Özgür Güvenç
İstanbul(Anayurt)- İstanbul’un ses haritasına göre sıralama ise, İTÜ – Levent – Zincirlikuyu Hattı 5 ile en gürültülü yer oldu. Sırasıyla; Kadıköy – Moda Hattı: 3.58, İstiklal Caddesi: 3.46, Karaköy – Galata Köprüsü – Eminönü Hattı: 3.18, Kuzguncuk – Üsküdar – Salacak Hattı: 3.16, Kumkapı – Beyazıt – Laleli Hattı: 2.16, Sarıyer Hattı: 1.98 olarak açıklandı.Yıldız Teknik Üniversitesi Şehir ve İnsan Kulübü’nün şehrin ses silüetini oluşturmak amaçlı yaptığı, ‘’Şehir ve Ses’’ atölyesi tamamlandı. Kadıköy, Üsküdar, İstiklal caddesi, Maslak Büyükdere Caddesi, Eminönü-Karaköy, Laleli-Beyazıt ve Sarıyer’de 7 grup olarak 7 farklı bölgeye ayrılan öğrenciler,30 dakikalık ses kayıtları aldılar.
Şehrin farklı bölgelerindeki farklı seslerin kayıtlarını analiz ederek bunları soyut olarak ve ses değişkenlerini, şiddetlerini ifade ederek maketlere dökmek amacını taşıyan Şehir ve Atölyesi’nde oluşturulan maketler, aynı zamanda bölgelerin kimliksel ve fiziksel özelliğini de ifade ediyor.
Ses analizleri bir topografyaya entegre edilerek bir siluet oluşturuldu. Bu siluetler İstanbul haritası üzerinde birleştirilirken, bilgisayar ortamında ses kayıtları desibel olarak incelendi ve diyagramlar oluşturuldu. İncelenen seslerde en yüksek ses seviyesi Maslak’ta çıkarken, en düşük seviyeye ise Sarıyer sahip oldu. Sesin yüksek olduğu bölgelerin topografik yüksekliği artırılarak vektörel bir oran yakalanmaya çalışıldı.
YTÜ Şehir ve İnsan Kulübü’nün çalışmasında, Beykent, İstanbul Teknik, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğrencilerinin de arasında bulunduğu 42 kişilik bir ekip yer aldı.İstanbul’un ses haritasına göre sıralama ise, İTÜ – Levent – Zincirlikuyu Hattı 5 ile en gürültülü yer oldu.Sırasıyla; Kadıköy – Moda Hattı: 3.58, İstiklal Caddesi: 3.46, Karaköy – Galata Köprüsü – Eminönü Hattı: 3.18, Kuzguncuk – Üsküdar – Salacak Hattı: 3.16, Kumkapı – Beyazıt – Laleli Hattı: 2.16, Sarıyer Hattı: 1.98 olarak açıklandı.
Öğrenciler bölgelere göre hazırladıkları raporları şu ifadelerle belittiler:
KUMKAPI – BEYAZIT – LALELİ HATTI SES ANALİZİ
İstanbul’un, belki de Türkiye’nin; görsel güzellikleriyle en çok turist çeken yeri olan Beyazıt’a başka bir gözle bakıyoruz bugün. Başka bir algı ile tanımlıyor, soyutluyor ve modelliyoruz. SES! İşitme duyumuzla neler yapabilir, neler çıkartabiliriz onu araştırıyoruz.Ses analizine Kumkapı’dan başladık. Kumkapı, bir sokak ötesindeki Beyazıt meydanının kalabalığından ve yoğunluğundan hiç haberi olmayan, çok farklı bir ses dokusu taşıyan, eski zamanlardan kalma dericilerin bulunduğu, yer yer inşaat yapılan, modernleşmiş binaların sayıca artmış olduğu bir alan. Ara sokaklarıyla, ana caddeleri arasında pek ses farkı olmadığını gözledik. İnsanların ve esnafların seslerini duyduk.
