• BIST 9237.96
  • Altın 2947.706
  • Dolar 34.3538
  • Euro 36.7108
  • İzmir 21 °C
  • İstanbul 19 °C
  • Antalya 25 °C
  • Ankara 18 °C
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ekim 2024 68'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ağustos 2024 66'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ekim 2024 68'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ağustos 2024 66'nci Sayısı Yayında 

TEK KENT İKİ BAŞKENT LEFKOŞA

TEK KENT İKİ BAŞKENT LEFKOŞA
Şehrin, kuzeyindeTürkler, güneyinde Rumlar, ara bölgede ise BM Barış Gücü bulunuyor.

TURİZMİN SESİ-ERSOY SOYDAN


Lefkoşa, Kıbrıs'ın en kalabalık kenti ve ayrıca kültür, sanayi, ticaret ve ulaşım merkezi. Şehrin en büyük özelliği, Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla dünyada iki taraflı tek başkent ve şehir olması. Lefkoşa birçok tarihi güzellikleriyle görülmeye değer

Bu hafta Kuzey Kıbrıs'ın başkenti Lefkoşa'ya gidiyoruz. 1974 yılında ikiye bölünen Lefkoşa hem KKTC'nin, hem de Kıbrıs Rum Yönetiminin başkenti. Birçok uygarlığın izlerini taşıyan Lefkoşa'da gezilip, görülecek çok şey var.


Ercan Havaalanı'na inen yolcuları, Beşparmak Dağları'na işlenmiş devasa KKTC bayrağı karşılıyor. 482 metre boyundaki ve 275 metre enindeki bayrağın dünyanın en büyük bayrağı olduğu söyleniyor. Mimozalı, akasyalı yollardan geçilerek Lefkoşa'ya varılıyor.

Lefkoşa, Trodos ve Beşparmak Dağları'nın arasındaki Mesarya Ovası'nın ortasına kurulmuş. Yaklaşık 70 metre yüksekliğindeki Mesarya Ovası 600 yıl öncesine kadar ormanlıkmış, Lüzinyan kralları bu ormanlarda ava çıkarmış. Lefke'deki bakır madenleri yüzünden adanın ormanlarını yaka yaka bitirmişler, bu yüzden ova zamanla çoraklaşmış. Öyle ki atılan tohumdan dört senede bir ancak verim alınabiliyormuş. Şimdi bu sapsarı ovayı tekrar ağaçlandırıp ormanlarla kaplamayı düşünüyor Kıbrıslılar, hatta denemelere başlamışlar bile.


Asur belgelerinde Ledra olarak anılan kentin Lefkoşa'nın çekirdeği olduğu kabul ediliyor. M.Ö 280 yılında Mısır Kralı Ptomely 1. Soter'in oğlu Lefkos kenti yeniden inşa ettirerek kendi adını vermiş. Lefkoşa adı kavak ağacı anlamına da geliyormuş. Lefkoşa'nın yıldızı Arap akınları döneminde parlamış ve Bizans döneminde adanın başkenti olarak kabul edilmiş. Nicosia adının ilk kez 1192 yılında yerli halk Tapınak Şövalyeleri'ne baş kaldırdığında kullanıldığı söyleniyor. Kent en parlak dönemini Lüzinyanlar döneminde yaşamış. Daha sonra Venediklilerin eline geçen Lefkoşa, 9 Eylül 1570'te Osmanlılar tarafından fethedilmiş.

Lefkoşa 200 bini güneyde 100 bini kuzeyde olmak üzere 300 bin kişinin yaşadığı bir başkent. Kenti Yeşil Hat ikiye ayırıyor, buradaki kapılardan güneye geçilebiliyor. Kıbrıslı Türkler'in birçoğu güneyde çalışıyor, oradaki okullarda okuyabiliyor. Lefkoşa'nın etrafı surlarla çevrilmiş. Eskiden yerleşim, yalnızca surların içindeymiş, şimdi dışına da taşmış. SİT alanı olan suriçiyse –en azından Türk tarafı - daha bakımsız kalmış. 4,5 km uzunluğundaki Lefkoşa surlarının, on bir burç ve üç giriş kapısı bulunuyor.

