BORA ÖZGEN-TURİZMİN SESİ
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin (TGC) "Babıali Kültür Şenlikleri" kapsamında düzenlediği yemekli programa Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, TGC Başkanı Orhan Erinç, Topkapı Müzesi Müdürü Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Başkanı Başaran Ulusoy ve çok sayıda gazeteci katıldı.
Burada bir konuşma yapan Bakan Günay, Cumhuriyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Sucu'nun çok erken yaşta hayatını kaybettiğini belirterek, "Tüm dostlarına sabır diliyorum.
Kendisini rahmetle anıyorum. 49 yaşındaymış. Bu stresli hayat zaman zaman böyle sevimsiz sonuçlara yol açıyor.Bu sabah sadece sinemamızın değil düşünce dünyamızın, fikir dünyamızın önemli isimlerinden yazar, düşünür, yönetmen Halit Refiğ aramızdan ayrıldı. Artık yazdıklarıyla yaptıklarıyla, yaşamaya devam edecek. Birkaç ay önce Can Gürzap'ın onun adına düzenlediği Sapanca civarında yaşadığı köyde anma toplantısına katılmıştım. İyi ki katılmışım, en son orada gördüm. Gördüğüm manzara iyi değildi. Bu kadar erken beklemiyordum. Halit Refiğ gerçekten bizim sinemamızın, kültür dünyamızın özel isimlerinden birisi. Ulusal sinema kavgası kitabı, 60'ların sonunda yayınlanmıştır" dedi.
Bakan Günay, yakın bir tarihte yönetmen Yücel Çakmaklı'nın da hayatını kaybettiğini hatırlatarak, "O da ulusal sinema dünyasının önemli isimlerinden birisiydi. Böylece bir akım Türkiye sinemasındaki bir akımın iki önemli ismini birkaç ay arayla art arda kaybetmiş oluyoruz. Refiğ tarih bilinci olan, Tarihle bu gün arasında bağ kurma sancısı olan, devlet kavramı üzerinde yoğun düşünmüş. Yüceltmiş ama aynı zamanda sorgulamış gelenekle bu gün arasında ve gelecek arasında bağ kurmaya çalışan önemli düşünce insanlarından ve bu düşüncelerini anlatmak içinsinemayı önemli araçlardan birisi haline getirmiş sinemacılarından birisiydi. Gurbet Kuşları'nı uzun yıllar sonra hala göç olayını kırsal kesimden kente göç olayının dramatik sonuçlarını irdeleyen, yargılayan önemli bir film olarak hatırlıyorum. 'Yorgun Savaşçı' ne serüvenlerden geçti biliyorsunuz. Türkiye'nin yaşadığı bir akıl tutulmasının bedelini, Yorgun Savaşçı ödedi. Devlet yaptırdığı filmi kendisi yaktırdı. 1980'li yıllarda 'Haremde Dört Kadın', buna benzer çok önemli esere imza attı" şeklinde konuştu.
"Ben sanatçıların öldüğüne inanmıyorum. Onlar bir ölçüde bir alem değiştiriyorlar" diyen Günay, Halit Refiğ'in bir başka aleme gittiğini ancak yapıtları, yazdıkları ve düşündükleriyle kafasındaki sancıları birilerine emanet ettiğini belirtti. Günay, "Hepimiz o sancıları çekmeye devam ediyoruz. Gelenek ve gelecek arasında bağ kurma, devleti hem yüceltme hem yargılama ve sorgulama tüm bu sancıları sürdürüp gidiyoruz. Rahmetle anıyorum" dedi.
"26-27 MİLYON CİVARINDA BİR ZİYARETÇİYLE BU YILI KAPATMAYI HEDEFLİYORUZ"
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 2008 yılı turizmini 26 milyon ziyaretçi ve 21 milyar doların üzerinde bir gelirle kapattıklarını ifade ederek, "Bu bizi dünyada ilk onun içinde ilk sekize yükseltti, hatta günübirlikçileri çıkarırsak 7. sıradayız. Bu önemli bir gelişme. Türkiye artan bir gelişme yaşıyor. Turizm alanında sürekli bir gelişme yaşıyor. Bu yıl da dünya çapında bir gerileme yaşıyor. Ekonomik kriz insanların önce gezi arayışından fedakarlık etmeleri tercihini ortaya çıkarıyor. O yüzdendünyada turizmdeki daralma yüzde 8'lerde başladı, yılın birinci yarısında. Yılsonunda Dünya Turizm Örgütü'nün açıklamalarına göre 4 ile 6 arasında bir gerileme bekleniyor. Fakat Türkiye Ağustos sonu itibariyle artı bir civarında, İspanya ve Yunanistan yüzde 8'leri gördü" diye konuştu.