Ancak beklediğimiz deri atölyelerin seslerini duyamadık maalesef…
Beyazıt meydanına tekrar çıktığımızda, yoğunluğun gürültüsünü hemen fark ettik. Farklı dilden, dinden, ırktan insanların sesleri, kısa bir aksta da olsa arabaların sesleri, etrafı çeviren onlarca camiden gelen ezan sesi, tramvayın sireni ve raylarından çıkan hırıltılı ses, ve tabi ki o tramvayı kullanacak insanların akbil sesleri… Yoğunluktan ziyade bolluktur belki de.Tramvaydan inen büyük kalabalığın da izlediği rotayı izleyerek kapalı çarşıya girdik. Dünyada eşi benzeri olmayan bu ticaret odağının her bir köşesinde farklı ses izine rastladık. Sesin en yoğun olduğu yer; Kapalı çarşı’dan daha sakin bir kalabalığın olduğu yer; Çorlulu Ali Paşa Medresesi’ne geçtik. Ses rengi farklıydı. Ama sesin şiddeti değişmemişti. Fokurdayan nargilelerden, masaya vurulan tavla pullarına; yere sürterek çekilen sandalyelerden, derin sohbetlere kadar her sesi kaydettik. Ardından Beyazıt Camii’nin avlusundaki güvercinlere, ezan eşlik ederken, Laleliye doğru yol aldık.
Laleli hattımızın en sessiz alanıydı. İp, bornoz, perde satılan dükkânların içindeki turistler dışarıya çıktıklarında sessizleşiyorlardı. Çok kalmadan tramvaya bindikten sonra, tramvayda da insan ve anons seslerini kaydedip turumuzu tamamladık.Ertesi gün maketimizde öncelikle alanı soyutlamak istedik, taş duvarlarla ördüğümüz Kapalıçarşı’nın içini renklerini yansıtacak şekilde donattık, Çorlulu Ali paşa Medresesi de taşlarla örüldü ve camisini çinileriyle birlikte ekledik. Kumkapı’nın yükselen cam binalarını ve inşaatlarını ekledik, bunların içini tekstille besledik. Laleli de aynı şekilde şekillendi, sadece renkleri daha çok yansıdı. Sadece kapısıyla bile bir soyutlama olan İstanbul üniversitesi, kitaplarıyla, manifestolarıyla ve pankartlarıyla maketimizde yerini aldı. Beyazıt’ın en önemli simgelerinden olan Beyazıt cami, güzel çini işlemelerle meydanı doldurdu, yanındaysa dönercileri… Son olarak tramvayın raylarını ve vagonlarını ekledik maketimize.
İş sesi yansıtmaya geldiğinde yine renkleri kullandık. İnsan sesi için şeritlerimizi yeşilin farklı tonlarıyla boyadık, tek ton yapmadık, çünkü turistlerin farklı kökenleri yansımalıydı. Esnaf sesini ayrı inceledik, çünkü kayıtlarımızda esnaf sesinin çok büyük önemi vardı, bu sesi ise açık maviyle yansıttık. Bir kaos olan tramvay ve motorlu araçları kırmızı ve kahverengiyle aktardık maketimize. Son olarak meydandaki güvercinler gri renk aldılar. Renkli bantları, seslerin yoğunlaştığı yerlerde sıklaştırdık, çok az duyulduğu yerlerde düz geçtik, hiç duyulmuyorsa koymadık. Böylelikle maketimiz tamamlanmış oldu.
İSTİKLAL CADDESİ SES ANALİZİ:
İnsanları, çeşitli işlevlerle kendine çeken bir odak noktası İstiklal Caddesi. Kazanmış olduğu farklı dinamikler sayesinde sesiyle var olmuş mekân.
İstiklali bu denli çok sesli kılan; alışveriş, iş, gece hayatı, müzik, siyaset gibi etmenlerin merkezi olmasıdır. Bu dinamikleri ortaya koymak adına yaptığımız bu çalışmaya otobüsten indiğimizde bizi karşılayan araç ve insan sesleriyle başlamış olduk. Öncelikle taksim meydanının sesini dinledik. İlk kaydımızda dikkat çeken sesler ezan, trafik ve topuklu ayakkabı sesleriydi. Taksim meydanından Galatasaray Lisesine ilerlerken ilk fark ettiğimiz insan sesleriyle mağazalardan gelen müzik seslerinin harmanlanıp bir uğultu haline dönüşmesiydi. İnsanların seslerini özgürce(!) duyurabildiği bu yerde eylemlere sıkça rastlanabilir. Ses kaydı alığımız 30 dakikalık süre içerisinde gittikçe artan seslerle bize doğru yaklaşan iki eyleme tanıklık ettik. İlk eylemin sesi azaldıktan sonra kısa süre kısmen sessizleşen İstiklalin bu tenha halini klasikleşmiş kuş sesi çıkaran amca bozdu.
