TURİZMİN SESİ
Çanakkale Savaşları sırasında Osmanlı ordusunun ikmal üssü Akbaş Limanı'nda batırılan şehir hatları vapuru Halep'in arması, 95 yıl sonra araştırmacı Selçuk Kolay'ın girişimleri sonucu Türkiye'ye getirildi.Arma, İstanbul Deniz Müzesi'nde sergilenmeye başladı. Yapımcılığını ve yönetmenliğini Erhan Cerrahoğlu, görüntü yönetmenliğini, AA Kaş muhabiri Cumhur Ayar'ın yaptığı "Çanakkale Geçildi mi?" adlı belgeselin çekimleri, önemli bir tarih varlığının Türkiye'ye dönmesine aracılık etti.
Cumhur Ayar, belgeselde 1. Dünya Savaşı sıras ında Akbaş Limanı'nda demirli Halep Vapuru'nu batıran ve 200 Türk askerinin şehit düşmesine neden olan, İngilizlerin E-11 denizaltısının ele alındığını kaydetti.
Bu belgeselin çekimleri için İskoçya'ya gittiklerini ve geminin kaptanı Martin Nasmith'in evini ziyaret ettiklerini anlatan Ayar, belgeselde kendilerine danışmanlık yapan Selçuk Kolay'ın evde E-11 tarafından batırılan Halep Vapuru'na ait armayı görünce şaşırdığını vurguladı.
Selçuk Kolay'ın, Martin Nasmith'in oğlu Prof. James Nasmith ve torunu Duncan Dunbar Nasmith ile görüşerek armanın Türkiye'ye geri verilmesinin önemini anlattığını kaydeden Ayar, "Nasmith'in oğlu ve torunu, savaş sonrasında bölgeye envanter çıkarmak için gelen bir İngiliz askerinin armayı sökerek E-11 denizaltısının kaptanı Martin Nasmith'e anı olarak gönderdiğini anlattılar. Daha sonra Halep Vapuru ve şehitlerimizin hikayesini dinleyince armayı Türkiye'ye teslim etmek istediklerini söylediler" dedi.
Cumhur Ayar, ailenin verdiği armanın İstanbul Deniz Müzesi'ne teslim edildiğini, Deniz Müzesi restoratörleri tarafından orijinal haline döndürüldüğünü ve 18 Marttan itibaren de sergilenmeye başladığını kaydetti. Ayar, armayı teslim etmek için Türkiye'ye gelen Martin Nasmith'in oğlu Prof. James Nasmith ve torunu Duncan Dunbar Nasmith'in Çanakkale'de, Halep Vapuru'nda şehit düşen askerlerin yattığı Akbaş Şehitliği'ni ziyaret ettiğini de sözlerine ekledi.
3 Kasım 1914 Osmanlı Devleti için son büyük savaşına başladığı gündü. İtilaf devletleri donanması Akdeniz'den İstanbul'u ele geçirmek için harekete geçerken, Almanların desteğini alan Osmanlı, Çanakkale'de büyük bir savunma hazırlığına girişmişti. Bedeli ne kadar ağır olursa olsun, itilaf devletleri donanmasının Çanakkale Boğazı'ndan geçmesi engellenecekti.
Bölgeye asker ve mühimmat sevk etmek için kullanılabilecek en kolay ve güvenli yol Marmara Denizi'ydi. Bu amaçla, seferberlik ilan edilmiş ve Türk sularındaki bütün deniz taşıtlarına el konulmuştu. Askeri gemilerin yanı sıra Marmara'nın hırçın sularında İstanbul'dan ve Mudanya'dan sevkiyat yapabilecek tüm sivil gemiler, asker ve mühimmat sevkiyatıyla görevlendirilmişti. O günkü adı Şirket-i Hayriye olan şehir hatları gemileri büyük önem taşıyordu. Bu gemilerin içinde, 1881 yapımı 110 metre uzunluğundaki Halep Vapuru da vardı. İtilaf Devletleri Çanakkale cephesinde ummadıkları bir direnişle karşılaşmıştı. Yaşanan büyük kayıplar İstanbul'a karadan ilerlemenin mümkün olmadığını gösteriyordu.