Türkiye'nin dünya genelinde 2009'da turizmde eksilme göstermeyen ender ülkelerden biri olduğuna değinen Günay, insanların seyahat etmelerine rağmen daha ekonomik davranmaya çalıştıklarını söyledi. Geçen yıl ortalaması kişi başına 700 dolar gelir bırakıldığını anlatan Günay, bu yılda benzeri bir tablonun ortaya çıkabileceğini ifade etti. Günay, "Biz gene geçen yılki gibi 20 milyar doların üzerinde bir gelir ve mutlaka 26-27 milyon civarında bir ziyaretçiyle bu yılı kapatmayı hedefliyoruz ve gelecek yıl dünya bir miktar nefes almaya başlarsa bizim dış rezervasyonlarımız bir miktar umut yaratıyor.
Biz önümüzdeki bir iki yıl içinde mutlaka 30 milyon rakamını göreceğiz" ifadelerini kullandı. Ertuğrul Günay, asıl arayışın, çok daha fazla sayıda turist gelmesi ve daha fazla harcama yapmaları olduğunu söyledi. Yüksek gelir ve kültür gruplarını daha çok ağırlamak konusunda yeni vizyon geliştirmeye, yeni bir tanıtım kampanyası geliştirmeye çalıştıklarını kaydeden Günay, Türkiye'deki sivil mimari örnekleri, arkeolojiler, kazılar ve müzelerin artan bir ivmeyle gündeme getirilmeye çalışıldığını belirtti. Göreve geldiği 2007 yılının sonunda 14 milyon TL olan kazı harcamalarının 2008'de 20 milyon TL'nin üzerinde kapatıldığını belirten Ertuğrul Günay konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu yıl yine daha yukarılarda bir yerlerde kapatmaya çalışıyoruz.
Kazılara artık çok önem veriyoruz. Yeni müzeler yapmaya çalışıyoruz. Arkeoloji müzesini TÜRSAB aracılığıyla yeniden ayaklandırmaya çalışıyoruz. Topkapı'da tarihsel mekanı ayağa kaldırma konusunda bir gayretimiz var. İlk defa tarihte Sur-u Su ltanguz. Türkiye'nin yaşadıi dediğimiz bütün alanı master planla bütün olarak ele almaya çalışıyoruz. İçindeki bütün tarihsel bağdaşmayan yapıları çıkarmaya çalışıyoruz. Yıldız'da benzer bir çalışmamız var. Türkiye'ye aynı zamanda bir sıcak iklim ülkesi değil. Türkiye'yi bir kültür ve turizm ülkesi, aynı zamanda bir termal ülke, kongre, sağlık, turizm merkezi haline getirmeye, turizmi çeşitlendirmeye çalışıyoruz."
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Türkiye'de turizmin daha uzun aylara ve coğrafyaya dağılabileceğini ve bu gelişmeden ekonomik ve sosyal anlamda yaralanılabileceğini kaydetti. Turizmi sadece bir ekonomik sektör olarak görmediğini anlatan Günay, "Çok önemli bir ekonomik sektör. Şu anda dünyada öne çıkan bir sektör. 1 milyar civarında kişi dünyayı gezmeye başladı. Bunun bir ekonomik getirisi var. İstihdam sağlıyor, çok sayıda ekonomik alanla ilişkili. Ama turizm bütün bunlardan çok daha farklı toplumsal dönüşüm projesi. Bir bölgeye turizm girdiği zaman oradaki yapı, yerleşim, hijyen anlayışı, insan ilişkileri, davranış, çocukların hayata bakışı değişiyor. Bir sosyal dönüşüm yaratıyor turizm" dedi.