Galatasaray Lisesinin önünün eylemler için toplanma noktası olduğunu yaklaştıkça artan ikinci eylemin sesleriyle tekrar fark ettik.
Tünele doğru yürürken aldığımız ses kayıtlarında istiklalin sakin yüzünü keşfettik. Giderek azalan insan yoğunluğu ve sessizlikten yararlanarak sanatını duyurmaya çalışan sokak sanatçıları İstiklale gerçek kimliğini hatırlatıyor.Kayıtta ortaya çıkan sesleri yükseklik, renkler ve simgelerle gruplayarak makete yansıttık. Caddeyi sınırlayan mağazalardan gelen farklı müzik sesleri vitrin ışıkları ile bütünleştiği için bu sınırları LED ışıklar ile çizdik. Maketin düşey düzlemine yerleştirdiğimiz ses kaydımızın soyutlanmış bir diyagramı bulunmaktadır. Bu diyagramın arkasındaki siluet şeklindeki siyah parça istiklalin karanlık yüzünü simgelemektedir.
KADIKÖY – MODA HATTI SES ANALİZİ
Kadıköy Moda rotasında ses kaydı, video ve görsel alınmasına yönelik saha çalışması yapılmıştır. Bu rota günlük hayat, alanın kullanımları ve alandaki alışkanlıklar göz önünde tutularak oluşturulmuştur. Kadıköy’ün simgesi olan, buluşma alanı olarak kullanılan noktalardan ses kayıtları alınmaya başlanmış günlük rutinler taklit edilerek kayıtlar tamamlanmıştır.
Kayıt Listesi:
17:50 – 17:55 Moda Meydan – Moda Sahil
21:00 – 21:05 Rexx Sineması – Kadife Sokak (Barlar Sokağı)
21:30 – 21:30 Balıkçılar Çarşısı – Baylan Pastanesi
Maket:
Maket hazırlanmaya altlıkla başlanmıştır. Altlık olarak kullanılan siyah mukavva üzerine Kadıköy’ün ana arterleri ve işaret öğeleri belirlenerek çizilmiştir. Hazırlanan temsili haritada ses kaydı alınan noktalar farklı renkle belirtilmiştir. Noktalar arasındaki bağlantılar gösterilmiştir. İşaret öğelerini simgeleyen sünger ve hamurdan somut birer ikon oluşturulup, maket üzerine yerleştirilmiştir.
Ses kaydı alınan noktalarda 5mmlik çıtalar yerleştirilmiştir. Bu çıtaların üzerine sesi çıkaran öğelerin cinsini belirten yine mantar ve hamurdan yapılmış ikonlar eklenmiştir. Bu ikonlar yoğun ses çıkardıkları noktalarda yüksekte, düşük ses çıkardıkları noktalarda ise alçakta konumlandırılmıştır. Bu sayede ses kaydı alınan işaret öğelerinde hangi cins ses öğesi bulunduğu ve ses yoğunluğuna ne kadar etkisi olduğu anlaşılmaktadır. Metal tel, düğme gibi yardımcı malzemeler ile rüzgâr, müzik gibi farklı ses etkileri belirtilmiştir.
Çalışma alanına dair görsel algılamayı güçlendirmek için çeşitli eskizler çizilmiştir. Bu eskizler ses kayıt rotalarında özellikle ses kaynağı olan, dikkati kendilerine çeken yahut o alana özgü olan öğeleri içermektedir. Eskizler maket üzerine coğrafi konumlarına göre yerleştirilmiştir. Yerleştirilen eskizler anlattıkları noktalarda harita üzerine ip vasıtasıyla bağlanmıştır.
Maket, hem Kadıköy’ü kendine özgü öğeleriyle anlatmış hem de kendi içindeki en bilinen yerlerini ses yoğunluğuna göre sınıflandırmıştır.
Görsel algılarımız üzerinden tanımladığımız mekânı işiterek algılamaya çalıştığımızda tanıdığımız sandığımız mekân bir anda bambaşka kimlikle algılanabildiğini görüldü.