Venedikliler 1489 yılında adayı ele geçirdikten sonra saray, kilise gibi bir çok eski yapıyı yıkıp, taşlarını surların inşasında kullanmış. Günümüzde surların içine girişi sağlayan kapılar, yanlarına açılan yollar nedeniyle asıl işlevini yitirmiş. Kapılardan ikisi güneyde, biri de kuzeyde bulunuyor. Kuzeydeki kapının adı Girne Kapısı. Venediklilerin 1567 yılında inşa ettiği kapıyı, Türkler 1821'de onarmış ve üzerine kubbeli bir oda eklemiş.
Girne Caddesi'ndeki Mevlevi Tekkesi, Kıbrıs'ın en önemli yapılarından biri.

Mevlevilerin Kıbrıs'taki merkezi olan tekkenin 17. yüzyılın başında inşa edildiği kabul ediliyor. Türkiye'de tekkeler kapatıldıktan sonra da faaliyetini sürdüren Mevlevi Tekkesi 1954 yılında Şamlı Selim Dede öldükten sonra kapanmış; semahane ve türbe dışındaki yapılar zaman içinde yok olmuş, 1963 yılında burada Kıbrıs Türk Etnografya Müzesi açılmış. 2002 yılında Mevlevi Tekke Müzesi olarak hizmet vermeye başlamış.

Mevlevi Müzesinin biraz ilerisinde Kıbrıs Türklerinin lideri Dr. Fazıl Küçük'ün müzesi yer alıyor. Burası Küçük'ün 1965 yılında Kıbrıs'a dönüp Halkın Sesi Gazetesi'ni çıkardığı bina.

Sarayönü ise Lefkoşa'nın en önemli meydanlarından. Meydanın ortasında Venediklilerin Salamis Harabeleri'nden getirip diktiği bir sütun var. Sütunun yere yakın bir yerinde Latince Kıbrıs insanını anlattığına inanılan bir cümle yer alıyor: “Buranın insanları, kendilerini güzellik ve zenginlik içinde değil, bozulmamış inanç içinde görürler.”

Kıbrıs'taki en büyük ve görkemli tapınağının Selimiye Camisi (St. Sophia Katedrali) olduğu kabul ediliyor. Lüzinyanlar tarafından inşa ettirildiği bilinen gotik katedralin yapımı yüz yıl kadar sürmüş, 1326 yılında kutsanarak ibadete açılmış. Lüzinyan kralları da burada taç giyermiş. Fetihten sonra camiye çevrilen yapının batı cephesindeki kabartmalar çok etkileyici.

Selimiye Camisi'nin bitişiğinde içinde bulunduğumuz günlerde onarımı süren Hagios Nikolaos Ortodoks Kilisesi yer alıyor. Lüzinyanlar döneminde inşa edilen gotik yapı Osmanlı döneminde çarşı olarak kullanıldığı için bedesten olarak adlandırılmış. Caminin diğer yönündeyse içinde elyazması eserlerde bulunan 1829 yılında Sultan 2. Mahmut tarafından inşa ettirilmiş bir kütüphane yer alıyor.Selimiye Camisi'nin doğusundaki Taş Eserler Müzesi de (Lapidary Müzesi) mutlaka görülmesi gereken bir yer. 15. yüzyılda Venediklilerce inşa edilmiş bu yapıda birçok taş eser (armalar, mermer eserler, lahit ve sütunlar) sergileniyor.

LEFKOŞA'DAKİ BURSA: BÜYÜK HAN
Lefkoşa'da Bursa'daki Koza Han'ın adeta kopyası olan bir han var. Büyük Han, Kıbrıs'taki en önemli Osmanlı eseri olarak kabul ediliyor. Kıbrıs Beylerbeyi Muzaffer Paşa tarafından 1572 yılında inşa ettirilen Büyük Han bir iç avlunun etrafına dizilmiş 68 odadan oluşan bir yapı. İki katlı hanın Asmaaltı Sokağı'na bakan ön cephesinde de 10 dükkan bulunuyor.

