TURİZMİN SESİ
Tijen Günyol , Son günlerde yaşanan olaylar ve ekonomik düzen ilgili olarak orta doğudan gelen turiste gönül bağlayan turizm için kaygılarını anlattı haykırdı. Türkiye’nin önemli otellerinde Genel Müdür olarak görev yapan Tijen Günyol Dilber 1986 yılında, Ramada Hotel ile sektöre merhaba dedi. Daha sonra Princess Otel, Swissotel Göcek, Four Seasons, Atik Paşa Yalısı, Kaya Ramada Plaza, Dedeman Grubu Martı Hotels & Marinas ve Grand Cevahir Hotel gibi yıldız otellerde bulunarak Otelcilik sektörüne emeğini vermiş deneyimli bir turizmcidir. Turizmisesi.com'a ilettiği Turizme Açık Mektubunu sizlerle paylaşıyoruz.
Ben 31 senelik turizmciyim, bu meslekte çok şey gördüm çok şey yaşadım hiç bu mesleği bırakmayı düşünmedim ama hayatımda ilk defa bugün bırakmamın zamanı geldiğine karar verdim. O çok sevdiğim, hayatımda bir sürü fedakarlıklar yaptığım, maddi manevi zorluklarına katlandığım mesleğimden nefret ettiğim gün bugündür.
Uzun zamandır Taksim ve civarına yolum düşmüyordu. Tabiki otelciyiz, yöneticiyiz. Görevimiz icabı neler olup bittiğinden haberimiz var. Hangi tip turistin hangi bölgelere geldiğinden , otellerin ne civarda fiyatlar verdiğinden, piyasanın ne durumda olduğundan gibi….Ama canım İstanbul’un gözbebeği olan “city center” yani merkez dediğimiz yabancıların da böyle bildiği Taksim’in bu kadar kötü bir hale geldiğini ancak bugün görebildim ne yazık ki. Taksim Arapların merkezi olmuş, her yerde Arapça yazılar, etrafta dolaşan kara çarşaflı Arap kadınlar, sakalları neredeyse dizlerine kadar gelen kara suratlı Arap erkekleri, örtünmüş bir sürü çocuk.
Bunların yanında sokakta yürüyen insanları taciz eden Suriyeli büyüklü, küçüklü çocuklar, arabalara saldıran tinerciler yine yollarda dilenen Suriyeli aileler, sokakların pisliği, hele Talimhanenin kaldırımlarının hali içler acısı resmen çöplüğe dönmüş.
Arabamı zar zor park edip biraz yürümek istedim hani çocukluğum ve gençliğimden hatırladığım Taksim’de nostalji yapmak adına. Karnım da acıkmıştı, eskiden bildiğimi sandığım bir dönerci vardı yerinde yine bir dönerci açmış ona gittim, pide arası bir döner istedim , garson bozuntusu pislik içinde bir adam bana ters ters bakarak “okuman yazman yok mu döner kalmadı” dedi. Dışarı çıktım döner kalmadı veya döner bitti yazan bir yazı aramaya başladım ama maalesef bulamadım , tekrar içeri girerek “bana o yazıyı gösterirmisin göremedim de” dedim.
Adam hırsla sanırım sıcaktan, dışarı çıkarak Arapça bir yazıyı gösterdi işte o an tepem attı, “Arap’a benzer bir halim mi var ?” dedim “ben Türk’üm ve Arapça bilmiyorum burası da İstanbul Arabistan değil”. İşte o an adam ayıldı sanırım ve utandı bana dönerek kendi çapında özür dilemeye çalıştı ama nafile bir hışımla dükkandan çıktım. Ağlamamak için zor tuttum kendimi, adamın davranıştan falan değil İstanbul’un bu hale gelmesinden.
Şimdi diyeceğim şu; biz turizmciler, otelciler, bu işi yapanlar gerçekten istediğimiz bu turistler mi ? gerçi bu insanlara turist demek çok zoruma gidiyor ama. Verilen fiyatlar ortada 40-45 usd’a yarım pansiyon, çift kişi konaklama veriliyor hem de 5 yıldızlı otellerde. Bu insanlar hayatlarında değil 5 yıldız, otel görmemişler, adam klozetin üzerine tünüyor tuvaletini yapmak için. Gerçekten Türkiye bunu mu istiyor ? bu kadar mı çaresiz ? o kadar güzelliklerimiz , müzelerimiz, saraylarımız, otellerimiz, boğazımız varken bu insanların bunları göz göre göre mahvetmesine neden izin veriyoruz.
Bizim yerimizde bir Avrupalı olsa buna hayatta izin vermez, biz neden veriyoruz ? Bizde Avrupalıyız Ortadoğulu değiliz ki ? Neden geriye gidiyoruz. Neden bir şey yapılmıyor. Neden biz yapmıyoruz. Kalifiyesiz eleman, hep aynı yönetimler, aynı insanlar, iş bilmeyen onun bunun tanıdığı müdürler, körler sağırlar birbirini ağırlar, yazıklar olsun... Yazıklar olsun memleketimi bu hale getirenlere yazıklar olsun beni mesleğimden nefret ettirenlere…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.