Ses analizine Karaköy’den başlandı. Satıcıların sesi, PVC sesi, kuşların sesi, insan sesi kısmen bir bütünlük içindeydi. Eminönü ve Karaköy’deki alt geçitlerdeki çarşılarında farklı ses yoğunlukları algılandı. Bunu makette 3 farklı renkte hamur malzemesi kullanarak anlatmaya çalışıldı. Kırmızı en yoğun, turuncu orta, sarı az yoğun ses karmaşışını betimlemekte.
Galata köprüsünde sesin net bir şekilde ayrıştığı gözlendi. Ses köprüyü yatayda ikiye bölmüştü. Alt katta daha organik; insan, martı sesleri ile restoranlardan gelen çatal, tabak sesleri algılanırken tramvayın ve araçların geçtiği üst kattaki aksta yapay bir gürültü hakim olduğu görüldü. Yani ses mekândan ikiye ayrılıyordu ve kendi hâkimiyetlerini kuruyordu. Köprünün üst katındaki sesler kıyı bölgesinde de algılanıyordu Bu ayrımı anlatmak için CD’lerden faydalanıldı. CD’nin yansıtıcı yüzeyi üst kata gelecek şekilde konumlandırıldı ve bir bağlantı sağlanmaya çalışıldı. Köprünün sesi alt kata geçişini engelleyen durumunu, CD’nin yansımayan yüzeyini alt kata gelecek şekilde konumlandırarak anlatılmaya çalışıldı.Eminönü’ne gelindiğinde özellikle mısır çarşısındaki sesin özgün bir karaktere büründüğü fark edildi. Buradaki tarihi niteliği hissettirmek adına talaş kullanıldı.
Genel anlamda üç nokta arasında bir ses bütünlüğü düşünülebilir. Mekânsal bir bağlantı işlevi gören Galata köprüsü aynı zamanda mekânlar arası ses bütünlüğü sağlayarak da aynı işlevi görmektedir.Deniz bölgesinde sesler için şeffaf ve kısmen parlak yansıtıcı yüzeye sahip plastik diskler kullanıldı. Denizdeki ses dalgalarının yoğunluk farklılıklarını anlatmak için farklı boyutlarda konumlandırıldı.Soyutlama çalışmasında kullanılan malzemeleri seçerken mekânın tarihsel sürecine, işlevine, kozmopolit tavrına, ses tonuna sadık kalarak 2. el malzemeler üzerinden organik ve basit malzemeler tercih edildi.
Tel; mekanik(araba, trafik) sesleri ifade etmektedir. Gri tel tramvay sesini, siyah olan tel araçların oluşturduğu sesleri nitelendiriyor. Tellerde renk ayrımını; seslerden dolayı duyulan rahatsızlığa göre belirledik. İnsanların trafik ve araç seslerinden duyduğu rahatsızlığı tramvaydan daha fazla olduğunu düşünerek siyah teli araç sesleri için, tramvay sesleri için gri teli kullandık. İskele noktalarında ince siyah tel kullanarak algılanan vapur seslerini belirttik. Martı seslerinin bölgede duyulabilirliği çok düşüktü bu nedenle şeffaf olan ve algılanabilirliği az olan misinayı kullandık. Rahatsızlık vericiliği yapay seslere göre daha az olduğunu düşündüğümüz insan seslerini nitelendirmek için iplik kullanıldı. Böylece sesin mekânda hiyerarşi oluşturduğu düşünülebilir.
