• BIST 10101.99
  • Altın 2983.369
  • Dolar 34.9608
  • Euro 36.7499
  • İzmir 21 °C
  • İstanbul 19 °C
  • Antalya 25 °C
  • Ankara 18 °C
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ekim 2024 68'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ağustos 2024 66'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ekim 2024 68'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Eylül 2024 67'nci Sayısı Yayında 
  • Turizmin Sesi Dergimizin Ağustos 2024 66'nci Sayısı Yayında 

ÇÖP"ÜN ALTINDAN SARAY ÇIKTI

ÇÖP"ÜN ALTINDAN SARAY ÇIKTI
Bu sarayın altında da Pagan dönemine ait Artemis Tapınağı'nın olabileceği tahmin ediliyor.

TURİZMİN SESİ


Topkapı Sarayı'nın altı tarih kaynıyor. Sarayın birinci avlusunda "çöplük" haline gelen mekanın, ilk yapımı 4. yüzyıla dayanan ve Aya İrini Kilisesi'yle organik bağı bulunan ''Piskoposluk Sarayı'' olduğu ortaya çıktı. Ayasofya ile Aya İrini arasında kalan tarihi saray, eski karakol binasının arkasındaki gecekondular ve bunların atıklarıyla zaman içinde harap hale gelmiş ve ''çöplük''e dönüşmüştü. Ancak, Sur-u Sultani çevresini düzenlemek için harekete geçen Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın emriyle alan, geçen yıl temizlenmeye başlanmıştı. İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ferudun Özgümüş'ün kazı başkanlığında yürütülen temizleme çalışmaları sonucunda, daha önce bir hastaneye ait olduğu tahmin edilen, ancak bazı akademisyenlerce piskoposluk sarayı olabileceği belirtilen bu tarihi yapı gün yüzüne çıktı.

Kazı Başkanı Özgümüş, iki aylık hummalı çalışmalar neticesinde burasının Aya İrini ile organik bağlantısı bulunan bir ''Piskoposluk Sarayı'' olduğunu kesinleştirdi. Özgümüş, yapının, İstanbul'un başkent olmasıyla beraber ilk defa 4. yüzyılda yapıldığının tahmin edildiğini söyledi.

AYA İRİNİ İLE ORGANİK BAĞI VAR
Kendilerinin çalışması sonucunda buranın ''Piskoposluk Sarayı'' olduğunun kesinleştiğini dikkat çeken Özgümüş, şunları kaydetti:
''Burası Sampson Hastanesi olarak biliniyordu ama öyle bir şey değil. Burası kesinlikle bir Piskoposluk Sarayı. Çünkü, yanındaki Aya İrini Kilisesi de bir piskoposluk kilisesidir ve Ayasofya ile birlikte bir bütün olarak düşünülmüştür. Bizim kalıntılarımızın da Aya İrini ile organik bağı gözüküyor, ortaya çıkıyor. Buranın Piskoposluk Sarayı olduğu çok belli. Çok eski bir kalıntı.''

Bahsedilen Sampson Hastanesi'nin ise Sur-u Sultani'nin dışında kalan bir yerde olduğunu tahmin ettiklerini belirten Özgümüş, ''Turing Misafirevi denilen bir otelin altında bir takım kalıntılar var. Soğukçeşme sokakta bir sarnıç var. Herhalde bunlardan biri hastane binası'' dedi.
Piskoposluk Sarayı'ndaki kalıntıların da 4. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar farklılıklar gösterdiğini anlatan Özgümüş, bu yapının 15. yüzyıla kadar kullanıldığını, o nedenle kalıntıların farklı devirler gösterdiğini söyledi.
Kazı Başkanı Özgümüş, Topkapı Sarayı'nın bu kalıntıların üzerine yapıldığını belirterek, ''Bu yapının Topkapı Sarayı ile bir bağlantısı yok. Hatta sarayın etrafını çeviren Sur-u Sultani'nin duvarları Piskoposluk Sarayı'nın tam ortasından geçiyor'' dedi.

Surun dışında kalan bölümlerin bazı oteller tarafından restore edilerek korunduğunu ifade eden Özgümüş, şöyle konuştu:
''Ama sarayın birinci avlusunda kalan bu kısım (benim tahminlerime göre) saray binaları, darphane ve sur yapılırken doldurulmuş. Çünkü elimizdeki eski gravürlerde, şu an kazı yaptığımız alan dümdüz görünüyor, kalıntı yok. Osmanlılar zamanında bir dönem odun ambarı, bir dönem arslan hane olarak kullanılmış. Hatta, odun tartılan dev kantarları bulduk.''
Buradaki tarihin Piskoposluk Sarayı'nın da ötesine geçtiğini düşündüklerini ifade eden Özgümüş, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu tapınağa aittir demiyorum ama eski Yunan dönemine ait sütun gövdesi ile Tunç çağına ait malzemeler de elimize geçti. Enteresan bir yer. Tam Akrapolis'in tepesi.

Byzantion iken İstanbul'un Akropolis'iydi burası. Topkapı Sarayı, zaten bu Akropolis'in üzerine yapılmıştır. Birçok tapınak vardı burada. Belki de bizim kazdığımız saray ile Aya İrini bir tapınak üzerine yapılmış olabilir, Artemis Lisizonos (Kemer Gevşeten) tapınağı üzerine yapılmıştı. Çünkü Artemis burası başkent olmadan önce şehrin koruyucu tanrıcası idi. Hristiyanlık öncesi Pagan döneminde, nişanlanan genç kızlar, bellerine kırmızı şerit takıp, bu tapınağa geliyorlardı. Bu şeridi buradagevşetiyorlardı. Böylece evlendiklerinde ağrısız doğum yapacaklarına inanıyorlardı. İnşallah bu yapıların altında bu tapınağı da bulacağız.'' Dr. Ferudun Özgümüş, bunun çok önemli bir kazı olduğuna dikkati çekerek, ''İstanbul'da antik Bizans'ı kazmak çok heyecan verici. Dünyanın en önemli Akropolis'inde çalışıyoruz'' diye konuştu.

Etiketler:
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 27 Şubat 2007 Turizmin Sesi | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : +90 216 481 51 21