Bu yemek daha çok özel günlerde birlikte pişirilerek akrabalara, komşulara sunuluyor. Yazılıkayalılar meyve ihtiyacını ise ormanlardan topladıkları yabani yemişlerle karşılıyorlar. Örneğin yaban eriğinin turşusunu kurup şifa niyetine şeker hastalarına yediriyorlar.
NASIL GİDİLİR?
Yazılıkaya bağlı olduğu Han ilçesine 20 km, Eskişehir'e ise 70 km uzaklıkta. Ancak köye düzenli bir ulaşım bulunmuyor, bu yüzden özel araçtan başka seçenek kalmıyor.
(*)Her gülün kokusu başkadır. (Karaçay Atasözü)
Ersoy Soydan /TUYED Üyesi [email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.