İTÜ-LEVENT-ZİNCİRLİKUYU HATTI SES ANALİZİ
Büyükdere Caddesi üzerindeki rota belirlenirken, cadde üzerinde odak niteliği taşıyan üç nokta seçildi. İTÜ Ayazağa Kampusu’nun önünden, gerek İTÜ ve metrodan çıkan insanların sesleri gerek yoğunlaşan trafikteki araç sesleri olsun pek çok farklı frekans ve türde ses kaydedildi. Çalışmanın devamında caddede yeraltı ulaşımının da incelenmesi adına Levent’e metro ile geçildi. Genelde trafik seslerinin yoğun olduğu Ayazağa’dan sonra, metroda insanların ayak sesleri ile turnike ve akbil seslerinin daha fazla olduğu saptandı. Levent’e çıkıldığında farklı mekân kurgusuna sahip alanlardan sesler kaydedebilmek adına kapalı bir alan olan Metrocity ile açık ancak çok daha sessiz bir alışveriş mekânı olan Levent Çarşı’ya gidildi. Daha sonra Levent’ten Zincirlikuyu’ya yürüyerek geçildi. Zaten ulaşım odağı olan Zincirlikuyu’nun iş çıkış saatlerinde Levent’ten yönelen insanlarla beraber sahip olduğu trafik ve insan sesinin ikiye katlanışı tespit edildi. Son olarak metrobüse binilen platformda ses ve görüntü kayıtları alınarak çalışmanın analiz aşaması tamamlandı.
Çalışmanın maket aşamasında baz alınan en önemli veri bölgenin karakteriydi. Bu nedenle aks üzerinde sıklıkla rastlanan gökdelenlerin cam yüzeyleri, farklı boyutlarda kesilen alüminyum levhalarla soyutlandı. Levhalar caddenin rahatsız edici trafik sesi ve keskin hatları için de önemli bir tasvirdi. Cadde üzerinde gergin trafiği anlatmak adına bir yay, trafiğin yoğunluğunu anlatmak adına ise boncuklar geçirilmiş bir ip şeridi kullanıldı. Boncukların rengi ise araçların gidiş ve dönüş yönlerindeki renk farkını anlatıyor. Caddenin karakterlerinden diğeri olan yeraltı ulaşım fonksiyonunu betimlemek için bir alt kat hazırlandı. Yeraltı-yerüstü hayatın bütünlüğünü belirtmek için ise iki kat arasında büyük bir hacimde asetat kullanıldı. Yer altındaki ses ve karmaşık ağ yapısını anlatma görevini renkli teller, siyah fotoblok, çivi ve iğneler üstlendi. Bölgeyi gezerken hissedilen duygular ve çağrışımlar sloganlara aktarılarak maketlerin üzerine asıldı ve çalışma tamamlandı.
SARIYER HATTI SES ANALİZİ
Bir mekânı algılamak dediğimiz şey, çoğu kişinin aklında görsel öğeler halinde canlanır, ancak gittiğimiz bir mekânda algıladığımız sadece görüntüler değildir, bu görüntüleri canlandıran “ses”tir. Duyduğumuz seslerin mekân algısına katılması, mekânın kavranabilirliğini artırırken, bir yandan da o mekânın kimliğinin oluşmasına katkıda bulunur. Ses analizimize Sarıyer İskele Meydanı’ndan başladık. Burada; martı sesi, deniz dalgası sesi, çocuk sesi, tekne sesi, balıkçıların sohbeti ve arkadan uğultu şeklinde trafiğin sesi hakimdi.İç taraflara geçmeye başladığımızda, ilk başta çok yoğun bir trafik sesiyle karşılaştık. Oldukça rahatsız edici olan bu ses iskeleden yola çıkıldığında aniden karşımıza çıkmaktaydı. Bu trafik sesini esnafların sohbeti ve insan uğultusu süslüyordu. Anayoldan bir ara sokağa girdik ve ortam birden sessizleşti. Yalnızca konutların bulunduğu bu sokaklarda bulunan tek ses insanların pencereden pencereye veya yolda yürürken karşılaşmaları sonucunda gerçekleşen kısa muhabbetleriydi. Aynı zamanda özel bir konut dokusuna sahip olan bu bölge; hem görsel açıdan, hem de duyduğumuz sesler açısından ana caddeden tamamen farklılaşıyordu.Sarıyer’de ses analizi yaptığımız bu üç bölgenin birbiriyle bütünlük sağlamadığını ve bu büyük farklılığın mekâna kimlik kaybı yaşattığını gördük. Bu analizlerimizi üçüncü boyuta kaldırırken kendimize: “Sarıyer ne üzerinde temellendi?”, “Şuan eski özelliklerinden neler kaldı?”, “İncelediğimiz alanlardan yükselen asıl sesler neler ve birbirleriyle karşılaştırıldıklarında ortaya ne çıkıyor?” gibi sorular sorarak hareket ettik ve maketimizi oluşturduk.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.