Avluda alt katı çeşme olan sekizgen yapılı bir mescit yer alıyor.
Büyük Han'ın bir başka özelliği de yalnızca Lefkoşa'nın değil Kıbrıs'ın en büyük hanı olması. İlk yapıldığı dönemde Alanya'dan gelen tüccarların konaklaması nedeniyle Alanyalılar Hanı olarak biliniyormuş. Ancak 17. yüzyılda karşısına daha küçük ölçekli Kumarcılar Hanının yapılması üzerine buraya Büyük Han denilmiş. İngiliz sömürge döneminin ilk yıllarında cezaevi olarak kullanılan handa 1962 yılına kadar yoksul aileler barınmış. Daha sonra restore edilmeye başlanmış, ancak 1963 olayları çıkınca yarım kalmış.

2000 yılında aslına uygun bir şekilde restore edilerek hizmete sokulmuş. Büyük Han'da Kıbrıs'a özgü hediyelik eşyaların satıldığı dükkanlar da var. Burada Venedik döneminde adaya geldiği bilinen Leonardo da Vinci'nin de hayran kaldığı ve Son Akşam Yemeği tablosunda da kullandığı bilinen Lefkara işi örtülerde satılıyor. Büyük Han'ın karşısında da 44 odalı Kumarcılar Hanı yer alıyor.

Aslında buranın adı Humarcılar (müzisyenler) imiş, zaman içinde Kumarcılar denilmiş. Baf Kapısı yakınlarındaki Arabahmet Mahallesi de Lefkoşa'nın tarihi dokusunu koruyan yerlerinden biri. Burada son derece güzel sivil mimari örnekleri görülüyor. Mahalle adını suriçindeki 16 Osmanlı camisinden biri olan Arabahmet Camisi'nden almış.

Şimdi etnografya müzesi olarak kullanılan Derviş Paşa Konağı da bu mahalledeki güzel konaklardan biri. 19. yüzyılda yapılmış iki katlı konağın sahibi olan Derviş Paşa Kıbrıs'ta çıkan ilk Türkçe gazete olan Zaman gazetesini yayınlamış.

KIBRIS ERMENİLERİ
Arabahmet Mahallesi'nde 1963 yılına kadar çoğunlukla Ermeniler yaşıyormuş. Ermenilerin Kıbrıs'ta 6. yüzyıldan beri yaşadığı biliniyor. Latinlerden hoşlanmayan Ermeniler Lefkoşa ve Mağusa'nın fethi sırasında Türklere yardım etmiş. Ermeniler 9 Eylül 1570 günü Baf kapısını açarak Osmanlıların kente girmesini sağlamış. Bunun üzerine Baf Kapısı'nın denetimi ve bir Latin manastırı ödül olarak Ermenilere verilmiş.
Şimdi kullanılmayan Surp Asdvadzadzin kilisesi bu manastırın bitişiğine inşa edilmiş.

Kilisenin yakınlarındaki bir Ermeni konağında Kıbrıs Mutfağının en önemli adreslerinden biri olan Boghjalian (Bohçacıyan) Restoranı yer alıyor. Bu konak 1915 olayları sırasında Anadolu'dan kaçmış bir Ermeni'ye aitmiş, ailenin varisleri 1963 yılına tekrar göç yollarına düşmüş, uzun yıllar boyunca göçmenlerin yaşadığı bu bina 2000 yılında onarılarak restoran olarak kullanılmaya başlamış. Arabahmet mahallesinde yaşayan Ermeniler 1963 olayları sonrasında Lefkoşa'nın güneyine ve Ermenistan'a göç etmiş. O dönemde Lefkoşa'da 2500 civarında Ermeni yaşıyormuş, şimdi Rum tarafında 1000 civarında Ermeni yaşadığı söyleniyor.


NASIL GİDİLİR
Adanın ortasında yer alan Lefkoşa; Ercan Havaalanına 23 km, Girne'ye 26 km, Güzelyurt'a 56 km, Mağusa'ya 61 km, İskele'ye 62 km ve Dipkarpaz'a 131 km uzaklıkta. Türkiye'nin 11 kentinden Kıbrıs'a uçak seferleri yapılıyor.

Etiketler: ,
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 216 481 51 21