Turizmi Türkiye'nin geleceğini belirleyici çok önemli sektörlerden birisi olarak gördüğünü anlatan Bakan Günay, konuşmasına şöyle devam etti:"O yüzden hep beraber turizmi çeşitlendirmeye çalışıyoruz. Bunu yaptığımız zaman Türkiye'de gelişen bir turizm ve marka değeri yükselen bir turizm olacak. Birkaç yıl sonra, belki 10 yıl içinde belli bir gelir ve kültür düzeyindeki herhangi bir insan için Türkiye'yi görmemek bir eksiklik olsun. Türkiye öyle bir hale gelsin ki tarihiyle, kültürüyle, sivil mimari örnekleriyle, arkeolojisi, müzeleriyle, yemeği, müziği, konaklama tesisleriyle dünyanın bir ülkesinden, belli bir kültür ve gelir grubundaki bir insan Türkiye'yi görmemişse o onun için bir eksiklik olsun. Böyle bir amaçla bakıyoruz.
Böyle bakınca da kültür ve turizm birbirinden ayrılmıyor. Kültürü çektiğiniz zaman içinden turizm de sunacak. Sadece deniz kıyısı ve animasyonlar mı? Bunun ötesinde bizim Ayasofya'mız Topkapı'mız, Sümela'mız, Ani Harabeleri'miz, Mevlana'mız, Hacı Bektaşı'mız, Anamur Kale'miz, Mira'mız, bu turizm sunumunun içine girecek. Bunları birbirinden koparmak bana pek de mümkün gözükmüyor. Bütün bunları geliştirebilmenin tek koşulu var; demokrasinin sürekli olması, ülke ve bölge içinde barışın sürekli olması. Çünkü turizm barış içinde gelişir."
Bakan Ertuğrul Günay, tarihte hiçbir zaman Atatürk'ün "Yurtta barış, dünyada barış" sözünün bu kadar anlam kazanmadığını ifade ederek, "Güzel bir sözdür ama şimdiye kadar kağıt üzerinde kalmış bir sözdür. Çünkü içerde, dışarıda didişiyorduk. Çevremiz düşmanlarla doluydu. Öyle inandırılmıştık. Çünkü biz çok partili demokrasiye soğuk savaşla beraber geçtik. Soğuk savaş bizim kafa yapılarımızı, bilinçaltımızı dizayn etti. Düşmanlık kurgusu üzerine bir dünyada yaşaya geldik ve yazık oldu. Bence artık bu yeter. Bence 'yurtta barış, dünyada barış', hem bizim hem dünya için en önemli slogandır ve zaten bir kişinin büyük insan olduğu, üzerinden yıllar geçtikten sonra bu büyük sözlerin değer kazanmasıguz. Türkiye'nin yaşadıyla daha çok ortaya çıkıyor.
Hayatı savaşlarla geçmiş bir insan, bir komutan, bir devlet adamı bir düşünür, o savaş defterini kapattıktan sonra savaşın, ordunun, askerin, silahın önemine değil de, barışın önemine işaret etmişse işte o gerçekten büyük insandır. Atatürk hala bizim yolumuzu aydınlatıyor. Atatürk bugün kültür politikalarımıza, turizm politikalarımıza, gelişme arayışımıza, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmamıza bu söz ve davranışlarıyla ışık tutuyor. Biz de elimizden geldikçe yapmaya çalışıyoruz" dedi. Topkapı Sarayı birinci avluya artık biletsiz girildiğine dikkat çeken Günay, burasının halk meydanı olduğunu ve bu alanda bir Aya İrini olduğunu söyledi. Burada çeşitli sosyal etkinlikler yapıldığına değinen Günay, "Sosyal etkinlikler, müzik etkinlikleri, karışlamalar, uğurlamalar İsteyen şarap, isteyen şurup içiyor. Biz insanların ne içtiğine karışmıyoruz. Biz insanların ne içerse içsin edepli oturması kalkmasıyla uğraşıyoruz. Onun dışında herhangi bir arayışımız yok" şeklinde konuştu.
İkinci avluda yapılan bütün bu etkinlikleri şimdi serbest olan birinci avluya aldıklarını anlatan Günay, ikinci avluyu bütünüyle ayağa kaldırmaya çalıştıklarını söyledi. Kutsal emanetlerin üçüncü avluda olduğunu anlatan Günay, "Eleştiriyor bazı arkadaşlar, kötü niyet aramıyorum. Bilgisizliğe veriyorum. Bilgisizlik, kötü niyet kadar tehlikelidir. Bir konuda bilgi sahibi olmadan fikir beyan etmeye kalkmak kötü niyet kadar tehlikelidir" diye konuştu.
Günay, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin ardından Orhan Erinç, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Başaran Ulusoy ve beraberindeki gazetecilerle birlikte Topkapı Sarayı ve çevresinde gezerek restorasyon çalışmalarını inceledi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.