TURİZMİN SESİ
İnsanları, Yaşam Biçimi, Kadına, Emeğe, Doğaya, Hayvana saygıları ile bir çok Avrupa kentinden ileridir Edirne. Acelesi yoktur Edirnelinin. Hırs, Kin, Nefret, Kıskançlık bu şehirde barınmaz.Keyif adamıdır Edirneli. Dosttur, Candır, Neşe'dir. Bize göre tembeldir, onlara sorarsanız; "Hayat bu kadar sıkmaya değmez be ya". "H" harfini isterlerse fazla fazla söylerler, istemezlerse iç söylemezler. Keyifleri bilir. Mesela "Avsa'ya gittim Hayran içtim Ayran kaldım" derler. (Avsa Edirne'nin Ayranı ile meşhur ilçesi)
Bu kez Edirne'ye Turist götürmedim. Turist olarak gittim. Türsab ve Hürriyet Gazetesi işbirliği ile düzenlenen ve Edirne'nin efsane Belediye Başkanı Sn.Recep Gürkan himayesinde gerçekleşen "Edirne'yi Keşfet" etkinliğine katıldım. 2 gece 3 gün sürdü etkinlik. Belediye bu etkinlik için muhteşem hazırlanmış. Örneğin Hıdırlık Tabyasına o dönemi yansıtan kıyafetler içerisinde onlarca Asker yerleştirmiş. Boyunlarında künye. N'assın asker? diye sorduğumuzda teker teker tekmil veriyorlar; "Sağol". Edirneliye sıra gelince; "Ep aynı be ya" diyor. Sanırım mizansen gereği.
Senede 3 milyon'un üzerinde turist ağırlayan Edirne'ye genelde günübirlik turlar yapılıyor. İşte Edirne'nin derdi de burada başlıyor. Turist güzeldir. Para bırakır ama günübirlik turist en fazla bir porsiyon ciğer yiyip geri dönüyor. Bu rakamın 1.750.000'i diğer Belediyeler tarafından halka ücretsiz yapılan turlardır. Üstelik bu turlarda katılımcıların yanlarına birer "kumanya" verilir ki, ceplerinden bir kuruş harcamasınlar.
Bizler de turizmci olarak ufak bir fizibilite raporu çıkarttık. "Edirne Turizmi nasıl kazanır" diye hazırladığımız raporun ilk maddesi; "Edirne'ye gece Eğlencesi gerek" Çünkü gece eğlenmeyen, yemeyen, içmeyen turist, iki saatlik mesafede konaklama yapmaz. Edirne yemekleri ile birlikte kaliteli bir Roman gecesi Edirne'ye renk katacaktır.
Dedim ya, zamanında buralara çok tur yaptık. Ancak son turumu asla unutmam. Telsiz mikrofonlar yeni çıkmış. Her müşteride bir kulaklık. Rehber anlatıyor, müşteri dinliyor.
Rehber - "Burası hem Yunanistan hem de Bulgaristan'a çok yakındır. İnsanlar buralara akşam yemeğine giderler. Hatta Bulgaristan'a hem kumar oynamak için hem de kadınlarla oynaşmak için giderler" diye sözünü sürdürdü.
Rehber "es" verdiğinde yaşlı bir amca rehberin yanına usulca yaklaştı ve hesapta kulağına fısıldayarak, ancak farkında olmadan rehberin yakasındaki mikrofona iyice yaklaşarak;
Amca - Rehber oğlum, Pasaportum yanımda, ben bu gece kumarhaneye gidiyorum diye kaçsam oradan da kadınlara gitsem olur mu?
Rehber - Amca, herkes duyuyor aman dikkat yenge menge.. Mikrof....
Amca - Amaaan, boşver ruhu duymaz yengenin...
Rehber - Hebele hübele... Abi...Yenge geliyor !...
Yengeeeee
Gelelim Edirne'ye. Yediğimiz içtiğimiz bizim olsun gördüklerimizi yazalım.
Edirne, “Sultanlar Şehri, Şehirler Sultanı” Serhat’taki Pay-ı Taht diye adlandırılır. Balkan Savaşları Müzesi, Şükrü Paşa Anıtı’nı, Kıyık Tabya, Selimiye Camii, Selimiye Arastası, Tarihi Belediye Binası, Cami-i Atik (Eski Cami), Bedesten, Rüstem Paşa Kervansarayı (Mimar Sinan eseri), Üç Şerefeli Cami, Makedonya Saat Kulesi, Ali Paşa Kapalı Çarşısı, Sarayiçi, Adalet Kasrı, Seng-i ibret ve Seng-i hürmet taşları, Balkan Şehitleri Anıtı, Fatih Köprüsü, Kanuni Köprüsü (Mimar Sinan eseri), Saray-ı Cedide-i Amire (Yeni Saray), Sağlık Müzesi’ni (2.Bayezid Külliyesi, Darrüşifa ve Tıp Medresesi), Tunca Ekmekçizade Ahmet Paşa Köprüsü, Meriç Mecidiye Köprüsü, Lozan Anıtı, Avrupa'nın 3. büyük Sinagogu, İtalyan ve Bulgar kilisesini gezip, görmeniz lazım.
Bunların içinde en çok büyülendiğim iki yer var. Birincisi elbette Mimar Sinan'ın "üstadlık" eseri Selimiye Camii ki anlatmaya Kitap değil Ansiklopediler yetmez. İkincisi ise Darrüşifa ve Tıp Medresesi (1488). O zamanda hastalar müzikle tedavi edilir, Estetik ameliyatlar yapılır, Kadın Cerrahlara yer verilirmiş (Saliha Hatun)
Edirne Tarihine gelince;
Trak'lar ile başlayan ilk yerleşim, Akalar, Pers'ler, Makedonlar, Kelt'ler derken Şehir M.Ö 168'de Romalıların eline geçti. Roma İmparatoru Hadrianus Şehrin adını kendi adı Hadrianopolis olarak değiştirdi. 813 yılında ise Bulgaristan Hanı Krum şehri. 1205'te Haçlı Seferleri sırasında Latin İmparatorluğu şehri ele geçiriyor. 1371'te ise şehir Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılarak adı Edirne olarak değişti. Şehir, 1828-29 yılındaki Osmanlı-Rus harbinde Ruslar, Balkan Harbi'nde (1912-1913) ise Bulgarlar tarafından işgal edilmiştir. İkinci Balkan Savaşından sonra tekrar Türk topraklarına katılmıştır. I. Dünya Savaşı'nda Edirne, Temmuz 1920'de Yunan işgaline uğramış, Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanmasıyla 25 Kasım 1922'de (Edirne'nin Kurtuluşu) nihai olarak Türk egemenliğine girmiştir. Lozan Antlaşması'yla da Karaağaç'ın 15 Eylül 1923'te Türkiye'ye katılmasıyla ilin sınırı bugünkü halini almıştır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.