Çanakkale direnişini kırmanın tek yolu, ittifak kuvvetlerinin ikmal yollarını kesmek ve ordunun moralini bozmaktı.
Bu iş için en uygunu Kuzey Denizi'ndeki savaşta başarısını kanıtlayan sinsi bir silahtı. Denizaltılar, Boğaz'ı alttan geçerek Marmara'ya girmeliydi. Birkaç başarısız denemenin ardından bu tehlikeli görevi ilk başaran Avustralya'nın AE2 denizaltısıydı. Mürettebat, tek bir gemi batıramadan yakalanmış ve denizaltı sulara gömülmüştü. Ancak AE2'nin keşfettiği rota, boğazın geçiş yolunu itilaf kuvvetlerine göstermişti. 19 Mayıs 1915 günü Yüzbaşı Martin Eric Dunbar Nasmith komutasındaki İngiliz E-11 denizaltısı bu yolu izleyerek Marmara'ya girdi. Vakit kaybetmeden İstanbul'a seyir eden Nasmith, burada ilk gemisini batırdıktan sonra, Marmara sularında yöneldi. E-11'in bu sulardaki macerası sonraki 7 ayda 96 gün devam edecek ve denizaltı bu süre içinde içlerinde Osmanlı Donanması'nın en önemli savaş gemilerinden biri olan Barbaros Hayrettin Zırhlısı'nın da bulunduğu 94 gemiyi batıracaktı.
E-11'in Marmara'daki gerçekleştirdiği operasyonlar, müttefikleri alarma geçirmişti. Marmara Denizi E-11'e karşı kuleler ve zeplinlerle gözetleniyor, devriye gezen gemiler ve deniz uçakları denizaltıyı tespit etmeye çabalıyordu. Bu gerilimli ortamda, askeri hedeflere karşı elindeki tüm imkanlarla saldıran Yüzbaşı Nasmith, cepheye erzak ve mühimmat taşıyan sivil gemileri de durduruyor ancak gemiyi, sivil mürettebatı tahliye ettikten sonra batırmaya özen gösteriyordu. Akbaş Limanı, muharebeler boyunca müttefiklerin temel ikmal üssüydü. Marmara'dan gemilerle gelen cephane ve erzak buradan cepheye naklediliyor, cepheden gelen yaralılar gemilerle İstanbul'da kurulan hastanelere gönderiliyordu. 25 Ağustos 1915 sabahı, liman yine hareketliydi.
Gece boyunca cepheden gelen yaralı askerlerden 200'ü limanda bağlı olan Halep Vapuru'na yerleştirilmiş, vapur seyir için hazırlanmıştı. Ancak saat 07.20 sıralarında E-11 denizaltısının liman çevresinde devriye gezen Gunbot'a saldırması ile ortam hareketlenmişti. Gunbot ve bir destroyer denizaltıyı uzaklaştırmak için ateş ederken, limanda demirli üç vapuru gören Kaptan Nasmith aceleyle son bir saldırıya girişmişti.
Kaptan Nasmith, E-11'in seyir defterinde de o günü anlattı:
"Periskoptan limanda bağlı üç vapur görüyordum. Bunlardan yakınımızda olanı Kızılay amblemleri ile boyanmış bir hastane vapuruydu. Ona saldırmaktan hemen vazgeçip, diğer vapura yöneldim ve torpidoyu ateşledim. Üzerinde hiçbir işaret bulunmayan bu vapur muhtemelen cephane taşıyordu. Ön kısmından isabet alan vapur batmaya başladı.Ancak Kaptan Nasmith yanılmıştı. Cepheden o gece gelen yaralılar öylesine çoktu ki 200 kadarı Halep Vapuru'na bindirilmiş ancak vapurun üzerine Kızılay bayrağı asılamamıştı. Ne yazık ki, bu yaralılar batmakta olan gemiden kurtulmayı başaramadı. Şehit askerler gemiden çıkarılıp Akbaş Limanı'na defnedildi ve burada bir şehitlik yapıldı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.